Nefis, tıpkı Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etme emriyle sınanması gibi, kişinin en sevdiği şeylerden vazgeçmesiyle terbiye edilir.
İnsanın, kendi nefsini, dünyevi arzularını, isteklerini, kötü huylarını ve benliğini Allah yolunda feda etmesidir. Hırs, kibir, haset, kin, öfke gibi nefsin kötü sıfatlarından arınma çabasıdır.
Kişinin kendi varlığını, dünya sevgisini ve kendine ait her şeyi Allah rızası için terk etmesi, kalpte, Allah sevgisinden başka hiçbir sevgiye yer bırakmamaktır.
Tasavvufta kurban keserken söylenen "Allah-u Ekber" sözü, sadece hayvanın boğazlanmasında değil, aynı zamanda nefsin ve nefsi arzuların boğazlanmasında da bir teslimiyetin ifadesidir.
Namazdaki her tekbir de, nefsi, hırsı ve kibri kurban ederek ruhu ve bedeni, Allah için adamak anlamına gelir. Gerçek kurbiyete (yakınlığa) erişmek, ancak bu içsel kurbanı gerçekleştirmekle mümkündür.
Prof. Dr. Haydar Baş kurban ve nefis
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazı ve sohbetlerinde dediği gibi kurban kesmek, zahiren bir hayvanın kesilmesi gibi görünse de, hakikatte nefsin ve nefse ait kötü duyguların feda edilmesidir. Kurban kesen kişi, aslında kendi nefsindeki kötü duyguların ve arzuların kökünü keserek, Allah'ın rızasına ulaşmayı hedefler.
Prof. Dr. Haydar Baş, kurban ibadetinin ruhunun takva olduğunu vurgular. Takva, Allah'a sevgi ve saygıyla kulluk etmek, O'nun yasaklarından kaçınmak ve emirlerine sarılmaktır. Kişi, ancak nefsini Allah yolunda feda ederek takvaya ulaşabilir ve Allah'a yakınlık (kurbiyet) sırrına erebilir.
Bu, kişinin malından, canından, sevdiklerinden ve en önemlisi kendi benliğinden vazgeçerek Allah'ın rızasına nail olmasıdır. Nefsini feda edenler, Allah'ta fenafillah makamına erer ve O'nunla beka bulur.
İbadetler nefis terbiyesinin önemli bir aracıdır. İnsan ibadet ettikçe nefsi terbiye olur ve bu sayede Allah'ı tanıması, bilmesi ve huzura kavuşması kolaylaşır.
İbadet, insanın kendi acziyetini, yetersizliğini idrak etmesini sağlar ve bu sayede tüm varlığın Allah'a ait olduğunu anlar.
Bu anlayışla birlikte, "nefsini bilen Rabbini bilir" hadisinin manası ortaya çıkar.
İbadetler, nefsin kötü arzularını kırarak insanı Allah'ın emrettiği alana yönlendirir ve bu alanda manevi zevkler yaşamasını sağlar. Nefsani engeller ortadan kalktığında, ilahi rahmet kapıları açılır ve Allah'ın feyzi gönüllere akar, bu da nefsin ıslah olmasına yardımcı olur...
Engellerin kaldırılması nasıl olacak?
Öyleyse soru şudur: Nefis terbiyesi, kulluk sırrının yakalanması, Allah'a gidiş yolculuğundaki perdelerin, engellerin kaldırılması nasıl olacak?
Nefsin, kendi içinde bir takım kademeleri, mertebeleri vardır. Onun emmare tarafı var, levvame tarafı var, mülhime tarafı var, mutmainne tarafı var, raziyye tarafı var, merziyye tarafı var, safiyye tarafı var.
Bir misalle anlatacak olursak; insanoğlu âleme bir takım gözlüklerle bakar. Bir numaralı gözlük, iki numaralı gözlük, üç numaralı gözlük gibi...
Yedi numaralı gözlük ile âlemi seyreden insanla bir numaralı gözlükle âlemi seyreden insan belki aynı şeyleri görür ama vasıflar çok farklıdır.
Yine, bir numaralı gözlükle âlemi seyreden insan yedi numarayla aynı seyri gerçekleştiremez. Veya yedi numarayla seyretmesi gereken de bir numaralı gözlükle seyredemez.
Kısaca, insanoğlu önüne ne geliyorsa o gördüğü şeyle hükmediyor. Aklını, ona göre yönlendiriyor. Hayattaki icraatları bu istikamette oluyor. Bu nedenle, insanların farklı farklı değerlere sahip olması, içinde bulunduğu nefsani hallerden dolayıdır.
Öyle bir hali vardır ki; bu hali tamamen beşerîdir. Şayet insan bu beşerî vasıflardan kurtulamaz, Rahmanî vasıflara kavuşamazsa, ona hayır, doğru ve güzel ne kadar gösterilirse gösterilsin, kendi iç tabiatındaki doğruyu, güzeli görmeye muktedir olamaz. Yani onun asıl problemi kendisiyledir.
Nefis terbiyesinin hakikati
Yine bir misal verecek olursak; gözünüzün bir tanesini kapatın, diğerinin önüne de parmağınızı koyun, neyi seyredersiniz? Hiçbir tarafı seyredemezsiniz. Bir parmak bütün kâinatı kapatmıştır.
Yani, hakkı görmekle mükellef olan insan, nefis perdesine takılarak Cenab-ı Hakk'ın sanatını, kudretini, azametini müşahadede kendine engel olur. İşte terbiye dediğimiz şey, insanın kendi içinde, olgunlaşmasına mâni olan o engelin, ıslah edilerek ortadan kaldırılma işidir. İnsan, bunu yapmakla mükelleftir.
Nefsini tezkiye ve terbiye etmeyen, diğer bir deyişle ruhunu Cenab-ı Hakk'a yüceltmeyen hiçbir insan, bu kemâle, bu olgunluğa, bu vasfa vâsıl olamaz. "Ben kalbimi temizledim" demiş olsa da olamaz.
Belki bir isteği, arzusu olabilir ama bu, işin söz boyutudur. "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" diye bir söz var. Bu konuda da öyledir.
İnsanın kendi iç âleminde, kendi iç tabiatında bu perdeleri aşması, onu yaratan Rabbinin varlığını kendi iç tabiatında duyması lazımdır. Bu yaşandığı zaman işte imanın hakikati de yaşanmış olur." (Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Problemlerin çözümü nefis terbiyesiyle gerçekleşir, adlı makalesinden)
Hayırlı bayramlar
İnsanın, kendi nefsini, dünyevi arzularını, isteklerini, kötü huylarını ve benliğini Allah yolunda feda etmesidir. Hırs, kibir, haset, kin, öfke gibi nefsin kötü sıfatlarından arınma çabasıdır.
Kişinin kendi varlığını, dünya sevgisini ve kendine ait her şeyi Allah rızası için terk etmesi, kalpte, Allah sevgisinden başka hiçbir sevgiye yer bırakmamaktır.
Tasavvufta kurban keserken söylenen "Allah-u Ekber" sözü, sadece hayvanın boğazlanmasında değil, aynı zamanda nefsin ve nefsi arzuların boğazlanmasında da bir teslimiyetin ifadesidir.
Namazdaki her tekbir de, nefsi, hırsı ve kibri kurban ederek ruhu ve bedeni, Allah için adamak anlamına gelir. Gerçek kurbiyete (yakınlığa) erişmek, ancak bu içsel kurbanı gerçekleştirmekle mümkündür.
Prof. Dr. Haydar Baş kurban ve nefis
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazı ve sohbetlerinde dediği gibi kurban kesmek, zahiren bir hayvanın kesilmesi gibi görünse de, hakikatte nefsin ve nefse ait kötü duyguların feda edilmesidir. Kurban kesen kişi, aslında kendi nefsindeki kötü duyguların ve arzuların kökünü keserek, Allah'ın rızasına ulaşmayı hedefler.
Prof. Dr. Haydar Baş, kurban ibadetinin ruhunun takva olduğunu vurgular. Takva, Allah'a sevgi ve saygıyla kulluk etmek, O'nun yasaklarından kaçınmak ve emirlerine sarılmaktır. Kişi, ancak nefsini Allah yolunda feda ederek takvaya ulaşabilir ve Allah'a yakınlık (kurbiyet) sırrına erebilir.
Bu, kişinin malından, canından, sevdiklerinden ve en önemlisi kendi benliğinden vazgeçerek Allah'ın rızasına nail olmasıdır. Nefsini feda edenler, Allah'ta fenafillah makamına erer ve O'nunla beka bulur.
İbadetler nefis terbiyesinin önemli bir aracıdır. İnsan ibadet ettikçe nefsi terbiye olur ve bu sayede Allah'ı tanıması, bilmesi ve huzura kavuşması kolaylaşır.
İbadet, insanın kendi acziyetini, yetersizliğini idrak etmesini sağlar ve bu sayede tüm varlığın Allah'a ait olduğunu anlar.
Bu anlayışla birlikte, "nefsini bilen Rabbini bilir" hadisinin manası ortaya çıkar.
İbadetler, nefsin kötü arzularını kırarak insanı Allah'ın emrettiği alana yönlendirir ve bu alanda manevi zevkler yaşamasını sağlar. Nefsani engeller ortadan kalktığında, ilahi rahmet kapıları açılır ve Allah'ın feyzi gönüllere akar, bu da nefsin ıslah olmasına yardımcı olur...
Engellerin kaldırılması nasıl olacak?
Öyleyse soru şudur: Nefis terbiyesi, kulluk sırrının yakalanması, Allah'a gidiş yolculuğundaki perdelerin, engellerin kaldırılması nasıl olacak?
Nefsin, kendi içinde bir takım kademeleri, mertebeleri vardır. Onun emmare tarafı var, levvame tarafı var, mülhime tarafı var, mutmainne tarafı var, raziyye tarafı var, merziyye tarafı var, safiyye tarafı var.
Bir misalle anlatacak olursak; insanoğlu âleme bir takım gözlüklerle bakar. Bir numaralı gözlük, iki numaralı gözlük, üç numaralı gözlük gibi...
Yedi numaralı gözlük ile âlemi seyreden insanla bir numaralı gözlükle âlemi seyreden insan belki aynı şeyleri görür ama vasıflar çok farklıdır.
Yine, bir numaralı gözlükle âlemi seyreden insan yedi numarayla aynı seyri gerçekleştiremez. Veya yedi numarayla seyretmesi gereken de bir numaralı gözlükle seyredemez.
Kısaca, insanoğlu önüne ne geliyorsa o gördüğü şeyle hükmediyor. Aklını, ona göre yönlendiriyor. Hayattaki icraatları bu istikamette oluyor. Bu nedenle, insanların farklı farklı değerlere sahip olması, içinde bulunduğu nefsani hallerden dolayıdır.
Öyle bir hali vardır ki; bu hali tamamen beşerîdir. Şayet insan bu beşerî vasıflardan kurtulamaz, Rahmanî vasıflara kavuşamazsa, ona hayır, doğru ve güzel ne kadar gösterilirse gösterilsin, kendi iç tabiatındaki doğruyu, güzeli görmeye muktedir olamaz. Yani onun asıl problemi kendisiyledir.
Nefis terbiyesinin hakikati
Yine bir misal verecek olursak; gözünüzün bir tanesini kapatın, diğerinin önüne de parmağınızı koyun, neyi seyredersiniz? Hiçbir tarafı seyredemezsiniz. Bir parmak bütün kâinatı kapatmıştır.
Yani, hakkı görmekle mükellef olan insan, nefis perdesine takılarak Cenab-ı Hakk'ın sanatını, kudretini, azametini müşahadede kendine engel olur. İşte terbiye dediğimiz şey, insanın kendi içinde, olgunlaşmasına mâni olan o engelin, ıslah edilerek ortadan kaldırılma işidir. İnsan, bunu yapmakla mükelleftir.
Nefsini tezkiye ve terbiye etmeyen, diğer bir deyişle ruhunu Cenab-ı Hakk'a yüceltmeyen hiçbir insan, bu kemâle, bu olgunluğa, bu vasfa vâsıl olamaz. "Ben kalbimi temizledim" demiş olsa da olamaz.
Belki bir isteği, arzusu olabilir ama bu, işin söz boyutudur. "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" diye bir söz var. Bu konuda da öyledir.
İnsanın kendi iç âleminde, kendi iç tabiatında bu perdeleri aşması, onu yaratan Rabbinin varlığını kendi iç tabiatında duyması lazımdır. Bu yaşandığı zaman işte imanın hakikati de yaşanmış olur." (Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Problemlerin çözümü nefis terbiyesiyle gerçekleşir, adlı makalesinden)
Hayırlı bayramlar
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025