Hz. Fâtıma’nın tesbihleri ve duaları -2-
“Nur olan Allah’ın adıyla. Nurun nuru olan Allah’ın adıyla. Nur üstüne nur olan Allah’ın adıyla. İşleri düzene koyan Allah’ın adıyla
07.09.2023 08:13:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Fâtıma (a.s.)'ın nur duası:
"Nur olan Allah'ın adıyla. Nurun nuru olan Allah'ın adıyla. Nur üstüne nur olan Allah'ın adıyla. İşleri düzene koyan Allah'ın adıyla.
Nuru nurdan yaratan, nuru Tûr Dağı'na, satır satır yazılmış bir kitap halinde, yayılmış ince deri üzerine, ölçülmüş bir miktarda, bezenmiş elçiye indiren Allah'a hamd olsun.
Allah'ın salat ve selamı Efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e ve O'nun tertemiz Ehl-i Beyt'ine olsun."
Hz. Zehra (a.s.)'ın şöyle dediği rivayet edilir:
"Bir gün Resûlullah (s.a.v.) evime geldi. O sırada uyumak üzere yatağıma uzanmıştım. Dedi ki:
'Ey Fâtıma! Dört şeyi yapmadan uyuma! Kur'an'ı hatmetmeden, peygamberleri şefaatçin kılmadan, mü'minleri hoşnut etmeden, hac ve umre yapmadan.'
Resûlullah (s.a.v.) bunu söyledi ve namaza durdu. Namazını tamamlayıncaya kadar bekledim. Dedim ki: 'Ya Resûlallah, Bana dört şey emrettin ama bu durumda onları yerine getirecek gücüm yok.'
Resûlullah (s.a.v.) gülümsedi ve şöyle dedi:
'Kul huvallahü Ehad" Sûresi'ni üç kere okuduğun zaman bütün Kur'an'ı hatmetmiş gibi olursun.
Bana ve Benden önceki peygamberlere salat ve selam getirdiğin zaman kıyamet günü Senin şefaatçilerin oluruz.
Mü'minler için bağışlanma dilediğin zaman, bütün mü'minler Senden hoşnut olurlar.
'Subhanallahi ve'l-hamdulillah ve la ilahe illallahu vallahüekber' dediğin zaman da, hac ve umre ziyaretini yapmış gibi olursun."
Fâtıma bint-i Hüseyin (a.s.) büyük annesi Fâtımatü'z-Zehra'dan (a.s.) şöyle rivayet eder:
"Resûlullah (s.a.v.) mescide girdiği zaman, Hz. Muhammed'e salat ve selam getirir ve şöyle derdi: 'Allah'ım! Günahlarımı bağışla. Rahmetinin kapılarını üzerime aç.' Mescitten çıktığı zaman da şöyle derdi: Allah'ım! Günahlarımı bağışla ve lütuf ve kereminin kapılarını üzerime aç."
Hz. Fâtıma (a.s.) şöyle demiştir:
"Bir mü'minin yüzüne gülümsemek, gülümseyen kimsenin cennete girmesine sebep olur. Düşman bir inatçının yüzüne gülümsemek de, gülümseyen kişiyi ateşten korur."
Leys b. Ebu Suleym Abdullah b. Hasan'dan, o annesi Fâtıma bint-i Hüseyin'den, O Babasından, O da annesi Fâtıma binti Resûlullah (s.a.v.)'den şöyle rivayet etmektedir:
"En hayırlınız, omuzu en yumuşak olan (insanlar arası ilişkilerde yumuşak ve ağırbaşlı davranan) ve kadınlara karşı en cömert davrananızdır."
Resûlullah buyurmuştur ki:
"Kızım Fâtıma, yatağına girdiğinde şu duayı oku:
'Her şeye güç ve kudreti ile yeten Allah'a hamd olsun. Yüce Allah'ı eksikliklerden tenzih ederim. Bana Allah yeter. O dilediğini yapar, dua edenin duasını işitir ve kabul eder.
Cenab-ı Hak'tan başka sığınacak kimse olmadığı gibi, O'ndan kaçıp sığınacak kimse de yoktur. Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki kaderi Allah'ın kudreti elinde bulunmasın.
Rabbim iyileri mükafatlandırıp, kötüleri cezalandıracaktır. Kendine oğul edinmeyen, mülkünde ortağı olmayan, acizlikten kendini kurtarmak için yardımcıya ihtiyacı olmayan Allah'a hamd olsun. O'nu büyük bilerek ululuğunu ilan ederim.'
Hz. Fâtıma (a.s.) diyor ki: Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Herhangi bir Müslüman uykuya yatacağı zaman bu duayı okuyup da şeytan, haşerat ve yırtıcı hayvanların ortasında yatsa, ona hiçbir zarar gelmez.").
Hz. Peygamber (s.a.v.) mescide girmek istediklerinde önce Peygambere (Kendilerine) salat ve selam getirir ve sonra:
"Ya Rabbi! Günahlarımı mağfiret et ve Bana rahmet hazinelerinin kapılarını aç" der; çıkarken de yine salat ve selam getirir ve:
"Ya Rabbi! Günahlarımı mağfiret kıl ve Bana faziletinin kapılarını aç" buyururlardı.
Hz. Fatıma'nın ilmi
Bihar'ül Envar'da nakledildiğine göre, İmam Muhammed Bâkır (a.s.) şöyle der:
"Allah'a yemin ederim ki Yüce Allah, O'nu ilimle donatarak başkalarından ayırmıştır."
Kendisi sahip olduğu ilimle beraber devrinde Kur'an-ı Kerim'i en iyi anlayan ve anladıklarını hayatına geçiren kişi olmuştur.
Hz. Fâtıma (a.s.) namaz ve zekat hakkında şöyle buyurmuştur:
"Ey Müslümanlar, bilin ki; bu semavî kanunlar sizlerin saadet ve tekamülünüz için inmiştir. Namaz, Allah huzurunda secdeye kapanmanız ve azamet dergâhında huzur göstermeniz içindir."
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın ahkamın (oruç, adalet, hac, cihad, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak) hakkında söyledikleri:
"Oruç ihlasın sağlamlaşması, hac dinin ayakta durması, adalet kalplerin kaynaşması, toplumda eşitlik ve düzenin korunması, cihad İslam'ın izzeti, küfür ve nifak ehlinin zillete düşmesi, iyiliği emir ve kötülükten nehyetmek ise insanların ıslahı için farz kılınmıştır."
Hz. Hasan'ın oğlu Hasan, babası Hz. Hasan'dan, O da annesi ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) kızı Hz. Fâtıma'dan (a.s.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Bir gün babam Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) bizi teşrif buyurmuşlardı. Sofrada süt ve hurma pekmezinden pişirilmiş yemek vardı. Takdim ettim yediler. (Ali'nin (a.s.) rivayetinde pişirilmiş et yemişler).
Derken Hz. Peygamberin (s.a.v.) müezzini Bilal-i Habeşi gelip kapıda: "Namaza ey Hz. Muhammed in (s.a.v.) Ehl-i Beyti" diye çağırınca, Hz. Peygamber (s.a.v.) derhal namaza kalktı.
Ben Hz. Peygamberin (s.a.v.) elbisesinden tutup, "Abdest almayacak mısınız?" dedim. "Yani Ben duydum ki ateşin değdiği bir şeyi yiyen kimse abdest almalıdır." Bana şöyle cevap verdiler:
"Kızım! Sizin en iyi, temiz ve güzel yemeğiniz ateşin değdiği -ateşle pişmiş- şey değil midir?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
"Nur olan Allah'ın adıyla. Nurun nuru olan Allah'ın adıyla. Nur üstüne nur olan Allah'ın adıyla. İşleri düzene koyan Allah'ın adıyla.
Nuru nurdan yaratan, nuru Tûr Dağı'na, satır satır yazılmış bir kitap halinde, yayılmış ince deri üzerine, ölçülmüş bir miktarda, bezenmiş elçiye indiren Allah'a hamd olsun.
Allah'ın salat ve selamı Efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e ve O'nun tertemiz Ehl-i Beyt'ine olsun."
Hz. Zehra (a.s.)'ın şöyle dediği rivayet edilir:
"Bir gün Resûlullah (s.a.v.) evime geldi. O sırada uyumak üzere yatağıma uzanmıştım. Dedi ki:
'Ey Fâtıma! Dört şeyi yapmadan uyuma! Kur'an'ı hatmetmeden, peygamberleri şefaatçin kılmadan, mü'minleri hoşnut etmeden, hac ve umre yapmadan.'
Resûlullah (s.a.v.) bunu söyledi ve namaza durdu. Namazını tamamlayıncaya kadar bekledim. Dedim ki: 'Ya Resûlallah, Bana dört şey emrettin ama bu durumda onları yerine getirecek gücüm yok.'
Resûlullah (s.a.v.) gülümsedi ve şöyle dedi:
'Kul huvallahü Ehad" Sûresi'ni üç kere okuduğun zaman bütün Kur'an'ı hatmetmiş gibi olursun.
Bana ve Benden önceki peygamberlere salat ve selam getirdiğin zaman kıyamet günü Senin şefaatçilerin oluruz.
Mü'minler için bağışlanma dilediğin zaman, bütün mü'minler Senden hoşnut olurlar.
'Subhanallahi ve'l-hamdulillah ve la ilahe illallahu vallahüekber' dediğin zaman da, hac ve umre ziyaretini yapmış gibi olursun."
Fâtıma bint-i Hüseyin (a.s.) büyük annesi Fâtımatü'z-Zehra'dan (a.s.) şöyle rivayet eder:
"Resûlullah (s.a.v.) mescide girdiği zaman, Hz. Muhammed'e salat ve selam getirir ve şöyle derdi: 'Allah'ım! Günahlarımı bağışla. Rahmetinin kapılarını üzerime aç.' Mescitten çıktığı zaman da şöyle derdi: Allah'ım! Günahlarımı bağışla ve lütuf ve kereminin kapılarını üzerime aç."
Hz. Fâtıma (a.s.) şöyle demiştir:
"Bir mü'minin yüzüne gülümsemek, gülümseyen kimsenin cennete girmesine sebep olur. Düşman bir inatçının yüzüne gülümsemek de, gülümseyen kişiyi ateşten korur."
Leys b. Ebu Suleym Abdullah b. Hasan'dan, o annesi Fâtıma bint-i Hüseyin'den, O Babasından, O da annesi Fâtıma binti Resûlullah (s.a.v.)'den şöyle rivayet etmektedir:
"En hayırlınız, omuzu en yumuşak olan (insanlar arası ilişkilerde yumuşak ve ağırbaşlı davranan) ve kadınlara karşı en cömert davrananızdır."
Resûlullah buyurmuştur ki:
"Kızım Fâtıma, yatağına girdiğinde şu duayı oku:
'Her şeye güç ve kudreti ile yeten Allah'a hamd olsun. Yüce Allah'ı eksikliklerden tenzih ederim. Bana Allah yeter. O dilediğini yapar, dua edenin duasını işitir ve kabul eder.
Cenab-ı Hak'tan başka sığınacak kimse olmadığı gibi, O'ndan kaçıp sığınacak kimse de yoktur. Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki kaderi Allah'ın kudreti elinde bulunmasın.
Rabbim iyileri mükafatlandırıp, kötüleri cezalandıracaktır. Kendine oğul edinmeyen, mülkünde ortağı olmayan, acizlikten kendini kurtarmak için yardımcıya ihtiyacı olmayan Allah'a hamd olsun. O'nu büyük bilerek ululuğunu ilan ederim.'
Hz. Fâtıma (a.s.) diyor ki: Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Herhangi bir Müslüman uykuya yatacağı zaman bu duayı okuyup da şeytan, haşerat ve yırtıcı hayvanların ortasında yatsa, ona hiçbir zarar gelmez.").
Hz. Peygamber (s.a.v.) mescide girmek istediklerinde önce Peygambere (Kendilerine) salat ve selam getirir ve sonra:
"Ya Rabbi! Günahlarımı mağfiret et ve Bana rahmet hazinelerinin kapılarını aç" der; çıkarken de yine salat ve selam getirir ve:
"Ya Rabbi! Günahlarımı mağfiret kıl ve Bana faziletinin kapılarını aç" buyururlardı.
Hz. Fatıma'nın ilmi
Bihar'ül Envar'da nakledildiğine göre, İmam Muhammed Bâkır (a.s.) şöyle der:
"Allah'a yemin ederim ki Yüce Allah, O'nu ilimle donatarak başkalarından ayırmıştır."
Kendisi sahip olduğu ilimle beraber devrinde Kur'an-ı Kerim'i en iyi anlayan ve anladıklarını hayatına geçiren kişi olmuştur.
Hz. Fâtıma (a.s.) namaz ve zekat hakkında şöyle buyurmuştur:
"Ey Müslümanlar, bilin ki; bu semavî kanunlar sizlerin saadet ve tekamülünüz için inmiştir. Namaz, Allah huzurunda secdeye kapanmanız ve azamet dergâhında huzur göstermeniz içindir."
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın ahkamın (oruç, adalet, hac, cihad, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak) hakkında söyledikleri:
"Oruç ihlasın sağlamlaşması, hac dinin ayakta durması, adalet kalplerin kaynaşması, toplumda eşitlik ve düzenin korunması, cihad İslam'ın izzeti, küfür ve nifak ehlinin zillete düşmesi, iyiliği emir ve kötülükten nehyetmek ise insanların ıslahı için farz kılınmıştır."
Hz. Hasan'ın oğlu Hasan, babası Hz. Hasan'dan, O da annesi ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) kızı Hz. Fâtıma'dan (a.s.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Bir gün babam Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) bizi teşrif buyurmuşlardı. Sofrada süt ve hurma pekmezinden pişirilmiş yemek vardı. Takdim ettim yediler. (Ali'nin (a.s.) rivayetinde pişirilmiş et yemişler).
Derken Hz. Peygamberin (s.a.v.) müezzini Bilal-i Habeşi gelip kapıda: "Namaza ey Hz. Muhammed in (s.a.v.) Ehl-i Beyti" diye çağırınca, Hz. Peygamber (s.a.v.) derhal namaza kalktı.
Ben Hz. Peygamberin (s.a.v.) elbisesinden tutup, "Abdest almayacak mısınız?" dedim. "Yani Ben duydum ki ateşin değdiği bir şeyi yiyen kimse abdest almalıdır." Bana şöyle cevap verdiler:
"Kızım! Sizin en iyi, temiz ve güzel yemeğiniz ateşin değdiği -ateşle pişmiş- şey değil midir?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.

















































































