Bir şeyi keşfetmek, varlığı daha önceden bilinmeyen bir şeyi bulmak, ortaya çıkarmaktır. Avrupalılar da, coğrafi bölgeleri keşfettiklerine inandıkları kişilere kâşif demişlerdir ama bunun gerçekle yakından uzaktan hiçbir alakası yok!
Çünkü Avrupalıları zengin madenlere, baharat bölgelerine getirmeyi başaran, Kristof Kolomb, Amerigo Vespucci, Vasco Da Gama, Marco Polo, Ferdinand Macellan gibi biraz denizci, biraz maceraperest, seyyah kimliği olamayacak sömürücü kişilerin, gerçek kimliklerini saklayabilmek için, bu sömürücülere Avrupalılar maalesef 'kâşif' demişlerdir.
Avrupalıların kâşif diye gerçek niyetlerini gizledikleri, gözünü para hırsı bürümüş bu kişilere, en iyi örnek Kristof Kolomb'tur. Kristof Kolomb aslen Cenevizli bir denizci idi. Portekizli bir asil hanımla evlenip Lizbon'a yerleşen, sonrasında da (Müslümanları Endülüs topraklarından çıkartmaya yemin eden) Kastilya Hükümdarı I. Isabella'nın finansörlüğünde Hindistan'a gidiyorum diyerek, (m. 1493) ilk olarak Haiti, Küba başta olmak üzere, Güney Amerika'nın kuzey kıyılarını ve daha sonrasında Orta Amerika'nın doğu kıyılarını talan etmek için, Amerika'ya üç sefer daha yapan bir sömürgeci idi.
Kristof Kolomb, insanoğlunun daha önce bilmediği, yaşamın olmadığı, bir bölgeyi keşfetmedi. Gittiği yerler, İnsanoğlunun yaşamak için kendi medeniyetini kurduğu, idaresini yaşattığı en önemlisi yerli halkların kendi inancını yaşadığı bölgelerdi.
Kristof Kolomb, Amerika'da karşılaştığı yerlilerin ellerindeki bütün servetlerini, madenlerini, zenginliklerini talan ettiği yetmediği gibi, bir de bu halkları köleleştirmişti. Bu halkları bir seyyah gibi araştırıp tanımak yerine, kendi zannettiği gibi yerlilere 'indios' Hindistanlı demeyi de ihmal etmedi.
Avrupalıların en başaralı kâşif gördükleri Vasco Da Gama kendisinden önce yaşamış denizcilerden, maceraperestlerden pek de farklı değildi.
Avrupa'dan çıkıp doğrudan Hindistan'a giden (m. 1524) ilk kişi olarak bilinen, Portekizli bir denizci idi. Portekiz kralı I. Manuel'e bağlı olarak, doğunun hazinelerine ve Müslümanların nerelere ulaşabildiklerini öğrenmek için görevlendirilmiş bir sömürgeci idi.
Avrupalıların yaptıkları bu sömürüler (keşifler) Hindistan'a deniz yoluyla ulaşabilmek, Osmanlı Devleti'nin ve İran'ın ticarî alandaki üstünlüklerine son vermek ve deniz ticaretinde Avrupalıların üstünlüğü ele geçirmek içindi.
Gittiği yerlerde Müslüman gemilerine karşı, özellikle hacdan gelen zengin gemilere karşı korsanlık yapmış, Hindistan'daki Kalküta ve Mombasa gibi liman şehirlerinde, yerel halkla savaşıp, bu şehirleri topa tutmuştur. Gittiği yerler ticaretin, zenginliğin olduğu, kültür ve medeniyetin en üst seviyede yaşandığı bölgelerdi.
Marco Polo'nun ne kadar Venedikli bir tüccarın oğlu olduğu söylense de, Macar asıllı olduğu bazı kaynaklarda yazar. Marco Polo, Çin'e kara yolu ile ulaşan ne ilk kâşifti ne de ilk Avrupalı tüccardı. Bu insanları tanıyor olmamız veya kâşif olarak algılamamız yazmış oldukları seyahat anılarından ve sömürgeci gerçek zihniyetlerinin gizlenmesinden dolayıdır.
Ferdinand Macellan Portekizli idi. Kendi İmparatorunun gözüne girmeyi başaramamış, denizciliği bile tam olmayan bu Portekizli, o zamanın en büyük Portekiz düşmanı olan İspanyol Kralı adına çalışmıştır.
Amacı şu anki Filipinler, Endonezya ve Malezya'da bulunan baharat adalarına varabilmek böylece Portekizlilerin hâkim olduğu Hint okyanusu baharat yolu ile Osmanlıların hâkim olduğu İpek yolu ticaretinde İspanyollar için alternatif rotalar oluşturabilmekti. Bu uğurda da son nefesini yerli haklarla savaşırken verdi. Ki bu adalar tüccar sahabeler zamanında İslam ile şereflenmişlerdi ve Müslüman gemiciler bu denizlerde dolaşıp bu ürünleri Avrupalılara satıyorlardı.
Batılı sömürgeciler, zenginlik dolu toprakları keşif veya turistlik bir gezinti için gelmediler. Zenginlikleri talan etmek, insanları İslam dininden çıkarmak ve Hıristiyanlığa sokabilmek için bu mezalimi gerçekleştirdiler. Ayak bastıkları Amerika'da her on yerliden dokuzunu katledip en acımasız şekilde öldürüp, uzak doğu başta olmak üzere dünyadaki halkları köleleştirdiler.
Pekâlâ, bu sömürü ve köleleştirme bitti mi? Tabi ki hayır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yazdığı Milli Ekonomi Modeli, dünyada hâkim olmadıkça, içten ve dıştan sömürülme devam edecek. Bu sömürücülerin adamları da, tarihte kâşif veya bilim adamı olarak anılacak.
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Kurban Bayramı’na girerken ne görüyoruz! / 14.06.2024
- Dai’lerin iddiası -II- / 07.06.2024
- Dai’lerin iddiası -I- / 06.06.2024
- Gazzeli anneler biliyor mu? / 24.05.2024
- Gazze için bir Yahudi hikâyesi / 10.05.2024