İmam Rıza’nın, Peygamberimize vedası
İmam Musa Kâzım’ın (a.s.) oğlu Hüseyin rivayet eder: “Hâşimoğulları’ndan bir grup gençle Ebu’l-Hasan er-Rıza’nın (a.s.) etrafını sarmıştık
22.02.2024 08:52:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) oğlu Hüseyin rivayet eder: "Hâşimoğulları'ndan bir grup gençle Ebu'l-Hasan er-Rıza'nın (a.s.) etrafını sarmıştık.
Bu sırada Câfer b. Ömer el-Alevî yanımızdan geçti. Üstü başı pis ve perişandı. Birbirimize baktık ve üstünün başının bu halde olmasından dolayı güldük.
İmam şöyle dedi: 'Çok yakın bir zamanda onun zengin ve tâbileri çok biri olduğunu göreceksiniz.' Bir ay gibi bir süre geçmeden adam Medine'ye vali oldu ve durumu da düzeldi."
Mihvel es-Sicistanî rivayet eder: "Haberci, İmam Rıza'nın (a.s.) Horasan'a gitmesiyle ilgili haberi getirdiğinde, ben de Medine'deydim. İmam, Resûlullah'a (s.a.v.) veda etmek için mescide girdi. Defalarca veda etti. Dönüp dönüp tekrar Peygamber'in (s.a.v.) kabrine veda ediyordu. İnleyerek ve yüksek sesle ağlıyordu.
Yanına yaklaştım selam verdim, selamımı aldı. Ona teselli vermek istedim. Bana dedi ki: 'Bırak beni. Çünkü dedemin yanından uzaklaşıyorum. Gurbette öleceğim ve Harun'un (Halife Harun Reşid) yanına defnedileceğim.' Ben de İmam'ın gittiği yolu izleyerek yola çıktım. Nihayet, İmam Horasan'a vardı. Orada bir süre kaldıktan sonra vefat etti ve Harun'un yanına defnedildi."
İmam'ın dedikleri gerçekleşmişti. Horasan'a gitti ve orada fazla bir süre kalmadan, Abbasi halifesi Memun'un planladığı bir suikastla vefat etti ve Harun'un yanına defnedildi.
Önceden haber verdiği hadiselerden biri de Bermekîlerin uğrayacağı felaketti. Musafir rivayet eder: "İmam Rıza'nın (a.s.) yanında bulunuyordum. O sırada Yahya b. Halid el-Bermekî oradan geçit. Yüzünü tozdan koruması için bir mendille örtmüştü. İmam (a.s.) dedi ki: 'Bunlar zavallıdır. Bu sene başlarına ne geleceğini bilmiyorlar.'
İmam şunu da ekledi: 'Bundan daha şaşırtıcı olanı benimle Harun Reşid'in durumudur: Biz şu ikisi gibiyiz.' Bu sırada işaret parmağı ile orta parmağını birleştirdi."
Musafir der ki: "Allah'a yemin ederim, Harun Reşid'le ilgili sözlerini anlamamıştım. Ta ki İmam Rıza (a.s.) vefat edip Harun Reşid'in yanına defnedilinceye kadar."
Muhammed b. İsa, Ebu Habib en-Nibacî'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Rüyada Resûlullah'ı (s.a.v.) gördüm. Nibac'a (Basra hacılarının konakladığı bir yer) gelmiş, hacıların her sene konakladıkları mescidde konaklamıştı.
Yanına gidiyordum. Selam verdim. İçinde Sayhan hurması bulunan bir tabak vardı elinde. Bu hurmadan bir avuç alarak bana verdi. Saydım, on sekiz hurmaydı. Rüyamı, hurmaların sayısı kadar yıl yaşayacağım, şeklinde yorumladım.
Aradan yirmi gün geçince, bana ait bir tarladaydım. Bir adam, İmam Rıza'nın (a.s.) Medine'den geldiğini ve sözünü ettiğim mescidde konakladığını bana haber verdi. Baktım ki insanlar ona doğru koşuyorlar. Ben de o tarafa doğru gittim.
Bir yere oturmuştu. Tam da rüyada Resûlullah'ın oturduğunu gördüğüm yerdi. Elinde bir tabak vardı ve tabağın içinde Sayhan hurmaları bulunuyordu. Selâm verdim. Selâmımı aldı. Yaklaşmamı istedi. Bana bir avuç hurma verdi. Saydım, rüyada Resûlullah'ın (s.a.v.) bana verdiği hurmaların sayısı kadardı. Dedim ki: 'Ey Resûlullah'ın oğlu! Biraz daha ver.'
'Eğer Resûlullah (s.a.v.) sana daha fazla verseydi ben de verirdim' dedi."
Câfer b. Sâlih rivayet eder: İmam Rıza'nın (a.s.) yanına geldim ve dedim ki: 'Karım hamiledir. Allah'a dua et, doğacak çocuğum erkek olsun.' Bana dedi ki: 'Karın ikiz doğuracak.'
Döndüm ve dedim ki: 'Birinin adını Muhammed, diğerinin de Ali koyarım.' Sonra İmam'a geldiğimde bana dedi ki: 'Birinin adını Ali, öbürünün de Ümmü Amr koy.'
Kûfe'ye vardığımda karımın biri erkek, biri kız iki çocuk doğurduğunu gördüm. Erkeğe Ali, kıza da Ümmü Amr adını verdim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Bu sırada Câfer b. Ömer el-Alevî yanımızdan geçti. Üstü başı pis ve perişandı. Birbirimize baktık ve üstünün başının bu halde olmasından dolayı güldük.
İmam şöyle dedi: 'Çok yakın bir zamanda onun zengin ve tâbileri çok biri olduğunu göreceksiniz.' Bir ay gibi bir süre geçmeden adam Medine'ye vali oldu ve durumu da düzeldi."
Mihvel es-Sicistanî rivayet eder: "Haberci, İmam Rıza'nın (a.s.) Horasan'a gitmesiyle ilgili haberi getirdiğinde, ben de Medine'deydim. İmam, Resûlullah'a (s.a.v.) veda etmek için mescide girdi. Defalarca veda etti. Dönüp dönüp tekrar Peygamber'in (s.a.v.) kabrine veda ediyordu. İnleyerek ve yüksek sesle ağlıyordu.
Yanına yaklaştım selam verdim, selamımı aldı. Ona teselli vermek istedim. Bana dedi ki: 'Bırak beni. Çünkü dedemin yanından uzaklaşıyorum. Gurbette öleceğim ve Harun'un (Halife Harun Reşid) yanına defnedileceğim.' Ben de İmam'ın gittiği yolu izleyerek yola çıktım. Nihayet, İmam Horasan'a vardı. Orada bir süre kaldıktan sonra vefat etti ve Harun'un yanına defnedildi."
İmam'ın dedikleri gerçekleşmişti. Horasan'a gitti ve orada fazla bir süre kalmadan, Abbasi halifesi Memun'un planladığı bir suikastla vefat etti ve Harun'un yanına defnedildi.
Önceden haber verdiği hadiselerden biri de Bermekîlerin uğrayacağı felaketti. Musafir rivayet eder: "İmam Rıza'nın (a.s.) yanında bulunuyordum. O sırada Yahya b. Halid el-Bermekî oradan geçit. Yüzünü tozdan koruması için bir mendille örtmüştü. İmam (a.s.) dedi ki: 'Bunlar zavallıdır. Bu sene başlarına ne geleceğini bilmiyorlar.'
İmam şunu da ekledi: 'Bundan daha şaşırtıcı olanı benimle Harun Reşid'in durumudur: Biz şu ikisi gibiyiz.' Bu sırada işaret parmağı ile orta parmağını birleştirdi."
Musafir der ki: "Allah'a yemin ederim, Harun Reşid'le ilgili sözlerini anlamamıştım. Ta ki İmam Rıza (a.s.) vefat edip Harun Reşid'in yanına defnedilinceye kadar."
Muhammed b. İsa, Ebu Habib en-Nibacî'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Rüyada Resûlullah'ı (s.a.v.) gördüm. Nibac'a (Basra hacılarının konakladığı bir yer) gelmiş, hacıların her sene konakladıkları mescidde konaklamıştı.
Yanına gidiyordum. Selam verdim. İçinde Sayhan hurması bulunan bir tabak vardı elinde. Bu hurmadan bir avuç alarak bana verdi. Saydım, on sekiz hurmaydı. Rüyamı, hurmaların sayısı kadar yıl yaşayacağım, şeklinde yorumladım.
Aradan yirmi gün geçince, bana ait bir tarladaydım. Bir adam, İmam Rıza'nın (a.s.) Medine'den geldiğini ve sözünü ettiğim mescidde konakladığını bana haber verdi. Baktım ki insanlar ona doğru koşuyorlar. Ben de o tarafa doğru gittim.
Bir yere oturmuştu. Tam da rüyada Resûlullah'ın oturduğunu gördüğüm yerdi. Elinde bir tabak vardı ve tabağın içinde Sayhan hurmaları bulunuyordu. Selâm verdim. Selâmımı aldı. Yaklaşmamı istedi. Bana bir avuç hurma verdi. Saydım, rüyada Resûlullah'ın (s.a.v.) bana verdiği hurmaların sayısı kadardı. Dedim ki: 'Ey Resûlullah'ın oğlu! Biraz daha ver.'
'Eğer Resûlullah (s.a.v.) sana daha fazla verseydi ben de verirdim' dedi."
Câfer b. Sâlih rivayet eder: İmam Rıza'nın (a.s.) yanına geldim ve dedim ki: 'Karım hamiledir. Allah'a dua et, doğacak çocuğum erkek olsun.' Bana dedi ki: 'Karın ikiz doğuracak.'
Döndüm ve dedim ki: 'Birinin adını Muhammed, diğerinin de Ali koyarım.' Sonra İmam'a geldiğimde bana dedi ki: 'Birinin adını Ali, öbürünün de Ümmü Amr koy.'
Kûfe'ye vardığımda karımın biri erkek, biri kız iki çocuk doğurduğunu gördüm. Erkeğe Ali, kıza da Ümmü Amr adını verdim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.