İktidar halka dayanmalı

Çok partili sisteme geçtiğimiz günden itibaren, tek başına iktidara gelmek, dört partiye nasip olmuştur. Bunlardan biri ve sonuncusu AKP'dir. Türkiye'de şöyle bir genel kabul, daha doğrusu, şöyle bir görüş hakim. Tek partili hükümetler, koalisyonlara nazaran daha başarılı oluyor. Onun için AKP, iktidarındaki başarısını tek başına iktidara gelen partilere bakarak ölçmelidir. Eğer koalisyonları ölçü alırsa, çok büyük bir yanlış yapmış olur. Bir partiyi iktidara taşımak elbette bir başarıdır. Ama ondan daha büyük başarı, iktidarda kalmak ve muktedir olmaktır. Başka bir deyişle, halkın beklentilerine cevap vermek, onu hüsrana uğratmamaktadır.

Bu girişten sonra, maalesef şunu şöylemek zorundayız. AKP iktidarının, Türkiye'de beklenen büyük değişim ve dönüşümü yapacağına inananların umutları, her geçengün suya düşüyor. Bir iktidarın ilk ve en büyük başarısı, gündemi belirlemesidir. Ne yazık ki AKP, bunu yapamadı, yapamıyor. Tam tersi, yerli ve yabancı medyanın belirlediği gündemin peşine takılmış durumda. Bu gidiş hayra alamet değil. Halkın gündemine dönmeyen, beklentilerini gözardı eden bir hükümet, sayısal üstünlüğü ne olursa olsun, kısa zamanda yıkılmaya mahkumdur. Bu böyle biline...

Peki, halkın gündeminde ne var? Ona bakalım. Halk, yoksulluğa, açlığa, çaresizliğe, en önemlisi umutsuzluğa bir çözüm bekliyor. Hükümetin gündeminde ise AB ve IMF var. Halkın iktidardan uzaklaştırdığı hükümetin de gündeminde bunlar vardı. Öyleyse seçim neyi değiştirdi? Mühim olan şahısların değişmesi mi, yoksa fikirlerin değişmesi mi? Yol ve yöntem aynı olduktan sonra, şahısların değişmesinin ne önemi var? Anlaşılan o ki, AKP iktidarı da, giden iktidarın yolunda. Yani o da küreselleşmeci, o da IMF'ci. Her ne kadar AKP'ye oy veren seçmenin bir kısmı, "hayır, AKP rol yapıyor, AB ve IMF konusunda samimi niyeti o değil" diyorsa da, gerçek ortada. Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.

İşin başında, bir gerçeği ifade etmek zorundayız. Halk, bu seçimde de yanıltıldı, aldatıldı. Halk fikirlere, projelere bakarak oy vermedi. Halbuki halkın önünde çok parti, vardı, ama gerçekte iki tercihten birini yapmak zorunda idi. Bu tercihlerden biri küreselleşme, (siz buna uydulaşma, köleleşme de diyebilirsiniz) diğeri de Kuvayi Milliye yoluydu. Osmanlı Devleti'ni milliyetçilik akımları ile parçalayan Batı dünyası, ne hazin bir tecellidir ki, Türkiye'yi de AB süreciyle yıkmak, dağıtmak istiyor. AB sürecini başlatan Batılılar, milli devletlerin yerine, etnik toplulukların, eyaletlerin çıkmasını amaçlıyor. Bu gerçekleri görmemek için insanın kör olması lazım. Mihri Belli bile bunu görmüş. Diyor ki; "Biz tek başına dünyaya karşı İstiklal Savaşı vermişiz. Bugün de aynı birlik ruhuna dönmeliyiz. Namaz kılanla, kılmayan omuz omuza bu savaşı verelim. Kurtuluş ruhunu yaşatalım." Gördüğünüz gibi, Mihri Belli, AB, diğer bir deyişle küreselleşme sürecine karşı olmayı, ortak bir ölçü olarak kabul ediyor.

Küreselleşme, küreselleşmecilerin dediği gibi, tabii bir süreç değil, bir ideolojidir, bir dayatmadır. Bunu böyle bilelim. Küreselleşmenin bizi getirdiği noktayı, Kara Kuvvetleri eski komutanı emekli orgeneral Atilla Ateş, Haziran 2002 tarihli 'Müdafa-i Hukuk' dergisinde şöyle anlatıyor: "Girdiğimiz ekonomik kriz sonucu, ekonomimiz IMF'ye teslim olmuş buna bağlı olarak bütün inisiyatifi AB'ye ve ABD'ye kaptırmış durumdayız. Halkımız, çaresiz, umutsuz, geleceğine güvensiz hale gelmiş, devletin organlarına ve müesseselerine göreceli olarak güvenemez duruma getirilmiş, birlik ve beraberliği sarsılmaya çalışılmış, bir yanı ile de, az da olsa bu sağlanmıştır. Türkiye her alanda bu menfi gidişi durdurmak ve süratle toparlanmaya başlamak durumundadır. Aksi takdirde, ekonomik kriz, sosyal çöküntü, siyasi beceriksizlikler bizi hızla Osmanlı'nın yıkılma döneminin şartlarına ve dağılmaya götürebilir."

İşte Türkiye'nin gerçek gündemi budur. AKP, bu gündemin neresindedir? Oy veren seçmene bakarsak, AKP'nin milli güçlerin yanında olması gerekiyor. Ama girilen kulvara, atılan ilk adımlara bakarsak, AKP, karşı safta yer alıyor. Şimdi ne olacak? Bakalım, seçmen nereye kadar tahammül edecektir? Bunu bilemeyiz, fakat şunu çok iyi biliyoruz. Seçmen aldatıldığını anladığı gün, hükümetin işi biter. Onun için hükümeti hiçbir güç iktidarda tutamaz.