İmam Cevad'dan (a.s.) öğütler -1-
Bir adam İmam’a (a.s.), “Bana öğüt verir inisin?” dedi. İmam, “Öğütleri tutar mısın?” diye sordu...
15.05.2024 18:34:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Ebû'l-Hasan b. Ali b. Şu'be el-Harranî, "Ebû Ca'fer el-Cevad'ın (a.s.) Öğütleri" bâbında bazı mürsel hadisler rivâyet etmektedir. Bu hadislerden birkaçını aşağıya alıyoruz:
Bir adam İmam'a (a.s.), "Bana öğüt verir inisin?" dedi.
İmam, "Öğütleri tutar mısın?" diye sordu.
Adam, "Evet" dedi.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Başını sabır yastığına koy ve fakirliği kucakla. Şehvetleri kov, hevâ ve hevese karşı çık. Hiçbir zaman Allah'ın gözünden kaçmadığını bil, dolayısıyla nasıl oluğuna dikkat et."
Bir rivâyette de şöyle buyurduğu geçer: "Yüce Allah peygamberlerinden birine şöyle vahyetti: Dünyadan uzaklaşıp zühdü benimsemen, bir ân önce rahata kavuşman içindir.
Her şeyden uzaklaşıp kendini tamamen Bana adaman, Benimle güçlenmen içindir. Fakat herhangi bir düşmanımı düşman ve dostumu da dost edindin mi?"
Rivâyet edilir ki: İmam'a ait bir miktar kumaş, hayvana yükletilip gönderildi. Kumaşın değeri yüksekti. Yolda çalındı. Yükü gönderen kimse bunu İmam'a haber verdi.
İmam kendi el yazısıyla ona şu cevabı gönderdi: "Canlarımız ve mallarımız Allah'ın güzel bağışlarından ve emanet edilen ödünçlerindendir. Bunlardan dilediğini sevinç ve gıpta ile faydalandırır. Dilediğini de, ecir ve sevap karşısında alır. O hâlde kimin sabırsızlığı, sabrına gâlip gelirse, ecri yok olur. Böyle bir duruma düşmekten Allah'a sığınırız."
Şöyle buyurmuştur: "Bir kötülüğe şahit olup da ondan hoşnut olmayan kimse, hiç şahit olmamış gibidir. Bir işe de şahit olmadığı hâlde ondan râzı olan kimse ona şahit olmuş gibidir."
Yine şöyle buyurmuştur: "Bir konuşmacıyı dinleyen kimse, ona tapmış olur. Eğer konuşmacı Allah adına konuşuyorsa, Allah'a ibâdet etmiş olur. Şayet konuşmacı İblis adına konuşuyorsa, İblis'e tapmış olur."
İmam'ın (a.s.) Halife Me'mun'un kızı Ümmü'l-Fazl ile evlendiği gün Ebû Hâşim el-Ca'ferî ona şöyle dedi: "Ey mevlâm! Bugün, bize büyük bir bereket getirdi."
Bunun üzerine İmam (a.s.) şu karşılığı verdi: "Allah'ın bugün bize bahşettiği bereketler büyük mü?"
"Evet, ey mevlâm, bugün için ne diyebilirim ki?" dedim.
Dedi ki: "Bugün için hayır dile. O zaman hayır sana ulaşır."
Dedim ki: "Ey mevlâm, efendim! Bu emrine uyacağım ve buna aykırı hareket etmeyeceğim."
Bunun üzerine şöyle dedi: "O zaman doğruyu görürsün ve hayırdan başka bir şeyle karşılaşmazsın."
Dostlarından birine şöyle bir mektup yazdı: "Biz şu dünyadan bir avuç alıp yetinenleriz. Ama kimin arzusu arkadaşının arzusu olur ve onun dinine boyun eğerse, arkadaşı nerede olursa o da orada olur. Âhiret ise, asıl yerleşme yurdudur."
Yine şöyle buyurmuştur: "Tevbeyi ertelemek aldanmaktır. Amel etmeyi hep sonraya bırakmak şaşkınlıktır. Allah'a karşı gerekçeler, bahaneler bulmaya çalışmak helâktir. Günahta ısrar etmek ise, Allah'ın tuzağından emin olmaktır. 'Ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın tuzağından emin olamaz.'
Rivâyet edilir ki: Bir deveci İmam'ı (a.s.) Medine'den Kûfe'ye götürür. Bu arada İmam ona dört yüz dinar verdiği hâlde adam İmam'ın verdiği miktarı yetersiz bulmuş gibi konuşur.
Bunun üzerine İmam (a.s.) ona şu karşılığı verir: "Sübhanallah! Bilmez misin ki kul şükretmeyi kesmedikçe, Allah fazladan nimet bağışını kesmez?"
Şöyle buyurmuştur: "Zamanı gelip iyice sağlamlaşmadan bir şeyi (işi) açığa çıkarmak, onu bozmaktır."
Yine şöyle buyurmuştur: "Mü'min Allah'ın muvaffak kılmasına, nefsinden bir öğüt verene ve kendisine nasihat edenin dediklerini kabul etmeye muhtaçtır."
Şeyh Müfid kendi rivâyet zinciriyle Ali b. Mehziyar'dan, o da Bekir b. Salih'ten rivâyet etmiştir:
"Dünürüm, İmam Ebû Ca'fer'e (a.s.) şöyle yazdı: 'Babam Nasıbî'dir. Kötü görüşlere sahiptir. Ondan şiddet ve eziyet görüyorum. Sana fedâ olayım, bana dua etsen çok iyi olur. Sana fedâ olayım, ne yapmamı önerirsin? Ona düşüncelerimi açıklayayım mı? Yoksa onunla iyi geçinmeye mi çalışayım?'
İmam (a.s.) ona şöyle yazdı: 'Mektubunu ve babanla ilgili yazdıklarını anladım. İnşasllah senin için dua edeceğim. Onunla iyi geçinmen, kendini açığa çıkarmandan daha iyidir.
Her zorlukla beraber kolaylık vardır. Sabret, çünkü akıbet muttakilerindir. Allah seni dost edindiklerinin dostluğu üzere sabit kılsın. Biz ve siz Allah'a emanetiz. Ki Allah emanetleri zâyi etmez.'
Allah, babasının kalbini ona karşı yumuşattı. Artık hiçbir konuda ona muhalefet etmiyordu."
Şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin buluşması, çok az olsa dahi, akıl için neşv ü nema bulma ve aşılanma vesilesidir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Bir adam İmam'a (a.s.), "Bana öğüt verir inisin?" dedi.
İmam, "Öğütleri tutar mısın?" diye sordu.
Adam, "Evet" dedi.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Başını sabır yastığına koy ve fakirliği kucakla. Şehvetleri kov, hevâ ve hevese karşı çık. Hiçbir zaman Allah'ın gözünden kaçmadığını bil, dolayısıyla nasıl oluğuna dikkat et."
Bir rivâyette de şöyle buyurduğu geçer: "Yüce Allah peygamberlerinden birine şöyle vahyetti: Dünyadan uzaklaşıp zühdü benimsemen, bir ân önce rahata kavuşman içindir.
Her şeyden uzaklaşıp kendini tamamen Bana adaman, Benimle güçlenmen içindir. Fakat herhangi bir düşmanımı düşman ve dostumu da dost edindin mi?"
Rivâyet edilir ki: İmam'a ait bir miktar kumaş, hayvana yükletilip gönderildi. Kumaşın değeri yüksekti. Yolda çalındı. Yükü gönderen kimse bunu İmam'a haber verdi.
İmam kendi el yazısıyla ona şu cevabı gönderdi: "Canlarımız ve mallarımız Allah'ın güzel bağışlarından ve emanet edilen ödünçlerindendir. Bunlardan dilediğini sevinç ve gıpta ile faydalandırır. Dilediğini de, ecir ve sevap karşısında alır. O hâlde kimin sabırsızlığı, sabrına gâlip gelirse, ecri yok olur. Böyle bir duruma düşmekten Allah'a sığınırız."
Şöyle buyurmuştur: "Bir kötülüğe şahit olup da ondan hoşnut olmayan kimse, hiç şahit olmamış gibidir. Bir işe de şahit olmadığı hâlde ondan râzı olan kimse ona şahit olmuş gibidir."
Yine şöyle buyurmuştur: "Bir konuşmacıyı dinleyen kimse, ona tapmış olur. Eğer konuşmacı Allah adına konuşuyorsa, Allah'a ibâdet etmiş olur. Şayet konuşmacı İblis adına konuşuyorsa, İblis'e tapmış olur."
İmam'ın (a.s.) Halife Me'mun'un kızı Ümmü'l-Fazl ile evlendiği gün Ebû Hâşim el-Ca'ferî ona şöyle dedi: "Ey mevlâm! Bugün, bize büyük bir bereket getirdi."
Bunun üzerine İmam (a.s.) şu karşılığı verdi: "Allah'ın bugün bize bahşettiği bereketler büyük mü?"
"Evet, ey mevlâm, bugün için ne diyebilirim ki?" dedim.
Dedi ki: "Bugün için hayır dile. O zaman hayır sana ulaşır."
Dedim ki: "Ey mevlâm, efendim! Bu emrine uyacağım ve buna aykırı hareket etmeyeceğim."
Bunun üzerine şöyle dedi: "O zaman doğruyu görürsün ve hayırdan başka bir şeyle karşılaşmazsın."
Dostlarından birine şöyle bir mektup yazdı: "Biz şu dünyadan bir avuç alıp yetinenleriz. Ama kimin arzusu arkadaşının arzusu olur ve onun dinine boyun eğerse, arkadaşı nerede olursa o da orada olur. Âhiret ise, asıl yerleşme yurdudur."
Yine şöyle buyurmuştur: "Tevbeyi ertelemek aldanmaktır. Amel etmeyi hep sonraya bırakmak şaşkınlıktır. Allah'a karşı gerekçeler, bahaneler bulmaya çalışmak helâktir. Günahta ısrar etmek ise, Allah'ın tuzağından emin olmaktır. 'Ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın tuzağından emin olamaz.'
Rivâyet edilir ki: Bir deveci İmam'ı (a.s.) Medine'den Kûfe'ye götürür. Bu arada İmam ona dört yüz dinar verdiği hâlde adam İmam'ın verdiği miktarı yetersiz bulmuş gibi konuşur.
Bunun üzerine İmam (a.s.) ona şu karşılığı verir: "Sübhanallah! Bilmez misin ki kul şükretmeyi kesmedikçe, Allah fazladan nimet bağışını kesmez?"
Şöyle buyurmuştur: "Zamanı gelip iyice sağlamlaşmadan bir şeyi (işi) açığa çıkarmak, onu bozmaktır."
Yine şöyle buyurmuştur: "Mü'min Allah'ın muvaffak kılmasına, nefsinden bir öğüt verene ve kendisine nasihat edenin dediklerini kabul etmeye muhtaçtır."
Şeyh Müfid kendi rivâyet zinciriyle Ali b. Mehziyar'dan, o da Bekir b. Salih'ten rivâyet etmiştir:
"Dünürüm, İmam Ebû Ca'fer'e (a.s.) şöyle yazdı: 'Babam Nasıbî'dir. Kötü görüşlere sahiptir. Ondan şiddet ve eziyet görüyorum. Sana fedâ olayım, bana dua etsen çok iyi olur. Sana fedâ olayım, ne yapmamı önerirsin? Ona düşüncelerimi açıklayayım mı? Yoksa onunla iyi geçinmeye mi çalışayım?'
İmam (a.s.) ona şöyle yazdı: 'Mektubunu ve babanla ilgili yazdıklarını anladım. İnşasllah senin için dua edeceğim. Onunla iyi geçinmen, kendini açığa çıkarmandan daha iyidir.
Her zorlukla beraber kolaylık vardır. Sabret, çünkü akıbet muttakilerindir. Allah seni dost edindiklerinin dostluğu üzere sabit kılsın. Biz ve siz Allah'a emanetiz. Ki Allah emanetleri zâyi etmez.'
Allah, babasının kalbini ona karşı yumuşattı. Artık hiçbir konuda ona muhalefet etmiyordu."
Şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin buluşması, çok az olsa dahi, akıl için neşv ü nema bulma ve aşılanma vesilesidir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)