Kulların hakkını kul yiyor!

Toplum olarak kul hakkı ile ilgili bildiklerimizin, bilmediklerimizden daha fazla olduğunu söylesem sanırım hata yapmış olmam. Yapılan sosyal deneyler de bunu görmek mümkündür. Bildiklerimiz ise, dedikodu, hırsızlık, izinsiz başkasının malını kullanma üçgenin içinde kalıyor. Oysa Yüce Allah kullarına hakkını doğuştan teslim etmiştir. Kullarına ihsan ettiği maddi manevi bütün nimetler birer haktır ve yenemez. Kul, kulun hakkını yeme yerine kulun hakkını korumakla görevlidir. 

Kul, yediği kul hakkı konusunda garip duygu ve fikirlere sahiptir. Çevresinde kul hakkını yediğini itiraf eden kula rastlamanın mümkün olduğunu sanmıyorum. Her kul, karşıdaki kulun kul hakkı yediğini ilan etmekle meşguldür, parmaklar hep karşıyı gösterir. Aynı zamanda kul hakkı yiyen her kul, dünyada helalleşmedikçe hakkın ahirete kaldığını ve nasıl ödeneceğini bilerek yer kul hakkını. 

Ahiret inancına sahip kul, kul hakkı yiyemez. Yiyen kullar, kulluğunu ve ahiret inancını gözden geçirmek zorundadır. Kendi hakkına sahip çıkan kul, diğer kulun hakkını neden yer düşündünüz mü? Çünkü kul hakkı yiyen kul, yedikleri hak için fetvaları ve kılıfları hazırdır. Savcı, hâkim, karakol çağırdığında sen gör telaşı, korkuyu, tedirginliği! Bu hak yiyenlerin özelliğidir. 

Be güzel kul, ahiretteki hesaptan hiç mi korkmuyorsun? Utanmaktan hiç mi çekinmiyorsun? Rezil olmak senin için ne ifade ediyor? Değer mi hiç? Hani dün Allah'tan korktuğunu, mahşerden, mizandan çekindiğini, hesaptan ürktüğünü söylüyordun. Temyizi olmayan sonsuz adaletli mahkemeyi düşünmüyor musun? 

Kul hakkını dünyada ödeyebilmek, bu konuda gayret sarf etmek bir nimettir. Mü'minin görevidir. Bu nimeti elde etmek için kula düşen ise kulluk ve duadır. 

Kul kula hak vermez, verilene riayet eder. Kul hakkına riayet eden gerçekte Allah'tır. Her hatayı affedebildiğini müjdelediği halde kul hakkının affını hak sahibi kuluna bırakmış, Hakkına sahip çıkmış ve saygı duymuştur. Kul hakkına riayet etmek, Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmak mü'mine ne güzel yakışır. 

Bu bağlamda Allah'ın gönderdiği dini öğrenmek kulun hakkı, engellenmesi ise bu hakkın yenmesidir. En güzel bilen, yaşayan ve öğreten Resûlullah ve Ehl-i Beyt'idir. Toplumun gönüllerinin onlardan yana olduğu, Allah'ın seçtiği ve tertemiz olduğu, kıyamete kadar rehber olduğu bilindiği halde, az bir dünya menfaat ve saltanatı uğruna mü'minlere pak nesil arasına duvar örmek kulun yenilen en büyük hakkıdır. Sebebi ise ahiret inancından yoksun olmaktır. Devletin gelirlerinin eşit dağıtılmaması da aynı kapıya çıkmaktadır. Hem de bu sefer ahirette alacaklı olarak karşısında toplum vardır! Çünkü hesabın içinde tüyü bitmeyenlerin de hakkı mevcuttur. 

Her devirde kul hakları, günümüz deyimi ile insan hakları konuşulmuş, korunmasına karar verilmiş, kanunlarla desteklenmiş, evrensel platformlara taşınmış, metinlere aktarılmış, ancak istenilen sonuç alınamamış, aksine daha çok yenmiş ve çiğnenmiş. 

Çözüm üretilecekse sorunu tartışmanın bir anlamı vardır. Hala konuşuluyor olması da bundandır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in çok güzel bir tespiti vardır. En kolay soru da olsa öğrenci bilmiyorsa saatlerce tahtada beklemesi sonuç getirmeyecek, zor soru da olsa öğrenci cevabını biliyorsa tahtada beklemeyecektir. Her konuda olduğu gibi insanlıkla yaşıt bu sorunun çözümü de Baş'tadır. 

Allah haklarını gözetmeyen kuldan, kulun haklarını gözetmesi beklenemez. Allah'ın hakkını gözetmek onun emir ve yasaklarına riayet etmekle olur. O zaman çözümün tek yolu vardır. O da kul hakkı yemeyecek kul yetiştirmektir. Hak yararına, kendisi, milleti, vatanı ve ailesi yararına kazanılmış; zikriyle, fikriyle, ibadetiyle, kulluğuyla Allah'ın yanında olan, hesap şuuru taşıyan kul yetiştirmek insan haklarının korunmasında olmazsa olmazdır. Unutulmamalıdır ki, bu ahlaki özellikler aynı zamanda Müslüman Türk milletinin sıfatıdır. 

Bu konuda her Müslüman bulunduğu yer, mevki ve makamının büyüklüğüne ve küçüklüğüne bakmadan kul haklarına riayet etmek, korumak, adaleti ve hukuku hâkim kılmak ile görevlidir. Kısacası her mü'min kul hakkı alanında hukukçudur. Ahirette herkes bulunduğu makam, mevki ve sorumluluğu oranında hesaba çekilecektir. 

Tarife uygun kul yetiştirmenin yolu, tarife uygun kul olmaktan geçer...