Kaldığımız yerden devam edelim. Theodore Herzl vaad edilmiş toprakları elde etmenin yolunun Osmanlı padişahından geçtiğine inanıyor. Onunla görüşebilmek için birkaç kez İstanbul'a geliyor, araya bazı paşaları koyuyor ama kabul edilmiyor. Avrupa'ya dönüyor, Siyonist Kongrelerini yapıyor, Rusya'daki Yahudileri Filistin topraklarına yönlendiriyor, bir taraftan da padişaha ulaşmanın yollarını arıyor. Sonra padişahın hiçbir zaman geri çevirmediği, kırmadığı bir dostu olduğunu öğreniyor. Prof. Vambery. II. Abdülhamit'in yakın dostu Vambery, 12 dili konuşabilen, çok kültürlü, beş din değiştirmiş, bunlardan ikisinde bilfiil din adamı olarak görev yapmış, en son Ateistlikte karar kılmış ilginç bir kişilik. Onu araya koyuyor ve gerçekten sultan dostunu kırmıyor ve görüşmeyi kabul ediyor.
Theodore Herzl II. Abdülhamit'in karşısına çıkıyor ve öyle denildiği gibi Filistin'i falan istemiyor. Çok akıllı ve stratejik bir adam. Dersine çok iyi çalışmış. Ayrıca hiçbir padişahın ya da kralın karşısına geçip de 'Bana şuradaki topraklarını ver' denemez zaten. Herzl, Abdülhamit'e ne kadar hayran olduğunu, hizmet etmek istediğini falan uzun uzun anlatıyor. Yahudi halkın onun himayesi altında ne kadar mutlu ve güvende olduklarını, ona hep dua ettiklerini ifade ediyor. Ardından devletin borçlarını ödemekte zorlandığını bildiğini ve bu konuda yardımcı olabileceğini, Avrupa Yahudilerinden destek alabileceğini söylüyor.
Osmanlı o dönem büyük mali krizde. Ancak Abdülhamit yardıma ihtiyacı olmadığını ancak maliyeden iyi anlayan bir tanıdığı varsa Hazine-i Hassa'da görev verebileceğini söylüyor. Herzl araştırıp bilgi vereceğini ifade ediyor. Abdülhamit de mektupla haberleşmek istediğini söylüyor. Böylelikle Herzl ile aralarında mektuplaşma başlıyor. (Bu mektuplar Osmanlı Arşivinde mevcuttur).
O dönem Osmanlı'nın Düyun-u Umumiye'ye 75 milyon lira borcu var ve ödeyemiyor. Abdülhamit borçları birleştirip yeniden yapılandırmak istiyor. Herzl de bunu biliyor ve bir mektubunda 32 milyona düşürebileceğini, bunun 26 milyonunu Yahudi zenginlerden alarak kapatabileceğini vaad ediyor. Avrupa Yahudilerinin bunu bir beklentiyle yapmayacaklarını ancak Abdülhamit'in Yahudileri seven, koruyan bir sultan olduğunu, ilim sahibi olduğunu, onlara Tanrı tarafından vaad edilmiş toprakları da bildiğini ve cömert olduğunu, yapılan iyilikleri karşılıksız bırakmadığını ifade ediyor. II. Abdülhamit bu teklifi kabul etmiyor ama yine başka bir Yahudi bankası vasıtasıyla çözüyor sıkıntıyı.
Bütün bunlar olurken de müthiş bir istihbarat sistemi olan, her şeyden anında haberi olan II. Abdülhamit Filistin'e 80 bin Yahudi'nin yerleşmesine seyirci kalıyor. Peki, bunun sebebi ne olabilir?
Bu sorunun cevabı için II. Abdülhamit'in yakınındakilere bir bakalım:
Yaveri Kamphovener Paşa (Alman)
Danışmanı Van Der Goltz Paşa (Alman)
Hariciye Nazırı Alexandros Karatodori Paşa (Rum)
Hariciye Müsteşarı Artin Danyan Paşa (Ermeni)
Saray Baş Mimarı Sarkis Balyan (Ermeni)
Hazineyi Hassa Nazırları
Ohannes Sakızyan Paşa (Ermeni)
Agop Kazazyan Paşa (Ermeni)
Mikael Portugal Paşa
(Ermeni).
Ermeniler Ulu Hakan Cennetmekan(!) II. Abdülhamit Han'ın hep en yakınında olmuşlar. Neden? Çünkü onlarla bir soy yakınlığı da var. Annesi Ermeni Virjin'den dolayı.
II. Abdülhamit aslında kendince başarılı bir padişahtır, zira Osmanlının yıkılışını 30 yıl ötelemeyi başarmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa döneminin en iyi istihbarat kuruluşudur. Padişahın haberi olmadan kuş uçmaz ülkede. Ama Osmanlı İmparatorluğu en fazla toprak kaybını II. Abdülhamit Han döneminde yaşamıştır. Tahtta kaldığı sürede 1 milyon 592 bin kilometrekare toprak kaybetmiştir. Yani bugünkü Türkiye'nin iki katı kadar. Ve birçok ilk de onun döneminde yaşanmıştır...
Tekirdağ'da ilk rakı fabrikası üstelik de dönemin şeyhülislamının onayıyla onun döneminde kurulmuştur. İlk bira fabrikası da. Ne tesadüftür ki ilk şampanya fabrikası da. Ama kendisi rom içermiş çünkü 'Kur'an'da şarap diyor, bu şekerden yapılıyor' diyerek, rom içmenin günah olmadığını söylediğini kendi torunu bizzat ifade ediyor. İlk genelev de onun döneminde açılmıştır. Zürefa Sokak onun döneminde var olmuştur.
Velhasıl aynı zamanda İslam halifesi de olduğunu unutmamamız gereken II. Abdülhamit Han'ın maalesef ki yanlışları doğrularından fazladır. Dolayısıyla onu örnek alanların, gençlere rol model olarak sunanların daha dikkatli olması gerekir. II. Abdülhamit dönemi gerçekten iyi irdelenmelidir ki aynı hatalara düşülmesin. Çünkü yapılan yanlışların hayati sonuçları olmuştur. Toprak satışından, göç politikalarına, dış borç batağından, ayetle de yasaklanmış olan Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeye kadar II. Abdülhamit'ten alınacak çok ders var...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020