"Yan Tesir" köşemizden tüm dostlara Merhaba!İnsanlık açısından öncelikle zaman kavramı ile tarihe bakınca Yaratıcı için zaman, lineer olarak düz ve doğru bir çizgi gibi ilerleyen kavram değil, Yaratıcının yarattığı önünü ve arkasını, öncesini ve sonrasını bildiği belki boyutu dahi olmayan, belki dairesel, belki nokta bile olmayan mahlukudur. Zira zaman izafidir. Atmosferden çıkınca dahi zaman kavramı değişir. Bu anlamda her şeyin başlangıcı ve sonu olduğuna göre biz ve bilinen her şey mahluktur. Mahluk olan her şeyin başlangıcı zaruri olduğu halde sonunun da olması zaruridir. Zamanın da başı ve bitimi olduğu gibi peygamberlerin de, kitap ve suhufların da ilki ve sonu olmalıdır. Son gönderilen Kitabın Kur'an-ı Kerim ve Son peygamberin Hz. Muhammed olması bu açıdan ZARURİDİR.
Birinci bölümde bahsettiğimiz gibi Hz. Adem'den sonra ilk kırılma başlamış olduğu için ve ondan sonra zaman içinde bu ayrım artınca Yaradan merhameti gereği insanlığa yeni bir uyarıcı gönderdi. Muhtemelen bu Şit (a.s) dı ve o da insanları doğru yola sevk etti ve uyardı. Daha sonra Hz. İdris gönderildi. Bundan sonra tarihin seyri içinde belki 100 yıllık belki de 1000'er yıllık veya daha az veya fazla süreler geçmiş olabilir –ki bunu tam olarak bilemiyoruz- her defasında bozulmalar veya değişmeler olduğunda Allah bu zaman çerçevesinde binlerce hatırlatıcı yani elçi göndermiştir.. Ancak bu kırılmalar kopmalara döndüğü zaman, yani Allah'ın ayetleri değiştiği veya unutulduğu zaman, Yaradan bu defa kitabı yenilemiş adeta yazılımı güncellemiştir. Yazılım değişmediği zaman sadece kullanıcıları yani elçileri göndermiştir.
Dinler tek bir zamana ve bir bölgeye gönderilmedi. Bir zaman aralığında yoğunlaşıp ya da bir bölge mahrum da bırakılmadı. Yaratıcı mutlak adildir peygamber gönderilmeyen toplum eğer varsa sorumlu olmayacaklarının garantisini vermiştir. Mefhumu muhalifi olarak bekli başka zaman veya boyutta da olsa bu çağrının her insana ulaşacağını anlıyoruz. Zira "Biz elçi / peygamber göndermeden kimseye azap edecek değiliz." (İsra, 17/15) Peygamberler sadece Ortadoğu'ya elbette gönderilmediler. Çünkü Biz yazının icadından sonraki ve medeniyetin daha yoğunlaştığı bölgeyi biliyoruz. Çünkü yazının icadından önce ve Kur'an da ilmi olarak mevcut olanlar dışındaki bilgilerin çoğu mitolojik destanlar veya sözlü kaynaklar. Bu yüzden Kur'an dışında ismi verilmeyen (Adem, Nuh, İdris, Şit gibi peygamberleri bilsek de) çok eski Peygamberlerin ilmi olarak bilgisine sahip değiliz maalesef. Ancak Sümerler Mezopotamya coğrafyası olduğu için Hz, İbrahim de Sümerler döneminde yaşadığından ve ziyadesiyle Kuran'da da bu peygamberlerden kıssalar verildiğinden ilmi olarak bu peygamberleri biliyoruz. Yoksa diğer milletlere de Türklere de peygamber geldi elbet. Zülkarneyn de belki de Oğuz Kağan da Peygamberdi. Zira Türklerde yaşayan ''Gök tanrı'' inancı tek tanrı inancıydı. Çinlilere Farsılara ve her kavme mutlak uyarıcı geldi.
Merhum Muhammed İkbal Tin süresinde zeytin ağacının altında vahyin İsa'ya, İncir ağacı altında vahiy alanın "Buda/Budha" olduğuna işaret ediyor. Hatta Konfüçyüs, Sokrates, Platon da muhtemel ki Peygamberlerdir. Bir çok ilim adamı Zerdüşt'ün de ilahi kaynaklı bir dinin ve kitabın peygamberi olduğu kanaatini taşırlar. Yaratıcı rahmeti ve merhameti gereği Avesta değiştiği için Zebur, Zebur değiştiği için Tevrat, Tevrat değiştiği için İncil, İncil değiştiği için mantık açısından Kur'an'ı göndermiştir. Uygulayıcı olarak da elçileri de aynı yöntemle göndermiş, günümüz diliyle bu yazılımları adeta kullanıcılar ile bize göre programlamıştır.
Aslında burada yeri gelmişken Yaratıcının din göndermesinde ki amaçta anlaşılmış olur. Din öncelikle bu dünya içindir. Din dünya hayatını düzenlemek için vardır. Bu düzeni bozanlar veya koruyanlar için mükafat veya karşılığı ahirette vardır. Ahirette aslında bu anlamda dünya hayatını düzenlemek için sonuçtur. Zira öncelikli gaye dünya düzeni ve huzurudur. Kısaca kendimizi mahvetmeyelim, türümüzü yok etmeyelim, dünya da mutluluğa ahirette huzura ulaşalım diye din gönderilmiştir. Yaratıcı dinleri insanları cezalandırmak için göndermedi elbette. İnsanların rahmeti, adaleti, şefkat ve merhameti öğrenmesi için dinleri gönderdi. Hatta insanlara ufuk olmak için elçiler ve uyarıcılar ile gönderdi. Ancak biz o uyarıcıların çoğu hayatta iken dahi o uyaranlara zulmettik. Hemen akabinde o temiz ve doğru öğretiyi ya unuttuk ya da yamulttuk ve kendi ihtiraslarımızı için kullandık ve sonucunda da yazılımı değiştirdik netice de biz de değiştik. Nihayetinde Tanrı'yı suçlayarak böylece hem acizliğimizi hem de nankörlüğümüzü belgeledik.
"Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!" Abese 80/17
Devam edecek nasipse…
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022
- Sakız orucu bozar mı? -1- / 18.04.2022
- Şiir gibi / 16.04.2022