İmam Ali’nin El-Kasia Hutbesi -4-
İmam Ali (a.s): Dikkat edin, siz ellerinizi itaat bağından çektiniz, sizin için inşa edilmiş olan Allah'ın kalesini cahiliye hükümleriyle deldiniz
18.06.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali (a.s): Dikkat edin, siz ellerinizi itaat bağından çektiniz, sizin için inşa edilmiş olan Allah'ın kalesini cahiliye hükümleriyle deldiniz.
Allah bu ümmetin arasını birlik ipiyle bağlamış, gölgesinde yaşayanlara dirlik düzenlik vermiş, himayesine sığınmalarını sağlamış; yarattıklarından hiç birinin kıymetini bilemeyeceği, bütün değerlerden üstün, bütün karşılıklardan değerli bir nimet ihsan etmişti.
Bilin ki hicretten sonra çöl Arapları haline geldiniz, birbirinizi sevip dost olduktan sonra hiziplere dağılıp darmadağın oldunuz. Siz İslam'dan, isimden başka hiç bir şeye sahip değilsiniz, imandan onun şeklinden başka bir şey tanımıyorsunuz.
Cehenneme evet, utanca hayır diyorsunuz. Sanki Allah'ın hürmetlerini çiğneyerek ve Allah'ın yeryüzünde kanunlarına sınır kılıp yarattıkları arasında güvenliği sağlamak üzere sizden aldığı ahdini bozarak İslam'ı baş aşağı çevirmek istiyorsunuz.
İslam'dan başkasına yönelirseniz, kafirler sizinle savaşır, artık ne Cebrail, ne Mikail, ne muhacirler ve ne de Ensar yardımınıza gelmez, ve Allah aranızda hükmedinceye kadar kılıçla savaşmaktan başka çareniz kalmaz.
Allah'ın azabına uğrattığı kullan ile belalara, çetin olaylara düşürdüğü günlere ait önünüzde pek çok örnek var. O halde azabı hakkında bilginiz olmadığı bahanesiyle Allah'ın intikamını hafif sayarak ve kendinizi Allah'ın intikamından uzak görerek Allah'ın azabından emin olmayın.
Allah, sizden önce geçmiş ümmetleri ancak iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmayı terk etmeleri sebebiyle rahmetinden uzak kılmıştır. Sefihleri günah işledikleri için; bilgi ve anlayış sahibi olanları da kötülükten sakındırmadıkları için rahmetinden uzak kılmıştır.
Uyanık olun ki gerçekten İslam bağını kestiniz, hadlerini işlevsiz kıldınız, hükümlerini öldürdünüz, Bilin ki Allah bana, yeryüzünde bozgunculuk eden, biat edip biatinden dönen, azgınlık edip yeryüzünde fitne çıkaran kimselerle savaşmamı emretti.
Bu esas üzere ahdi bozanlar (Nakisin) ile savaştım, zalimler (Kasitin) ile mücadele ettim, dinden çıkanları (Marikin) mahvettim, zelil kıldım.
Redhe Şeytanını (Hariciler'in başı Zu's-Sedy'i), ardından yüreğinin çarpıntısını ve göğsünün titrediğini gördüğüm korkunç bir feryatla işini bitirdim Asilerden ardımda kalan kaldı. Allah izin verirse yine savaş için üzerlerine yürüyeceğim de, onlardan ancak uzak ülkelere dağılanlar kurtulabilecek.
Henüz küçükken Arabın büyüklerini yere serip, Rabia ve Mudar kabilelerinin eşrafının boynuzlarını kırdım. Resulullah'a (s.a.a) ne kadar yakın olduğumu, yanında nasıl özel bir makama ulaştığımı bilirsiniz.
Çocukluğumda beni bağrına basar, yatağına alır, vücudunu bana iliştirir, güzel kokusunu bana koklatırdı. Lokmayı çiğnedikten sonra bana verirdi. Ne söylediğimde bir yalan, ne yaptığımda bir kötülük bulmuştur.
Allah, sütten kesildiği andan itibaren meleklerin büyüklerinden birini ona (s.a.a) arkadaş etmişti. O melek, ona gece gündüz yüceliklerin yolunu, âlemin güzel ahlakını öğretirdi. Ben de yavru annesinin arkasından nasıl giderse onu öylece takip ederdim.
Her gün huylarından birini öğretir, ona uymamı isterdi. Her yıl Hıra dağına çekilirdi, onu ben görürdüm, benden başkası da görmezdi. O gün İslam Resulullah ve Hatice'nin evinden başka hiç bir evde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahyin ve risaletin nurunu görür, nübüvvetinin kokusunu duyardım.
Gerçekten de O'na (s.a.a) vahiy geldiği zaman, şeytanın inlemesini duydum da "Ya Resulullah! Bu inleme nedir?" dedim. "Bu kendisine kulluk edilmesinden ümidini kesen şeytandır. Benim duyduğumu duyuyor, gördüğümü görüyorsun. Ancak sen nebi değilsin, vezirsin ve hayır üzeresin" dedi.
Kureyş'in ileri gelenleri ona (s.a.a) geldiğinde onunla beraberdim. "Ya Muhammed, sen atalarından ve ailenden hiç kimsenin bulunmadığı büyük bir iddiada bulunuyorsun, biz senden, nebi ve resul olduğunu bilmemizi sağlayacak bir şey göstermeni istiyoruz.
Eğer yapmazsan, seni sihirbaz ve yalancı biliriz." dediler. Resulullah (s.a.a) "Ne istiyorsunuz?" dedi. "Bizim için şu ağacı çağır da köküyle beraber yerinden sökülüp yanına gelsin." dediler. O (s.a.a) , "Allah şüphesiz her şeye kadirdir; eğer Allah sizin için bunu yaparsa hakka iman ederek şahadet eder misiniz?" dedi.
"Evet" dediler. "İstediğinizi size göstereceğim, hayra dönmeyeceğinizi de biliyorum. İçinizde (Bedir'de) kuyuya atılacak, (Hendek'te) hiziplere ayrılacak kimseler var." dedi.
Sonra "Ey ağaç eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor ve benim Allah'ın Resulü olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle kökünle beraber sökül ve önümde dur." dedi.
Onu hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki ağaç yerinden söküldü, şiddetli bir gürültü kopardı, kuşun kanatlarını çırpması gibi ses çıkararak yerinden sökülüp geldi, dalları kuşların kanatları gibi birbirine değerek Resulullah'ın (s.a.a) önünde durdu.
En yüksek dalı Resulullah'ın (s.a.a) üzerine, bazı dalları da benim omuzlarıma geldi. Ben Resulullah'ın (s.a.a) sağındaydım. Onlar bunu gördüğü zaman kibirlenip böbürlenerek "Ona emret tekrar gelsin fakat yarısı orada kalsın" dediler.
O da bunu emretti. O da daha şaşırtıcı bir şekilde daha şiddetli bir sesle yarım olarak geldi; neredeyse Resulullah'a (s.a.a) sarılacaktı. İnkâr ve kibir dolu olarak "Tekrar bu yarısına emret de geldiği gibi öbür yarısına dönsün" dediler.
Resulullah, o yarıya emretti ve o da döndü. "Allah'tan başka ilah yoktur; ben sana iman edenlerin ilkiyim ya Resulullah" dedim. "Sözünü yüceltmek, nübüvvetini tasdik etmek için Allah'ın emriyle bu ağacın emredileni yaptığını ikrar edenlerin de ilkiyim" dedim.
Onların hepsi birden; "Hayır, sihirbaz ve yalancıdır. Sihrinin şaşırtıcılığı bu işi kolaylaştırdı. Bu işinde ancak bunun (beni kastediyorlardı) gibiler sana inanabilir," dediler.
Ben, Allah yolunda olan, kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen, simaları sıddıkların siması, sözleri iyilerin sözleri olan bir toplumdanım. Onlar geceyi (ibadetle) ihya ederler, gündüzün yol gösteren işaretleri olurlar.
Onlar, Kur'an'a sımsıkı sarılmışlardır. Allah'ın ve Resulünün sünnetlerini diriltirler, kibirlenmezler, büyüklük taslamazlar, hıyanet etmezler, bozgunculuk yapmazlar, kalpleri cennette, bedenleri ameldedir". Nehc'ul Belaga 192 Hutbe
Allah bu ümmetin arasını birlik ipiyle bağlamış, gölgesinde yaşayanlara dirlik düzenlik vermiş, himayesine sığınmalarını sağlamış; yarattıklarından hiç birinin kıymetini bilemeyeceği, bütün değerlerden üstün, bütün karşılıklardan değerli bir nimet ihsan etmişti.
Bilin ki hicretten sonra çöl Arapları haline geldiniz, birbirinizi sevip dost olduktan sonra hiziplere dağılıp darmadağın oldunuz. Siz İslam'dan, isimden başka hiç bir şeye sahip değilsiniz, imandan onun şeklinden başka bir şey tanımıyorsunuz.
Cehenneme evet, utanca hayır diyorsunuz. Sanki Allah'ın hürmetlerini çiğneyerek ve Allah'ın yeryüzünde kanunlarına sınır kılıp yarattıkları arasında güvenliği sağlamak üzere sizden aldığı ahdini bozarak İslam'ı baş aşağı çevirmek istiyorsunuz.
İslam'dan başkasına yönelirseniz, kafirler sizinle savaşır, artık ne Cebrail, ne Mikail, ne muhacirler ve ne de Ensar yardımınıza gelmez, ve Allah aranızda hükmedinceye kadar kılıçla savaşmaktan başka çareniz kalmaz.
Allah'ın azabına uğrattığı kullan ile belalara, çetin olaylara düşürdüğü günlere ait önünüzde pek çok örnek var. O halde azabı hakkında bilginiz olmadığı bahanesiyle Allah'ın intikamını hafif sayarak ve kendinizi Allah'ın intikamından uzak görerek Allah'ın azabından emin olmayın.
Allah, sizden önce geçmiş ümmetleri ancak iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmayı terk etmeleri sebebiyle rahmetinden uzak kılmıştır. Sefihleri günah işledikleri için; bilgi ve anlayış sahibi olanları da kötülükten sakındırmadıkları için rahmetinden uzak kılmıştır.
Uyanık olun ki gerçekten İslam bağını kestiniz, hadlerini işlevsiz kıldınız, hükümlerini öldürdünüz, Bilin ki Allah bana, yeryüzünde bozgunculuk eden, biat edip biatinden dönen, azgınlık edip yeryüzünde fitne çıkaran kimselerle savaşmamı emretti.
Bu esas üzere ahdi bozanlar (Nakisin) ile savaştım, zalimler (Kasitin) ile mücadele ettim, dinden çıkanları (Marikin) mahvettim, zelil kıldım.
Redhe Şeytanını (Hariciler'in başı Zu's-Sedy'i), ardından yüreğinin çarpıntısını ve göğsünün titrediğini gördüğüm korkunç bir feryatla işini bitirdim Asilerden ardımda kalan kaldı. Allah izin verirse yine savaş için üzerlerine yürüyeceğim de, onlardan ancak uzak ülkelere dağılanlar kurtulabilecek.
Henüz küçükken Arabın büyüklerini yere serip, Rabia ve Mudar kabilelerinin eşrafının boynuzlarını kırdım. Resulullah'a (s.a.a) ne kadar yakın olduğumu, yanında nasıl özel bir makama ulaştığımı bilirsiniz.
Çocukluğumda beni bağrına basar, yatağına alır, vücudunu bana iliştirir, güzel kokusunu bana koklatırdı. Lokmayı çiğnedikten sonra bana verirdi. Ne söylediğimde bir yalan, ne yaptığımda bir kötülük bulmuştur.
Allah, sütten kesildiği andan itibaren meleklerin büyüklerinden birini ona (s.a.a) arkadaş etmişti. O melek, ona gece gündüz yüceliklerin yolunu, âlemin güzel ahlakını öğretirdi. Ben de yavru annesinin arkasından nasıl giderse onu öylece takip ederdim.
Her gün huylarından birini öğretir, ona uymamı isterdi. Her yıl Hıra dağına çekilirdi, onu ben görürdüm, benden başkası da görmezdi. O gün İslam Resulullah ve Hatice'nin evinden başka hiç bir evde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahyin ve risaletin nurunu görür, nübüvvetinin kokusunu duyardım.
Gerçekten de O'na (s.a.a) vahiy geldiği zaman, şeytanın inlemesini duydum da "Ya Resulullah! Bu inleme nedir?" dedim. "Bu kendisine kulluk edilmesinden ümidini kesen şeytandır. Benim duyduğumu duyuyor, gördüğümü görüyorsun. Ancak sen nebi değilsin, vezirsin ve hayır üzeresin" dedi.
Kureyş'in ileri gelenleri ona (s.a.a) geldiğinde onunla beraberdim. "Ya Muhammed, sen atalarından ve ailenden hiç kimsenin bulunmadığı büyük bir iddiada bulunuyorsun, biz senden, nebi ve resul olduğunu bilmemizi sağlayacak bir şey göstermeni istiyoruz.
Eğer yapmazsan, seni sihirbaz ve yalancı biliriz." dediler. Resulullah (s.a.a) "Ne istiyorsunuz?" dedi. "Bizim için şu ağacı çağır da köküyle beraber yerinden sökülüp yanına gelsin." dediler. O (s.a.a) , "Allah şüphesiz her şeye kadirdir; eğer Allah sizin için bunu yaparsa hakka iman ederek şahadet eder misiniz?" dedi.
"Evet" dediler. "İstediğinizi size göstereceğim, hayra dönmeyeceğinizi de biliyorum. İçinizde (Bedir'de) kuyuya atılacak, (Hendek'te) hiziplere ayrılacak kimseler var." dedi.
Sonra "Ey ağaç eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor ve benim Allah'ın Resulü olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle kökünle beraber sökül ve önümde dur." dedi.
Onu hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki ağaç yerinden söküldü, şiddetli bir gürültü kopardı, kuşun kanatlarını çırpması gibi ses çıkararak yerinden sökülüp geldi, dalları kuşların kanatları gibi birbirine değerek Resulullah'ın (s.a.a) önünde durdu.
En yüksek dalı Resulullah'ın (s.a.a) üzerine, bazı dalları da benim omuzlarıma geldi. Ben Resulullah'ın (s.a.a) sağındaydım. Onlar bunu gördüğü zaman kibirlenip böbürlenerek "Ona emret tekrar gelsin fakat yarısı orada kalsın" dediler.
O da bunu emretti. O da daha şaşırtıcı bir şekilde daha şiddetli bir sesle yarım olarak geldi; neredeyse Resulullah'a (s.a.a) sarılacaktı. İnkâr ve kibir dolu olarak "Tekrar bu yarısına emret de geldiği gibi öbür yarısına dönsün" dediler.
Resulullah, o yarıya emretti ve o da döndü. "Allah'tan başka ilah yoktur; ben sana iman edenlerin ilkiyim ya Resulullah" dedim. "Sözünü yüceltmek, nübüvvetini tasdik etmek için Allah'ın emriyle bu ağacın emredileni yaptığını ikrar edenlerin de ilkiyim" dedim.
Onların hepsi birden; "Hayır, sihirbaz ve yalancıdır. Sihrinin şaşırtıcılığı bu işi kolaylaştırdı. Bu işinde ancak bunun (beni kastediyorlardı) gibiler sana inanabilir," dediler.
Ben, Allah yolunda olan, kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen, simaları sıddıkların siması, sözleri iyilerin sözleri olan bir toplumdanım. Onlar geceyi (ibadetle) ihya ederler, gündüzün yol gösteren işaretleri olurlar.
Onlar, Kur'an'a sımsıkı sarılmışlardır. Allah'ın ve Resulünün sünnetlerini diriltirler, kibirlenmezler, büyüklük taslamazlar, hıyanet etmezler, bozgunculuk yapmazlar, kalpleri cennette, bedenleri ameldedir". Nehc'ul Belaga 192 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.