İnsanımızda ahlak sorunu var mı, sorusuna herkesin vereceği cevap evettir. Toplumumuzda sağcı, solcu, dinci, komünist, laik vs. geçinen her kesimi siyasette, sokakta, medyada, markette, çarşı-pazarda, sanatta, futbolda, özel hayatta ahlaksızlık olduğundan şikâyetçidir.
Hepsi doğru. Gözden kaçan ise bu toplumu oluşturanların yani sokaktakilerin de, siyasettekilerinin de, medyadakilerinin de vs. bizler olduğu gerçeğidir.
Bu gerçeği göremediğimizden dolayı olsa gerek ki, ahlaklı bir toplum nasıl olmalı, nasıl oluruz, sorusunun cevabını bulamıyoruz. Sahi! Ahlak nedir, ahlaklı bir toplumun özellikleri nelerdir?
Mesela dinci, sağcı, milliyetçi, ülkücü vs. geçinen birisiyle bu konu hakkında görüşlerini almak isterseniz size, saatlerce brifing verebilir. Ama görüşlerini eleştirmeye veya farklı bir şeyler ifade etmeye kalktığınız an hainsiniz, vatan, millet düşmanısınız.
Atatürkçü, laik, çağdaş, batıcı vs. geçinen birisi ile ahlak kavramını konuşmaya kalkarsanız daha geniş bir alan ve saygı bağlamında kurulu cümleler duyarsınız.
Ama iş inanca, inancın gereklerini yerine getirmeye, kılık-kıyafete, helal-haram noktasına geldi mi, 'burası İran mı, isteyen istediğini yer-içer, giyer, gezer, namus iki bacak arasında mı' vs. cümleleri duyar ve bir atarlanmaya şahit olursunuz.
Dikkat ettiniz mi? Herkesin şikâyetçi olduğu noktada herkes, kendi kalıbını ortaya koyarak bir tartı yapıyor. Haliyle ortaya herkes ahlaklı aynı zamanda herkes ahlaksız sonucu çıkıyor.
En vahim durum ise karşısındaki kişi, zihniyet veya yapıyı ahlaksızlıkla suçlayan kişi, zihniyet ve yapı, suçladığı konu ile (yalan söylemek, yakınları, yandaşları kollamak, maddi menfaat gibi durumlarla) muhatap olunca hemen söylediğinin aksi istikamette bir duruş gösteriyor.
Ama ahlak, sorusu havada kalıyor.
Her alanda olduğu gibi ahlak noktasında da çok sağlam milli ve manevi değerlere sahip bir medeniyet geçmişi olan milletiz ama bu kimliğimizi inkâr ettiğimiz ve dünyalık menfaatlere göre dizayn etmeye katlığımız için ortak bir temel bulamıyoruz.
Birisi Almanya'dan örnek veriyor, biri Norveç'ten, bir diğeri Osmanlı'dan, bir diğeri silsilesinden, hocasından vs.
Oysa Allah'a ve ahiret gününe inanalar için temel Kur'an'dır, Hz. Peygamberdir, seçilmiş ve sevilmesi, sahip çıkılması emredilmiş Ehl-i Beyt'tir. Ve de bu pınarlardan beslenen ariflerdir, âlimlerdir, abidlerdir, âşıklardır.
Kur'an'ın hedefi ahlaklı insandır. Hz. Peygamber (s.a.a) "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" derken, O'nun ahlakı nasıldı, sorusuna Hz. Aişe; "O'nun ahlakı Kur'an'dı" diye cevap vermektedir.
Ehl-i Beyt'e ve hak İmamlara bakıyorsun, o kadar zulme uğramalarına rağmen ahlaklarından zerre taviz vermemişler. Bu hal, duruş, söz, karar ve davranışların hepsi kayıtlı. Ama bizler dönüp bakmıyoruz.
Kısaca Allah-u Teâlâ'nın kulunda görmek istediği, emrettiği, Resûlü ve Ehl-i Beyt'inin fiiliyata geçirdikleri güzel ahlak hallerinden bir kaçını başlık olarak hatırlayalım:
Cömertlik, saygı, herkes ile iyi geçinmek, sabır, sır saklamak, laf taşımamak, iftira etmemek, yalan konuşmamak, kalp kırmamak, tevazu, hürmet, sözünde durmak, kanaat, şefkatli olmak, özür dilendiğinde kabul etmek?
Paylaşmak, kibirden, gururdan uzak durmak, adaletli olmak, karşısındakinin hakkını gözetmek, işi ehline vermek, kendisi için istediğini kardeşi içinde istemek, emanete sahip çıkmak gibi aklınıza gelen ne kadar mükemmel vasıflar varsa hepsi imanımızın gereğidir, hayata geçirmek zorundayız.
Acı gerçektir ki, bizler bu vasıfları sahiplenmek yerine Hans'ın, Helga'nın, Faruk Sirhindi'nin, Nursi'nin, Mursi'nin vs. şahsiyetlerine sahiplendik. Haliyle ortaya herkesin ahlaksızlıktan şikâyetçi olduğu bir toplum çıktı.
Hepsi doğru. Gözden kaçan ise bu toplumu oluşturanların yani sokaktakilerin de, siyasettekilerinin de, medyadakilerinin de vs. bizler olduğu gerçeğidir.
Bu gerçeği göremediğimizden dolayı olsa gerek ki, ahlaklı bir toplum nasıl olmalı, nasıl oluruz, sorusunun cevabını bulamıyoruz. Sahi! Ahlak nedir, ahlaklı bir toplumun özellikleri nelerdir?
Mesela dinci, sağcı, milliyetçi, ülkücü vs. geçinen birisiyle bu konu hakkında görüşlerini almak isterseniz size, saatlerce brifing verebilir. Ama görüşlerini eleştirmeye veya farklı bir şeyler ifade etmeye kalktığınız an hainsiniz, vatan, millet düşmanısınız.
Atatürkçü, laik, çağdaş, batıcı vs. geçinen birisi ile ahlak kavramını konuşmaya kalkarsanız daha geniş bir alan ve saygı bağlamında kurulu cümleler duyarsınız.
Ama iş inanca, inancın gereklerini yerine getirmeye, kılık-kıyafete, helal-haram noktasına geldi mi, 'burası İran mı, isteyen istediğini yer-içer, giyer, gezer, namus iki bacak arasında mı' vs. cümleleri duyar ve bir atarlanmaya şahit olursunuz.
Dikkat ettiniz mi? Herkesin şikâyetçi olduğu noktada herkes, kendi kalıbını ortaya koyarak bir tartı yapıyor. Haliyle ortaya herkes ahlaklı aynı zamanda herkes ahlaksız sonucu çıkıyor.
En vahim durum ise karşısındaki kişi, zihniyet veya yapıyı ahlaksızlıkla suçlayan kişi, zihniyet ve yapı, suçladığı konu ile (yalan söylemek, yakınları, yandaşları kollamak, maddi menfaat gibi durumlarla) muhatap olunca hemen söylediğinin aksi istikamette bir duruş gösteriyor.
Ama ahlak, sorusu havada kalıyor.
Her alanda olduğu gibi ahlak noktasında da çok sağlam milli ve manevi değerlere sahip bir medeniyet geçmişi olan milletiz ama bu kimliğimizi inkâr ettiğimiz ve dünyalık menfaatlere göre dizayn etmeye katlığımız için ortak bir temel bulamıyoruz.
Birisi Almanya'dan örnek veriyor, biri Norveç'ten, bir diğeri Osmanlı'dan, bir diğeri silsilesinden, hocasından vs.
Oysa Allah'a ve ahiret gününe inanalar için temel Kur'an'dır, Hz. Peygamberdir, seçilmiş ve sevilmesi, sahip çıkılması emredilmiş Ehl-i Beyt'tir. Ve de bu pınarlardan beslenen ariflerdir, âlimlerdir, abidlerdir, âşıklardır.
Kur'an'ın hedefi ahlaklı insandır. Hz. Peygamber (s.a.a) "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" derken, O'nun ahlakı nasıldı, sorusuna Hz. Aişe; "O'nun ahlakı Kur'an'dı" diye cevap vermektedir.
Ehl-i Beyt'e ve hak İmamlara bakıyorsun, o kadar zulme uğramalarına rağmen ahlaklarından zerre taviz vermemişler. Bu hal, duruş, söz, karar ve davranışların hepsi kayıtlı. Ama bizler dönüp bakmıyoruz.
Kısaca Allah-u Teâlâ'nın kulunda görmek istediği, emrettiği, Resûlü ve Ehl-i Beyt'inin fiiliyata geçirdikleri güzel ahlak hallerinden bir kaçını başlık olarak hatırlayalım:
Cömertlik, saygı, herkes ile iyi geçinmek, sabır, sır saklamak, laf taşımamak, iftira etmemek, yalan konuşmamak, kalp kırmamak, tevazu, hürmet, sözünde durmak, kanaat, şefkatli olmak, özür dilendiğinde kabul etmek?
Paylaşmak, kibirden, gururdan uzak durmak, adaletli olmak, karşısındakinin hakkını gözetmek, işi ehline vermek, kendisi için istediğini kardeşi içinde istemek, emanete sahip çıkmak gibi aklınıza gelen ne kadar mükemmel vasıflar varsa hepsi imanımızın gereğidir, hayata geçirmek zorundayız.
Acı gerçektir ki, bizler bu vasıfları sahiplenmek yerine Hans'ın, Helga'nın, Faruk Sirhindi'nin, Nursi'nin, Mursi'nin vs. şahsiyetlerine sahiplendik. Haliyle ortaya herkesin ahlaksızlıktan şikâyetçi olduğu bir toplum çıktı.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024