Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın tespitleriyle özetleyelim: "Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah (c.c), Muhammed Mustafa'sını (s.a.a) sevip seçti ve âlemlere rahmet olarak gönderdi (Enbiya Suresi, 21/107).
Muhammed Mustafa, Hâtemu'l-Enbiya yani son peygamberdir (Ahzab Suresi, 33/40).
Nübüvvet devri onunla kapanmış, velayet dönemi başlamıştır.
Velayetin başı ve şahı Hz. Ali'dir (k.veche).
O, Resulullah'ın halifesi ve vasîsi, ilim ve hikmet şehrinin kapısıdır.
Hz. Peygamber, Yüce Allah'ın nasb ettiği İmam Ali'yi, Maide Suresi 67. ayet-i kerimenin emri gereği Veda Haccı dönüşü Gadir-i Hum'da, bütün mü'minler üzerine kendinden sonraki halifesi ve hidayet imamı olarak ilan buyurdu.
Tevhid'in merkezi Ehl-i Beyt'tir.
Her mezheb ve meşrebin de merkezi Ehl-i Beyt'tir" (Bkz.: Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 53 vd; Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyt, s. 13 vd).
Hz. Peygamber hayatta iken, sahabenin her biri kendi işinde-gücündeydi.
İmam Ali ise, Resulullah'ın yanından ayrılmıyor, gece-gündüz O'nun emrine âmade, hizmetinde koşuşturuyordu. Hz. Ali, adeta Hz. Peygamber'in eli, ayağı, gözü, kulağıydı.
İbn Abbas'tan nakledilen "İlmin onda dokuzu Ali'ye verilmiştir" ikrarı, bir hakkı teslim sadedinde elbette manidardır (Nevevi, Tehzîb, I/318, Beyrut). Hz. Ali'nin "Vallahi, nazil olan her bir ayetteki ilahi muradı, hangi şey için, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Dilediğinizi bana sorun" beyanı da bir hakkı ilan içindir (İbn Sa'd, Tabakat, II/338, Beyrut; Nevevî, age, I/317).
Hz. Peygamber, genelde ümmetine ikaz, irşad ve nasihat etmenin yanısıra, özelde bizzat Hz. Ali'ye öğütler vermiş, ilim ve hikmet kapılarını ona açmış, kendisini bizzat terbiye etmiştir.
Bu terbiye ve irşad, İslam medeniyetinde "Vasiyetü'n-Nebî Li Ali / Hz. Peygamber'in İmam Ali'ye öğütleri ve irşadı" olarak adlandırılmıştır. İmam Ali, bizzat "Ya Ali" diye başlayan bu öğüt ve irşadı, kendi evlatları başta olmak üzere nesline aktarmış ve emanet etmiştir. Bunlar, hadis kaynaklarının bazı bölümlerinde ve müstakil eserlerde işlenmiştir.
Büyük veli İbn Arabi'nin Fütûhât'ında konu müstakil bir bölüm olarak ele alınmıştır.
Ehl-i Beyt yolunun sohbet meclisleri ve bu ana kaynaktan beslenen tasavvuf ekollerinin dergâhlarında ve cemlerinde "Vasiyetü'n-Nebî Li Ali" takrir edilerek yaşanagelmiştir.
Yarın idrak edeceğimiz Mübarek Mirac kandili vesilesiyle, bu öğütlerden birkaçını teberrüken nakledelim:
"Ya Ali, Mü'minin nişanesi üçtür: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek.
Zahirde kendisini ehil gösterenin de nişanesi üçtür: Kişinin yüzüne karşı dalkavukluk yapar, gıyabında onu çekiştirir, musibete uğradığında sevinir.
Zalim de şu üç işaretten anlaşılır: Kendisinden kuvvetçe zayıf olanı ezer, kendinden güçlü olanı çekemez onu aşağılar, zalimlere yardım eder.
Riyakârın ise üç alameti vardır: İnsanların yanındayken gayretli ve hareketli olur, yalnız kalınca üşenir, bütün işlerde methedilmeyi ister.
Münafık da üç alametle tanınır: Konuştuğunda yalan söyler, verdiği sözde durmaz, emanete ihanet eder" (Kâşânî, el-Vafi, 24/174; İbn Arabi, Futuhat, Vesâya-i Nebeviyye, 2).
"Ya Ali, her işin bir âfeti vardır:
Sözün afeti yalan;
ilmin âfeti amelsizlik ve unutmak;
ibadetin âfeti riya;
zerâfetin âfeti kabalık;
şecaatin âfeti azgınlık;
yardım etmenin âfeti yüze vurmak;
güzelliğin âfeti gurur;
nâmlı olmanın âfeti öğünmek;
haya ehli olmanın âfeti zaaf;
insanlara kerem edip el tutmanın âfeti kibir;
dünyalık sahibi olmanın âfeti cimrilik;
cömertliğin âfeti israf;
ibadet ehli olmanın âfeti mağrur olmak;
dinin âfeti ise nefse uymaktır" (Darimî, Sünen, 1/121, 268-268; Beyhakî, Şuabu'l-İman, IV/158; İbn Arabî, age, 6).
Herkesin kandili gönlü kadardır; gönlünüz mirac, kandiliniz mübarek olsun.
Muhammed Mustafa, Hâtemu'l-Enbiya yani son peygamberdir (Ahzab Suresi, 33/40).
Nübüvvet devri onunla kapanmış, velayet dönemi başlamıştır.
Velayetin başı ve şahı Hz. Ali'dir (k.veche).
O, Resulullah'ın halifesi ve vasîsi, ilim ve hikmet şehrinin kapısıdır.
Hz. Peygamber, Yüce Allah'ın nasb ettiği İmam Ali'yi, Maide Suresi 67. ayet-i kerimenin emri gereği Veda Haccı dönüşü Gadir-i Hum'da, bütün mü'minler üzerine kendinden sonraki halifesi ve hidayet imamı olarak ilan buyurdu.
Tevhid'in merkezi Ehl-i Beyt'tir.
Her mezheb ve meşrebin de merkezi Ehl-i Beyt'tir" (Bkz.: Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 53 vd; Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyt, s. 13 vd).
Hz. Peygamber hayatta iken, sahabenin her biri kendi işinde-gücündeydi.
İmam Ali ise, Resulullah'ın yanından ayrılmıyor, gece-gündüz O'nun emrine âmade, hizmetinde koşuşturuyordu. Hz. Ali, adeta Hz. Peygamber'in eli, ayağı, gözü, kulağıydı.
İbn Abbas'tan nakledilen "İlmin onda dokuzu Ali'ye verilmiştir" ikrarı, bir hakkı teslim sadedinde elbette manidardır (Nevevi, Tehzîb, I/318, Beyrut). Hz. Ali'nin "Vallahi, nazil olan her bir ayetteki ilahi muradı, hangi şey için, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Dilediğinizi bana sorun" beyanı da bir hakkı ilan içindir (İbn Sa'd, Tabakat, II/338, Beyrut; Nevevî, age, I/317).
Hz. Peygamber, genelde ümmetine ikaz, irşad ve nasihat etmenin yanısıra, özelde bizzat Hz. Ali'ye öğütler vermiş, ilim ve hikmet kapılarını ona açmış, kendisini bizzat terbiye etmiştir.
Bu terbiye ve irşad, İslam medeniyetinde "Vasiyetü'n-Nebî Li Ali / Hz. Peygamber'in İmam Ali'ye öğütleri ve irşadı" olarak adlandırılmıştır. İmam Ali, bizzat "Ya Ali" diye başlayan bu öğüt ve irşadı, kendi evlatları başta olmak üzere nesline aktarmış ve emanet etmiştir. Bunlar, hadis kaynaklarının bazı bölümlerinde ve müstakil eserlerde işlenmiştir.
Büyük veli İbn Arabi'nin Fütûhât'ında konu müstakil bir bölüm olarak ele alınmıştır.
Ehl-i Beyt yolunun sohbet meclisleri ve bu ana kaynaktan beslenen tasavvuf ekollerinin dergâhlarında ve cemlerinde "Vasiyetü'n-Nebî Li Ali" takrir edilerek yaşanagelmiştir.
Yarın idrak edeceğimiz Mübarek Mirac kandili vesilesiyle, bu öğütlerden birkaçını teberrüken nakledelim:
"Ya Ali, Mü'minin nişanesi üçtür: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek.
Zahirde kendisini ehil gösterenin de nişanesi üçtür: Kişinin yüzüne karşı dalkavukluk yapar, gıyabında onu çekiştirir, musibete uğradığında sevinir.
Zalim de şu üç işaretten anlaşılır: Kendisinden kuvvetçe zayıf olanı ezer, kendinden güçlü olanı çekemez onu aşağılar, zalimlere yardım eder.
Riyakârın ise üç alameti vardır: İnsanların yanındayken gayretli ve hareketli olur, yalnız kalınca üşenir, bütün işlerde methedilmeyi ister.
Münafık da üç alametle tanınır: Konuştuğunda yalan söyler, verdiği sözde durmaz, emanete ihanet eder" (Kâşânî, el-Vafi, 24/174; İbn Arabi, Futuhat, Vesâya-i Nebeviyye, 2).
"Ya Ali, her işin bir âfeti vardır:
Sözün afeti yalan;
ilmin âfeti amelsizlik ve unutmak;
ibadetin âfeti riya;
zerâfetin âfeti kabalık;
şecaatin âfeti azgınlık;
yardım etmenin âfeti yüze vurmak;
güzelliğin âfeti gurur;
nâmlı olmanın âfeti öğünmek;
haya ehli olmanın âfeti zaaf;
insanlara kerem edip el tutmanın âfeti kibir;
dünyalık sahibi olmanın âfeti cimrilik;
cömertliğin âfeti israf;
ibadet ehli olmanın âfeti mağrur olmak;
dinin âfeti ise nefse uymaktır" (Darimî, Sünen, 1/121, 268-268; Beyhakî, Şuabu'l-İman, IV/158; İbn Arabî, age, 6).
Herkesin kandili gönlü kadardır; gönlünüz mirac, kandiliniz mübarek olsun.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019