Grönland'ı ABD'ye katmak isteyen Trump bu açıklamasıyla saçmalamış olabilir ama bizim için aynı durum söz konusu değildir.
Kıbrıs adası tümüyle ve ilk günden bu tarafa, Türk'ün tapulu toprağıdır.
Bu meseleye daha önceki bir yazımda da ayrıntılı bir şekilde yer vermiştim.
Hakikati daima ve sürekli olarak tekrarda fayda vardır mottosuyla yazmaya devam edelim istedik.
Bu yazımda kendisinden ve bilimsel tespitlerinden yararlanacağım kişi, 5 yıl önce aramızdan ayrılan Halk bilimci ve Türkolog Haluk Tarcan olacaktır.
Ön Türkler tarihi üzerinde çokça tezleri ve eserleri bulunan Haluk Tarcan'ın Kıbrıs konusuna yaklaşımı, Türk siyaseti açısından izlenmesi gereken bir klavuz niteliği taşımaktadır.
Bugün Kıbrıs konusu üzerine yaşanan tüm tartışmaları ortadan kaldıracak bir görüşü ortaya atarak, özellikle de tarihçiler tarafından bu meselenin ciddiyetle ele alınmasını umuyoruz.
Hatırlanacağı üzere Kıbrıs müzakereleri sırasında, Rum tarafı Türklerin adada azınlık olduklarını ileri sürmekteydi.
Esasen bu sığ yaklaşım, tümüyle hissi ve bilim dışı olarak değerlendirilmelidir.
Bilindiği üzere Kıbrıs adası, İskenderun Körfezi'nden jeolojik bir dönemde ayrılmıştır.
Kıbrıs adası Anadolu'ya 60 Km yakınlıkta, Yunanistan'a ise 600 km uzaklıktadır.
M.Ö 6.000'de Orta Asya'dan göç edenler ilk kez bu topraklara, yani Kıbrıs'a ayak basmışlardır.
Adaya ilk ayak basan bu Ön Türkler, 13 bin yıl evvel Anadolu'ya ilk kez yerleşen Türklerin akrabalarından başkası değildir.
Ön-Türkler Kıbrıs adasına, yazılarıyla birlikte ayak basmışlardı.
O günkü yazı Ön-Türkçe olduğundan, DAMGA sistemi ile yazılmıştır.
Bugün Rum kesimi diye adlandırdığımız bölgede yaşayanların, aslında kim olduklarına bir bakalım.
Rum adı, Ön-Türkçede UR/mak fiilinden gelir ve zamanla Ortodoksluğa geçmiş olan Ön-Türkleri ifade eder.
Ön-Atalarımızın 2000'lerde bu adada kurdukları ilk devletin adı, OY-URUM ATIN'dır.
Bu devletin adında yaşayabilen URUM kelimesi, zamanla RUM şeklini almıştır.
Kısacası RUM ile GREK'ler arasında hiçbir ilişki yoktur.
Dolayısıyla Kıbrıs adasında GREK diye bir millet yoktur.
Ancak zamanla Hristiyanların büyük baskıları ve baskın kültürleri sonucu, Ön-Türklerden Ortodoksluğa geçmiş olmalar az da olsa olmuştur.
Tüm bunlara karşın bu insanlarda, Türkçeyi ve Türklüklerini hiçbir zaman kaybetmemişlerdir.
Bugün onları, KARAMAN RUMLARI diye biliyoruz.
Başlarındaki Papa Eftim zamanında kurtuluş savaşına dahi katılmışlar ve Atatürk tarafından kendilerine, TÜRK ORTODOKS PATRİĞİ unvanı uygun görülmüştür.
Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol ise Türklüğüyle övünür.
Ön-Türk kökenli olan bu insanların, aslında Ortodokslukla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Maalesef bunlardan bir kesiminin büyük baskılar ve kültürel asimilasyonlar sonucu Türk düşmanı yapılmıştır.
Oysa bu insanlara kimliklerinin yeniden hatırlatılması halinde tam tersi bir durumla karşı karşıya kalınacağı ve Türklerle birlikte olmak isteyecekleri konusu, asla ihtimal dışı tutulmamalıdır.
Bu hususta Türk devletine çok önemli görevler düşmektedir.
Kökensiz iddialar ve hissi davranışlarla ada halkı, tümüyle gereksiz ve boşuna ıstırap çekmektedirler.
Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs Barış harekatını, adada bulunan Türk ve Rum halkının iyiliği için yapmıştı.
Dolayısıyla bugün Türk devleti olarak yapılması gereken en önemli icraat, Kıbrıs adasında yaşayanların tamamının köken olarak Türk olduğu gerçeğini bütün bilimsel verileri bir araya getirmek suretiyle dünyaya haykırmaktır.
O takdirde bugün konuya dair yaşanan tüm anlamsız tartışmalar son bulacak ve ada tümüyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin 82. vilayeti olma yolunda ciddi bir sürece doğru ilerleyecektir.
Bu konu sadece Kıbrıs adasıyla bırakılmayarak, Etrüsklerin attığı temeller üzerine inşa edilen Roma İmparatorluğu da, yeniden sorgulanacaktır.
Zira Etrüskler, Ön-Türk'lerdir.
ABD'nin Kızılderililere soykırım uygulayarak bu toprakları ele geçirmiş olmasını da, asla unutmamak ve unutturmamak lazımdır.
ABD bugün, 70 milyon Kızılderili Türk'ün katledildiği topraklar üzerinde, sömürü ve ölüme dayanan dünya egemenliğini tesis etmiştir.
Katledilenler Türk değil de Amerikalı olmuş olsaydı, bugün dünyayı başımıza yıkar ve bizi tarihten siler atarlardı.
Ama biz bunu yapalım demiyoruz elbette ve Türk'ün böyle de bir geleneği yoktur.
Sadece hakkımız olanı almak için dünyayı seferber edelim diyoruz.
Bakın bakalım işin rengi nasıl değişiyor o zaman.
İşte tüm bunları yapacak, milli bir Türk hükümeti bekleniyor.
Kıbrıs adası tümüyle ve ilk günden bu tarafa, Türk'ün tapulu toprağıdır.
Bu meseleye daha önceki bir yazımda da ayrıntılı bir şekilde yer vermiştim.
Hakikati daima ve sürekli olarak tekrarda fayda vardır mottosuyla yazmaya devam edelim istedik.
Bu yazımda kendisinden ve bilimsel tespitlerinden yararlanacağım kişi, 5 yıl önce aramızdan ayrılan Halk bilimci ve Türkolog Haluk Tarcan olacaktır.
Ön Türkler tarihi üzerinde çokça tezleri ve eserleri bulunan Haluk Tarcan'ın Kıbrıs konusuna yaklaşımı, Türk siyaseti açısından izlenmesi gereken bir klavuz niteliği taşımaktadır.
Bugün Kıbrıs konusu üzerine yaşanan tüm tartışmaları ortadan kaldıracak bir görüşü ortaya atarak, özellikle de tarihçiler tarafından bu meselenin ciddiyetle ele alınmasını umuyoruz.
Hatırlanacağı üzere Kıbrıs müzakereleri sırasında, Rum tarafı Türklerin adada azınlık olduklarını ileri sürmekteydi.
Esasen bu sığ yaklaşım, tümüyle hissi ve bilim dışı olarak değerlendirilmelidir.
Bilindiği üzere Kıbrıs adası, İskenderun Körfezi'nden jeolojik bir dönemde ayrılmıştır.
Kıbrıs adası Anadolu'ya 60 Km yakınlıkta, Yunanistan'a ise 600 km uzaklıktadır.
M.Ö 6.000'de Orta Asya'dan göç edenler ilk kez bu topraklara, yani Kıbrıs'a ayak basmışlardır.
Adaya ilk ayak basan bu Ön Türkler, 13 bin yıl evvel Anadolu'ya ilk kez yerleşen Türklerin akrabalarından başkası değildir.
Ön-Türkler Kıbrıs adasına, yazılarıyla birlikte ayak basmışlardı.
O günkü yazı Ön-Türkçe olduğundan, DAMGA sistemi ile yazılmıştır.
Bugün Rum kesimi diye adlandırdığımız bölgede yaşayanların, aslında kim olduklarına bir bakalım.
Rum adı, Ön-Türkçede UR/mak fiilinden gelir ve zamanla Ortodoksluğa geçmiş olan Ön-Türkleri ifade eder.
Ön-Atalarımızın 2000'lerde bu adada kurdukları ilk devletin adı, OY-URUM ATIN'dır.
Bu devletin adında yaşayabilen URUM kelimesi, zamanla RUM şeklini almıştır.
Kısacası RUM ile GREK'ler arasında hiçbir ilişki yoktur.
Dolayısıyla Kıbrıs adasında GREK diye bir millet yoktur.
Ancak zamanla Hristiyanların büyük baskıları ve baskın kültürleri sonucu, Ön-Türklerden Ortodoksluğa geçmiş olmalar az da olsa olmuştur.
Tüm bunlara karşın bu insanlarda, Türkçeyi ve Türklüklerini hiçbir zaman kaybetmemişlerdir.
Bugün onları, KARAMAN RUMLARI diye biliyoruz.
Başlarındaki Papa Eftim zamanında kurtuluş savaşına dahi katılmışlar ve Atatürk tarafından kendilerine, TÜRK ORTODOKS PATRİĞİ unvanı uygun görülmüştür.
Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol ise Türklüğüyle övünür.
Ön-Türk kökenli olan bu insanların, aslında Ortodokslukla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Maalesef bunlardan bir kesiminin büyük baskılar ve kültürel asimilasyonlar sonucu Türk düşmanı yapılmıştır.
Oysa bu insanlara kimliklerinin yeniden hatırlatılması halinde tam tersi bir durumla karşı karşıya kalınacağı ve Türklerle birlikte olmak isteyecekleri konusu, asla ihtimal dışı tutulmamalıdır.
Bu hususta Türk devletine çok önemli görevler düşmektedir.
Kökensiz iddialar ve hissi davranışlarla ada halkı, tümüyle gereksiz ve boşuna ıstırap çekmektedirler.
Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs Barış harekatını, adada bulunan Türk ve Rum halkının iyiliği için yapmıştı.
Dolayısıyla bugün Türk devleti olarak yapılması gereken en önemli icraat, Kıbrıs adasında yaşayanların tamamının köken olarak Türk olduğu gerçeğini bütün bilimsel verileri bir araya getirmek suretiyle dünyaya haykırmaktır.
O takdirde bugün konuya dair yaşanan tüm anlamsız tartışmalar son bulacak ve ada tümüyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin 82. vilayeti olma yolunda ciddi bir sürece doğru ilerleyecektir.
Bu konu sadece Kıbrıs adasıyla bırakılmayarak, Etrüsklerin attığı temeller üzerine inşa edilen Roma İmparatorluğu da, yeniden sorgulanacaktır.
Zira Etrüskler, Ön-Türk'lerdir.
ABD'nin Kızılderililere soykırım uygulayarak bu toprakları ele geçirmiş olmasını da, asla unutmamak ve unutturmamak lazımdır.
ABD bugün, 70 milyon Kızılderili Türk'ün katledildiği topraklar üzerinde, sömürü ve ölüme dayanan dünya egemenliğini tesis etmiştir.
Katledilenler Türk değil de Amerikalı olmuş olsaydı, bugün dünyayı başımıza yıkar ve bizi tarihten siler atarlardı.
Ama biz bunu yapalım demiyoruz elbette ve Türk'ün böyle de bir geleneği yoktur.
Sadece hakkımız olanı almak için dünyayı seferber edelim diyoruz.
Bakın bakalım işin rengi nasıl değişiyor o zaman.
İşte tüm bunları yapacak, milli bir Türk hükümeti bekleniyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025