Tarihin hemen her döneminde bu dehşetli hakikat tekrarlana gelmiştir.
Toplumu en kolay bir şekilde elde edebilmek ve belli bir siyasal adrese yönlendirmek için tarihin her döneminde kullanılan araç, din olmuştur.
Elbette burada araçsallaştırılak kullanılan ve herkesçe kabul gören kutsal öğelerin, gerçek dini yaşam ve kurallarla hiçbir ilgi ve alakası bulunmamaktadır.
İslam dinine en büyük darbeyi indiren ve fakat dini bir hareketmiş gibi kendisini pazarlamayı başaran Emeviler, 83 yıl boyunca din istismarında bulunarak iktidarda kalmayı becerebilmiştir!
Dini hassasiyetleri olup aslında bu önemli mevzuya dair derinlemesine bilgi sahibi olmayanlar her daim oltaya takılmışlardır.
Peygamberimizin kendi yerine halife olarak tayin etiği Hz Ali ve evlatları, din istismarcısı Muaviye alçağı ve evlatlarınca daima düşman olarak bellenmiştir.
Gücü eline geçiren bu soysuz aile, 83 yıl boyunca halka zulmettiği halde, sırf dini istismar etme becerisinde oldukça mahir olduğu için iktidarlarının ömrünü uzatmayı başarabilmiştir. Yani iktidarların ömürleri nasıl uzuyormuş buna bir mercek tutalım istedik.
O gün durum neyse, bugün de odur!
Avrupa'nın göbeğinde yaşanan 30 yıl veya 100 yıl savaşları, bundan farklı şeyler değildi.
Osmanlı'nın tepetaklak olması, tam olarak bu yüzdendir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk'e ve ilkelerine ayak bağı olmak isteyenler, işte aynı kaynak ve kanaldan beslenen din istismarcılarından başkası değildi.
Tüm bu yaşanmışlıkları ve sonuçları ile ilgili karanlık süreçleri çok iyi araştıran aziz Atatürk, laiklik ilkesini sırf bu yüzden ihdas etmiştir.
Bugün Cumhuriyet her şeye rağmen halen daha dimdik ayakta durabiliyorsa, bunu tamamıyla laiklik ilkesine borçluyuz.
Laiklik ilkesi sayesinde bugün İslam'ın özü korunabilmiştir.
Laikliğin 'dinsizlik' olduğunu ileri sürenler, işte tam olarak Emevi soyunun günümüze uzanan zehirli mahsulleridir.
Şimdi sözü eşsiz önderimiz Atatürk'e bırakalım.
Bakınız yüce Atatürk din istismarcılarına karşı, daha 1923 yılında ki söylev ve demeçlerinde neler ifade etmiştir:
"Bütün zorba hükümdarlar hep dini alet olarak kullandılar; tutku ve zorbalıklarını desteklemek için hep ulemaya başvurdular.
Gerçek din bilginleri, dini bütün bilginler hiçbir vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler; onların emirlerini dinlemediler; korkutma girişimlerinden yılmadılar.
Bu bilginler kamçılarla dövüldü, ülkelerinden sürüldü, zindanlarda çürütüldü, darağaçlarında asıldı. Fakat onlar gene de dini o hükümdarların keyfine alet etmediler.
Ancak gerçekten bilgin olmamalarına karşın sadece o kılığa girdikleri için bilgin sanılan, çıkarlarına düşkün, açgözlü ve insaf yoksunu birtakım hocalar da vardır.
Hükümdarlar işte bunları kullandılar ve işte bunlar dine uygundur diye fetvalar verdiler. Gerektikçe hadisler bile uydurmaktan çekinmediler.
İşte o tarihten beri saltanat tahtında oturan ve saraylarda yaşayan, kendilerine halife adını veren zorba hükümdarlar, bu hoca kılıklı dilencileri tuttular, kayırdılar.
Gerçek ve dini bütün bilginler her vakit ve her çağda nefretlerini çekti.
Bağlanmış olmakla yüreğimizin rahatladığı ve mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri süregelmiş bir eğilim olan bir siyaset aracı olmaktan çıkarıp yüceltmenin son derece gerekli olduğunu görüyoruz.
Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdanımızı, karmaşık ve değişken nitelikleriyle ve her türlü çıkar ve tutkunun belirdiği yer olan siyasetten ve siyasetin bütün örgütlerinden bir an önce kesin olarak kurtarmak, ulusun, bu dünyada olduğu gibi öteki dünyada da mutluluğun gerektirdiği bir zorunluktur.
Ancak böylece İslam dininin ululuğu belirmiş olur."
Son bir saptamayla bitiriyorum.
Dini istismar edip Cumhuriyetimizin temellerine nükleer bomba yerleştirme gayretinde olanlar için, "Bunlar şeriat devleti kurmak istiyor, kafalarının arkasında hep bu fikirler var" şeklinde zinhar cehalet saçan derinliksiz okumalar, milletin aynı adrese yönelik peş peşe destek vermesinde kuşkusuz dayanak teşkil etmiştir.
İktidarı eleştirdiklerini ve sözüm ona yıprattıklarını zannedenler, aslında bilerek veya bilmeyerek iktidara hayat öpücüğü vermiş oluyorlar.
İnsanın şöyle diyesi geliyor.
Allah aşkına mümkünse iktidarı kimse eleştirmesin!
Toplumu en kolay bir şekilde elde edebilmek ve belli bir siyasal adrese yönlendirmek için tarihin her döneminde kullanılan araç, din olmuştur.
Elbette burada araçsallaştırılak kullanılan ve herkesçe kabul gören kutsal öğelerin, gerçek dini yaşam ve kurallarla hiçbir ilgi ve alakası bulunmamaktadır.
İslam dinine en büyük darbeyi indiren ve fakat dini bir hareketmiş gibi kendisini pazarlamayı başaran Emeviler, 83 yıl boyunca din istismarında bulunarak iktidarda kalmayı becerebilmiştir!
Dini hassasiyetleri olup aslında bu önemli mevzuya dair derinlemesine bilgi sahibi olmayanlar her daim oltaya takılmışlardır.
Peygamberimizin kendi yerine halife olarak tayin etiği Hz Ali ve evlatları, din istismarcısı Muaviye alçağı ve evlatlarınca daima düşman olarak bellenmiştir.
Gücü eline geçiren bu soysuz aile, 83 yıl boyunca halka zulmettiği halde, sırf dini istismar etme becerisinde oldukça mahir olduğu için iktidarlarının ömrünü uzatmayı başarabilmiştir. Yani iktidarların ömürleri nasıl uzuyormuş buna bir mercek tutalım istedik.
O gün durum neyse, bugün de odur!
Avrupa'nın göbeğinde yaşanan 30 yıl veya 100 yıl savaşları, bundan farklı şeyler değildi.
Osmanlı'nın tepetaklak olması, tam olarak bu yüzdendir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk'e ve ilkelerine ayak bağı olmak isteyenler, işte aynı kaynak ve kanaldan beslenen din istismarcılarından başkası değildi.
Tüm bu yaşanmışlıkları ve sonuçları ile ilgili karanlık süreçleri çok iyi araştıran aziz Atatürk, laiklik ilkesini sırf bu yüzden ihdas etmiştir.
Bugün Cumhuriyet her şeye rağmen halen daha dimdik ayakta durabiliyorsa, bunu tamamıyla laiklik ilkesine borçluyuz.
Laiklik ilkesi sayesinde bugün İslam'ın özü korunabilmiştir.
Laikliğin 'dinsizlik' olduğunu ileri sürenler, işte tam olarak Emevi soyunun günümüze uzanan zehirli mahsulleridir.
Şimdi sözü eşsiz önderimiz Atatürk'e bırakalım.
Bakınız yüce Atatürk din istismarcılarına karşı, daha 1923 yılında ki söylev ve demeçlerinde neler ifade etmiştir:
"Bütün zorba hükümdarlar hep dini alet olarak kullandılar; tutku ve zorbalıklarını desteklemek için hep ulemaya başvurdular.
Gerçek din bilginleri, dini bütün bilginler hiçbir vakit bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler; onların emirlerini dinlemediler; korkutma girişimlerinden yılmadılar.
Bu bilginler kamçılarla dövüldü, ülkelerinden sürüldü, zindanlarda çürütüldü, darağaçlarında asıldı. Fakat onlar gene de dini o hükümdarların keyfine alet etmediler.
Ancak gerçekten bilgin olmamalarına karşın sadece o kılığa girdikleri için bilgin sanılan, çıkarlarına düşkün, açgözlü ve insaf yoksunu birtakım hocalar da vardır.
Hükümdarlar işte bunları kullandılar ve işte bunlar dine uygundur diye fetvalar verdiler. Gerektikçe hadisler bile uydurmaktan çekinmediler.
İşte o tarihten beri saltanat tahtında oturan ve saraylarda yaşayan, kendilerine halife adını veren zorba hükümdarlar, bu hoca kılıklı dilencileri tuttular, kayırdılar.
Gerçek ve dini bütün bilginler her vakit ve her çağda nefretlerini çekti.
Bağlanmış olmakla yüreğimizin rahatladığı ve mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri süregelmiş bir eğilim olan bir siyaset aracı olmaktan çıkarıp yüceltmenin son derece gerekli olduğunu görüyoruz.
Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdanımızı, karmaşık ve değişken nitelikleriyle ve her türlü çıkar ve tutkunun belirdiği yer olan siyasetten ve siyasetin bütün örgütlerinden bir an önce kesin olarak kurtarmak, ulusun, bu dünyada olduğu gibi öteki dünyada da mutluluğun gerektirdiği bir zorunluktur.
Ancak böylece İslam dininin ululuğu belirmiş olur."
Son bir saptamayla bitiriyorum.
Dini istismar edip Cumhuriyetimizin temellerine nükleer bomba yerleştirme gayretinde olanlar için, "Bunlar şeriat devleti kurmak istiyor, kafalarının arkasında hep bu fikirler var" şeklinde zinhar cehalet saçan derinliksiz okumalar, milletin aynı adrese yönelik peş peşe destek vermesinde kuşkusuz dayanak teşkil etmiştir.
İktidarı eleştirdiklerini ve sözüm ona yıprattıklarını zannedenler, aslında bilerek veya bilmeyerek iktidara hayat öpücüğü vermiş oluyorlar.
İnsanın şöyle diyesi geliyor.
Allah aşkına mümkünse iktidarı kimse eleştirmesin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Üzgünüm dostlarım… Artık ulus devlete elveda zamanı! / 14.07.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- Türkiye işgal mi edildi? / 05.07.2025
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025
- Fakirliğe şükretmek Müslümanlık değil, salaklıktır! / 03.07.2025
- İsrail Kıbrıs’a yerleşiyor! / 01.07.2025
- Ortadoğu için tek kurtuluş: ATATÜRK modeli / 29.06.2025
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- Türkiye işgal mi edildi? / 05.07.2025
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025
- Fakirliğe şükretmek Müslümanlık değil, salaklıktır! / 03.07.2025
- İsrail Kıbrıs’a yerleşiyor! / 01.07.2025
- Ortadoğu için tek kurtuluş: ATATÜRK modeli / 29.06.2025
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025