Böyle bir kimse düşünmez ki sanat alanında uzman olan kimsenin her sanatta uzman olması gerekmez. Mesela fıkıh ve kelam ilimlerinde uzman olan bir kimsenin, tıp alanında da uzman olması gerekli değildir. Buna karşılık akla dayalı ilimlerde cahil olan kimsenin mutlaka dilbilgisi alanında da cahil olması icap etmez. Aksine her sanat dalının başkalarını geride bırakan ve konularında doruğa yükselmiş öyle uzmanları vardır ki, uzmanlık alanları dışında kalan konularda kafaları çalışmaz birer cahildirler.
İşte bunun gibi eski felsefecilerin matematik alanındaki sözleri berrak delillere dayandığı herhalde ilahiyatla ilgili görüşleri tahmine dayanır. Durumun böyle olduğunu da ancak ilahiyat konusunda ihtisas yapmış kişiler bilirler.
İkinci tehlikeye gelince; bu afet dini desteklemek için felsefeciler tarafından ortaya atılan, her türlü bilginin reddedilmesi gerektiğini zanneden cahil İslam dostunun tutumundan ileri gelmiştir. Söz konusu cahil dost bu düşünceden hareket ederek felsefecilerin bütün bilgilerini reddetmiş, onların matematik, geometri, astronomi alanlarında cahil olduklarını ileri sürmüştür. Öyle ki bu kimse filozofların güneş ve ay tutulması ile ilgili görüşlerini dahi inkar ederek bu görüşlerin dine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Güneş ve ay tutulmasını kesin delile dayanarak bilen bir kimse cahil dostun bu saçma iddiasını duyunca bildiği kesin delillerden kuşkuya düşmemiş, aksine İslam'ın cehalete dayandığına inanarak felsefeye daha da bağlanmış,buna karşılık dinden de soğumuştur.
Sonuç olarak İslamiyet'i desteklemek için matematik geometri astronomi gibi bilimleri inkar etmek gerektiğini sanmak İslam'a karşı işlenmiş büyük bir cinayettir.
b-Mantık İlmi
Mantık bilgilerinin de ne müspet ne de menfi bakımdan dinle hiçbir ilgisi yoktur. Bu ilim dalı, delillerin ve kıyasların şartlarını vs. araştırır. İnkarını gerektirecek bir yanı mevzubahis değildir. Aksine kelamcılar ile delil uzmanlarının sözlerinin benzerleridir. Bu konuda mantıkçıların kelamcılardan farkı, her iki tarafın da değişik terimler kullanması ile mantıkçıların daha detaylı tarifler ve sınıflandırmalar yapmış olmalarıdır..
c-Tabii İlimler
Tabii ilimler gökyüzü aleminden, yıldızlardan, yeryüzünde bulunan, su, hava, toprak, ateş gibi yalın cisimlerden; canlılar, bitkiler, madenler gibi bileşik cisimlerden bahseder. Mevcut hali ile tabiat ilmi insan vücudunu, başlıca organlarını, bu organların fonksiyonları ile yapısal bileşimlerinin degişmesini inceleyen tıp ilmine benzer. Tıp ilmini inkar etmek nasıl ki dinin şartlarından değilse tabiat ilmini inkar etmek de İslam'ın şartlarından değildir.
Mesela onlar ay tutulmasını açıklarken dünyanın güneş ile ay arasına girmesi neticesinde ay ışığının yok olmasından ibaret olduğunu söylerler. Çünkü dünya ışığını güneşten alır, küre biçimindedir. Gök onu her yandan kuşatmıştır. Ay dünyanın gölgesi altında kalırsa güneşin ışığı kendisine ulaşamaz. Güneş tutulmasını da açıklarken 'ayın güneş ile güneşe bakan arasına girmesi neticesinde olur, bu da ay ile güneşin aynı zamanda bir hizada bulunmasından ileri gelir' derler.
Biz böyle bir görüşün dogru olmadığını ispatlamaya kalkışmayacağız. Bu davranışın faydalı olacağını düşünmüyoruz. Böyle bir görüşün reddetmenin, din bakımından bir vazife oldugunu sanan kimse, dine karşı suç işlemiş ve dinin durumunu zayıflatmış olur. Konu edilen meseleleri ispat için matematik ve geometri delilleri vardır. Bunlar hiç şüphe götürmezler. Bu ilme dair bilgisi olup bu sahadaki delilleri inceleme neticesinde, ay tutulmasıyla güneş tutulması zamanını, süresini ve derecesini haber veren kimseye, 'bu dine aykırıdır, böyle bir şey olamaz!' denilirse, bu kimse bunun olup olmayacaginda değil, dinin kendisi hakkında şüphe etmeye başlar.
Dine din yolundan başka bir yolla yardımcı olmak isteyenin verdiği zarar; din yolu ile ona darbe indiren kimseden daha çoktur!
Tabii ilimlerin tümünün temeli şudur: Bilmek gerekir ki; tabiat Yüce Allah'ın emrine bağlıdır, kendi kendine hareket etmez. Aksine o Yaratıcısı tarafından kullanılmaktadır. Güneş, ay, yıldızlar ve tabii cisimlerin hepsi Allah'ın emrine boyun eğmiştir. Bunların hiç birisi kendiliğinden hiçbir şey yapamaz.
d-İlahiyat
Felsefecilerin çoğunun yanılgıları ilahiyat alanındadır. Bu alanda mantıkta koşmuş oldukları şartlara bağlı kalamamışlardır. Böylece felsefeciler arasında ilahiyat alanında diğere felsefe dallarına göre daha çok görüş ayrılıkları belirmiştir.
Onlar ilahi ilimlerinin doğruluğunu matematik ve mantık ilimleri ile ispata çalışır ve bu surette zayıf akılları kandıra kandıra mezheplerini kabul ettirmeye uğraşırlar. Halbuki onların ilahiyat sahasındaki delilleri matematik ve mantık sahasındaki kesin delilleri gibi tahminden uzak olsaydı bu sahada birleştikleri gibi ilahiyat meselelerinde de ayrılmayıp farklı farklı görüşlere kapılmazlardı.
Zayıf akılları yanaştırmak ve kaydırmak hususunda filozofların başvurduğu büyük hilelerden biri tartışırken içinden çıkılmaz bir soru karşısında kalınca şöyle demeleridir:
"İlahiyat ilimleri anlaşilmasi güç, derin meselelerdir. Keskin zekali insanlarin karşilaştigi ilimlerin en çetinidir. Bu soruların cevaplarini bulabilmek için matematik ve mantık ilimlerinden başlamak gerekir."
Ve küfürlerinde onları taklit eden kimse, görüşleri ile ilgili çözümü zor bir soru ile karşılaşınca filozoflara karşı hüsnü zanda bulunur ve:
"Herhalde onların ilimlerinde zihnime gelen bu sorunun cevabı vardır. Ancak ben riyazi ilimleri tahsil etmediğim için ve mantık sahasında gerekli bilgiye sahip olmadığımdan bunu kavramak bana zor geliyor" der.
Mehmet MARUF
e-mail: mmaruf@mynet.com.tr
İşte bunun gibi eski felsefecilerin matematik alanındaki sözleri berrak delillere dayandığı herhalde ilahiyatla ilgili görüşleri tahmine dayanır. Durumun böyle olduğunu da ancak ilahiyat konusunda ihtisas yapmış kişiler bilirler.
İkinci tehlikeye gelince; bu afet dini desteklemek için felsefeciler tarafından ortaya atılan, her türlü bilginin reddedilmesi gerektiğini zanneden cahil İslam dostunun tutumundan ileri gelmiştir. Söz konusu cahil dost bu düşünceden hareket ederek felsefecilerin bütün bilgilerini reddetmiş, onların matematik, geometri, astronomi alanlarında cahil olduklarını ileri sürmüştür. Öyle ki bu kimse filozofların güneş ve ay tutulması ile ilgili görüşlerini dahi inkar ederek bu görüşlerin dine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Güneş ve ay tutulmasını kesin delile dayanarak bilen bir kimse cahil dostun bu saçma iddiasını duyunca bildiği kesin delillerden kuşkuya düşmemiş, aksine İslam'ın cehalete dayandığına inanarak felsefeye daha da bağlanmış,buna karşılık dinden de soğumuştur.
Sonuç olarak İslamiyet'i desteklemek için matematik geometri astronomi gibi bilimleri inkar etmek gerektiğini sanmak İslam'a karşı işlenmiş büyük bir cinayettir.
b-Mantık İlmi
Mantık bilgilerinin de ne müspet ne de menfi bakımdan dinle hiçbir ilgisi yoktur. Bu ilim dalı, delillerin ve kıyasların şartlarını vs. araştırır. İnkarını gerektirecek bir yanı mevzubahis değildir. Aksine kelamcılar ile delil uzmanlarının sözlerinin benzerleridir. Bu konuda mantıkçıların kelamcılardan farkı, her iki tarafın da değişik terimler kullanması ile mantıkçıların daha detaylı tarifler ve sınıflandırmalar yapmış olmalarıdır..
c-Tabii İlimler
Tabii ilimler gökyüzü aleminden, yıldızlardan, yeryüzünde bulunan, su, hava, toprak, ateş gibi yalın cisimlerden; canlılar, bitkiler, madenler gibi bileşik cisimlerden bahseder. Mevcut hali ile tabiat ilmi insan vücudunu, başlıca organlarını, bu organların fonksiyonları ile yapısal bileşimlerinin degişmesini inceleyen tıp ilmine benzer. Tıp ilmini inkar etmek nasıl ki dinin şartlarından değilse tabiat ilmini inkar etmek de İslam'ın şartlarından değildir.
Mesela onlar ay tutulmasını açıklarken dünyanın güneş ile ay arasına girmesi neticesinde ay ışığının yok olmasından ibaret olduğunu söylerler. Çünkü dünya ışığını güneşten alır, küre biçimindedir. Gök onu her yandan kuşatmıştır. Ay dünyanın gölgesi altında kalırsa güneşin ışığı kendisine ulaşamaz. Güneş tutulmasını da açıklarken 'ayın güneş ile güneşe bakan arasına girmesi neticesinde olur, bu da ay ile güneşin aynı zamanda bir hizada bulunmasından ileri gelir' derler.
Biz böyle bir görüşün dogru olmadığını ispatlamaya kalkışmayacağız. Bu davranışın faydalı olacağını düşünmüyoruz. Böyle bir görüşün reddetmenin, din bakımından bir vazife oldugunu sanan kimse, dine karşı suç işlemiş ve dinin durumunu zayıflatmış olur. Konu edilen meseleleri ispat için matematik ve geometri delilleri vardır. Bunlar hiç şüphe götürmezler. Bu ilme dair bilgisi olup bu sahadaki delilleri inceleme neticesinde, ay tutulmasıyla güneş tutulması zamanını, süresini ve derecesini haber veren kimseye, 'bu dine aykırıdır, böyle bir şey olamaz!' denilirse, bu kimse bunun olup olmayacaginda değil, dinin kendisi hakkında şüphe etmeye başlar.
Dine din yolundan başka bir yolla yardımcı olmak isteyenin verdiği zarar; din yolu ile ona darbe indiren kimseden daha çoktur!
Tabii ilimlerin tümünün temeli şudur: Bilmek gerekir ki; tabiat Yüce Allah'ın emrine bağlıdır, kendi kendine hareket etmez. Aksine o Yaratıcısı tarafından kullanılmaktadır. Güneş, ay, yıldızlar ve tabii cisimlerin hepsi Allah'ın emrine boyun eğmiştir. Bunların hiç birisi kendiliğinden hiçbir şey yapamaz.
d-İlahiyat
Felsefecilerin çoğunun yanılgıları ilahiyat alanındadır. Bu alanda mantıkta koşmuş oldukları şartlara bağlı kalamamışlardır. Böylece felsefeciler arasında ilahiyat alanında diğere felsefe dallarına göre daha çok görüş ayrılıkları belirmiştir.
Onlar ilahi ilimlerinin doğruluğunu matematik ve mantık ilimleri ile ispata çalışır ve bu surette zayıf akılları kandıra kandıra mezheplerini kabul ettirmeye uğraşırlar. Halbuki onların ilahiyat sahasındaki delilleri matematik ve mantık sahasındaki kesin delilleri gibi tahminden uzak olsaydı bu sahada birleştikleri gibi ilahiyat meselelerinde de ayrılmayıp farklı farklı görüşlere kapılmazlardı.
Zayıf akılları yanaştırmak ve kaydırmak hususunda filozofların başvurduğu büyük hilelerden biri tartışırken içinden çıkılmaz bir soru karşısında kalınca şöyle demeleridir:
"İlahiyat ilimleri anlaşilmasi güç, derin meselelerdir. Keskin zekali insanlarin karşilaştigi ilimlerin en çetinidir. Bu soruların cevaplarini bulabilmek için matematik ve mantık ilimlerinden başlamak gerekir."
Ve küfürlerinde onları taklit eden kimse, görüşleri ile ilgili çözümü zor bir soru ile karşılaşınca filozoflara karşı hüsnü zanda bulunur ve:
"Herhalde onların ilimlerinde zihnime gelen bu sorunun cevabı vardır. Ancak ben riyazi ilimleri tahsil etmediğim için ve mantık sahasında gerekli bilgiye sahip olmadığımdan bunu kavramak bana zor geliyor" der.
Mehmet MARUF
e-mail: mmaruf@mynet.com.tr
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.