Herkes kendi

Her şey o kadar açık ve net ki; görmemek, anlamamak için kör ve sağır olmak da yetmez. 200 yılı aşkındır devam eden batılılaşma serüvenimizin son 50 yılı, resmî ve devlet politikası olarak AB üyesi olabilmemiz için belirlendi.

Siyasi, idari, ticari, askeri, ekonomik, ahlaki ve kültürel yapımız hep batı, standartları esas alınarak düzenlendi, şekillendirildi. Öylesine düzenlendi ve şekillendirildi ki, vicdani hayatımızda da hep bu anlayış hakim oldu.

İşin en anlaşılmaz yanlarından biri de, bizim her türlü şarta evet dememize rağmen batılı dostlarımızın hemen her tarafta bizi kabul etmeyeceklerini dile getirdikleri, hemen her konuda çifte standart uyguladıkları, dahası; varlığımıza dahi tahammül edemediklerini açıkça ortaya koydukları halde bir türlü kendimize gelemediğimiz ve batı gerçeğini görmeyişimizdir.

AB, tarihinin en büyük katılımını gerçekleştirdiği Atina Zirvesi'nde sadece kapıları değil, perdeleri de kapamasına karşılık, bizim siyaset adamlarımızın sergilediği "pişkinlik" hareketi, ülke ve millet adına gerçekten manidar ve düşündürücüdür.

Bugün, Endülüs'ün kaderini yaşayan Irak'ın ardından sıra kime gelecek derken, Kıbrıs Rum Kesimi'ni Ada'nın tamamını temsilen AB'ne alsalar, tek kurşun bile atmadan senin 5 bin şehit vererek aldığın bölgeyi de tereyağından kıl çeker gibi geri almışlardır.

Bizim siyasilerimizde böylesine bir politika güdüldüğü müddetçe Ege'de, Güneydoğu'da, İstanbul'da ve ülkemizin ve milletimizin hangi can noktalarında yine tereyağından kıl çeker gibi kim bilir hangi operasyonlar planlanıyor.

Bugünkü gazetelerin bazılarına çıkan AB aile fotoğrafına bakıp o fotoğrafta eksiklik arayanlar -eğer o aileden değilseler- kendi aile fotoğraflarındaki yeri doldurmadıkları müddetçe, birilerinin trene baktığı gibi AB fotoğraflarına daha çok bakar dururlar.

Bu politikalar Kıbrıs'ın gittiğini gösteriyor. Türk insanı gibi, Türk siyasileri, Türk aydınları da bağımsız düşünmediği müddetçe bu kopmalar maalesef devam edecektir.

Yarın hangi köşeye sıkıştırılacağımızı bugün göremeyenler, yukarda da belirttik, sadece kör ve sağır olamazlar; bu kadar acı tecrübelere, bu kadar dışlanmalara ve de bu kadar uyarılara rağmen ülkeyi hâlâ uçuruma yuvarlayanlar, gerçekten kör ve sağır olamazlar... Bu çok farklı bir şey.

Dolaysıyla, dünya, bugünkü liderlerle nereye gideceğini artık görmelidir. Görmelidir ki, gereğini yaparak yeni liderlerini seçebilsin.

Bu sadece bizim sorunumuz olmaktan çıkmış, aynı zamanda başta ABD olmak üzere bütün dünya milletlerinin ortak sorunu haline gelmiştir.

Küreselleşme adına yeni haritalar yeni düzenlemeler, yeni bölünmeler ve yeni maduriyetlere fırsat vermeden herkesin kendi evinde ve kendi aile fertleriyle bir ve beraber olması artık kaçınılmazdır. Geriye komşuluk ilişkileri kalır. Sen kendi aileni sağlam tutarsan, hem iyi komşu olursun ve hem de komşularından emin olabilirsin...