İnönü, Atatürk’e yakın vekilleri uzaklaştırmıştır
Atatürk ile İsmet Paşa arasında Serbest Fırka’nın kurulmasından sonra başlayan olaylar, başvekillikten alınmasının ardından da devam etmişti
19.11.2025 00:17:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Atatürk ile İsmet Paşa arasında Serbest Fırka'nın kurulmasından sonra başlayan olaylar, başvekillikten alınmasının ardından da devam etmişti.
Öyle ki, Bozok, anılarında şunu yazar:
"… Faik Doğan Bey evime gelerek Atatürk'le İsmet Paşa arasında yalan yanlış ortada devran eden dedikodulardan ve şayialardan büyük teessürle bahsetikten sonra, mebuslar arasında da ikilik olduğunun ve İsmet Paşa'ya stadyumda yapılan tezahürat esnasında Atatürk'ün aleyhinde de birçok sözler söylenmiş olduğunu anlattı."
Bozok, fırka toplantısında söz alarak bu konuyu gündem etmiş ve orada bulunan İsmet Paşa'dan fırka azalarının önünde, bu tavırlar için cevap beklemiştir.
İsmet Paşa önce devlet işlerinden çok yorulduğunu, Atatürk'ten kendisini artık bu işlerden azat etmesini birkaç kez istediğini anlatır, sonra vekiller heyetinde kalabalık bir yerde söylenmeyecek şekilde, 'canımdan bezdim ve artık devam edemeyeceğim' dediğini açıklar.
Atatürk'e hakaret edilen futbol maçına lafı getirerek;
'Futbol maçına gittim. Orada sessiz bir yer vardı. Biraz sonra alkışladılar. Maçı veya dışarısını alkışlıyorlardı. Ne ise… İşi uzattılar. Baktım bana tezahürat yapıyorlar, dışarıda birçok mektep talebesi, izciler ve halk kalabalığı vardı. Kalabalıktan bir kısım kaptanın etrafında bulunuyordu. Yaşa diye selamlamaya başladılar. Bırakmadılar…
Böyle, herhangi bir memlekette herhangi bir sebeple sempati tezahürleri olabilir, böyle anlarda da kalabalık içinde birkaç tahrikçi sûret-i mahsusa da teşvikler de yapabilir fakat evvelce de arzettiğim gibi halktan yaşa sözünden başka bir şey işitmedim' der."
İsmet Paşa, Gazi'ye yakın kadroyu yanından uzaklaştırmıştır.
Salih Bozok'un oğlu Cemil Bozok o günleri şöyle anlatır:
"… Atatürk'ün ebediyete intikalinden kısa bir süre sonra yeni bir seçime giden İnönü, Atatürk'ün yakınları olan Fuat Bulca, Müfit Özdeş, Cevat Abbas, Recep Zühtü, Kılıç Ali Beyleri Halk Partisi mebus listesine koymadığı gibi, babamı da o günlerin yeni bir icadı olan ve bir kısım illerde uygulanacak olan istişare listesinde denemeye tâbi tutmayı uygun gördü.
Bu manidardı. Şayet babam, eskiden beri mebusluğunu yaptığı Bilecik'te mebus adaylığı oyunu alamamış olursa, herhalde kendisine, 'Ne yapalım Bileciklilere kendini sevdirememişsin' diyecekti ve babamı da öyle ekarte edecekti.
(…) İstişare denemelerinin yapıldığı gün babam evde idi. Çok sakindi. Ben de o gün evden ayrılmadım. Akşam üzerine doğru Bilecik mahreçli bir telgraf geldi:
'Ellerinizden öperim. İdare-i hususiye memuru.' Babam,'Bunun mânâsı nedir?' dedi.
Ben,'Baba, istişare seçimini kazandın, tebrik ederim' dedim. (Sonra Salih Bozok mebus olur).
(…) Eski arkadaşlarına karşı vefa izleri besleyen babam, onların mebus olmayışlarına çok üzülüyordu.
Özellikle Kılıç Ali Bey kendisiyle her buluşmasında dert yandığı için üzüntüsü bir kat daha artıyordu.
Paşa'yı ikbal döneminde de ara sıra ziyaret ediyor ve her defasında arkadaşlarının mebus olması ricasında bulunuyordu.
Bu ricaları ilk zamanlar gülerek dinleyen İnönü, sonra suratını buruşturmak sûretiyle karşılamış ve nihayet bir gün;
'Salih, artık onlar için bir daha ricada bulunma, dinlemem' demiştir.
Paşa demek ki bıkmış. Yalnız onlardan değil, babamdan da. Çünkü babam öldüğünde cenazesine bir yaverini göndermediği gibi, bir çelenk de yollamadı…"
Celal Bayar da bu mânâda şunu anlatır:
"Atatürk ölmüş, Meclis toplanmış, İsmet Paşa cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Kendisini ilk tebrik eden ben oldum. Son derece duygulandı. Elimi uzun süre bırakmadı… İtina ile tebriğime teşekkür etti ve protokol dışı olduğu halde, kendisini beklememi rica etti, bekledim.
Tebrik merasimi bittikten sonra Büyük Milllet Meclisi'ndeki Cumhurbaşkanı odasına götürdü beni ve itina ile yer gösterdi, ben kanepenin soluna oturacağıma sağına oturduğumu fark edince; yer değiştirmek istedim, iki eliyle omuzlarıma bastırarak;
'Olmaz Celal Bey, çok rica ederim… Teklif mi var… Kaç yılın dostuyuz' diye beni yerimden oynatmadı.
Burada da Atatürk'ün hastalığı sırasında Başvekil olarak gösterdiğim dirayeti öven sözler söyledikten sonra;
'Yeni kabinenizi kurunuz Celal Bey!' dedi. İtiraz ettim. 'Çok yoruldum' dedim.
Kesif olaylar yaşadık, bunların ağırlığından henüz kurtulamadım' dedim fakat ne dedimse ikna edemedim.
Kabineyi benim kurmamda ısrar ediyordu. Nihayet beni tatmin etmiş olmak için,
'Size hiçbir telkinde bulunmayacağım; kabinenizi istediğiniz gibi ve istediğiniz kimselerle kurunuz, rica ederim' deyince daha fazla direnmenin hem yakışık almayacağını, hem memleket hesabına yararlı olmayacağını düşündüm. Çünkü yeni cumhurbaşkanı gelir gelmez yeni bir kabine kurması, İsmet Paşa ile benim aramızın açık olmasını isteyenler için bulunmaz nimet olacaktı. Kabul ettim.
'İtimadınıza teşekkür ederim' dedim.
Yeni kabine, eski kabinenin aynısıydı. Bir kağıda yazıp kendisine götürdüm. Şöyle bir baktı. İsimleri okumadan kimleri aldığımı bildirmiş gibi gözlerini bana kaldırdı;
'Çok güzel Celal Bey' dedi, 'Vefalı bir insansınız fakat müsaade eder misiniz, böyle olsun…'
Ve elindeki kalemle, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın adlarını çizdi."
Yine, İnönü'nün cumhurbaşkanı olduğu günlerde, Celal Bayar'ın şahit olduğu, Atatürk dönemini silme çabasına bir örnek daha:
"Atatürk ölmüştü. İsmet Paşa cumhurbaşkanı seçilmişti. Kutlamak için ziyaretine gitmiştim. Bana yeni kabineyi kurma görevini vermişti. Yanından çıkıyordum. Yolda Kazım Özalp'le karşılaştık.
Samimi bir hareketle koluma girdi ve benimle birlikte yürürken hem başvekilliğimi kutladı, hem de dosthane bir tavırla, 'Bak Celal Bey' dedi, 'Artık kale Atatürk/Atatürk dedi ki yok.' Göz göze geldik. Hiçbir karşılık veremedim. O da! Sustuk!
Birkaç gün sonra idi. Yeni kabinenin programını İsmet Paşa'ya gösteriyordum. Çözümlenmesi gereken bir nokta vardı ve uygun bir formül bulamıyorduk. Bu sırada İsmet Paşa'ya; 'Atatürk'ün bu konuda bir formülü vardı' dedim.
Birden telaşlandı, iki elini havaya kaldırarak; 'Onu bırak 'dedi. Sonra, 'Kendileri bir fikir bulamıyorlar da Atatürk'ün fikirlerini kullanıyorlar' derler." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Öyle ki, Bozok, anılarında şunu yazar:
"… Faik Doğan Bey evime gelerek Atatürk'le İsmet Paşa arasında yalan yanlış ortada devran eden dedikodulardan ve şayialardan büyük teessürle bahsetikten sonra, mebuslar arasında da ikilik olduğunun ve İsmet Paşa'ya stadyumda yapılan tezahürat esnasında Atatürk'ün aleyhinde de birçok sözler söylenmiş olduğunu anlattı."
Bozok, fırka toplantısında söz alarak bu konuyu gündem etmiş ve orada bulunan İsmet Paşa'dan fırka azalarının önünde, bu tavırlar için cevap beklemiştir.
İsmet Paşa önce devlet işlerinden çok yorulduğunu, Atatürk'ten kendisini artık bu işlerden azat etmesini birkaç kez istediğini anlatır, sonra vekiller heyetinde kalabalık bir yerde söylenmeyecek şekilde, 'canımdan bezdim ve artık devam edemeyeceğim' dediğini açıklar.
Atatürk'e hakaret edilen futbol maçına lafı getirerek;
'Futbol maçına gittim. Orada sessiz bir yer vardı. Biraz sonra alkışladılar. Maçı veya dışarısını alkışlıyorlardı. Ne ise… İşi uzattılar. Baktım bana tezahürat yapıyorlar, dışarıda birçok mektep talebesi, izciler ve halk kalabalığı vardı. Kalabalıktan bir kısım kaptanın etrafında bulunuyordu. Yaşa diye selamlamaya başladılar. Bırakmadılar…
Böyle, herhangi bir memlekette herhangi bir sebeple sempati tezahürleri olabilir, böyle anlarda da kalabalık içinde birkaç tahrikçi sûret-i mahsusa da teşvikler de yapabilir fakat evvelce de arzettiğim gibi halktan yaşa sözünden başka bir şey işitmedim' der."
İsmet Paşa, Gazi'ye yakın kadroyu yanından uzaklaştırmıştır.
Salih Bozok'un oğlu Cemil Bozok o günleri şöyle anlatır:
"… Atatürk'ün ebediyete intikalinden kısa bir süre sonra yeni bir seçime giden İnönü, Atatürk'ün yakınları olan Fuat Bulca, Müfit Özdeş, Cevat Abbas, Recep Zühtü, Kılıç Ali Beyleri Halk Partisi mebus listesine koymadığı gibi, babamı da o günlerin yeni bir icadı olan ve bir kısım illerde uygulanacak olan istişare listesinde denemeye tâbi tutmayı uygun gördü.
Bu manidardı. Şayet babam, eskiden beri mebusluğunu yaptığı Bilecik'te mebus adaylığı oyunu alamamış olursa, herhalde kendisine, 'Ne yapalım Bileciklilere kendini sevdirememişsin' diyecekti ve babamı da öyle ekarte edecekti.
(…) İstişare denemelerinin yapıldığı gün babam evde idi. Çok sakindi. Ben de o gün evden ayrılmadım. Akşam üzerine doğru Bilecik mahreçli bir telgraf geldi:
'Ellerinizden öperim. İdare-i hususiye memuru.' Babam,'Bunun mânâsı nedir?' dedi.
Ben,'Baba, istişare seçimini kazandın, tebrik ederim' dedim. (Sonra Salih Bozok mebus olur).
(…) Eski arkadaşlarına karşı vefa izleri besleyen babam, onların mebus olmayışlarına çok üzülüyordu.
Özellikle Kılıç Ali Bey kendisiyle her buluşmasında dert yandığı için üzüntüsü bir kat daha artıyordu.
Paşa'yı ikbal döneminde de ara sıra ziyaret ediyor ve her defasında arkadaşlarının mebus olması ricasında bulunuyordu.
Bu ricaları ilk zamanlar gülerek dinleyen İnönü, sonra suratını buruşturmak sûretiyle karşılamış ve nihayet bir gün;
'Salih, artık onlar için bir daha ricada bulunma, dinlemem' demiştir.
Paşa demek ki bıkmış. Yalnız onlardan değil, babamdan da. Çünkü babam öldüğünde cenazesine bir yaverini göndermediği gibi, bir çelenk de yollamadı…"
Celal Bayar da bu mânâda şunu anlatır:
"Atatürk ölmüş, Meclis toplanmış, İsmet Paşa cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Kendisini ilk tebrik eden ben oldum. Son derece duygulandı. Elimi uzun süre bırakmadı… İtina ile tebriğime teşekkür etti ve protokol dışı olduğu halde, kendisini beklememi rica etti, bekledim.
Tebrik merasimi bittikten sonra Büyük Milllet Meclisi'ndeki Cumhurbaşkanı odasına götürdü beni ve itina ile yer gösterdi, ben kanepenin soluna oturacağıma sağına oturduğumu fark edince; yer değiştirmek istedim, iki eliyle omuzlarıma bastırarak;
'Olmaz Celal Bey, çok rica ederim… Teklif mi var… Kaç yılın dostuyuz' diye beni yerimden oynatmadı.
Burada da Atatürk'ün hastalığı sırasında Başvekil olarak gösterdiğim dirayeti öven sözler söyledikten sonra;
'Yeni kabinenizi kurunuz Celal Bey!' dedi. İtiraz ettim. 'Çok yoruldum' dedim.
Kesif olaylar yaşadık, bunların ağırlığından henüz kurtulamadım' dedim fakat ne dedimse ikna edemedim.
Kabineyi benim kurmamda ısrar ediyordu. Nihayet beni tatmin etmiş olmak için,
'Size hiçbir telkinde bulunmayacağım; kabinenizi istediğiniz gibi ve istediğiniz kimselerle kurunuz, rica ederim' deyince daha fazla direnmenin hem yakışık almayacağını, hem memleket hesabına yararlı olmayacağını düşündüm. Çünkü yeni cumhurbaşkanı gelir gelmez yeni bir kabine kurması, İsmet Paşa ile benim aramızın açık olmasını isteyenler için bulunmaz nimet olacaktı. Kabul ettim.
'İtimadınıza teşekkür ederim' dedim.
Yeni kabine, eski kabinenin aynısıydı. Bir kağıda yazıp kendisine götürdüm. Şöyle bir baktı. İsimleri okumadan kimleri aldığımı bildirmiş gibi gözlerini bana kaldırdı;
'Çok güzel Celal Bey' dedi, 'Vefalı bir insansınız fakat müsaade eder misiniz, böyle olsun…'
Ve elindeki kalemle, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın adlarını çizdi."
Yine, İnönü'nün cumhurbaşkanı olduğu günlerde, Celal Bayar'ın şahit olduğu, Atatürk dönemini silme çabasına bir örnek daha:
"Atatürk ölmüştü. İsmet Paşa cumhurbaşkanı seçilmişti. Kutlamak için ziyaretine gitmiştim. Bana yeni kabineyi kurma görevini vermişti. Yanından çıkıyordum. Yolda Kazım Özalp'le karşılaştık.
Samimi bir hareketle koluma girdi ve benimle birlikte yürürken hem başvekilliğimi kutladı, hem de dosthane bir tavırla, 'Bak Celal Bey' dedi, 'Artık kale Atatürk/Atatürk dedi ki yok.' Göz göze geldik. Hiçbir karşılık veremedim. O da! Sustuk!
Birkaç gün sonra idi. Yeni kabinenin programını İsmet Paşa'ya gösteriyordum. Çözümlenmesi gereken bir nokta vardı ve uygun bir formül bulamıyorduk. Bu sırada İsmet Paşa'ya; 'Atatürk'ün bu konuda bir formülü vardı' dedim.
Birden telaşlandı, iki elini havaya kaldırarak; 'Onu bırak 'dedi. Sonra, 'Kendileri bir fikir bulamıyorlar da Atatürk'ün fikirlerini kullanıyorlar' derler." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































