Hani biz kardeştik!

Evet, hani biz kardeştik. Ne oldu bize ki bu kelimeyi unutuverdik? Ne yaptık ki, düşmanımıza bile duymadığımız bu öfkeyi kardeşimize duyar olduk. Hani kardeşimizin dostu dostumuz, düşmanı düşmanımızdı. Farkında değiliz, kardeşimizin düşmanı ile dost, dostu ile düşman olduk. Kardeşimize düşman olduk. Yakıştı mı bize! "Hz. Ali Efendimiz ne güzel kardeşe düştü" diyen biz değil miyiz?Biz değil miyiz bütün zaman ve mekânda kardeşlikten dem vuran? Biz değil miyiz Ensar ve Muhacir kardeşliğini dilinden düşürmeyen? Hatırlayalım Medine'de Ensar ve Muhacir kardeş olurken çiftlerin yanında tek kalan Hz. Ali Efendimize Allah'ın Habibi, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) ne demişti: "Ya Ali! Kardeş olarak Beni kabul eder misin?" Ne güzel kardeşti O...Tekrar soralım; ne oldu bize? Ne oldu biliyor musunuz? İman ağacımıza kurt girdi. Nifak kurdu... Farkında değiliz, içten içe çürüyor iman ağacımız. Çürüdükçe de eski güzelliği ve de eski yeşilliği yavaş yavaş kayboluyor. Biz ise hala ağacımızın güzelliği ve yeşilliği ile övünüyoruz. Çürüdüğünü anlamak, çürüdüğünü görmek için ille de devrilmesi mi gerekiyor?Müslüman kardeşimizi ne kadar kolay ihraç ediyoruz dinden. Sanki bizim tekelimizde, sanki babamızın çiftliği. Ne kadar da büyük iddiada bulunuyoruz, "Doğru benim dediğimdir."Hayır!.. Yanılıyorsun istersen bu konuda Allah (c.c) ve Resûlünü dinleyelim. Bakalım doğru, senin dediğin mi, yoksa Allah (c.c.) ve Resûlünün dediği mi? "Mü'minler ancak kardeştir." (Hucurat/10). Hataen hariç bir Müslüman bir Müslümanı öldüremez. Her kim bir Müslümanı kasten öldürürse onun cezası, ebedi cehennemde kalmaktır. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve büyük azap hazırlamıştır. "Ey iman edenler Allah (c.c) için cihada çıktığınız zaman iyice düşünün anlayın, size selam verene Müslüman değilsin demeyin (böyle düşünerek onu öldürmeyin). Siz dünya menfaatine talip oldunuz ama Allah (c.c) katında daha çok ganimet vardır (Nisa: 92-94).Bu ayetler Sünni'nin ayetleri değil, bu ayetler Şia'nın ayetleri değil, bu ayetler Alevi'nin ayetleri değil. Bu ayetler bizi yoktan var edip kardeş ilan eden Rabbimizin ayetleridir.Niye sustun? Hani yalnız senin dediklerin doğruydu. Üstelik kardeşlikle ilgili ayetlerden yalnızca dört tanesini buraya aldık. Yüce Allah (c.c.) ne diyor? Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onu kasten öldüremez,  öldürürse ebedi cehennemde kalır. Savaşta düşman tarafından herhangisi Müslüman selamı verirse onu Müslüman belleyeceksin. Öldüremezsin? Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) ise; "Bilerek bir Müslümanın öldürülmesine yarım kelime dahi yardımcı olanın, ahirette alnında 'Allah'ın (c.c.) rahmetinden nasibi yoktur' yazılacaktır" buyurmuştur.Sanıyorum bu açıklamaların tek bir şeye ihtiyacı var, o da Müslümanın tarifi. İslam ulemasının görüşlerini harmanladığımız zaman ortaya net bir tarif çıkar. Müslüman; Allah'tan (c.c.) başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed'in (s.a.a.) O'nun kulu ve peygamberi olduğuna inanan ve teslim olan kimsedir.İslam ulemasının görüşlerine yorumu getirdin. Resûlullah'ın (s.a.a.) hadislerine "uydurma" dedin. Niçin sustun? Susmak zorundasın, çünkü verecek cevabın yok. Bu tür durumlarda Müslüman kılıklı hainlerin verecek cevabı yoktur. Kâfirleri aklamak-paklamak ve de temize çıkarmakla meşgul olanların, Allah (c.c.) ve Resûlünü memnun edecek cevapları yoktur. Bu Müslüman kılıklılar demedi mi; "Şia'yı katletmek caizdir, Suriye'ye girmek cihaddır, cihadda ölenler şehittir." Olmadı? Uymadı? Allah (c.c.) ve Resûlünün ölçüsü doğrultusunda Müslüman olduğunu iddia ediyorsan bu fetvan yanlış, yok eğer fetvan doğruysa sen Müslüman değilsin. Ayrıca bu fetvan bana Kur'ani ifade ile "Az bir dünya menfaati karşılığında dinini satanları" hatırlatıyor. Ne dersin!..İlahiyatçı dostumla tam da bunları konuşurken "kâfir" kelimesi kullanımında dost(!) uyarısı geliyor: "Obama'ya kâfir demesek daha iyi olur; ön isminde Hüseyin var. Müslüman bir aileden olma. Hem gizli Müslüman olduğu da söyleniyor. Biz tedbiri elden bırakmayalım, ne de olsa tehlikeli bir kelime?"Aman Allah'ım şu hassasiyete bakar mısınız! Peki öyleyse, senin bu dostun Müslüman olduğunu söyledi mi? Müslüman olmanın şartı nedir? Bu dostunun Müslüman kanını akıtmaktan başka bir meziyeti var mı? Kur'an'dan bir harf bile olsa inkâr edenin hükmü nedir? Müslüman olduğu gizli ise sen nereden biliyorsun? Beraber gizli servisleri nasıl atlattınız? Yoksa sen de servislerin gizlisinden misin? Yoksa görevin gereği midir ki; tescilli kâfire Müslüman diyerek, Müslümanın muhabbetine; "ben Müslümanım" diye bas bas bağıranı kâfir deyip Müslümanın hedefine oturttun? Kimsin sen? Sen kimsin? Sen de mi gizlisin yoksa!Doğru, Müslüman hassas olmalı, hele hele Müslüman kardeşi konusunda, canı, namusu, inancı konusunda, Allah'ı (c.c.) pis dediği kâfirin karşısında onurunu koruma konusunda, kâfire karşı Müslümanın yanında olma konusunda daha da hassas olmalı. Kısaca Müslüman, Allah ve Resûlünün emir ve yasakları konusunda hassas, titiz ve tavizsiz olmalıdır. Kâfir için gösterdiğin hassasiyeti Müslümana gösteremezsen, "Kur'an'dan bir harf inkar eden kâfir olur" ölçüsünü değiştirir, 6666 ayeti inkar eden Obama'yı Müslüman, 6666 ayete teslim olup Ehl-i Beyt'e aşık Müslümanı da kafir yaparsın.Kusura bakma dostum senin terazin bozulmuş, iman ölçün kese ve şalvarın uçkuruna takılmış. Önce Hak'tan yana bu uçkurdan kurtul tekrar görüşürüz. Ha bu arada, oturduğun koltuğun da çürümüş, hatırlatırım!..Savaş esnasında ateş etmeyen topçu bataryasının çavuşunu komutanı hesaba çeker: "Oğlum niçin ateş etmediniz?" "On sebebi var komutanım." "Say" emriyle çavuş başlar saymaya: "Biiir barut ıslandı?" Komutan araya girer; "Gerisi kalsın çavuş."Sözün bittiği yerde söze ne hacet, geri kalan dokuz cevabı dinlemenin bir anlamı var mı? Bizim küheylan ile karabaşın izleri birbirine karışmış, su bulanık, toplumun önderi de ilahiyatçı dostum. Başka söze gerek var mı?Unutmamak gerekir ki iman ile küfür arasında bir çizgi vardır. Bir cümle ile çizginin bu yanından öbür yanına, bir cümle ile de öbür yanından bu yanına geçilir. Ortası yoktur. Çizginin üstü makbul değildir. Bu konuda Müslüman hassasiyet göstermek, diline ve gönlüne azami dikkat etmek zorundadır. Hem kendi, hem de toplumun geleceğini düşünerek...Öyleyse kaybettiğimiz ölçümüzü bulmak zorundayız. Bulmak için neyi nerede aramamız gerektiğini bilmemiz lazım. Aramamız gereken yer, kaybettiğimiz yerdir Kaybettiğimiz yer ise Allah Resûlünün yanı ve O'nun nurlu Ehl-i Beyt ocağıdır. Allah ve Resûlü öyle buyurmuştu çünkü ölçü onlardadır, Allah'tadır Resûlulah'tadır, Ehl-i Beyt ocağındadır. Veda Haccı'nda Allah Resûlü Hz. Muhammed (s.a.a.), Allah'ın Kitabını ve nurlu ocak, Ehl-i Beyt'i takip etmemizi istemişti. Bize düşen, asırlardır İmam Ali'den (k.v.) başlayıp günümüze kadar devam edegelen, temeli velayet ve imamete dayanan Ehl-i Beyt âşıklarının yolunu takip etmek, onlara kulak vermek, yardımcı ve duacı olmak, bu kaynaktan kana kana içmek, kuruyan ölçü bahçemizi sulamak, yeşilliğini doya doya seyretmektir.İşte o zaman gör, sen Müslümanın kardeşliğini, muhabbetini, aşkını, şevkini, lezzetini, tebessümünü. Ve sen o zaman gör Müslümanın Allah için olan gururunu?Ne mutlu, kutlu yolu dava edinenlere. Ve de ne mutlu dava edinenlerle beraber olanlara?