Hukuk ikliminde hava giderek ağırlaşıyor. Yasallık ve meşruluk geriliminde hukuk devleti kıstırılmış. Yıllar yılları kovalarken, ülke anayasasız bırakılmış. İçgüveysinden hallice bir anayasamız var ama riayet eden beri gelsin.
Gerçi devleti yönetenler "Anayasayı engelleyen herkes hesabını verir" demiş olsalar da, kendileri anayasayı ihlal ediyorsa hesap ortada mı kalacak? Hem davacı hem kadı misali… Bir anayasa yüzsüzlüğüdür gidiyor.
Geçen yılı anıp üzülmemek elde değil. Hukuksuz uygulamalara tanık olduk. Kapısına kelepçe vurulan üniversite… Direnme hakkını kullanan öğrencilerin yaka paça götürülmesi… Sokakta kalıp parklarda geceleyen ve barınma hakkı isteyen öğrencilere orantısız güç kullanılması… Emekçilerin, sağlıkçıların, yoksullaştırılan yurttaşların demokratik protesto eylemlerinin terörle nitelendirilmesi hatta terörist damgası yemesi… Akademik özgürlüklerin, ifade özgürlüklerinin katledilmesi… Haksız tutuklamaların cezaya dönüştürülmesi… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve
Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması… Anayasanın ihlâli… Torbaya sokulan anayasaya aykırı yasaların sabaha karşı pijamalı resmigeçidi…
Dünün hali pürmelali bu. Ya yeni yıl! Perşembenin gelişi Çarşambadan belli. Ne olsa şairin dediği gibi "Geçen yılı yadedip üzülme ey sevgili / Şevke ümide doğru kanatlı günlerimiz" demek isteriz… Ne çare, duygusal zenginliğimiz de hayli örselenmiş durumda.
Anayasa sürekli ihlal ediliyor; bunun hukuk devletinde yeri yok. Eğer, insan haklarına dayanan demokratik bir düzeni amaçlıyorsak, öncelikle yürürlükteki Anayasa'nın bu maksatla uygulanmasını benimsemeliyiz. Hukuk devletini hayata geçirecek olan bağımsız yargıdır. Mevcut anayasanın Hakimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay gibi kurumlarla ilgili yapısal düzenlemelerini siyasetin kuşatmasından kurtaracak şekilde yeniden tanzimi de en önemli hedef olmalıdır.
Peki "Bütçe hakkı"!.. Bu hak TBMM'nin (Türkiye Büyük Millet Meclisi) elinden alındı. Devletin nerelere ne kadar harcama yapacağı ve bu harcamalar için halka ne gibi yükümlülükler yükleyeceği konusunda, halkın ya da onun adına karar vermeye yetkili organların söz sahibi olmalarını ifade eden "bütçe hakkı" en somut anlamıyla parlamento üzerinden kullanılır.
Bugün gelinen süreçte; parlamentonun bütçe hakkını tüm yurttaşlar ve ülke adına etkin kullanabilmesinin önü, parlamenter sistemin ortadan kaldırılması ile fiilen tıkanmış olup, bu alanda da parlamento adeta işlevsiz bırakılmıştır.
Bütçe hakkı, "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" ile fiilen kaybedilmiştir.
Oysa bizde Cumhuriyetin ilanı ve takibindeki Cumhuriyet devrimlerinin mantığı gerçek anlamda irdelendiğinde görülecektir ki, yeni tipteki devletin niteliğinde, egemenlik, saltanat vs tekçiliğin lağvedilerek, egemenliğin TBMM üzerinden ulusa, halka verilmesi vardır.
Yine de biz yeni yılda hep birlikte mücadele ederek havanın ağırlığını dağıtalım; iklim değişikliğini bahara çevirelim. Baharda bu yıl BTP var zafer gibi…