İmam Rıza’nın veliahtlığı kabul etmesinin nedenleri -1-
Memun İmam Rıza'ya şöyle demişti: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Senin erdemini, ilmini, zühdünü, takvanı ve ibadetini biliyorum. Bu yüzden senin hilafete benden daha layık olduğunu düşünüyorum."
09.02.2024 08:31:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Memun İmam Rıza'ya şöyle demişti: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Senin erdemini, ilmini, zühdünü, takvanı ve ibadetini biliyorum. Bu yüzden senin hilafete benden daha layık olduğunu düşünüyorum."
İmam şu cevabı verdi: "Allah'a kulluk etmekle iftihar ediyorum. Dünyadan yüz çevirmişliğimle dünyanın şerrinden kurtulmayı umuyorum. Haramlardan sakınmakla İlahî nimetlere kavuşmayı temenni ediyorum. Dünyada tevazu göstermekle Allah katında yükselmeyi ümit ediyorum."
Memun şöyle dedi: "Kendimi halifelikten azledip sana halife olarak biat etmeyi düşündüm."
İmam Rıza şöyle dedi: "Eğer bu halifelik sana aitse ve Allah onu, sana vermişse Allah'ın sana giydirdiği bir elbiseyi çıkarıp başkasına giydirmen câiz olmaz. Şayet halifelik sana ait değilse, bu sefer de sana ait olmayan bir şeyi bana vermen câiz olmaz." (Bir başka rivayette ise İmam'ın, 'Sen kimin malını kime veriyorsun?' dediği geçer).
Memun şöyle dedi: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Bu işi kabul etmek zorundasın."
İmam dedi ki: "Bunu kendi isteğimle hiçbir zaman kabul etmem."
Memun günlerce uğraştı. İmam'ın bu görevi kabul etmesinden ümidi kesti. Sonra şöyle dedi: "Eğer halifeliği kabul etmiyorsan, o zaman benden sonra halife olman için veliahtım olmayı kabul et."
Sonra aralarında uzun bir konuşma geçti. İmam bu konuşmalar esnasında Memun'un gerekçelerini açık bir şekilde ortaya koydu. Memun öfkelendi ve şöyle dedi. "Sen her zaman istemediğim bir şeyle karşıma çıkıyorsun. Öyle anlaşılıyor ki benim öfkemden eminsin.
Allah'a yemin ederim ki, ya benim veliahtım olmayı kabul edersin ya da ben zorla sana kabul ettiririm. Bunu yaptın yap-tın, yapmazsan boynunu vururum."
İmam şöyle dedi: "Allah, kendi elimle kendimi tehlikeye atma-mı yasaklamıştır. Eğer mesele bu noktaya gelmişse, o zaman nasıl uygun görüyorsan öyle yap. Ben bu görevi kabul ediyorum.
Ama hiç kimseyi vali olarak görevlendirmeyeceğim. Hiç kimseyi görevinden almayacağım. (yani kesinlikle bir protokol uygulamayacağım) ve süregelen bir protokolü değiştirmeyeceğim. Yönetim için uzaktan bir müşavir olacağım."
Memun bunu kabul etti. Ve imam hiç istemediği halde Memun onu veliahtı olarak ilan etti.
İmam'la Memun arasında uzun konuşmalar geçmiştir. Bu konuşmalardan biri şu şekildedir:
Ali bin İbrahim'den, o da babasından, babası da Rayyan bin Salt'tan şöyle dediğini naklediyor:
"Ali bin Mûsa er-Rıza (a.s.) yanına giderek kendisine, 'Ey Allah Resulünün oğlu! Halk diyor ki: Dünyaya karşı zahid olduğunu söylediği halde Memun'un veliahtlığını kabul etti!' İmam (a.s.) buyurdu ki:
Allah-u Teala benim bu işten ne kadar nefret ettiğimi biliyor. Ama ölümle bu iş arasında seçim yapmak zorunda kaldım ve ben de bu işi ölüme tercih ettim. Yazıklar olsun onlara!
Acaba onlar Yûsuf (a.s.), nebi ve resul olduğu halde mecburluğundan dolayı Mısır padişahına, 'Beni hazinelerinin başına getir çünkü ben onları iyi korur ve (yönetimini) iyi bilirim' dediğini bilmiyorlar mı? Bütün nefretime rağmen beni de mecburluk bu işe soktu. Ölümle karşı karşıya kaldıktan sonra nefretime rağmen bu işi kabul ettim. Bu işe, bu işten çıkan bir kimse gibi girdim. Ben şikayetimi sadece kendisine şikayet edenlere ve kendisinden yardım dilenilen Allah-u Teala'ya ediyorum."
Hüseyin bin İbrahim bin Natane, bir önceki rivayetin senediyle Ebu Salt-ı Herevî'den, Memun ile İmam Rıza (a.s.) arasında şöyle bir konuşma geçtiğini naklediyor:
Memun: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Ben senin ilmini, fazlını, zühdünü, verânı (günah ve mekruhlardan uzak durmanı) ve ibadetini tanıdım, seni hilafet makamına kendimden daha layık görüyorum."
İmam Rıza (a.s.): "Ben Allah'ın kulluğuyla iftihar ediyorum, zühd vesilesiyle bu dünyanın şerrinden kurtulmayı istiyorum; günahlardan uzak durma vesilesiyle Allah katındaki nimetlere ulaşıp mutlu olma ümidindeyim. Dünyada alçakgönüllü olma vesilesiyle de Allah katında yüce mertebelere ulaşma ümidindeyim."
Memun: "Ben kendimi hilafetten azlederek onu sana teslim edip sonra da sana biat etme düşüncesindeyim."
İmam: "Eğer bu hilafet senin hakkınsa ve Allah-u Teala onu sana layık görmüşse, Allah'ın sana giydirdiği bu hilafet elbisesini üzerinden çıkarıp başkasına giydirmen câiz değildir. Ama eğer hilafet senin hakkın değilse, kendine ait olmayan bir hakkı bana verme yetkisine sahip değilsin."
Memun: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Bu teklifi kabul etmekten başka çaren yok!"
İmam: "Bu teklifi kendi isteğimle asla kabul etmeyeceğim."
Memun bir müddet bu teklifinde ısrarda bulunmaya devam etti. Ama, İmam'ın (a.s.) kabulünden ümidini kesince, İmam Rıza'ya (a.s.) şöyle bir öneride bulundu: "Eğer halifeliği ve benim sana biatimi kabul etmiyorsan, benim veliahtım ol."
İmam: "Allah'a and olsun ki, babam dedeleri vasıtasıyla Mü'minlerin Emiri Ali'den (a.s.), o da Resûlullah'tan benim için şöyle nakletti: Ben, sen sağken zehirlenerek vefat edeceğim ve mazlum bir şekilde öleceğim. Öldüğümde gök ve yerdeki melekler benim için ağlayacaklar. Gurbet diyarında Hârun Reşid'in yanına gömüleceğim."
Memun bu sözü duyunca ağladı. Daha sonra şöyle dedi: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Kim seni öldürecek? Ben sağ olduğum müddetçe kim sana karşı böyle cüretkâr davranabilir?"
İmam (a.s.): "Eğer ben katilimi tanıtmak istersem, tanıtırım ve kim olduğunu söylemek istersem, söylerim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
İmam şu cevabı verdi: "Allah'a kulluk etmekle iftihar ediyorum. Dünyadan yüz çevirmişliğimle dünyanın şerrinden kurtulmayı umuyorum. Haramlardan sakınmakla İlahî nimetlere kavuşmayı temenni ediyorum. Dünyada tevazu göstermekle Allah katında yükselmeyi ümit ediyorum."
Memun şöyle dedi: "Kendimi halifelikten azledip sana halife olarak biat etmeyi düşündüm."
İmam Rıza şöyle dedi: "Eğer bu halifelik sana aitse ve Allah onu, sana vermişse Allah'ın sana giydirdiği bir elbiseyi çıkarıp başkasına giydirmen câiz olmaz. Şayet halifelik sana ait değilse, bu sefer de sana ait olmayan bir şeyi bana vermen câiz olmaz." (Bir başka rivayette ise İmam'ın, 'Sen kimin malını kime veriyorsun?' dediği geçer).
Memun şöyle dedi: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Bu işi kabul etmek zorundasın."
İmam dedi ki: "Bunu kendi isteğimle hiçbir zaman kabul etmem."
Memun günlerce uğraştı. İmam'ın bu görevi kabul etmesinden ümidi kesti. Sonra şöyle dedi: "Eğer halifeliği kabul etmiyorsan, o zaman benden sonra halife olman için veliahtım olmayı kabul et."
Sonra aralarında uzun bir konuşma geçti. İmam bu konuşmalar esnasında Memun'un gerekçelerini açık bir şekilde ortaya koydu. Memun öfkelendi ve şöyle dedi. "Sen her zaman istemediğim bir şeyle karşıma çıkıyorsun. Öyle anlaşılıyor ki benim öfkemden eminsin.
Allah'a yemin ederim ki, ya benim veliahtım olmayı kabul edersin ya da ben zorla sana kabul ettiririm. Bunu yaptın yap-tın, yapmazsan boynunu vururum."
İmam şöyle dedi: "Allah, kendi elimle kendimi tehlikeye atma-mı yasaklamıştır. Eğer mesele bu noktaya gelmişse, o zaman nasıl uygun görüyorsan öyle yap. Ben bu görevi kabul ediyorum.
Ama hiç kimseyi vali olarak görevlendirmeyeceğim. Hiç kimseyi görevinden almayacağım. (yani kesinlikle bir protokol uygulamayacağım) ve süregelen bir protokolü değiştirmeyeceğim. Yönetim için uzaktan bir müşavir olacağım."
Memun bunu kabul etti. Ve imam hiç istemediği halde Memun onu veliahtı olarak ilan etti.
İmam'la Memun arasında uzun konuşmalar geçmiştir. Bu konuşmalardan biri şu şekildedir:
Ali bin İbrahim'den, o da babasından, babası da Rayyan bin Salt'tan şöyle dediğini naklediyor:
"Ali bin Mûsa er-Rıza (a.s.) yanına giderek kendisine, 'Ey Allah Resulünün oğlu! Halk diyor ki: Dünyaya karşı zahid olduğunu söylediği halde Memun'un veliahtlığını kabul etti!' İmam (a.s.) buyurdu ki:
Allah-u Teala benim bu işten ne kadar nefret ettiğimi biliyor. Ama ölümle bu iş arasında seçim yapmak zorunda kaldım ve ben de bu işi ölüme tercih ettim. Yazıklar olsun onlara!
Acaba onlar Yûsuf (a.s.), nebi ve resul olduğu halde mecburluğundan dolayı Mısır padişahına, 'Beni hazinelerinin başına getir çünkü ben onları iyi korur ve (yönetimini) iyi bilirim' dediğini bilmiyorlar mı? Bütün nefretime rağmen beni de mecburluk bu işe soktu. Ölümle karşı karşıya kaldıktan sonra nefretime rağmen bu işi kabul ettim. Bu işe, bu işten çıkan bir kimse gibi girdim. Ben şikayetimi sadece kendisine şikayet edenlere ve kendisinden yardım dilenilen Allah-u Teala'ya ediyorum."
Hüseyin bin İbrahim bin Natane, bir önceki rivayetin senediyle Ebu Salt-ı Herevî'den, Memun ile İmam Rıza (a.s.) arasında şöyle bir konuşma geçtiğini naklediyor:
Memun: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Ben senin ilmini, fazlını, zühdünü, verânı (günah ve mekruhlardan uzak durmanı) ve ibadetini tanıdım, seni hilafet makamına kendimden daha layık görüyorum."
İmam Rıza (a.s.): "Ben Allah'ın kulluğuyla iftihar ediyorum, zühd vesilesiyle bu dünyanın şerrinden kurtulmayı istiyorum; günahlardan uzak durma vesilesiyle Allah katındaki nimetlere ulaşıp mutlu olma ümidindeyim. Dünyada alçakgönüllü olma vesilesiyle de Allah katında yüce mertebelere ulaşma ümidindeyim."
Memun: "Ben kendimi hilafetten azlederek onu sana teslim edip sonra da sana biat etme düşüncesindeyim."
İmam: "Eğer bu hilafet senin hakkınsa ve Allah-u Teala onu sana layık görmüşse, Allah'ın sana giydirdiği bu hilafet elbisesini üzerinden çıkarıp başkasına giydirmen câiz değildir. Ama eğer hilafet senin hakkın değilse, kendine ait olmayan bir hakkı bana verme yetkisine sahip değilsin."
Memun: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Bu teklifi kabul etmekten başka çaren yok!"
İmam: "Bu teklifi kendi isteğimle asla kabul etmeyeceğim."
Memun bir müddet bu teklifinde ısrarda bulunmaya devam etti. Ama, İmam'ın (a.s.) kabulünden ümidini kesince, İmam Rıza'ya (a.s.) şöyle bir öneride bulundu: "Eğer halifeliği ve benim sana biatimi kabul etmiyorsan, benim veliahtım ol."
İmam: "Allah'a and olsun ki, babam dedeleri vasıtasıyla Mü'minlerin Emiri Ali'den (a.s.), o da Resûlullah'tan benim için şöyle nakletti: Ben, sen sağken zehirlenerek vefat edeceğim ve mazlum bir şekilde öleceğim. Öldüğümde gök ve yerdeki melekler benim için ağlayacaklar. Gurbet diyarında Hârun Reşid'in yanına gömüleceğim."
Memun bu sözü duyunca ağladı. Daha sonra şöyle dedi: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Kim seni öldürecek? Ben sağ olduğum müddetçe kim sana karşı böyle cüretkâr davranabilir?"
İmam (a.s.): "Eğer ben katilimi tanıtmak istersem, tanıtırım ve kim olduğunu söylemek istersem, söylerim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.