Rivâyete göre; Hz. Cebrail, Peygamber Efendimize, sahabeden Dihye el-Kelbî kıyafetine girmiş olarak gelir. Ashabı içerisinde otururlarken, gelip Peygamber Efendimize bazı sorular sorar. Cibril Hadisi olarak bilinen bu hadis-i şerifi aktaralım: Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün insanların yanına çıktı. Bir adam O'na gelip şöyle dedi: "Ey Allah Resûlü! İman nedir?" Cevap verdi: "İman; Allah'a, meleklerine, Kitab'ına, O'na kavuşmaya, peygamberlerine inanman, ayrıca öldükten sonra tekrar dirilmeye iman etmendir." Yine sordu: "İslâm nedir?"Cevap verdi: "İslâm; Allah'a ibâdet edip O'na hiçbir şeyi ortak koşmaman, farz namazını kılman, farz zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır." Adam dedi ki: "Peki, ihsân nedir?"Cevap verdi: "İhsân, Allah'a sanki O'nu görüyormuşsun gibi ibâdet etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen de O, şüphesiz seni görüyordur." Sonra adam geri gitti. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Onu Bana getirin!" Hemen ardına düşüp onu getirmeye teşebbüs ettiler fakat adamın izine rastlamadılar. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "O Cibrîl aleyhisselam'dı; insanlara dinlerini öğretmek için gelmişti." Cibril Hadisi olarak bilinen bu hadis-i şerif dinin en güzel tarifidir. Sorulan üç şey dindendir. İman dindendir, İslam'ın şartları dediğimiz husus da dindendir. İhsan da dindendir. Ama din bunların tamamıdır. Amene'r-Resûlü olarak bilinen ayeti kerimelerde Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:"Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. 'Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş Sanadır' dediler. Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!" (Bakara: 285,286)."Göklerdekiler de, yerdekiler de Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı hesaba çekecektir" (Bakara, 2/284) meâlindeki âyet inince kalpten geçenlerden de sorumlu tutulmaktan korkan ashâb endişeye kapıldılar ve O'nun karşısında diz çökerek şöyle dediler: "Ey Allah Resûlü! Namaz, oruç, cihad ve zekât gibi altından kalkabileceğimiz şeyler bize teklif edildi. Şimdi ise Sana bu âyet indi, biz bunun altından nasıl kalkacağız?" Şöyle buyurdu: "Sizden önceki Kitab Ehli gibi, 'Duyduk, isyan ettik' mi demek istiyorsunuz? Bilakis şöyle söyleyiniz: 'Duyduk, boyun eğdik. Rabbimizden bağışlanma dileriz. Varış ancak Sanadır.'" Halk bunu okuyup (kalplerine sindirerek) dilleriyle yalvarır şekilde söyleyince Allah şunu indirdi: "Resûl, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de. Her biri Allah'a ve meleklerine... (âyetin sonuna kadar) iman ettiler." (Bakara, 285). Onlar böyle yapınca Allah, önceki âyeti neshetti ve şunu indirdi: "Allah, kişiye gücünün dışında hiçbir şey teklif etmez. Kazandığı (iyilikler) kendi lehinedir, kazandığı (günahlar da) kendi aleyhinedir. Ey Rabbimiz, takat getiremeyeceğimiz şeyi de bize yükleme; bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge! Sen bizim Mevlamızsın! Kâfirler güruhuna karşı bize yardım et!" (Peygamber'in bu duasına karşılık da) Allah, "Pekâlâ" buyurdu. (Müslim, iman 199, s.115-6).Mi'rac gecesinde Peygamberimize vasıtasız şekilde vahyolunan bu âyetler, Resûlullah'ın hadislerinde övülmüş, her zaman ve özellikle yatmadan önce okunması tavsiye edilmiştir. Bir hadiste de, "Bu âyetlerin geceleyin yatmadan önce okunması kişiye yeter" denilmiştir. (Müslim, Müsafirin, 806)Hak dinin esasları bu iki ayette ve Cibril hadisinde toplanmıştır. Şöyle ki: Hak din olan İslam'ın esaslarına, hem o esasları insanlığa getiren peygamber Hz. Muhammed (s.a.a.), hem de mü'minler iman ettiler. Yani bu esaslara peygamber de olsa iman etmeden mü'min olmak mümkün değil."Allah'ın peygamberlerine iman ettiler. 'Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş Sanadır' dediler" ifadesi kimilerinin iddia ettiği gibi kelime-i tevhidin ikinci kısmına inanmama kişinin isteğine kalmış, imanda kemal derecesi değil, imanın şartıdır. Yani kelime-i tevhidin ilk kısmını "La ilahe illallah" kısmını kabul edip "Muhammedür Resulullah" kısmını kabul etmeden iman dairesi içine girilemez.(Devam edecek)?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016