70'li yılların "Amerikan artığı programlar"ın kopileriyle milletimizin dimağını ifsad eden ekranlar, en masum köylü Ahmet amcamızı dahi ülkemizin vahim gündemlerinin çoook uzaklarına savuruyor.
Ar, haya, namus, gelenek, görenek, aile mahremiyetinden uzaklara savuruyor.
Sosyal doku iflasın eşiğinde? Vaziyet içaçıcı değil. Hükümet, borçlarını ertelediği bu medya patronlarına ayrıca katrilyonlar akıtsa, bu derece "ülkenin içinde bulunduğu vahim şartlara karşı duyarsız" bir tablo oluşturamazdı.
Amerikan bozması kimi ekranlar bu işi hallediyor. Politik, dış politik, ekonomik, kültürel ve dini planda "ihanet derecesindeki pek çok uygulama" ekranların gürültüleri ve cürûfleri arasında kayboluyor.
Yoksa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Ortadoğu'da Yahudi devleti kurulmasının fikirbabası Theodore Herzl'in kurduğu World Jewish Congress'in Washington versiyonu American Jewish Congress'ten "cesaret ödülü" alması, aklı başında, ilim, irfan, iman ve iz'an sahibi bu kadar insanın bulunduğu toplumumuzda bu derece sessizlikle karşılanır mıydı?
Herzl ki, hani, Abdulhamid Han'dan İsrail Devletini kurmak için "parayla toprak satın almak" üzere huzura çıkmıştı.
Cennetmekân Abdulhamid Han'dan "Kanla, canla alınan bu topraklar parayla satılamaz" şeklinde tokat gibi cevap alarak kovulmuştu.
Yıllar sonra Erdoğan, Herzl'in torunlarının hangi işlerini cesaretle halletti ki, bugüne kadar "sadece Yahudilere" verilen bu "özel cesaret ödülü"ne layık görüldü?
Bu Herzl nişanı, "neyin nişanı"?
Bu can alıcı sualler, iz'an ve iman sahiplerimizin asıl gündemlerinden biri olması gerekmiyor mu?
Kıbrıs, Annan'ın eliyle Rumlara peşkeş çekiliyor; bu nasıl yapılabilir, bu ne cesaret, bu ne cüret suali, asıl gündemlerimizden bir olması gerekmiyor mu? İşte Amerikancı cürûfleri tertemiz dimağlarımıza kusan kimi medya, bu vahim suallerin üstünü örtüyor. Geleceğimize katran döküyor.
Tartışmalara bakın, derde bakın Allah aşkına?
Gevrek gevrek şakıyan Bayhan mı?
Firdevs mi, Abidin mi?
Bayhan'ın cezaevindeki 33'lük tespihinden ve voltalarından kalma el-kol hareketleri, mimikleri... filan.
Zapla?
Ötede bir eve konmuş üç-beş delikanlı, üç-beş hanımefendi.
O, onun için ne dedi? Öteki onu niçin sevdi, niçin sevmedi?
Ne oldu nasıl oldu; derken milletimizin en duyarlı zannettiğimiz kesimleri bile vatanından, ekonomisinden, Kıbrıs'ından, Musul'undan, değerlerinden, arından, hayasından, çoluğundan çocuğundan ve hatta dininden oldu, olmaya yüz tuttu.
Bu vahim manzarayı az buçuk hissedenler, görenler, gözlemleyenler, "Arkadaş ne yapalım!" derseniz? Umutlarınızı yenileyin derim.
Vatanın her sathında öyle bir aşk, öyle bir Bağımsız Türkiye kazanı kaynamaya başladı ki; ne siz sorun, ne de ben anlatabilirim.
"16 yıldız halakasının ortasına bağdaş kurmuş Hilal"i sancak edinmiş Bağımsız Türkiye şemsiyesi altına koşun, derim. Vatan, namus, din, devlet, millet, Kıbrıs, ekonomi, aile, çoluk çocuk derdi ilişsin bir tarafınıza. O dert sevdaya dönüşsün.
Dünyanın çivisinin çıktığı böylesi bir süreçte bundan daha güzel bir sevda, bundan daha bereketli bir gayret mi olur?
Kimlerle oturup kalmayayım derseniz; Gönüller sultanı Cafer-i Sadık bu suale şöyle cevap vermiş:
Yalancı ile arkadaşlık yapma. Çünkü sen daima aldanabilirsin. Yalan söyleyen arkadaş, serap gibidir; uzağı sana yaklaştırır, yakını uzaklaştırır.
Ahmakla arkadaşlık yapma; çünkü sana fayda sağlayayım derken zarar verir.
Cimri ile arkadaşlık yapma; zira senin çok muhtaç olduğun bir zamanda yardımını senden esirger.
Korkak ile arkadaşlık yapma; çünkü seni ele verir, en ufak tehlike anında seni yalnız bırakır.
Fasıkla arkadaşlık yapma; zira o, seni beş paralık dünya menfaatine, bir lokma ekmeğe ve bir kuruş meteliğe feda eder.
Bu Pazar günü fazla söze ne hacet?
Ar, haya, namus, gelenek, görenek, aile mahremiyetinden uzaklara savuruyor.
Sosyal doku iflasın eşiğinde? Vaziyet içaçıcı değil. Hükümet, borçlarını ertelediği bu medya patronlarına ayrıca katrilyonlar akıtsa, bu derece "ülkenin içinde bulunduğu vahim şartlara karşı duyarsız" bir tablo oluşturamazdı.
Amerikan bozması kimi ekranlar bu işi hallediyor. Politik, dış politik, ekonomik, kültürel ve dini planda "ihanet derecesindeki pek çok uygulama" ekranların gürültüleri ve cürûfleri arasında kayboluyor.
Yoksa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Ortadoğu'da Yahudi devleti kurulmasının fikirbabası Theodore Herzl'in kurduğu World Jewish Congress'in Washington versiyonu American Jewish Congress'ten "cesaret ödülü" alması, aklı başında, ilim, irfan, iman ve iz'an sahibi bu kadar insanın bulunduğu toplumumuzda bu derece sessizlikle karşılanır mıydı?
Herzl ki, hani, Abdulhamid Han'dan İsrail Devletini kurmak için "parayla toprak satın almak" üzere huzura çıkmıştı.
Cennetmekân Abdulhamid Han'dan "Kanla, canla alınan bu topraklar parayla satılamaz" şeklinde tokat gibi cevap alarak kovulmuştu.
Yıllar sonra Erdoğan, Herzl'in torunlarının hangi işlerini cesaretle halletti ki, bugüne kadar "sadece Yahudilere" verilen bu "özel cesaret ödülü"ne layık görüldü?
Bu Herzl nişanı, "neyin nişanı"?
Bu can alıcı sualler, iz'an ve iman sahiplerimizin asıl gündemlerinden biri olması gerekmiyor mu?
Kıbrıs, Annan'ın eliyle Rumlara peşkeş çekiliyor; bu nasıl yapılabilir, bu ne cesaret, bu ne cüret suali, asıl gündemlerimizden bir olması gerekmiyor mu? İşte Amerikancı cürûfleri tertemiz dimağlarımıza kusan kimi medya, bu vahim suallerin üstünü örtüyor. Geleceğimize katran döküyor.
Tartışmalara bakın, derde bakın Allah aşkına?
Gevrek gevrek şakıyan Bayhan mı?
Firdevs mi, Abidin mi?
Bayhan'ın cezaevindeki 33'lük tespihinden ve voltalarından kalma el-kol hareketleri, mimikleri... filan.
Zapla?
Ötede bir eve konmuş üç-beş delikanlı, üç-beş hanımefendi.
O, onun için ne dedi? Öteki onu niçin sevdi, niçin sevmedi?
Ne oldu nasıl oldu; derken milletimizin en duyarlı zannettiğimiz kesimleri bile vatanından, ekonomisinden, Kıbrıs'ından, Musul'undan, değerlerinden, arından, hayasından, çoluğundan çocuğundan ve hatta dininden oldu, olmaya yüz tuttu.
Bu vahim manzarayı az buçuk hissedenler, görenler, gözlemleyenler, "Arkadaş ne yapalım!" derseniz? Umutlarınızı yenileyin derim.
Vatanın her sathında öyle bir aşk, öyle bir Bağımsız Türkiye kazanı kaynamaya başladı ki; ne siz sorun, ne de ben anlatabilirim.
"16 yıldız halakasının ortasına bağdaş kurmuş Hilal"i sancak edinmiş Bağımsız Türkiye şemsiyesi altına koşun, derim. Vatan, namus, din, devlet, millet, Kıbrıs, ekonomi, aile, çoluk çocuk derdi ilişsin bir tarafınıza. O dert sevdaya dönüşsün.
Dünyanın çivisinin çıktığı böylesi bir süreçte bundan daha güzel bir sevda, bundan daha bereketli bir gayret mi olur?
Kimlerle oturup kalmayayım derseniz; Gönüller sultanı Cafer-i Sadık bu suale şöyle cevap vermiş:
Yalancı ile arkadaşlık yapma. Çünkü sen daima aldanabilirsin. Yalan söyleyen arkadaş, serap gibidir; uzağı sana yaklaştırır, yakını uzaklaştırır.
Ahmakla arkadaşlık yapma; çünkü sana fayda sağlayayım derken zarar verir.
Cimri ile arkadaşlık yapma; zira senin çok muhtaç olduğun bir zamanda yardımını senden esirger.
Korkak ile arkadaşlık yapma; çünkü seni ele verir, en ufak tehlike anında seni yalnız bırakır.
Fasıkla arkadaşlık yapma; zira o, seni beş paralık dünya menfaatine, bir lokma ekmeğe ve bir kuruş meteliğe feda eder.
Bu Pazar günü fazla söze ne hacet?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019