İmam Hüseyin (a.s.)’ın Medine halkına sahip çıkması
İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye’ye karşı halifelik iddiası ile baş kaldırmadı ise de bu, babası ve ağabeyinin izlediği yolu çiğnemediği içindir
25.04.2022 23:50:00





İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye'ye karşı halifelik iddiası ile baş kaldırmadı ise de bu, babası ve ağabeyinin izlediği yolu çiğnemediği içindir.
Şartlar oluşmadığı için İslam devletinin içinde fitne çıkar endişesi ile sessiz kalınmıştır.
Ama sessiz kalması Muaviye'nin tüm icraatlarını onayladığı mânâsına gelmiyordu.
Nasıl ki, İmam Ali (a.s.), onu sevenler denebilecek az bir grubun dışında yalnız bırakılmış ve önceki halifelerin İslam çizgisini zorlayan icraatlarını olması gerektiği şekilde değiştirme şartlarını yakalayamamışsa; ve nasıl ki, İmam Hasan (a.s.), ordusu tarafından yalnız bırakılmış ve istemediği halde Muaviye ile barış yapmak zorunda kalmışsa; İmam Hüseyin (a.s.) da aynı sebeple Muaviye'nin yanlış icraatlarına sessiz kalmakta idi.
Halkı kendi yanında görmüyordu. Neticenin sadece İslam birliğini çatlatacak bir hareket olmasından endişe ediyordu.
Ama İmam Hüseyin (a.s.)'ın hareketlerinde, kendi imkanları ile ümmetin hakkına sahip çıkma gayreti de vardı.
Muaviye'nin devlet başkanlığı döneminde Medine halkı özellikle ihmal edilmiştir. Bunun nedeni, Medinelilerin Ehl-i Beyt'e ve Hz. Ali (a.s.)'a olan hürmetlerini ve sevgilerini hiçbir zaman yitirmemeleridir.
Emevîler ve Ben-i Ümeyye soyuna karşı ise her zaman mesafeli olmuşlardır.
Muaviye de adeta bu insanlardan intikam almak istercesine Hicaz bölgesine vali olarak Mervan b. Hakem ve Said b. As'ı atıyordu. Medine halkı bu iki kişiden de hayır görmemiştir. Halk fakir düşmüş, hiçbir devlet hizmetinden yaralanamaz olmuştur.
Nitekim adam kayırma öyle bir noktaya varmıştı ki, İmam Hüseyin (a.s.) Beytülmal'den Medine halkına hiç verilmeyen payı Yemen'den gelen bir kervana el koyarak Medinelilere dağıtmıştır.
İmam Hüseyin, Şam'a gönderilmek üzere Yemen'den gelen bir kervanı Medine'den geçerken durdurdu ve mallarına el koydu. Bunu Medine'deki ihtiyaç sahiplerine Beytülmal'in idarecisi bir halife gibi dağıttı.
Durumdan Muaviye'yi haberdar etmek için ona bir mektup gönderdi:
"Hüseyin b. Ali'den, Muaviye b. Ebu Süfyan'a… Bilesin ki Yemen'den gelen bir kervan bölgemizden geçti. Kervan bir miktar mal, giysi, koku ve anber taşıyordu.
Bu mallar, onları Şam hazinelerine koyman ve önce kendin doyduktan sonra babanın çocuklarını doyurman için sana gönderilmişti. Ben, bu mallara Müslümanlar namına ihtiyaç duydum ve onlara el koydum. Vesselam!"
Muaviye ise, halifeliğin tehdit altına girdiğini düşünerek, meşru halifenin kendisi olduğunu ispatlamak istercesine şu cevabî mektubu yazmıştır:
"Allah'ın kulu, mü'minlerin emiri Muaviye'den Hüseyin b. Ali'ye. Selam üzerine olsun. Mektubun bana geldi. Yemen'den gelen bir kervanın bölgenizden geçtiğini, bu kervanın bana mal, giysi, anber ve güzel koku maddelerini taşıdığını, onları Şam hazinelerine koyacağımı ve kendim doyduktan sonra onları babamın çocuklarına dağıtacağımı, senin de bunlara ihtiyaç duyduğunu ve el koyduğunu yazmışsın.
Şimdi bu malı bana izafe ettikten sonra, onlara el koymak sana yakışmaz. Çünkü yönetici mal üzerinde öncelikli hak sahibidir. Sonra onun dağıtımını yapmak da ona düşer. Allah'a yemin ederim ki, eğer bu malın bana ulaşmasına izin verseydin, seni payından mahrum bırakmayacaktım.
Ama öyle sanıyorum ki, ey kardeşimin oğlu, senin kafanda bir şeyler dönüyor. Bunun benim zamanımda gerçekleşmesini dilerim. Ki senin değerini bileyim de bu hatanı görmezlikten geleyim.
Korkarım, öyle birine rast gelirsin ki, sana bir deveyi sağmak kadar bile vakit tanımaz." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)
Şartlar oluşmadığı için İslam devletinin içinde fitne çıkar endişesi ile sessiz kalınmıştır.
Ama sessiz kalması Muaviye'nin tüm icraatlarını onayladığı mânâsına gelmiyordu.
Nasıl ki, İmam Ali (a.s.), onu sevenler denebilecek az bir grubun dışında yalnız bırakılmış ve önceki halifelerin İslam çizgisini zorlayan icraatlarını olması gerektiği şekilde değiştirme şartlarını yakalayamamışsa; ve nasıl ki, İmam Hasan (a.s.), ordusu tarafından yalnız bırakılmış ve istemediği halde Muaviye ile barış yapmak zorunda kalmışsa; İmam Hüseyin (a.s.) da aynı sebeple Muaviye'nin yanlış icraatlarına sessiz kalmakta idi.
Halkı kendi yanında görmüyordu. Neticenin sadece İslam birliğini çatlatacak bir hareket olmasından endişe ediyordu.
Ama İmam Hüseyin (a.s.)'ın hareketlerinde, kendi imkanları ile ümmetin hakkına sahip çıkma gayreti de vardı.
Muaviye'nin devlet başkanlığı döneminde Medine halkı özellikle ihmal edilmiştir. Bunun nedeni, Medinelilerin Ehl-i Beyt'e ve Hz. Ali (a.s.)'a olan hürmetlerini ve sevgilerini hiçbir zaman yitirmemeleridir.
Emevîler ve Ben-i Ümeyye soyuna karşı ise her zaman mesafeli olmuşlardır.
Muaviye de adeta bu insanlardan intikam almak istercesine Hicaz bölgesine vali olarak Mervan b. Hakem ve Said b. As'ı atıyordu. Medine halkı bu iki kişiden de hayır görmemiştir. Halk fakir düşmüş, hiçbir devlet hizmetinden yaralanamaz olmuştur.
Nitekim adam kayırma öyle bir noktaya varmıştı ki, İmam Hüseyin (a.s.) Beytülmal'den Medine halkına hiç verilmeyen payı Yemen'den gelen bir kervana el koyarak Medinelilere dağıtmıştır.
İmam Hüseyin, Şam'a gönderilmek üzere Yemen'den gelen bir kervanı Medine'den geçerken durdurdu ve mallarına el koydu. Bunu Medine'deki ihtiyaç sahiplerine Beytülmal'in idarecisi bir halife gibi dağıttı.
Durumdan Muaviye'yi haberdar etmek için ona bir mektup gönderdi:
"Hüseyin b. Ali'den, Muaviye b. Ebu Süfyan'a… Bilesin ki Yemen'den gelen bir kervan bölgemizden geçti. Kervan bir miktar mal, giysi, koku ve anber taşıyordu.
Bu mallar, onları Şam hazinelerine koyman ve önce kendin doyduktan sonra babanın çocuklarını doyurman için sana gönderilmişti. Ben, bu mallara Müslümanlar namına ihtiyaç duydum ve onlara el koydum. Vesselam!"
Muaviye ise, halifeliğin tehdit altına girdiğini düşünerek, meşru halifenin kendisi olduğunu ispatlamak istercesine şu cevabî mektubu yazmıştır:
"Allah'ın kulu, mü'minlerin emiri Muaviye'den Hüseyin b. Ali'ye. Selam üzerine olsun. Mektubun bana geldi. Yemen'den gelen bir kervanın bölgenizden geçtiğini, bu kervanın bana mal, giysi, anber ve güzel koku maddelerini taşıdığını, onları Şam hazinelerine koyacağımı ve kendim doyduktan sonra onları babamın çocuklarına dağıtacağımı, senin de bunlara ihtiyaç duyduğunu ve el koyduğunu yazmışsın.
Şimdi bu malı bana izafe ettikten sonra, onlara el koymak sana yakışmaz. Çünkü yönetici mal üzerinde öncelikli hak sahibidir. Sonra onun dağıtımını yapmak da ona düşer. Allah'a yemin ederim ki, eğer bu malın bana ulaşmasına izin verseydin, seni payından mahrum bırakmayacaktım.
Ama öyle sanıyorum ki, ey kardeşimin oğlu, senin kafanda bir şeyler dönüyor. Bunun benim zamanımda gerçekleşmesini dilerim. Ki senin değerini bileyim de bu hatanı görmezlikten geleyim.
Korkarım, öyle birine rast gelirsin ki, sana bir deveyi sağmak kadar bile vakit tanımaz." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.