İmam Ali’nin emirnamesi -1-
Mısır'a vali tayin ettiği Malik el-Eşter'e yazdığı emirnamesidir
13.07.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Mısır'a vali tayin ettiği Malik el-Eşter'e yazdığı emirnamesidir.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... Bu, Allah'ın kulu Mü'minlerin emiri Ali'nin, vergisini toplamak, düşmanıyla savaşmak, halkını ıslah etmek, ülkelerini imar etmek üzere Mısır'a vali tayin ettiği Malik bin Haris el-Eşter'e emirnamesidir.
Ona, Allah'tan korkmasını, itaatini tercih etmesini; herkesin sadece uyduğunda mutlu olduğu, inkar ve zayi ettiğinde ise mutsuz olduğu farzlarına ve sünnetlerine dair kitabında emrettiği şeyleri yerine getirmesini ve Allah'a kalbiyle, eliyle, diliyle yardım etmesini emreder.
Zira ismi yüce olan Allah, dinine yardım edene yardım etmeyi ve dinini üstün tutanı üstün tutmayı üzerine almıştır.
Hakeza, şehvetler karşısında nefsinin dizginlerini ele almasını ve azgınlıklardan alıkoymasını emreder. Zira Allah'ın merhamet ettiği dışında hiç şüphesiz nefis, kötülüğü emreder.
Ey Malik! Seni, senden önce adaletle veya zulümle hükmü süren nice devletlerin gelip geçtiği bir ülkeye yolladığımı bilesin.
Sen, senden önce idarecilerin işlerini nasıl görüyorsan; halk da senin işlerini öylece görür. Sen, onlar hakkında neler söylüyorsan; halk da senin hakkına öyle şeyler söyler. Salih insanları, Allah'ın kullarının diliyle söylettiği şeylerden anlamak mümkündür.
Senin için kıymetli azık, salih amel olsun. Nefsine hâkim ol. Sana düşen; helal olmayan şeylerde nefsini dizginlemektir.
Zira onu dizginlemek sevdiği veya sevmediği şeyler hususunda ona karşı insaflı olmaktır.
Halkına muamele etmeyi kalbine şiar, onları sevip, lütfetmeyi kendine huy edin. Onlara karşı yenmelerini ganimet bilen yırtıcı bir canavar gibi olma.
Çünkü onlar iki sınıftır: Bir kısmı, dinde kardeşindir, bir kısmı ise yaratılışta senin eşindir. Onlar yanılıp hata edebilirler, kusurları olabilir, kasten veya hata ile ellerinden bir şey çıkabilir.
O halde Allah'ın seni bağışlamasına nasıl sevinip hoşnut olursan, sen de onlara karşı bağışlayıcı davranıp kusurlarını affet.
Çünkü sen, onlardan üstünsün; seni bu işe tayin eden senden üstün ve Allah da seni vali tayin edenden üstündür. İşlerinden seni sorumlu tutmuş, seni onlarla imtihan etmek istemiştir.
Allah'a karşı savaş açmaya kalkışma; çünkü onun cezalandırılmasından kurtulman mümkün olamadığı gibi; seni bağışlayıp rahmetiyle muamele etmesinden de müstağni değilsin.
Kusurlarını bağışladığında pişman olma, cezalandırdığında da sevinme, içinden çıkmanın mümkün olduğu şeylerde gazaba koşma, "Ben onların üzerinde emir sahibiyim, emirlerime uyulması gerek" demeye kalkışma.
Çünkü bu, kalbin fesadına yol açıp, dini zayıflatır. Nimeti devleti zevale yaklaştırır. İçinde, iktidarından dolayı kibir ve gurur gibi bir duygu ortaya çıktığı zaman senin üzerinde olan Allah'ın mülkünün azametini düşün ve senin güç yetiremediğin şeylere nasıl güç yetirdiğini gör.
Bu, tamahından dolayı isyan edip serkeşlik eden nefsini yatıştırır, kibrini ve gururunu yok eder, kaybolup giden aklını da başına getirir.
Allah'ın azametiyle boy ölçüşmeye; gücünü, onun yüce kuvvetine benzetmeye kalkışma. Çünkü Allah, her zorbayı ezip zelil eder; her kibirlenip büyüklük taslayanı alçaltır, küçük düşürür.
Allah'a karşı insaflı ol; halka, ailenin seçkinlerine, kendilerine özel ilgi duyduğun emrindeki kimselere karşı insaflı davran. Böyle yapmazsan, ancak zulmetmiş olursun.
Allah'ın kullarına zulmeden kimseye kulların yanı sıra Allah da düşman olur. Allah kendisine düşmanlık edenin delilini batıl kılar, zulümden vazgeçerek tövbe edinceye kadar onunla savaşır.
Allah'ın nimetini değiştiren, azabının çabuk gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha etkili bir şey yoktur. Allah, zulme ve işkenceye maruz kalanların feryadını duyar ve O, zalimleri gözetir.
Senin için işlerin en sevimlisi hakta orta yolda olan, adalette en genel bulunan ve halkın hoşnutluğunu en çok toplayan iş olmalıdır.
Çünkü genelin öfkesi özelin rızayetini faydasız kılar; oysa genelin hoşnutluğuyla özelin öfkesi örtülüp giderilir.
Zira bu yakınlar hâkime bollukta en ağır gelen, darlıkta en az yardım eden, haklarında insafla hükmedilmesini hoş görmeyen, isteklerinde inada direnen, verildiğinde az şükreden, verilmediğinde özrü zor kabul eden, zamanın güçlüklerine karşı en az direnç gösteren kimselerdir.
Dinin direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmanlara karşı duran, ümmetin çoğunluğu olan halkı daha çok sevmeli ve onlara daha fazla meyletmelisin. Devam edecek Nehc'ül Belaga Mektuplar 53
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... Bu, Allah'ın kulu Mü'minlerin emiri Ali'nin, vergisini toplamak, düşmanıyla savaşmak, halkını ıslah etmek, ülkelerini imar etmek üzere Mısır'a vali tayin ettiği Malik bin Haris el-Eşter'e emirnamesidir.
Ona, Allah'tan korkmasını, itaatini tercih etmesini; herkesin sadece uyduğunda mutlu olduğu, inkar ve zayi ettiğinde ise mutsuz olduğu farzlarına ve sünnetlerine dair kitabında emrettiği şeyleri yerine getirmesini ve Allah'a kalbiyle, eliyle, diliyle yardım etmesini emreder.
Zira ismi yüce olan Allah, dinine yardım edene yardım etmeyi ve dinini üstün tutanı üstün tutmayı üzerine almıştır.
Hakeza, şehvetler karşısında nefsinin dizginlerini ele almasını ve azgınlıklardan alıkoymasını emreder. Zira Allah'ın merhamet ettiği dışında hiç şüphesiz nefis, kötülüğü emreder.
Ey Malik! Seni, senden önce adaletle veya zulümle hükmü süren nice devletlerin gelip geçtiği bir ülkeye yolladığımı bilesin.
Sen, senden önce idarecilerin işlerini nasıl görüyorsan; halk da senin işlerini öylece görür. Sen, onlar hakkında neler söylüyorsan; halk da senin hakkına öyle şeyler söyler. Salih insanları, Allah'ın kullarının diliyle söylettiği şeylerden anlamak mümkündür.
Senin için kıymetli azık, salih amel olsun. Nefsine hâkim ol. Sana düşen; helal olmayan şeylerde nefsini dizginlemektir.
Zira onu dizginlemek sevdiği veya sevmediği şeyler hususunda ona karşı insaflı olmaktır.
Halkına muamele etmeyi kalbine şiar, onları sevip, lütfetmeyi kendine huy edin. Onlara karşı yenmelerini ganimet bilen yırtıcı bir canavar gibi olma.
Çünkü onlar iki sınıftır: Bir kısmı, dinde kardeşindir, bir kısmı ise yaratılışta senin eşindir. Onlar yanılıp hata edebilirler, kusurları olabilir, kasten veya hata ile ellerinden bir şey çıkabilir.
O halde Allah'ın seni bağışlamasına nasıl sevinip hoşnut olursan, sen de onlara karşı bağışlayıcı davranıp kusurlarını affet.
Çünkü sen, onlardan üstünsün; seni bu işe tayin eden senden üstün ve Allah da seni vali tayin edenden üstündür. İşlerinden seni sorumlu tutmuş, seni onlarla imtihan etmek istemiştir.
Allah'a karşı savaş açmaya kalkışma; çünkü onun cezalandırılmasından kurtulman mümkün olamadığı gibi; seni bağışlayıp rahmetiyle muamele etmesinden de müstağni değilsin.
Kusurlarını bağışladığında pişman olma, cezalandırdığında da sevinme, içinden çıkmanın mümkün olduğu şeylerde gazaba koşma, "Ben onların üzerinde emir sahibiyim, emirlerime uyulması gerek" demeye kalkışma.
Çünkü bu, kalbin fesadına yol açıp, dini zayıflatır. Nimeti devleti zevale yaklaştırır. İçinde, iktidarından dolayı kibir ve gurur gibi bir duygu ortaya çıktığı zaman senin üzerinde olan Allah'ın mülkünün azametini düşün ve senin güç yetiremediğin şeylere nasıl güç yetirdiğini gör.
Bu, tamahından dolayı isyan edip serkeşlik eden nefsini yatıştırır, kibrini ve gururunu yok eder, kaybolup giden aklını da başına getirir.
Allah'ın azametiyle boy ölçüşmeye; gücünü, onun yüce kuvvetine benzetmeye kalkışma. Çünkü Allah, her zorbayı ezip zelil eder; her kibirlenip büyüklük taslayanı alçaltır, küçük düşürür.
Allah'a karşı insaflı ol; halka, ailenin seçkinlerine, kendilerine özel ilgi duyduğun emrindeki kimselere karşı insaflı davran. Böyle yapmazsan, ancak zulmetmiş olursun.
Allah'ın kullarına zulmeden kimseye kulların yanı sıra Allah da düşman olur. Allah kendisine düşmanlık edenin delilini batıl kılar, zulümden vazgeçerek tövbe edinceye kadar onunla savaşır.
Allah'ın nimetini değiştiren, azabının çabuk gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha etkili bir şey yoktur. Allah, zulme ve işkenceye maruz kalanların feryadını duyar ve O, zalimleri gözetir.
Senin için işlerin en sevimlisi hakta orta yolda olan, adalette en genel bulunan ve halkın hoşnutluğunu en çok toplayan iş olmalıdır.
Çünkü genelin öfkesi özelin rızayetini faydasız kılar; oysa genelin hoşnutluğuyla özelin öfkesi örtülüp giderilir.
Zira bu yakınlar hâkime bollukta en ağır gelen, darlıkta en az yardım eden, haklarında insafla hükmedilmesini hoş görmeyen, isteklerinde inada direnen, verildiğinde az şükreden, verilmediğinde özrü zor kabul eden, zamanın güçlüklerine karşı en az direnç gösteren kimselerdir.
Dinin direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmanlara karşı duran, ümmetin çoğunluğu olan halkı daha çok sevmeli ve onlara daha fazla meyletmelisin. Devam edecek Nehc'ül Belaga Mektuplar 53
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.