Yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak gibi manalara gelen iftira en güzel ifade tarzı ile Yüce kitabımız Kuranı Kerimde Nur suresi 11. Ayeti kerimeden başlayarak 17. Ayeti kerimeye kadar şöyle buyurmaktadır;
"Haberiniz olsun ki, iftira ile gelenler sizin içinizden bir gruptur. Onu, hakkınızda bir şer sanmayın. Belki o hakkınızda bir hayırdır. Onlardan her kişiye o vebalden kazandığı, büyüğüne girişen, ona da büyük bir azap vardır.
Ne vardı onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminler, kendi kendilerine iyi kanaat besleselerdi de "bu açık bir iftiradır" deselerdi ya!
Ona dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getiremediler, o halde onlar Allah katında yalancıların ta kendileridir.
Eğer dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, o daldığınız yaygarada size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
O sırada ki, dillerinizle birbirinize yetiştiriyordunuz ve ağızlarınızla hiçbir bilginiz olmayan bir şey söylüyor ve onu kolay sanıyordunuz. Hâlbuki o, Allah katında büyük bir günahtır.
Onu işittiğiniz zaman:" Bunu söylemek bize gerekmez. Haşa! Bu bir iftiradır." Deseydiniz ya!
"Böyle bir şeye ebediyen dönmeyin, eğer müminseniz" diye Allah size öğüt veriyor.
Kısaca bu ayeti kerimeler de Hz. Ayşe annemizin, ifk olayı anlatılmakta ve Kuranı Kerimin asırlar boyunca devam eden tazeliğiyle, Müslümanlara, iftirayı duyduklarında yapmaları gerekenleri bir ders olarak sunulmaktadır.
Bir Müslüman'a iftira atılması ile iki hak ihlal edilmiş olur. Birincisi, Allah'ın hakkı, ikincisi o kulun hakkı. Eğer iftira namus ile alakalı ise, cezası Kuranı Kerimde seksen değnek had ile sınırlanmıştır. Bunun dışında, İman meselelerinde, itikat ve ameli konularda atılan iftiranın cezası aynı namus cezası gibi görülür. Çünkü İslam Müslümanın, nefsini, aklını, malını, namusunu, itikadını korumak konusunda gayet titizdir. İftira atan "Müfterinin" şahitliği hiçbir zaman kabul edilmez. İftira edene, İslam dininde verilen sıfat "fasıktır".
Günümüzde basın ve yayın yoluyla iftiralar daha büyük kitlelere ulaşmakta, bununla beraber müfterinin günahı o derecede büyük olmaktadır. Müfteri, iftira attığından helallik alamadığı müddetçe Allah'a kendisini af ettiremez.
Peygamber Efendimize, Miraç gecesi bir topluluk gösterildi. Her birinin elinde bakır tırnaklar vardı. Yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Bunlar kimlerdir? diye sorunca Cebrail(a.s.) Gıybet ve iftira edenlerdir, dedi.(Kütüb-ü sitte 12/122).
"Haberiniz olsun ki, iftira ile gelenler sizin içinizden bir gruptur. Onu, hakkınızda bir şer sanmayın. Belki o hakkınızda bir hayırdır. Onlardan her kişiye o vebalden kazandığı, büyüğüne girişen, ona da büyük bir azap vardır.
Ne vardı onu işittiğiniz zaman, erkek ve kadın müminler, kendi kendilerine iyi kanaat besleselerdi de "bu açık bir iftiradır" deselerdi ya!
Ona dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getiremediler, o halde onlar Allah katında yalancıların ta kendileridir.
Eğer dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, o daldığınız yaygarada size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
O sırada ki, dillerinizle birbirinize yetiştiriyordunuz ve ağızlarınızla hiçbir bilginiz olmayan bir şey söylüyor ve onu kolay sanıyordunuz. Hâlbuki o, Allah katında büyük bir günahtır.
Onu işittiğiniz zaman:" Bunu söylemek bize gerekmez. Haşa! Bu bir iftiradır." Deseydiniz ya!
"Böyle bir şeye ebediyen dönmeyin, eğer müminseniz" diye Allah size öğüt veriyor.
Kısaca bu ayeti kerimeler de Hz. Ayşe annemizin, ifk olayı anlatılmakta ve Kuranı Kerimin asırlar boyunca devam eden tazeliğiyle, Müslümanlara, iftirayı duyduklarında yapmaları gerekenleri bir ders olarak sunulmaktadır.
Bir Müslüman'a iftira atılması ile iki hak ihlal edilmiş olur. Birincisi, Allah'ın hakkı, ikincisi o kulun hakkı. Eğer iftira namus ile alakalı ise, cezası Kuranı Kerimde seksen değnek had ile sınırlanmıştır. Bunun dışında, İman meselelerinde, itikat ve ameli konularda atılan iftiranın cezası aynı namus cezası gibi görülür. Çünkü İslam Müslümanın, nefsini, aklını, malını, namusunu, itikadını korumak konusunda gayet titizdir. İftira atan "Müfterinin" şahitliği hiçbir zaman kabul edilmez. İftira edene, İslam dininde verilen sıfat "fasıktır".
Günümüzde basın ve yayın yoluyla iftiralar daha büyük kitlelere ulaşmakta, bununla beraber müfterinin günahı o derecede büyük olmaktadır. Müfteri, iftira attığından helallik alamadığı müddetçe Allah'a kendisini af ettiremez.
Peygamber Efendimize, Miraç gecesi bir topluluk gösterildi. Her birinin elinde bakır tırnaklar vardı. Yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Bunlar kimlerdir? diye sorunca Cebrail(a.s.) Gıybet ve iftira edenlerdir, dedi.(Kütüb-ü sitte 12/122).
Ali Nezir / diğer yazıları
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Şanlı olarak kutlansın / 30.08.2023
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Şanlı olarak kutlansın / 30.08.2023