logo
19 NİSAN 2024

HOŞGELDİN YA ŞEHR-İRAMAZAN

18.11.2001 00:00:00
Ramazan YazılarıMANEVİ ZİYNETLERİMİZHümeyra EZERGÜL

Geçen haftaki yazının bir devamı niteliğinde olan bu yazıda Ramazan-ı Şerif'e girmiş olma sebebiyle biraz bu konuya değinip, başlamış olduğumuz teravih namazının faziletlerine inşallah devam edeceğim.

Nihayet müminlerin heyecanla bekledikleri, sevap kefelerini yüklüce doldurabileekleri bu mübarek günlere eriştik. Bu nimeti ve fırsatı; hakkıyla değerlendirebilmek, her aklını kullanan iman etmiş kişinin tereddütsüz yapacağı bir vazifedir.

Yüce Allah (cc) "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur'an indirilen aydır..." (1) "Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip-geçmiş ümmetlere yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazıldı. Umulur ki korunursunuz" (2) buyurmuştu. O (cc) kullarından kendi kendilerine kötülük yapmamalarını, oruç ile korunulması gereken her kötü şeyden korunmalarını isteyip, doğruyu Kur'an ile bulmalarını emretmiştir.

"Gerçekleri yükleyip taşımakta sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz O, (sabır ve namaz) kalbi Allah'a saygı ile ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir" (Ayette geçen sabırdan muradın oruç olduğu söylenmiştir. oruç ve namaz imanı takviye eder. Nefsin kibrini kırar, tembelliği ve uyuşukluğu giderir. Zor işler karşısında insanı güçlü kılar). Bu Ayet-i Kerime'den de anlaşıldığı üzere bir insanın sabır gösterip, oruç tutması, Rabb'ine yönelip namaz kılması, doğruyu bulmak için Kur'an okuması kolay bir iş değildir. Sadece bunları yapabileceklerin, Rabb'ine saygı duyanlar ve O'ndan bu saygı ile ürperenler olduğu vurgulanmaktadır.

Bizler bu şanı, şerefi bulmuş kullardan isek ne büyük nimet içerisinde olduğumuzu kavramalı, halimize şükürler etmeliyiz. Şayet henüz bu şerefe nail olamamışsak inancımızın kuvvetlenmesi, son nefeste iman üzere olabilmek, kibir ve tembelliği atabilmek ve güçlü bir iradeye de sahip olabilmek için bu ibadetlere bu nadide ay ve vakitte hemen başlamalıyız. Çünkü bizler Amentü'yü okuyan, Allah'ın varlığını, birliğini, bilen, O'nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, kadere ve ölümden sonra dirilmeye yani ahiret gününe inananlarız. Bunun için söylediklerimiz ile icraatlarımız örtüşmek zorunda. Bu konular asla hafife alınamaz ve samimi insanların ahiret için çalışmamaları düşünülemez. Böyle kimseler için Rabb'imiz "İşte o, kalbi Allah'a saygı ile ürperenler, kendilerinin herhalde Rab'lerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve kabullenen kimselerdir" (4) buyurmuştur.

Bizler de inanan insanlar olarak bu mübarek ayda bu çok ciddi konuyu, ciddi bir şekilde ele alıp düşünmeliyiz. Kur'an-ı Kerim'i bol bol okuyup, Ayet-i Kerimelerin anlamlarını incelemeli, manalarıyla hayatımıza çekidüzen vermeliyiz. Umulur ki Yüce Allah (cc) oruçlarını tutup, namazlarını kılan, gecelerini de teravih ile süsleyenlere lütuf ve merhametiyle muamele eder de eksiklerimizi tamamlatır, gerçek insanların ve İslam'ı tam yaşayanların safına katar.

Ramazan gecelerinin süsü teravihin "Onbirinci gecesini eda eden, öldüğü gün anasından doğduğu gibi tertemiz Rabb'ına vasıl olur. On ikinci günün gecesi teravih kılan mutlu ve kutlu kimse mahşer yerine, yüzü ayın ondördü gibi nurlar saçarak gelir. Onüçüncü günün gecesi terevih kılan, meydan-ı Arasatta her korkudan emin olarak kaim olur. Ondördüncü gece teravihi kılan kişiye, bütün melekler kıldığı namaza şahadet ederler. O kimse kıyamet günü hesaptan kurtulur. On beşinci gece teravihe kaim olana, arş ve kürsiyi hamil olan melekler salat ederler. Onaltıncı gece teravihi kılan kutlu mümine, nârdan azad olduğuna dair berat verilir ve cennete girmesine hüccet kaim olur. Onyedinci gece teravihe hazır olana, Enbiya Aleyhümüsselama verilen sevab verilir". (Kaldığımız yerden itibaren haftaya inşallah yine devam edeceğiz).

Dipnotlar

(1) Bakara-185.

(2) Bakara 183.

(3) Bakara 45.

(4) Bakara 46.

(5) Elhac Muzaffer Ozak, İrşad, 2. cilt, s. 83.

Ramazan GeceleriBalkanlarda RamazanBanislav Nusiç

-Hayırsever misin, Yakup? diye sordu yılan.

- Tabiî ki hayırseverim. Kâbe'den dönüyorum.

- O halde bana da büyük bir sevap işler misin?

- Hay hay! Sen de bana iyilik işlemedin mi sanki. Sokup zehirleyebilirdin, gene de yapmadın.

- Hayır, yapmadım değil, yapamazdım da, çünkü suçlu değilsin. Şimdi beni evime götür sonra hikâyemi anlatırım.

- İyi ama, neyle ve nasıl götüreyim seni?

- Beni önce torbana koyup şu karşıki tepeye kadar yürü. O çıplak tepeye çıkınca uzakta, batıya doğru eski, çökmüş bir kule göreceksin. Onun yanına varınca durup beni torbandan çıkar, olmaz mı? dedi yılan.

Ben de yılanın dediği gibi yaptım. Şimdi dahi bunu anlatırken tüylerim ürperiyor...

Burada Hacı Yakup öyküsünü bir an kesti, biraz soluklandı. Biz de susup, bir an önce devam etmesini bekliyorduk.

- ...Efendime söyleyeyim, dedi ve sonra devam etti: Gece yarısına doğru o çökmüş kuleye ancak varabildim. Torbadan yılanı çıkarıp yere bıraktım, o da:

"- Yakup, dedi, haydi şimdi, izimi hiç yitirmeden, ardımdan yürü."

-Senin ardından nereye yürüyeyim? diye merakla sordum yılana.

"- Senin şimdi dinlenmeye ihtiyacın var, acıkıp susamışsındır. Yarın da gideceğin yolu gösteririm, sana borçluyum" diye karşılık verdi.

Ben onun ardından yürüyerek, o da taşların üzerinden kayarak avlunun ortasına vardık. Birden yılanlara özgü bir çığlık bastı. O anda büyük bir taş yerinden kalktı, açılan gedikten bir ışık pınarı fışkırdı. Keskin bir aydınlık ortalığı öyle kapladı ki, bu taşın altında sanki güneş gizlenmişti. Bu yoğun aydınlıktan gözlerim kamaşmış ve kapanmıştı.

Sürecek...

eski RamazanlarErgun Hiçyılmaz

Osmanlı sultanlarının iftar sofraları gerçekten eşi benzeri bulunmaz bir nefaset ve çeşide sahiptir. Onca yemek çeşidi içinden padişah da olsanız seçimde zorlanırsınız.

Sarayda her kesim, iftarı kendi arasında açardı. Büyük siniler salonlara dizilir, saraylılar öbek öbek sofranın çevresine sıralanıp iftar açarlardı. Eski kadın efendilerin yalılarına iftara gelenlerin itibarlı olanlarını baş ağanın odasına, daha küçük rütbede bulunanları, diğer haremağaları ve baltacılar odalarına alırlardı.

İftardan sonra haremağaları vasıtasıyla Sultan ve Kadın Efendilere saygılar iletilir, karşılığında iltifatla beraber, derecelere göre hediye ve para alınırdı. Getiren haremağası, hediye veya parayı teslim etmeden önce öpüp başına koyar sonra sahibine verirdi. Alan da aldığı hediyeyi öpüp başına koymaya meecburdu.

Ancak padişahın iftar sofrasındaki ihtişam hiçbirine benzemez. Tarihçiler Sultan Aziz'in bir oturuşta bir kuzuyu rahatça kıvırdığını ifade ederler. Hatta bu yüzden kuvvetinin eşsizliğini ve sırtının yere gelmeyişini dile getirirler. "Eski bir başpehliven " imzalı tefrikalara bakarsanız, göbeği güneş görmemiş, yani sırtı yere gelmemiş nice pehlivan Abdülaziz ile boy ölçüşemez. Abdülaziz'in kuvveti mutfağa dayandırılır. Sofrasının iyi olduğuna itirazım yok. Ama bir oturuşta bir kuzu ufalamasına ve bütün pehlivanları tuşlamasına "muhalefet şerhi" koyuyorum. Pehlivanlar padişaha yenilmeyip de ne yapsınlar? Yedi düvele meydan okuyan, cihanı deviren padişahın çıkıp da bir pehlivana yenilmesi olacak şey mi?

Bu tevatür ve yakıştırmaların olsa olsa sofraların ihtişamından kaynaklandığını sanıyorum. Mesela ben Vahdettin Efendi olsaydım; pirinci, çorbası, şiş kebabı, tavuk köftesi, piyazlı pilici, sıcak paçası, bamya ezmesi, ebegümecisi, lahana dolması ve sigara böreğini havi listeye gözucu ile bakar ve şöyle derdim:

"Bre gafiller, sucuklu yumurta yok mudur?"

Hatta iri dermosondan mamul pastırmalı kurufasulyeyi, patlıcan turşusu ile götürüp tepeleme pilav ve bilhassa hoşafa kaşık sallamayı arzu etmek için padişah olmaya lüzum yok.

Bütün bu yazdıklarımın üstüne Vahdettin'in 24 Kanunsani (Ocak) 1337'deki yemek listesine baktım. Sadece köfte, paça, bamya ezmesi ve elma hoşafı yediğini gördüm!

LâtifelerLamiizâde Abdullah Çelebi

Yine anlatırlar: Şeyh Hacı Halife Hazretleri Allah rahmet eylesin -bir gün Bursa'nın bir sokağında dervişleriyle giderken bakmışlar ki, bir hâtun kişi bir yük odun satın almış. Odun yüklü hayvanı kapısından içeri giremediği için oduncu odununu sokakta balçığa döküp gitmiş. Hâtun da çamurlu odun taşımaktan rahatsız olup gâh hâneyi yapana ve gâh odunu satana yakışıksız sözler söyleyip, sokak içinde dikilerek türlü hayasızlıklar edermiş. Şeyh Hazretleri bunu görünce:

-Behey bacım, günahsız Müslümanlar'a söğeceğine vaktinde dışarı döktürmeseydin ya! demiş.

***

Rivâyet olunur ki, bir gün mü'minlerin emîri, Müslümanlar'ın reisi, Resûl'ün damadı ve Hazret-i Fatıma'nın eşi İmam Ali Hazretleri'nin önüne edepsiz, kötü sözlü ve katı yüzlü bir küstah gelip dedi ki:

-Neden Ebubekir'in ve Ömer'in halifelikleri esnasında halk kavga, karışıklık, husûmet ve ölüp öldürmekten uzaktı? Senin ve Osman'ın hilâfeti zamanında böyle çekiş, döğüş, kavga, ihtilaf ve bozukluk oldu? Hazret-i Ali

cevabında buyurdu:

-Zirâ ben ve Osman, Ebûbekir'e ve Ömer'e yardımcı idik. Sen ve senin emsâlin bana ve Osman'a yardımcı oldunuz.

***

Yine bir gün mü'minlerin emiri İmam Ali Hazretleri'nin meclisinde, Yahudi kavminden bir cemâat gelip dediler ki:

-Ey Müslümanlar'ın halifesi, ne oldu size ki, Nebinizin ölümünden sonra aradan on onbeş yıl geçmeden biri birinizle hile düzen ve kılınçla çıkıp vuruştunuz?

Hazret-i Ali buyurdu:

Ey Yahudi cemâati! Size de ne olduydu ki, henüz Nil nehinden ayağınız kurumamıştı ki, bir tâifeyi (gurubu) mücevher putlara taparken görüp dediniz: "Ya Musâ, bizim için o putlara tapan kavmin ilahları gibi bir ilah yap."

Gönül DostlarıMehmed Emîn Tokâdî Hz.

Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zatı karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet daha öyle durduktan sonra yine dikkatle bana baktığını gördüm. Sonra o zât ellerini kaldırıp dua etti. Duâdan sonra Fâtiha okundu ve herkes kalkıp dağılmağa başladı. Ben de kalkıp giderken o mübârek zât bana yaklaştı, yanıma gelip selâm verdi ve; "Hoşgeldin Emîn Efendi" dedi. Hâlimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp, Harem-i Şerif'in yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan sonra biraz sonra hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zât ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendi'nin tavsiyesi aklıma geldi ve bahsettiğinin bu mübarek zat olduğunu anladım. Fakat o anda selâmını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra yolculuğumdan, geçip geldiğim yerlerden sorup cevap aldıktan sonra; "Edirne'de size emânet edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edirne'de ki Muhammed Efendi'nin selamını hatırladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürûr içinde selâmı aldı. Artık beni talebeliğe kabûl edip, ders vermeye başladı ve Allah-ü Teâlâ'nın ismini zikretmemi söyledi. Sonra da şu beyti okudu:

Otuz kırk yıl geçince eylemiş tahkik Hâkânî

Ki bir Hakkı zikretmek değer mülk-i Süleymânı.

Bundan sonra dille anlatılmaz hallere ve nimetlere kavuştum. Fârisi bildiğim için, ekseriyetle Fârisî kelimelerle konuşurdu. Benden iki sene önce huzûruna gelen Tatar Ahmed Efendi adında bir zât ona hizmet etmekteydi. Ben huzûruna kavuşunca, Tatar Ahmed Efendi'yi Medine'de bulunan ve orada insanlara rehberlik yapan talebesi Abdürrahîm Buhâri'nin hizmetine gönderdi. Sonra benim İStanbul'a döneceğim sırada, Tatar Ahmed Efendi'yi tekrar Mekke'ye çağırıp, icâzet verip, Anadolu'ya insanları irşad için gönderdi.

1702 senesi hac mevsiminden, 1705 senesi hac mevsimine kadar, üç sene, Ahmed Yekdest Cüryânî Hazretleri'nin hizmetinde, derslerinde ve sohbetlerinde bulundum. Nihayet 1705 senesinde hacıların dönmesi sırasında, hocamın izni üzerine İstanbul'a döndüm."

Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri, hocası Ahmed Yekdest Hazretleri'nin sohbetlerinde yetişip, tasavvufta yüksek derecelere ulaştıktan sonra İstanbul'a dönünce, hocasının talebelerinden Muhammed Kumul Efendi'nin evine yerleşti ve İstanbul'da beş sene daha kaldı. Bu sırada Nakşibendî, Kâdîrî, Şâzilî, Şettâri yollarında yetişmiş bulunuyordu. İstanbul'da kaldığı bu beş sene müddetince Şehzâde Câmiinde ve Sultan Mahmûd Câmiinde talebelere ders verdi. Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden Muhammed Kumul Efendi, Mevlânâ Hâce Ziyâüddîn, Halvetî büyüklerinden Mevlânâ Şeyh İsâ-yı Mahvî ve Sünbüliyye meşhurlarından Seyyid Nûreddin Sünbülî ile sohbet etti. Sonra Muhammed Kumul Efendi ile önce Habeş eyaletine sonra Kudüs'e gitti. Oradan da Mekke ve Medine'ye gitti. Bu esnada hocası Ahmed-i Yekdest Hazretleri vefat etmiş ve dört sene geçmiş idi.

Ramazan Sofrası

DOLDURULMUŞ PİLİÇ

Malzemesi (4 kişilik)

* 1 çay fincanı pirinç *2 çorba kaşığı margarin * 1 çorba kaşığı margarin *1 tatlı kaşığı kıyılmış soğan * 1 çorba kaşığı kuş üzümü *2 çorba kaşığı beyaz fıstık * 4 çorba kaşığı kıyılmış ciğer *1 büyük soyulmuş ve kıyılmış domates * karabiber, tarçın, yenibahar, tuz *1 3/4 çay fincanı et suyu yoksa su * 4 yarım piliç (kol kemiği hariç bütün kemikleri temizlenmiş ve but kısmı pirzola demiri ile dövülmüş) * 4 adet yağlı kağıt (18'e 25) * 4 kaşık margarin

Hazırlanışı

Önce ayıklanmış pirinci 1 saat ılık tuzlu suda ıslatıyoruz ve pirinci 4-5 defa yıkadıktan sonra süzüyoruz. Bu arada başka bir tencerede margarini kızdırıyoruz. Temizlediğimiz fıstıkları da tencerenin içine atarak hafifçe sarartıyoruz. Soğanı da ilave edip yarım dakika kavurduktan sonra bütün malzemeyi içine atıyoruz. Bunlar kaynarken bir başka tencereye 1 çorba kaşığı yağ koyup, kızdırıyor ve pirinci ilave ediyoruz. Bunu 3 dakika kevgirle kavurduktan sonru öteki tencerede kaynamış olan harcı da üzerine ekliyoruz. Bunu da 2 dakika kaynattıktan sonra ağır ateşli fırında 17 dakika pişiriyoruz. Daha sonra pilicin but kısmının üzerine 3 dolu çorba kaşığı pilav koyuyoruz ve pilicin göğüs kısmıyla üzerini kapatıyoruz. Dolma gibi, kenarları sıkıştırılıp kol kemikleri yukarı kalkık olarak yağlı kağıtların ortalarına yerleştiriyoruz. Üstü açık bir paket gibi, piliçleri bu kağıtlara sarıyoruz. Üzerilerine birer kaşık margarin koyuyoruz ve fırında 35 dakika pişirip servis yapıyoruz.

Afiyet Olsun

Mâniler

Akşamdan pilavı pişirdim

Gene karnımı şişirdim

Ben çok mani bilecektim

Ama defteri düşürdüm.

Eski cami direk ister

Söylemeye yürek ister

Benim karnım tok ama

Arkadaşımın börek ister.
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'

Yozgat'ta 200'ün üzerinde ev ve ahırda hasar oluştu

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki depremin ardından Yozgat'ın Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde 200'ün üzerinde ev ve ahırda hasar oluşurken vatandaşlar geceyi evlerinin bahçelerinde geçiriyor
19.04.2024 00:24:00
İHA
Yozgat'ta 200'ün üzerinde ev ve ahırda hasar oluştu
Yozgat'ta 200'ün üzerinde ev ve ahırda hasar oluştu
Tokat'ın Sulusaray ilçesinde saat 18.11 sıralarında meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki sarsıntı, Yozgat merkez ve ilçelerinde de hissedildi. Özellikle Kadışehri ilçesinde ve köylerinde hissedilen deprem nedeniyle vatandaşlar büyük panik yaşadı. Özellikle Kadışehri ilçesine bağlı Gümüşsu, Elmalı Çiftliği, Halı köy ve Yeltenli köylerinde deprem nedeniyle evlerde ve ahırlarda hasar oluştu. Evleri zarar gören vatandaşlar geceyi evlerinin bahçelerinde geçirirken jandarma ekipleri de artçı sarsıntıların devam ettiğini ve vatandaşların geceyi evlerinde geçirmemeleri konusunda uyardı.

Sokaklara çıkan vatandaşlar, evlerinin bahçelerinde ve uygun arazilerde ateş yakarak ısınmaya çalışırken geceyi dışarıda geçireceklerini ifade ettiler.

Öte yandan Yozgat Valiliğince sarsıntıdan etkilenen Aydıncık, Kadışehri ve Çekerek ilçelerinde eğitim ve öğretime bir gün süre ile ara verildiği duyuruldu.

Geceyi sokakta geçiren vatandaşlardan Nazlı Doğan, "Önce bir gürültü geldi. Daha sonra sallanmaya başladı. Çocuklarımı yanıma aldım ama dışarı çıkamadım. Ayaklarımın bağı çözüldü. Sonra küçük oğlumu alıp dışarı çıkabildim. Şok oldum, çok şiddetliydi. Evimiz küçük bir hasar aldı, ahırımızda hasar var, hayvanlarımız dışarıda." dedi.

Hacı Ahmet Gün de deprem dolayısıyla evlerinde hasar olduğunu söyleyerek, 'Tavanlar kırıldı. Deprem olduğunda ben balkondaydım. Sallantı başladı. Tavanlar düşmeye başladı." şeklinde konuştu.

Eylem Tok ile oğlunu havalimanına götürdüğü iddia edilen şüpheli tahliye edildi

Eyüpsultan'da yazar Eylem Tok'un 17 yaşındaki oğlunun karıştığı kaza sonucu Oğuz Murat Aci'nın hayatını kaybetmesine ilişkin soruşturmada anne ile oğlu havalimanına götürdüğü iddia edilen çalışanın tahliyesine karar verildi.
18.04.2024 23:27:00
İhlas Haber Ajansı
Eylem Tok ile oğlunu havalimanına götürdüğü iddia edilen şüpheli tahliye edildi
Eylem Tok ile oğlunu havalimanına götürdüğü iddia edilen şüpheli tahliye edildi
Eyüpsultan'da 1 Mart 2024'de yazar Eylem Tok'un 17 yaşındaki oğlu T.C.'nin karıştığı trafik kazası sonucu 29 yaşındaki Oğuz Murat Aci'nin hayatını kaybetmesine ve anne oğulun ABD'ye kaçmasına ilişkin soruşturma sürüyor.

Anne ile oğulu havalimanına götüren çalışana tahliye

Soruşturma çerçevesinde baba Bülent Cihantimur'un şirketinde reklam-pazarlama bölümünde çalışan ve olay günü şüpheli Eylem Tok ile suça sürüklenen çocuk T.C.'yi havalimanına götürdüğü iddiasıyla tutuklanan şüpheli Ayşe Ceren S., İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nce tahliye edildi.

Olayın geçmişi

Eyüpsultan'da 1 Mart 2024'de iddiaya göre yazar Eylem Tok'un 17 yaşındaki oğlu T.C., saat 23.50 sıralarında 34 EEG 06 plakalı araçla seyir halindeyken yol kenarında arıza nedeniyle park halinde bulunan 3 adet ATV tipi araca çarpmış, kaza sonucu 29 yaşındaki Oğuz Murat Aci hayatını kaybederken orada bulunan diğer kişiler yaralanmıştı. Kazanın ardından polis ekiplerinden önce olay yerine gelen anne Eylem Tok, oğlu T.C.'yi olay yerinden kaçırmış, ekiplerce yapılan incelemeler sonucunda anne ile oğlunun ertesi gün saat 03.50 sıralarında havalimanından Mısır'a çıkış yaptıkları tespit edilmişti.

Olaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde ise aynı gün şüpheli Eylem Tok hakkında 'suçluyu kayırma' suçundan, şüpheli T.C. hakkında 'bir kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak' suçundan tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılırken, kırmızı bülten çıkarılması da talep edilmişti. Soruşturma çerçevesinde daha sonra şüphelilerin ABD'ye kaçtıkları ortaya çıkmıştı ve iade talebinde bulunulduğu da öğrenilmişti. Ayrıca baba Bülent Cihantimur'a 'yurt dışına çıkış yasağı' ve 'imza atma' şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmıştı.

Sulusaray'da vatandaşlar geceyi dışarıda geçiriyor

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki deprem sonrası vatandaşlar geceyi dışarıda geçiriyor.
18.04.2024 22:39:00 / Güncelleme: 18.04.2024 22:43:07
İhlas Haber Ajansı
Sulusaray'da vatandaşlar geceyi dışarıda geçiriyor
Sulusaray'da vatandaşlar geceyi dışarıda geçiriyor
Akşam saat 18.11'de Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5.6'lık deprem sonrası vatandaşlar soluğu dışarıda aldı.

Depreme evinde ve işyerinde yakalanan vatandaşlar yeni bir deprem korkusuyla kendilerini dışarıya attı.

Bazı vatandaşlar evlerinin önünde ateş yakarak soğuktan korunurken bazı vatandaşlar ise evlerinin önünde toplanarak çay içerek yemeklerini yedi.



Evlerinin önünde ailecek vakit geçiren vatandaşlar çocukların etkilenmemesi için piknik ortamı oluşturdu.

Depreme evinde yakalanan 70 yaşındaki Osman Erten, korku dolu anları anlattı.

Deprem riskinin en düşük olduğu zemin yapıları hangileri?

Deprem riskinin en düşük olduğu zemin yapıları, genellikle kaya, kılavuz delme, kompakt ve sıkı, kumlu ve kılıf gibi dayanıklı ve sağlam zemin türleridir. Bu zeminlerde inşa edilen binalar, depremlere karşı daha dirençli olabilir ve daha az hasar görebilirler.
18.04.2024 22:14:00
Ahmet Turan Yiğit
Deprem riskinin en düşük olduğu zemin yapıları hangileri?
Deprem riskinin en düşük olduğu zemin yapıları hangileri?
Deprem, dünyanın birçok yerinde ciddi yıkımlara ve can kayıplarına neden olan doğal felaketlerden biri. Deprem kuşağı ülkesi olan Türkiye ise iki günden bu yana Tokat'ta peş peşe yaşanan depremler nedeniyle yine diken üstünde.

Depremin neden olduğu yıkımın önüne geçmek için yapı mühendisliğinin imkanlarınından yararlanmak kadar, bina yapımı için zemin seçimi de o kadar önemli.

Mühendislik biliminin imkanları ile bugün dünyada 9'un üstündeki depremlere dayanıklı yapılar üretmek mümkün. Ancak yarattığı maliyet nedeniyle özellikle az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde bu tür yapıların yeterli sayıda üretilmesi mevcut ekonomi modellerle imkansız gibi görünüyor.

Depremlerin etkilerini azaltmanın en önemli yollarından biri, binaların güvenli zeminler üzerine inşa edilmesi.

Yapıların inşa edileceği alanların zemin analizi ve mühendislik değerlendirmeleri dikkate alınmalı.

Peki deprem riskine karşı en dayanıklı zemin yapıları hangileri?

Kaya Zeminler

Kaya zeminler, deprem riskinin en düşük olduğu zemin türlerinden biridir. Kaya zemine sahip olan bölgelerde yapılan binalar, doğal olarak daha sağlam bir temele otururlar ve depremlere karşı daha dirençli olabilirler. Kaya zeminler, binaların sallanmasını ve yer değiştirmesini en aza indirerek deprem etkilerini absorbe ederler.

Kılavuz Delme Zeminleri

Kılavuz delme zeminleri, yüksek mukavemetli kaya katmanlarının altında bulunan ve mühendislik teknikleri kullanılarak oluşturulan özel zemin yapılarıdır. Bu tür zeminler, depremlere karşı dayanıklı olmalarıyla bilinirler. Kılavuz delme zeminleri, yapıların sismik hareketlere karşı daha iyi direnç göstermesine yardımcı olur.

Kompakt ve Sıkı Zeminler

Kompakt ve sıkı zeminler, deprem riskinin düşük olduğu diğer bir zemin türüdür. Bu zeminler, genellikle sıkıştırılmış kum, çakıl veya sert toprak gibi malzemelerden oluşur. Bu tür zeminler, depremlerde yapıların hareketini azaltabilir ve yapıların sabit kalmasına yardımcı olabilir.

Kumlu ve Kılıf Zeminler

Kumlu ve kılıf zeminler, deprem riskinin en düşük olduğu zemin türlerinden biridir. Bu tür zeminler genellikle kum, çakıl ve kil karışımından oluşur. Kumlu ve kılıf zeminler, deprem sırasında suyun çıkarılması veya eklenmesiyle sıkıştırılabilecek esnek malzemelerdir. Bu özellikleri, deprem sırasında yapıların zarar görmesini azaltabilir.



logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.