Çiftçilerin, Manisa'da yaptığı "Biz olmazsak Türkiye aç kalır" mitingine, kartel medyası gereken ilgiyi göstermedi. Halbuki miting, çok önemliydi ve yaklaşmakta olan büyük bir tehlikeyi gözler önüne seriyordu. Kartel medyası gibi hükümet de, verilen mesaja kulaklarını tıkadı. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, "Siyasi bir mitingdir. Çiftçilerle ilgili bir mitingden çok siyasi angajmandır, çiftçinin kendi mitingi gibi görmüyoruz" diyerek, işi, başka tarafa çekti, küçümsedi, ciddiye almadı. Sayın Bakan böyle yaptı ama, "çiftçi mitingi nasıl olur?" onu tarif etmekten kaçındı. Miting, siyasi olsa dahi dikkate alınmalı, söylenenler değerlendirilmeliydi. Halkı dinlemesini bilen hükümet için, mitingde taşınan pankartlar bile yeterliydi. İşte onlardan bir kaçı: "Atatürk efendi dedi, bunlar köle yaptılar". "Tütün sanayi ürünü idi, şimdi enayi ürünü oldu". "Traktör icrada, çiftçi hapiste, hükümet nerede?". "Yan gelip yatmıyoruz, Türkiye'yi besliyoruz". Bu pankartlarda yazılı sözlerin, hangisi gerçeğe aykırı, hangisi siyasi? Biz şahsen böyle bir şey göremedik.Milli gelirin yüzde 11.3'ünü, ihracatın ise yüzde 10.2'sini tarım sektöründen sağlan bir ülkede, tarım bu kadar ihmal edilir, hafife alınır mı? Şu gerçeği kafamıza kazıyalım. Tarım, sadece çiftçileri değil, toplumun her kesimini ilgilendiren bir sektördür. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar diyor ki: "Üretim arttırılamadığı için Türkiye, 6 milyar dolar tutarında tarım ürünü ithal etmektedir". Öte yandan, üretim plânının olmaması ve çiftçilerin önceki yıl kâr eden ürüne göre ekim yapmaları nedeniyle değişen arz-talep dengesi sonucu, her yıl 2-3 milyar dolarlık tarım ürünü heba oluyor. Bu sorun, yalnız çiftçinin sorunu mu? Hayır, burada heba olan milli servettir. Çiftçilere yol gösteren, destek veren olmadığı için, ne üretirlerse zarar ediyorlar. Hele bu yıl çiftçiler, tamamen perişan olmuş durumdalar. Çünkü birçok ürüne, geçen yılın fiyatlarından daha düşük fiyat verildi. Mesela, buğdayın fiyatı geçen yıl 370 bin lira olarak açıklanmıştı, bu yıl 350 bin lira. İç piyasada ise buğday fiyatı 280 bin liraya kadar düştü. Başbakan, Ankara'da 18 Ocak'ta büyük bir gösterişle "Tarıma Destek Paketi" açtı. Açtı ama, o günden bu güne kadar paketin içerisinden hiçbir şey çıkmadı, çıkacağı da yok. Hükümeti uyarmak için çiftçiler, demokratik haklarını kullanarak miting yaptılar, bu sefer de itham edildiler. Söyleyin çiftçiler başka ne yapsınlar?Çiftçiler, bu halde kara kara düşünürken, bir de karşılarına "Müzakere Çerçeve Belgesi" çıktı. Söz konusu belgede yer alan "Tarım ve Kırsal Kalkınma", "Gıda Sağlığı, Hayvan ve Bitki Sağlığı" ve "Balıkçılık" konularındaki üç dosya çiftçilerle ilgili. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın diyor ki: "Batı kaynaklı hesaplamalar, Türk tarımının AB'ye uyumunun, yılda 20 milyar Euro'nun üzerinde bir kaynağa ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır. Buna karşılık, böyle bir kaynağın tarıma ayrılması konusunda ne AB, ne de hükümetin bir plânının olmadığı açıktır" Bu durumda Türk çiftçisinin önünde tek bir seçenek kalıyor: Boğaz tokluğuna yabancı tarım işletmelerinde ırgatlık yapmak. İşin gerçeği o ki, ırgatlığı da her çiftçi bulamayacaktır. Çünkü yabancı tarım işetmeleri, maliyetleri düşürmek, verimi artırmak için tarımda makine kullanmaktadırlar. Bu da, emeğe olan ihtiyacı azaltmaktadır. Türkiye, tarımda 7 milyon insanı istihdam eden ve 23 milyon nüfusu geçindiren bir ülkedir. Böyle bir ülke için tarım vazgeçilmezdir, sosyal patlamayı önleyen bir supaptır. Tarımın ne kadar önemli olduğunu Fransa ve İngiltere arasında yaşanan tarım savaşında gördük. İngiltere, tarıma desteğin azaltılmasını, Fransa ise aynen devam etmesini istedi ve bu yüzden AB'nin 2006-2013 dönemini kapsayan 7 yıllık bütçesi düğümlendi. Türkiye'de bazı aklı evveller, buna bakarak 'tarımsal desteklerin azaltılmasını' gündeme getirdiler. İnsan, Allah'tan korkar, kuldan utanır. AB ülkeleri çiftçisine, yılda yaklaşık 50 milyar Euro destek sağlarken, Türkiye'de bu rakam, aşağıdan yukarıdan hepsini toplasan 2 milyar Euro'ya çıkmaz. Son olarak diyeceğim o ki, hükümet tarıma bakışını değiştirmezse, çok yakında açlık kapımızı çalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018