(dünden devam…)
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, 'Rahmeten li'l-Alemin Hz. Muhammed (s.a.v)' eserinde, Hz. Peygamberin ve ilk Müslümanların maruz kaldığı işkenceleri aktarmaya şöyle devam ediyor:
"Hz. Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b. Afvan da, ilerlemiş bir yaşta olmasına rağmen, amcası tarafından işkenceye mâruz bırakılmıştı. Amcası Hakem b. Ebu'l-As, kendisini bir urganla bir direğe bağlar ve döverek; dininden vazgeçmedikçe salıvermeyeceğini söylerdi. 'Vallahi, ben hak ve hakikat dinini asla bırakmayacağım' şeklinde mukabele eden Hz. Osman'ı yolundan çeviremeyeceğini anlayan amcası, onu bırakmak zorunda kalırdı. Yine Hz. Ebubekir'in delaletiyle, Hz. Osman'dan hemen sonra Müslüman olan Talha b. Ubeydullah; Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tâbi tutulmuştur.
Kureyş'in ileri gelen ve zengin bir ailesine mensup olan Halid b. Said (r.a.) da, bir gece rüyasında Allah Resulü'nün kendisini, cehenneme atmaya çalışan babasından kurtardığını görmüş ve bu rüya üzerine Müslüman olmuştu. Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha Said vazgeçmesi için ısrar etti. "Hz. Muhammed'in dinini asla bırakmam" şeklindeki cevap üzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu döven Said, onu iaşesini kesmekle de tehdit etti. Oğlunun, "Rızkı veren Allah'tır" şeklindeki mukabelesi üzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha Said, onu hapsettirerek günlerce aç ve susuz bırakmaktan çekinmemişti.
İlk Müslümanlardan olan Sa'd b. Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı. Hz. Halid gibi gördüğü bir rüya ile Müslüman olan Hz. Sa'd henüz 17 yaşındaydı. Annesi Hamne, oğlunu dininden vazgeçirmek için önce çocuğunun kendisine olan sevgi ve saygısını istismar etmeye çalıştı. O güne kadar hiçbir konuda annesine ihtilaf etmeyen Hz. Sa'd'a annesi; "Sen dininden dönene kadar aç ve susuz kalacağım" diye ihtarda bulundu. "Ey anne" dedi Sa'd; "Senin yüz canın olsa ve her birini İslamiyet'i bırakmam için versen, ben yine dinimden asla vazgeçmem." Bu azim karşısında afallayan anne, açlık grevinden vazgeçmek durumunda kaldı. Bilahare, komşu kadınları toplayarak oğlunu, namaz kıldığı odaya hapsetmekten de geri kalmayan Hamne; bu tavrıyla küfrün, anne merhametini bile yok edici korkunç bir zulüm olduğunu ispat ediyordu. Hz. Sa'd, bütün bu işkencelerden yılmadığı gibi; namazla alay eden bir müşrikin başını yararak, hem Allah için ilk kan dökme şerefine nâil olmuş; hem de ne kadar cesur ve cengâver olduğunu ispat etmiştir.
Beklediği son resulün Mekke'de zuhur ettiğini duyar duymaz, çölleri aşarak gelen Ebuzer Hazretleri; Gıfar kabilesinden meşhur bir şairdi. Cahiliyet zamanında dahi putlara tapmayı terk etmiş olan Hz. Ebuzer, beklediği Son Peygambere kavuşmanın verdiği saadet ve vecdin tesiri ile Allah Resulü'nün yanından ayrılır ayrılmaz Kâbe'ye gitmiş ve müşriklerin önünde haykırarak şehadet getirmişti. Hz. Ebuzer'i bayıltana kadar dövdüler. İkinci gün tekrar Kâbe'ye gelen bu kutlu sahabi, tekrar imanını haykırdığında aynı darbelere mâruz kaldı. Öyle ki; o zamanlar henüz Müslüman olmamış olan Hz. Abbas araya girip; "Yazıklar olsun size! Gıfar kabilesinden birini mi öldürmek istiyorsunuz? Onların, sizin ticaret yeriniz ve yolunuz üzerinde bulunduğunu bilmiyor musunuz?" diye ikaz etmeseydi kendisini öldüreceklerdi.
Habbab b. Eret de en çok işkence görenlerden biriydi. Ümmü Ammar adında İslam düşmanı bir kadının azatlı kölesiydi Hz. Habbab Müslüman olunca, sahibesi ilk iş olarak onu bağlatıp, ateşte kızdırttığı demirle başını dağlattı. Merhametsiz müşrikler de, bir gün Hz. Habbab için bir ateş yakıp onu ateşe yatırarak ayaklarıyla göğsüne bastılar.
Mekke'ye Yemen'den gelerek Mahzunoğulları'nın himayesine girmiş olan 'Yâsir ailesi'ne de, müşrikler çekilmez işkencelerle eziyette bulunmak sûretiyle göz açtırmamışlardı. Bu aile, bütün fertleriyle saadet dairesine girmişti. Güneşin her tarafı kavurduğu bir sırada, kızgın taşlarda gördükleri eziyete bir gün Allah Resulü de rastgelmişti de; "Sabredin ey Yâsir ailesi, mükafaatınız cennettir. Allah'ım, onlardan rahmet ve mağfiretini esirgeme" şeklinde mukabele etmiş ve duada bulunmuşlardı. Bir müddet sonra Hz. Yâsir, işkencelere vücudu dayanamayarak ruhunu teslim etti. Böylece erkeklerden "ilk şehid" şerefi kendisinin oldu. Ardından hanımı Hz. Sümeyye de, Ebu Cehil tarafından mızrakla şehid edildi. Hz. Sümeyye de, kadınlardan 'ilk şehide' olma şerefine ulaştı. Oğulları Hz. Ammar'ın çektikleri de, had safhada idi. Ona demir bir gömlek giydiriliyor; güneş tepedeyken dışarı çıkartılıp, demir gömlek içinde ilikleri eritiliyordu. Bazen de onu ateşle dağlıyorlardı. Bir insanın, bu işkencelere tahammülü mümkün olmadığından; Allah Resulü, Ammar'a sıkıştığı durumlarda kalbi Allah ve Resulü ile olmak şartıyla inkâr cümleleri söylemesine müsaade buyurmuşlardı."
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020