E-POSTA: alperen_polat@mynet.com
Amerikan Savunma Bakanlığı danışmanı James Woolsey'in, Avrupa ülkelerinin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'e yönelik çekingen politikasını, Fransa ve İngiltere'nin 2. Dünya Savaşı başlangıcında Adolf Hitler'e karşı sergiledikleri tutuma benzetmesi oldukça dikkat çekici.
Woolsey, Irak'ın kendi gücüyle kendisini yenileyerek kalkınmasının eski Nazi Almanyası'ndaki gibi mümkün olmadığını öne sürerek, Irak'ın bir tehlike haline gelmesinin önlenmesi gerektiğinden bahsediyor. ABD'ye Irak konusunda destek vermeyen ve hatta köstek olan Avrupa'ya karşı bu argümanın kullanılması, Avrupa için daha bir anlamlı. Woolsey, İngiltere ve Fransa'nın Hitler'e karşı savaş öncesinde takındıkları tavırla, şu anda Saddam'a karşı Avrupa'nın takındığı tavrı aynı kefeye koyarak, savaş öncesi durumu abartıp, savaş sonrası durumu kamufle etmiş oluyor. Bu durum her iki savaş için de geçerli. Hem 2. Dünya Savaşı, hem de ABD'nin yapacağı Irak savaşı. Woolsey, Avrupa'nın 2. Dünya Savaşı öncesinde takındığı çekingen tavrı eleştirirken, sanki savaş sonrasında olanlar, Avrupa'nın lehineymiş gibi bir anlama doğru sürüklüyor bizi. Aslında savaş sonrasında oluşturulan düzeni, Avrupa ülkelerinin önceden görme şansı olsaydı, Hitler'e karşı takındıkları çekingen duruş değişmeyecekti. En azından kendilerini ABD'nin ve Rusya'nın eline teslim etmeyeceklerdi. Hatırlayın 2. Dünya Savaşı sonrasını. 1945 Yalta Konferansı'yla ABD Başkanı Roosevelt'le SSCB lideri Stalin'in oluşturduğu yeni dünya düzeni, Avrupa'nın iki kutbun arasına sıkıştırılması anlamına geliyordu. Avrupa'nın ABD ve SSCB arasında resmen paylaştırıldığı bu konferans, savaşın da sonucunu teşkil ediyordu. Avrupa en kötü günlerini 1945- 1989 arasındaki bu dönemde yaşadı. Bir tarafta Rus tehdidi, öbür tarafta ABD bağımlılığı. ABD'nin SSCB'ye karşı oluşturduğu tampon bölge, SSCB'nin arka bahçesinin hinterlandı pozisyonundaki bir Avrupa. Avrupa'nın hiç oğlu hiç olduğu bir dönem. Bu talihsiz sonucu Avrupa önceden kestirebilseydi, Hitler'in yanında bir orta yol bulma yoluna gidebilir, bütün olacaklara rağmen Hitler'e razı olabilirdi.
Woolsey, anlaşılan Avrupa'nın bu tecrübesini dikkate almıyor ki; böyle bir benzetmeyi yapabilmiş.
Bugünkü duruma gelecek olursak, Avrupa ve dünya ABD'nin Irak'a saldırmak için uydurduğu bahanelerden çok, savaş sonrasında oluşacak düzeni ve karmaşayı hesaplamaya çalışıyor. Bütün devletler kendi stratejisini, zararına göre ayarlamaya çalışıyor. Açıkça bütün dünya, bu savaşın ABD'nin şahsi petrol çıkarlarından kaynaklandığını çok iyi biliyor. Saddam'ın bir Hitler olmayacağı, olsa bile ABD'nin oluşturacağı yeni karmaşa ve kaostan daha tercihe şayan olduğunu, bütün dünya su götürmez bir hakikat olarak biliyor.
Amerikan Savunma Bakanlığı danışmanı James Woolsey'in, Avrupa ülkelerinin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'e yönelik çekingen politikasını, Fransa ve İngiltere'nin 2. Dünya Savaşı başlangıcında Adolf Hitler'e karşı sergiledikleri tutuma benzetmesi oldukça dikkat çekici.
Woolsey, Irak'ın kendi gücüyle kendisini yenileyerek kalkınmasının eski Nazi Almanyası'ndaki gibi mümkün olmadığını öne sürerek, Irak'ın bir tehlike haline gelmesinin önlenmesi gerektiğinden bahsediyor. ABD'ye Irak konusunda destek vermeyen ve hatta köstek olan Avrupa'ya karşı bu argümanın kullanılması, Avrupa için daha bir anlamlı. Woolsey, İngiltere ve Fransa'nın Hitler'e karşı savaş öncesinde takındıkları tavırla, şu anda Saddam'a karşı Avrupa'nın takındığı tavrı aynı kefeye koyarak, savaş öncesi durumu abartıp, savaş sonrası durumu kamufle etmiş oluyor. Bu durum her iki savaş için de geçerli. Hem 2. Dünya Savaşı, hem de ABD'nin yapacağı Irak savaşı. Woolsey, Avrupa'nın 2. Dünya Savaşı öncesinde takındığı çekingen tavrı eleştirirken, sanki savaş sonrasında olanlar, Avrupa'nın lehineymiş gibi bir anlama doğru sürüklüyor bizi. Aslında savaş sonrasında oluşturulan düzeni, Avrupa ülkelerinin önceden görme şansı olsaydı, Hitler'e karşı takındıkları çekingen duruş değişmeyecekti. En azından kendilerini ABD'nin ve Rusya'nın eline teslim etmeyeceklerdi. Hatırlayın 2. Dünya Savaşı sonrasını. 1945 Yalta Konferansı'yla ABD Başkanı Roosevelt'le SSCB lideri Stalin'in oluşturduğu yeni dünya düzeni, Avrupa'nın iki kutbun arasına sıkıştırılması anlamına geliyordu. Avrupa'nın ABD ve SSCB arasında resmen paylaştırıldığı bu konferans, savaşın da sonucunu teşkil ediyordu. Avrupa en kötü günlerini 1945- 1989 arasındaki bu dönemde yaşadı. Bir tarafta Rus tehdidi, öbür tarafta ABD bağımlılığı. ABD'nin SSCB'ye karşı oluşturduğu tampon bölge, SSCB'nin arka bahçesinin hinterlandı pozisyonundaki bir Avrupa. Avrupa'nın hiç oğlu hiç olduğu bir dönem. Bu talihsiz sonucu Avrupa önceden kestirebilseydi, Hitler'in yanında bir orta yol bulma yoluna gidebilir, bütün olacaklara rağmen Hitler'e razı olabilirdi.
Woolsey, anlaşılan Avrupa'nın bu tecrübesini dikkate almıyor ki; böyle bir benzetmeyi yapabilmiş.
Bugünkü duruma gelecek olursak, Avrupa ve dünya ABD'nin Irak'a saldırmak için uydurduğu bahanelerden çok, savaş sonrasında oluşacak düzeni ve karmaşayı hesaplamaya çalışıyor. Bütün devletler kendi stratejisini, zararına göre ayarlamaya çalışıyor. Açıkça bütün dünya, bu savaşın ABD'nin şahsi petrol çıkarlarından kaynaklandığını çok iyi biliyor. Saddam'ın bir Hitler olmayacağı, olsa bile ABD'nin oluşturacağı yeni karmaşa ve kaostan daha tercihe şayan olduğunu, bütün dünya su götürmez bir hakikat olarak biliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012