İmam Cevad’ın (a.s.) fıkhından örnekler
İmam'dan (a.s.) önemli miktarda hadis rivâyet edilmiştir ve bunlar fıkıh ve hadis kaynaklarında tedvin edilmişlerdir. Ki bu hadisler, önemli fıkıh konularını içermektedirler. Bu bölümde buna ilişkin bazı örnekler sunacağız
24.04.2024 08:32:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ebû Ca'fer el-Cevad'dan (a.s.) rivâyet edilen hadisler, İmamiye taraftarları nezdinde şer'i hükümlerin istinbat edildiği bereketli bir kaynaktır.
Çünkü Masum Ehl-i Beyt İmamları'nın söz, fiil ve onaylamalarından ibaret olan sünnetini ifade etmektedir.
İmam'dan (a.s.) önemli miktarda hadis rivâyet edilmiştir ve bunlar fıkıh ve hadis kaynaklarında tedvin edilmişlerdir. Ki bu hadisler, önemli fıkıh konularını içermektedirler. Bu bölümde buna ilişkin bazı örnekler sunacağız.
NAMAZ
Râvi diyor ki: "Ebû Ca'fer'e (a.s.), sincap, tilki postu ve ipek hakkında bir mektup yazdım ve dedim ki: 'Sana fedâ olayım, bu hususta bana Takîyye ile cevap vermemeni istiyorum.' Kendi el yazısıyla bana şu cevabı verdi: 'Bunların üzerinde namaz kıl.'"
Fakihler, bu ve bu konuyla ilgili benzeri rivâyetlerden hareketle adı geçen hayvanların postları üzerinde namaz kılınabileceğine hükmetmişlerdir.
Râvi anlatıyor: "Tevriye günü güneş zevâl vaktine erişince, Ebû Ca'fer'in (a.s.) İbrahim makamının arkasında altı rekât namaz kıldığını ve namazda ayakkabılarını çıkarmadığını gördüm."
Fakihler; bu rivâyetten hareketle, boğazlanmış bir hayvanın derisinden imal edilmiş temiz bir ayakkabı ile namaz kılınabileceğine hükmetmişlerdir.
ZEKÂT
Zekât ibâdetinin teferruatı ile ilgili olarak İmam Cevad'dan (a.s.) bazı rivâyetler aktarılmıştır.
Nitekim fakihler, zekât gerekti-ren bir eşyanın aynî değerinin karşılığının zekât olarak verileceğine hükmetmişlerdir.
Çünkü İmam Cevad (a.s.), "Buğday ve arpa gibi ekinlerin ve altın gibi kıymetli madenlerin zekâtını dirhem olarak vermem câiz midir, yoksa her şeyin zekâtının kendi içinden mi çıkarılması gerekir?" şeklinde bir soruya, "Hangisi kolayına geliyorsa verebilirsin" şeklinde cevap vermiştir.
HAC
Fakihler, haccın bazı teferruatı ve meseleleri ile ilgili olarak verdikleri fetvalarda, İmam Cevad'dan (a.s.) aktarılan, konuya dâir rivâyetleri esas almışlardır. Aşağıda buna ilişkin bazı örneklere yer vereceğiz:
Fakihler, çocuğun haccetmesinin müstehab oluşuna delil olarak şu rivâyeti göstermişlerdir:
Râvi der ki: "Ebû Ca'fer'e (a.s.), 'Çocuk ne zaman ihrama girer?' diye sordum.
Buyurdu ki: 'Ön süt dişleri düşünce.'
İmamiye mezhebinin fakihleri, müstehab bir hac yapmak iste-yenler için temettü haccının en faziletli hac şekli olduğu hususunda görüş birliği içindedirler. Bu konuda da İmam Cevad'dan (a.s.) ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'ndan gelen rivâyetlere dayanmışlardır.
Râvi diyor ki: "Ebû Ca'fer (a.s.) şöyle derdi: Temettü umresi ile temettü haccı yapan kimsenin haccı, kurbanı kesileceği yere sevk eden ifrat haccı yapan kişinin haccından daha üstündür."
Yine şöyle buyururdu: Hacı için temettüden (temettü haccından) daha üstün bir amel yoktur."
TEŞRİİN FELSEFESİ VE HÜKÜMLERİN İLLETLERİ
İmam Muhammed Takî (a.s.), bazı şer'i hükümlerin yürürlüğe konulmasının illetlerini izah etmiştir. Bunun örneklerinden biri şudur:
Muhammed b. Süleyman, ona, boşanmış kadının üç aybaşı hâli (hayız görme dönemi) veya üç ay beklemesinin öngörülmesine karşın, kocası ölen kadının dört ay on gün beklemesinin öngörülmesinin illetini sormuş, İmam (a.s.) da ona şu cevabı vermiştir:
"Boşanmış kadının bekleme süresi, üç temizlenme (hayız kanından temizlenme) dönemidir. Bunun sebebi, kadının rahminde çocuk olmadığının anlaşılmasıdır.
Kocası ölmüş kadının bekleme süresine (iddet) gelince; yüce Allah, biri kadınların lehine, biri de aleyhine olmak üzere iki şart koşmuştur.
Lehlerinde olan şartı koşmakla onların tarafını tutmamış, aleyhlerinde şart koşmakla da onlara haksızlık etmemiştir. Kadınların lehine olan şart, îlâ (karısına yaklaşmamaya yemin etmek) ile ilgili olarak öngörülen dört aylık bekleme süresidir.
Bu konuyla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler.'
Böylece Yüce Allah îlâ durumunda hiç kimseye dört aydan fazla beklemesini câiz kılmamıştır. Çünkü yüce Allah, bir kadının erkeksiz dayanma süresinin dört ay olduğunu bilmektedir.
Onların aleyhine olan şarta gelince, o da kocaları öldüğü zaman dört ay on gün beklemeleridir. Böylece hayatta iken îlâ esnasında kadın için erkekten aldığını, ölümü sırasında erkek için kadından almış oluyor.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Dört ay on gün beklerler.' İddet dönemindeki on günlük süreyi, sadece dört ayla birlikte zikretmiştir.
Çünkü bir kadının cima etmeden sabredebileceği süre dört aydır. Bu yüzden lehinde de, aleyhinde de bu süre öngörülmüştür." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Çünkü Masum Ehl-i Beyt İmamları'nın söz, fiil ve onaylamalarından ibaret olan sünnetini ifade etmektedir.
İmam'dan (a.s.) önemli miktarda hadis rivâyet edilmiştir ve bunlar fıkıh ve hadis kaynaklarında tedvin edilmişlerdir. Ki bu hadisler, önemli fıkıh konularını içermektedirler. Bu bölümde buna ilişkin bazı örnekler sunacağız.
NAMAZ
Râvi diyor ki: "Ebû Ca'fer'e (a.s.), sincap, tilki postu ve ipek hakkında bir mektup yazdım ve dedim ki: 'Sana fedâ olayım, bu hususta bana Takîyye ile cevap vermemeni istiyorum.' Kendi el yazısıyla bana şu cevabı verdi: 'Bunların üzerinde namaz kıl.'"
Fakihler, bu ve bu konuyla ilgili benzeri rivâyetlerden hareketle adı geçen hayvanların postları üzerinde namaz kılınabileceğine hükmetmişlerdir.
Râvi anlatıyor: "Tevriye günü güneş zevâl vaktine erişince, Ebû Ca'fer'in (a.s.) İbrahim makamının arkasında altı rekât namaz kıldığını ve namazda ayakkabılarını çıkarmadığını gördüm."
Fakihler; bu rivâyetten hareketle, boğazlanmış bir hayvanın derisinden imal edilmiş temiz bir ayakkabı ile namaz kılınabileceğine hükmetmişlerdir.
ZEKÂT
Zekât ibâdetinin teferruatı ile ilgili olarak İmam Cevad'dan (a.s.) bazı rivâyetler aktarılmıştır.
Nitekim fakihler, zekât gerekti-ren bir eşyanın aynî değerinin karşılığının zekât olarak verileceğine hükmetmişlerdir.
Çünkü İmam Cevad (a.s.), "Buğday ve arpa gibi ekinlerin ve altın gibi kıymetli madenlerin zekâtını dirhem olarak vermem câiz midir, yoksa her şeyin zekâtının kendi içinden mi çıkarılması gerekir?" şeklinde bir soruya, "Hangisi kolayına geliyorsa verebilirsin" şeklinde cevap vermiştir.
HAC
Fakihler, haccın bazı teferruatı ve meseleleri ile ilgili olarak verdikleri fetvalarda, İmam Cevad'dan (a.s.) aktarılan, konuya dâir rivâyetleri esas almışlardır. Aşağıda buna ilişkin bazı örneklere yer vereceğiz:
Fakihler, çocuğun haccetmesinin müstehab oluşuna delil olarak şu rivâyeti göstermişlerdir:
Râvi der ki: "Ebû Ca'fer'e (a.s.), 'Çocuk ne zaman ihrama girer?' diye sordum.
Buyurdu ki: 'Ön süt dişleri düşünce.'
İmamiye mezhebinin fakihleri, müstehab bir hac yapmak iste-yenler için temettü haccının en faziletli hac şekli olduğu hususunda görüş birliği içindedirler. Bu konuda da İmam Cevad'dan (a.s.) ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'ndan gelen rivâyetlere dayanmışlardır.
Râvi diyor ki: "Ebû Ca'fer (a.s.) şöyle derdi: Temettü umresi ile temettü haccı yapan kimsenin haccı, kurbanı kesileceği yere sevk eden ifrat haccı yapan kişinin haccından daha üstündür."
Yine şöyle buyururdu: Hacı için temettüden (temettü haccından) daha üstün bir amel yoktur."
TEŞRİİN FELSEFESİ VE HÜKÜMLERİN İLLETLERİ
İmam Muhammed Takî (a.s.), bazı şer'i hükümlerin yürürlüğe konulmasının illetlerini izah etmiştir. Bunun örneklerinden biri şudur:
Muhammed b. Süleyman, ona, boşanmış kadının üç aybaşı hâli (hayız görme dönemi) veya üç ay beklemesinin öngörülmesine karşın, kocası ölen kadının dört ay on gün beklemesinin öngörülmesinin illetini sormuş, İmam (a.s.) da ona şu cevabı vermiştir:
"Boşanmış kadının bekleme süresi, üç temizlenme (hayız kanından temizlenme) dönemidir. Bunun sebebi, kadının rahminde çocuk olmadığının anlaşılmasıdır.
Kocası ölmüş kadının bekleme süresine (iddet) gelince; yüce Allah, biri kadınların lehine, biri de aleyhine olmak üzere iki şart koşmuştur.
Lehlerinde olan şartı koşmakla onların tarafını tutmamış, aleyhlerinde şart koşmakla da onlara haksızlık etmemiştir. Kadınların lehine olan şart, îlâ (karısına yaklaşmamaya yemin etmek) ile ilgili olarak öngörülen dört aylık bekleme süresidir.
Bu konuyla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler.'
Böylece Yüce Allah îlâ durumunda hiç kimseye dört aydan fazla beklemesini câiz kılmamıştır. Çünkü yüce Allah, bir kadının erkeksiz dayanma süresinin dört ay olduğunu bilmektedir.
Onların aleyhine olan şarta gelince, o da kocaları öldüğü zaman dört ay on gün beklemeleridir. Böylece hayatta iken îlâ esnasında kadın için erkekten aldığını, ölümü sırasında erkek için kadından almış oluyor.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Dört ay on gün beklerler.' İddet dönemindeki on günlük süreyi, sadece dört ayla birlikte zikretmiştir.
Çünkü bir kadının cima etmeden sabredebileceği süre dört aydır. Bu yüzden lehinde de, aleyhinde de bu süre öngörülmüştür." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.