İman sahibinin kalbinde en çok ümit yaşar
İman sahibinin kalbinde en çok ümit yaşar. Çünkü o, defterine baktığı zaman hatasını bulamaz. Çünkü o, daima iyi yola gitmiştir
04.06.2023 08:19:00 / Güncelleme: 04.06.2023 10:40:15
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İman sahibinin kalbinde en çok ümit yaşar. Çünkü o, defterine baktığı zaman hatasını bulamaz. Çünkü o, daima iyi yola gitmiştir.
Gerek kitaptan gerekse kitabı okuyandan dinlediği budur. O daima iman mihrabından iyi şeyler dinlemiştir. İman sahibinin bu hâli, bir ateştir; onda hata bırakmaz, yakar ve yok eder.
O iman sahibinin emirler kütüğünde tutulan siciline bakılınca, yapılmadık emir göze çarpmaz.
Ama o iman sahibi tam kemal hâlinde değilse bu durum pek iyi olmaz. Bir gurura kapılması ihtimali belirir. Sonra o gurur yüzünden helak olabilir. İman sahibinden bâzı hatalar zuhur edebilir.
Vakit geçmeden hatasını anlar, tevbe ederse kurtulur. O ufak hata onun ezelî kısmetinde yazılmıştı. İmanı dolayısiyle hiçbir zarar görmez; çünkü ona göre o hata, başına konan bir toz kadar küçüktür. Hak Teâlâ ona tevbeyi nasib eder ve kurtarır.
Hatanın bu şekle bürünmesi tam mânası ile doğru bir iman sahibi için olur. Meselâ Âdem'in (a.s) hatası gibi...
Bu hâl, kaide dışıdır. Herkeste olmasına imkân yok. Dolayısiyle onun gibi olmaya çalışanların işine önem verilmez.
İnsanın benliğinde iki istek yaşar, ikisi de birbirine zıttır. Biri İlâhî olan zatî irade, öbürü de bunun dışında kalan, Hak Teâlâ'nın zâtı dışında olanlara ait irade. Burada iradenin mânası, bahsi geçen varlıkların kendi istidatlarına göre olan arzulardır.
Her iki irade (istek) gerçek yöne sürülebilir ve ıslâhı mümkün olur. İnsan, dilerse bunu kırk yaşına kadar yapabilir. Ondan sonra biraz zor olur.
Bu hâli hoş anlatan Peygamber (a.s) efendimizin şu Hadîs-i Şerifi vardır: "Bir kimsenin yaşı kırkı bulduğunda hayrı şerrinden artık olmazsa cehenneme hazırlansın." Bu Hadîs-i Şerif köktür. Mânası hayat gerçeklerine uyar.
Ey zahirdeki açık beyanı dinlemekten kaçan; iç âlemi görmek, çoktan uçup gitti. Artık sütten kesilmen lâzım, yavru değilsin.
Mademki Hakk'ın zâtından gayri şeylere karşı irfan (!) duygusu beslersin ve onların peşinde gidersin, gerçek işler için yalnız bir hevesin var. O da boşa...
Nedir bu hâlin? Hep maddî işler peşindesin. Bazen hakikaten madde peşine düşersin, bazen de onlara kapılır, zelil ve hakir düşersin. Ama sen, bu hâlin belki de farkında değilsin. Uyan.
Velî kulun baş işareti, kendini Allah'ın varlığı ile zengin bulmak... Sonra Allah'ın zâtiyle yetinip her şeyi bir yana atmak... Ve her nerede olsa Hakk'a dönmek...
Bir gün olur da nefsin kendine göre bir velayet iddiasına kapılırsa, ona bu huyları say ve haddini bildir... Çünkü o bir velî değil, yalancıdır.
Bir ilim sahibine, sultanların kapısında dolaşmak yaraşmaz. Ancak kuvvetli imana ve ittikaya (günah işlemekten kaçınmaya) sahip olurlarsa o zaman zararı olmaz. Sonra Hakk'a dair olan bilgisi kuvvetli, zühdü iyi, içi marifet hâli ile tam, Hak'la ünsiyet etmiş olmalı. Böyle olursa, padişahların yanına güçlü girer ve sarsılmadan çıkar…
Haram meydanda. Helâl da açıklanmış. Ve işte, İslâm dininin kurduğu esas. Sonra durulması ve üzerinde düşünülmesi gereken işler de meydanda...
Kalbini temizle ve ondan gelen sese kulak ver. Sana bir şeyin olmayacağını anlatıyorsa bil ki, o şey haramdır. Kabul ettiği şey ise, helâldir. Serbest bıraktığı şey de şüphelidir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Gerek kitaptan gerekse kitabı okuyandan dinlediği budur. O daima iman mihrabından iyi şeyler dinlemiştir. İman sahibinin bu hâli, bir ateştir; onda hata bırakmaz, yakar ve yok eder.
O iman sahibinin emirler kütüğünde tutulan siciline bakılınca, yapılmadık emir göze çarpmaz.
Ama o iman sahibi tam kemal hâlinde değilse bu durum pek iyi olmaz. Bir gurura kapılması ihtimali belirir. Sonra o gurur yüzünden helak olabilir. İman sahibinden bâzı hatalar zuhur edebilir.
Vakit geçmeden hatasını anlar, tevbe ederse kurtulur. O ufak hata onun ezelî kısmetinde yazılmıştı. İmanı dolayısiyle hiçbir zarar görmez; çünkü ona göre o hata, başına konan bir toz kadar küçüktür. Hak Teâlâ ona tevbeyi nasib eder ve kurtarır.
Hatanın bu şekle bürünmesi tam mânası ile doğru bir iman sahibi için olur. Meselâ Âdem'in (a.s) hatası gibi...
Bu hâl, kaide dışıdır. Herkeste olmasına imkân yok. Dolayısiyle onun gibi olmaya çalışanların işine önem verilmez.
İnsanın benliğinde iki istek yaşar, ikisi de birbirine zıttır. Biri İlâhî olan zatî irade, öbürü de bunun dışında kalan, Hak Teâlâ'nın zâtı dışında olanlara ait irade. Burada iradenin mânası, bahsi geçen varlıkların kendi istidatlarına göre olan arzulardır.
Her iki irade (istek) gerçek yöne sürülebilir ve ıslâhı mümkün olur. İnsan, dilerse bunu kırk yaşına kadar yapabilir. Ondan sonra biraz zor olur.
Bu hâli hoş anlatan Peygamber (a.s) efendimizin şu Hadîs-i Şerifi vardır: "Bir kimsenin yaşı kırkı bulduğunda hayrı şerrinden artık olmazsa cehenneme hazırlansın." Bu Hadîs-i Şerif köktür. Mânası hayat gerçeklerine uyar.
Ey zahirdeki açık beyanı dinlemekten kaçan; iç âlemi görmek, çoktan uçup gitti. Artık sütten kesilmen lâzım, yavru değilsin.
Mademki Hakk'ın zâtından gayri şeylere karşı irfan (!) duygusu beslersin ve onların peşinde gidersin, gerçek işler için yalnız bir hevesin var. O da boşa...
Nedir bu hâlin? Hep maddî işler peşindesin. Bazen hakikaten madde peşine düşersin, bazen de onlara kapılır, zelil ve hakir düşersin. Ama sen, bu hâlin belki de farkında değilsin. Uyan.
Velî kulun baş işareti, kendini Allah'ın varlığı ile zengin bulmak... Sonra Allah'ın zâtiyle yetinip her şeyi bir yana atmak... Ve her nerede olsa Hakk'a dönmek...
Bir gün olur da nefsin kendine göre bir velayet iddiasına kapılırsa, ona bu huyları say ve haddini bildir... Çünkü o bir velî değil, yalancıdır.
Bir ilim sahibine, sultanların kapısında dolaşmak yaraşmaz. Ancak kuvvetli imana ve ittikaya (günah işlemekten kaçınmaya) sahip olurlarsa o zaman zararı olmaz. Sonra Hakk'a dair olan bilgisi kuvvetli, zühdü iyi, içi marifet hâli ile tam, Hak'la ünsiyet etmiş olmalı. Böyle olursa, padişahların yanına güçlü girer ve sarsılmadan çıkar…
Haram meydanda. Helâl da açıklanmış. Ve işte, İslâm dininin kurduğu esas. Sonra durulması ve üzerinde düşünülmesi gereken işler de meydanda...
Kalbini temizle ve ondan gelen sese kulak ver. Sana bir şeyin olmayacağını anlatıyorsa bil ki, o şey haramdır. Kabul ettiği şey ise, helâldir. Serbest bıraktığı şey de şüphelidir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.