Hz. Fatıma tarihte en çok ağlayan beş kişiden biridir
İmam Sâdık (a.s.) buyurmuştur ki: “Çok ağlayanlar beş kişidir: Hz. Adem (a.s.), Hz. Yâkub (a.s.), Hz. Yusuf (a.s.), Hz. Fâtıma (a.s.) ve İmam Zeynelâbidin’dir (a.s.)
17.06.2023 20:18:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Sâdık (a.s.) buyurmuştur ki: "Çok ağlayanlar beş kişidir: Hz. Adem (a.s.), Hz. Yâkub (a.s.), Hz. Yusuf (a.s.), Hz. Fâtıma (a.s.) ve İmam Zeynelâbidin'dir (a.s.).
Hz. Resulullah'ın (s.a.v.) rıhletinden sonra Hz. Fâtıma (a.s.)'ın ölünceye kadar bir daha güldüğü görülmemiştir.
Hatta öyle çok ağlamıştır ki, Medine halkı O'nun ağlamasından rahatsız olarak: 'Çok ağlamanla bizi rahatsız ediyorsun' demeye başladılar. Hz. Fâtıma (a.s.) onların bu sözlerinden dolayı Uhud şehitlerinin mezarlarına doğru gidip orada ağlayarak evine dönüyordu."
"Harâic" kitabında İmam Sâdık'ın (a.s.) şöyle buyurduğu yer alır: "Fâtıma (a.s.) Resûlullah'tan sonra yetmiş beş gün yaşadı.
Değerli babalarının ayrılığından dolayı çok şiddetli bir hüzne bürünmüştü. Cebrail (a.s.)'anına gelip O'nu teselli ederdi; Babalarının cennetteki yeri ile ilgili ve Kendisinden sonra zürriyetinde vukû bulacaklar hakkında O'na haber verirdi. Ali (a.s.) da onları yazardı."
Hz. Fatıma cömertlikte de en önde idi
Câbir İbn-i Abdullah El-Ensarî şöyle diyor: "Bir gün ikindi namazını Peygamber (s.a.v.) ile birlikte kıldık. Ashab Peygamberimizin etrafında oturmuşlardı. Aniden eski bir elbise giymiş olan, ihtiyarlıktan ve güçsüzlükten ayakta duramayan bir adam Resulullah (s.a.v.)'in huzuruna vardı.
Resulullah (s.a.v.) ona dönüp halini sordu. Cevaben şöyle dedi: 'Yâ Resulullah! Açım, beni doyur; çıplağım, bana bir elbise bağışla; fakirim bana bir şey ver.'
Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: 'Benim şimdi bir şeyim yoktur. Ama bir hayra kılavuzluk yapan, o işi yapan kimse gibidir, git öyle bir kimsenin evine ki Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de O'nu sever ve Allah'ı kendisine tercih eder, git kızım Fâtıma'nın evine, (umarım) sana yardım eder.'
Resulullah (s.a.v.) daha sonra Bilal'e şöyle buyurdu: 'Ya Bilal, kalk bu güçsüz kişiye Fâtıma'nın evini göster.'
Arabî kişi Bilal (a.s.) ile Hz. Fâtıma'nın (a.s.) evine gitti.
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) evinin önünde durduklarında ihtiyar adam yüksek bir sesle şöyle dedi: 'Ey nübüvvet ailesi ve meleklerin nazil olduğu merkez, selamün aleyküm.'
Hz. Fâtıma (a.s.) cevaben: 'Aleykesselam, sen kimsin?' diye buyurdu.
İhtiyar adam şöyle dedi: 'Ben fakir bir adamım, Babanın huzuruna gittim, beni Size gönderdi. Ey Peygamberin kızı, açım beni doyurun; çıplağım beni örtün; fakirim bana bir şey bağışlayın.'
Hz. Fâtıma evinde yiyecek bir şey olmadığından, Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ın üzerinde yattıkları bir koyun postunu o ihtiyar kişiye verdi.
Arabî adam şöyle dedi: 'Ey Muhammed'in (s.a.v.) kızı, ben açlıktan şikayet ettim Sana, Sen ise bir koyun postunu verdin bana, aç olduğum halde onu ne yapacağım?'
Hz. Fâtıma (a.s.) bunu duyunca, amcasının kızının O'na hediye ettiği gerdanlığı o adama bağışlayıp şöyle buyurdu: 'Al bunu sat ve kendi ihtiyacını karşıla, umulur ki Allah ondan daha hayırlısını sana verir.'
Arabî onu alıp Peygamberin (s.a.v.) huzuruna gitti ve olanları anlattı. Peygamber (s.a.v.) ağlayıp şöyle buyurdu: 'Gerdanlığı sat, umulur ki Allah-u Teala kızımın bağışı bereketi ile sana bir genişlik bağışlar.'
Ammar bin Yâsir (r.a.) onu almak için Resulullah'tan (s.a.v.) izin istedi ve ihtiyar adama 'Onu kaça satıyorsun?' diye sordu.
İhtiyar adam şöyle dedi: 'Karnımı doyuracak bir doyum ekmek ve ete, bedenimi örtebileceğim ve onunla Rabbime namaz kılabileceğim yemani bir hırkaya ve beni ailemin yanına ulaştıracak bir dinar paraya.'
Ammar b. Yâsir şöyle dedi: 'Ben bu gerdanlığı yirmi dinar, iki yüz dirhem, bir yemani hırka, seni ailene ulaştıracak bir binek ve seni bir öğün doyuracak ekmek ve ete alıyorum.'
İhtiyar adam gerdanlığı Ammar'a (a.s.) satıp, parasını aldı ve Resûlullah'ın (s.a.v.) huzuruna döndü. Resûlullah (s.a.v.) ona: 'Doydun mu, giyindin mi' diye sordu.
İhtiyar adam cevaben şöyle dedi: 'Evet, annem, babam Sana feda olsun, ben, (Fâtıma'nın (a.s.) bağışı bereketi ile) müstağni oldum. Allah, Fâtıma (a.s.)'a hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın duymadığı bir bağışta bulunsun.'
Resulullah (s.a.v.) ashabına buyurdular ki: 'Allah-u Teala, Fâtıma'ya dünyada böyle bir şey bağışlamıştır. Çünkü Benim gibi bir baba, Ali gibi bir koca ve Hasan ve Hüseyin gibi bir evladı O'na nasip etmiştir.
Azrail Fâtıma'nın ruhunu aldığında kabirde iki melek ondan şöyle soracaktır: 'Peygamberin kimdir?' 'Babamdır' diye cevap verecek. 'İmamın kimdir?' "kocamdır" diyecek.
Allah-u Teala bir grup melekleri, o öldükten sonra daima O'na, Babasına, Kocasına ve evlatlarına selam göndermekle görevlendirmiştir.
Bilin ki, kim Beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaretime gelmiş gibidir ve kim Fâtıma'mın ziyaretine giderse Beni ziyaret etmiş gibidir.'
Ammar gerdanlığı alıp, güzel koku sürdü ve onu Yemanî bir parçaya bıraktı ve kölesine: 'Bunu götür ve Peygamberin (s.a.v.) huzuruna takdim et, seni de O'na bağışladım' dedi.
Köle, Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gittiğinde Resulullah malı köleyle beraber Fâtıma'ya bağışladı. Fâtıma (a.s.) da gerdanlığı alıp köleyi azad etti.
Köle hürriyete kavuşunca güldü. Gülmesinin sebebini sorduklarında şöyle dedi: Bu gerdanlığın bereketinden teaccüb ettim. Çünkü bir açı doyurdu, bir çıplağı örttü, bir fakiri müstağni etti, bir köleyi azad etti ve tekrar sahibine geri döndü." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hz. Fatıma eserinden)
Hz. Resulullah'ın (s.a.v.) rıhletinden sonra Hz. Fâtıma (a.s.)'ın ölünceye kadar bir daha güldüğü görülmemiştir.
Hatta öyle çok ağlamıştır ki, Medine halkı O'nun ağlamasından rahatsız olarak: 'Çok ağlamanla bizi rahatsız ediyorsun' demeye başladılar. Hz. Fâtıma (a.s.) onların bu sözlerinden dolayı Uhud şehitlerinin mezarlarına doğru gidip orada ağlayarak evine dönüyordu."
"Harâic" kitabında İmam Sâdık'ın (a.s.) şöyle buyurduğu yer alır: "Fâtıma (a.s.) Resûlullah'tan sonra yetmiş beş gün yaşadı.
Değerli babalarının ayrılığından dolayı çok şiddetli bir hüzne bürünmüştü. Cebrail (a.s.)'anına gelip O'nu teselli ederdi; Babalarının cennetteki yeri ile ilgili ve Kendisinden sonra zürriyetinde vukû bulacaklar hakkında O'na haber verirdi. Ali (a.s.) da onları yazardı."
Hz. Fatıma cömertlikte de en önde idi
Câbir İbn-i Abdullah El-Ensarî şöyle diyor: "Bir gün ikindi namazını Peygamber (s.a.v.) ile birlikte kıldık. Ashab Peygamberimizin etrafında oturmuşlardı. Aniden eski bir elbise giymiş olan, ihtiyarlıktan ve güçsüzlükten ayakta duramayan bir adam Resulullah (s.a.v.)'in huzuruna vardı.
Resulullah (s.a.v.) ona dönüp halini sordu. Cevaben şöyle dedi: 'Yâ Resulullah! Açım, beni doyur; çıplağım, bana bir elbise bağışla; fakirim bana bir şey ver.'
Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: 'Benim şimdi bir şeyim yoktur. Ama bir hayra kılavuzluk yapan, o işi yapan kimse gibidir, git öyle bir kimsenin evine ki Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de O'nu sever ve Allah'ı kendisine tercih eder, git kızım Fâtıma'nın evine, (umarım) sana yardım eder.'
Resulullah (s.a.v.) daha sonra Bilal'e şöyle buyurdu: 'Ya Bilal, kalk bu güçsüz kişiye Fâtıma'nın evini göster.'
Arabî kişi Bilal (a.s.) ile Hz. Fâtıma'nın (a.s.) evine gitti.
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) evinin önünde durduklarında ihtiyar adam yüksek bir sesle şöyle dedi: 'Ey nübüvvet ailesi ve meleklerin nazil olduğu merkez, selamün aleyküm.'
Hz. Fâtıma (a.s.) cevaben: 'Aleykesselam, sen kimsin?' diye buyurdu.
İhtiyar adam şöyle dedi: 'Ben fakir bir adamım, Babanın huzuruna gittim, beni Size gönderdi. Ey Peygamberin kızı, açım beni doyurun; çıplağım beni örtün; fakirim bana bir şey bağışlayın.'
Hz. Fâtıma evinde yiyecek bir şey olmadığından, Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ın üzerinde yattıkları bir koyun postunu o ihtiyar kişiye verdi.
Arabî adam şöyle dedi: 'Ey Muhammed'in (s.a.v.) kızı, ben açlıktan şikayet ettim Sana, Sen ise bir koyun postunu verdin bana, aç olduğum halde onu ne yapacağım?'
Hz. Fâtıma (a.s.) bunu duyunca, amcasının kızının O'na hediye ettiği gerdanlığı o adama bağışlayıp şöyle buyurdu: 'Al bunu sat ve kendi ihtiyacını karşıla, umulur ki Allah ondan daha hayırlısını sana verir.'
Arabî onu alıp Peygamberin (s.a.v.) huzuruna gitti ve olanları anlattı. Peygamber (s.a.v.) ağlayıp şöyle buyurdu: 'Gerdanlığı sat, umulur ki Allah-u Teala kızımın bağışı bereketi ile sana bir genişlik bağışlar.'
Ammar bin Yâsir (r.a.) onu almak için Resulullah'tan (s.a.v.) izin istedi ve ihtiyar adama 'Onu kaça satıyorsun?' diye sordu.
İhtiyar adam şöyle dedi: 'Karnımı doyuracak bir doyum ekmek ve ete, bedenimi örtebileceğim ve onunla Rabbime namaz kılabileceğim yemani bir hırkaya ve beni ailemin yanına ulaştıracak bir dinar paraya.'
Ammar b. Yâsir şöyle dedi: 'Ben bu gerdanlığı yirmi dinar, iki yüz dirhem, bir yemani hırka, seni ailene ulaştıracak bir binek ve seni bir öğün doyuracak ekmek ve ete alıyorum.'
İhtiyar adam gerdanlığı Ammar'a (a.s.) satıp, parasını aldı ve Resûlullah'ın (s.a.v.) huzuruna döndü. Resûlullah (s.a.v.) ona: 'Doydun mu, giyindin mi' diye sordu.
İhtiyar adam cevaben şöyle dedi: 'Evet, annem, babam Sana feda olsun, ben, (Fâtıma'nın (a.s.) bağışı bereketi ile) müstağni oldum. Allah, Fâtıma (a.s.)'a hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın duymadığı bir bağışta bulunsun.'
Resulullah (s.a.v.) ashabına buyurdular ki: 'Allah-u Teala, Fâtıma'ya dünyada böyle bir şey bağışlamıştır. Çünkü Benim gibi bir baba, Ali gibi bir koca ve Hasan ve Hüseyin gibi bir evladı O'na nasip etmiştir.
Azrail Fâtıma'nın ruhunu aldığında kabirde iki melek ondan şöyle soracaktır: 'Peygamberin kimdir?' 'Babamdır' diye cevap verecek. 'İmamın kimdir?' "kocamdır" diyecek.
Allah-u Teala bir grup melekleri, o öldükten sonra daima O'na, Babasına, Kocasına ve evlatlarına selam göndermekle görevlendirmiştir.
Bilin ki, kim Beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaretime gelmiş gibidir ve kim Fâtıma'mın ziyaretine giderse Beni ziyaret etmiş gibidir.'
Ammar gerdanlığı alıp, güzel koku sürdü ve onu Yemanî bir parçaya bıraktı ve kölesine: 'Bunu götür ve Peygamberin (s.a.v.) huzuruna takdim et, seni de O'na bağışladım' dedi.
Köle, Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gittiğinde Resulullah malı köleyle beraber Fâtıma'ya bağışladı. Fâtıma (a.s.) da gerdanlığı alıp köleyi azad etti.
Köle hürriyete kavuşunca güldü. Gülmesinin sebebini sorduklarında şöyle dedi: Bu gerdanlığın bereketinden teaccüb ettim. Çünkü bir açı doyurdu, bir çıplağı örttü, bir fakiri müstağni etti, bir köleyi azad etti ve tekrar sahibine geri döndü." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.