Tanımadığınız bir kişi gelip size, "İnsanı insan yapan şey nedir?" diye bir soru sorsa ne cevap verirsiniz? Siz, cevabınızı düşünün. Ben de düşünüyorum.
Bugün birçok kişi bu soruya ya mal-mülk der, ya para der, ya itibar der, ya makam, mevki vs. der. Der de, bu cevapların hepsi yok olmaya mahkum. Nice insanlar görmüşsünüz, duymuşsunuzdur ki bu saydıklarımdan daha fazlasına sahip olmuşlardır. Sonuçta ise ya sahip oldukları onları terk etmiş, ya da onlar giderken sahip olduklarını götürememiş, dünyada bırakmıştır.
Yine soralım; İnsanı insan yapan şey nedir?
Malumunuz insanın iki yönü vardır. Biri madde yönü, diğeri mana yönü. Madde yönümüzde yani vücudumuzda kalp, ciğer, damar, kas, beyin.. gibi muhteşem dizayn edilmiş organlar vardır.
Peki, bu madde yönü müdür insanı, insan yapan şey? Hayır. Çünkü aynı organlar hatta daha çok algı ve kuvvet yeteneğiyle hayvanlarda da mevcuttur.
Peki, nedir o halde insanı insan yapan şey?
Ruh'tur.
"Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir." (İsra 85)
"Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" demişti." (Hicr 28-29)
Evet, insanı üstün kılan, diğer varlıklardan ayıran özelliği o beden kafesine üflenen 'ruh'tur. Allah-u Teala'nın, 'kendinden üflediği' bu ruh sayesinde insan 'halifetullah' yani Allah'ın Halifesi makamını almıştır.
Bu ruh sayesinde insan ezeli değildir ama ebedi bir varlıktır.
Tabi bu noktada 'akıl' kavramı da önümüze çıkar. Hatta tarih boyu birçok filozoflar insanı 'akıl' olarak tanıtmaya çalışmışlar, akıl ekseninde insana bir tarif çizme gayretine girmişlerdir.
Ama akıl eşittir insan demek değildir. Muhterem Hocamın o muhteşem tabirinde ifade ettiği gibi 'akıl insana verilmiş bir araçtır. İnsan gönüldür, gönül'
Şimdi biraz yazımızın baş tarafına dönelim. İnsanın iki yönü olduğundan bahsettik. (Tabi bu bahisleri Muhterem Hocamın kitaplarından okuduklarımdan anladığım kadarıyla aktarıyorum) Biri madde yönü diğeri ise mana yönü. Madde yönünü beden olarak, mana yönü ise nefs, ruh, kalp diye isimlendiririz.
Bu noktada başka bir başlık açalım; Eşrefi mahluk (en şerefli yaratık) olarak yaratılan insan neden doymaz? Neden hem kendi cinsiyle, hem hayvanat ile hem nebatat ile hem de tabiat ile bir kavga, bir savaş veya yok ediş içerisindedir?
Belgesellerde izliyorsunuzdur, hayvanat aleminde belli bir düzen var. Nebatat aleminde de bir düzen vardır. Uzaydaki o muhteşem düzen ve dizaynı ise hala insanoğlu anlayamamış vaziyette.
İnsanlık aleminde neden bir düzen yok? İnsan neden doymak bilmiyor? İnsanlık neyin peşinde?
Herkesin bu sorulara illaki bir cevabı vardır. Tarih boyunca da milyonlarca görüş ortaya konulmuş, uygulamalara gidilmiştir. Ama sonuç ortada; İnsanlık buhran içinde hem kendini, hem mahlukatı bitiriyor.
Neden?
(yarın hep beraber bu sorunun cevabını bulmaya veya anlamaya çalışalım)?
Bugün birçok kişi bu soruya ya mal-mülk der, ya para der, ya itibar der, ya makam, mevki vs. der. Der de, bu cevapların hepsi yok olmaya mahkum. Nice insanlar görmüşsünüz, duymuşsunuzdur ki bu saydıklarımdan daha fazlasına sahip olmuşlardır. Sonuçta ise ya sahip oldukları onları terk etmiş, ya da onlar giderken sahip olduklarını götürememiş, dünyada bırakmıştır.
Yine soralım; İnsanı insan yapan şey nedir?
Malumunuz insanın iki yönü vardır. Biri madde yönü, diğeri mana yönü. Madde yönümüzde yani vücudumuzda kalp, ciğer, damar, kas, beyin.. gibi muhteşem dizayn edilmiş organlar vardır.
Peki, bu madde yönü müdür insanı, insan yapan şey? Hayır. Çünkü aynı organlar hatta daha çok algı ve kuvvet yeteneğiyle hayvanlarda da mevcuttur.
Peki, nedir o halde insanı insan yapan şey?
Ruh'tur.
"Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir." (İsra 85)
"Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" demişti." (Hicr 28-29)
Evet, insanı üstün kılan, diğer varlıklardan ayıran özelliği o beden kafesine üflenen 'ruh'tur. Allah-u Teala'nın, 'kendinden üflediği' bu ruh sayesinde insan 'halifetullah' yani Allah'ın Halifesi makamını almıştır.
Bu ruh sayesinde insan ezeli değildir ama ebedi bir varlıktır.
Tabi bu noktada 'akıl' kavramı da önümüze çıkar. Hatta tarih boyu birçok filozoflar insanı 'akıl' olarak tanıtmaya çalışmışlar, akıl ekseninde insana bir tarif çizme gayretine girmişlerdir.
Ama akıl eşittir insan demek değildir. Muhterem Hocamın o muhteşem tabirinde ifade ettiği gibi 'akıl insana verilmiş bir araçtır. İnsan gönüldür, gönül'
Şimdi biraz yazımızın baş tarafına dönelim. İnsanın iki yönü olduğundan bahsettik. (Tabi bu bahisleri Muhterem Hocamın kitaplarından okuduklarımdan anladığım kadarıyla aktarıyorum) Biri madde yönü diğeri ise mana yönü. Madde yönünü beden olarak, mana yönü ise nefs, ruh, kalp diye isimlendiririz.
Bu noktada başka bir başlık açalım; Eşrefi mahluk (en şerefli yaratık) olarak yaratılan insan neden doymaz? Neden hem kendi cinsiyle, hem hayvanat ile hem nebatat ile hem de tabiat ile bir kavga, bir savaş veya yok ediş içerisindedir?
Belgesellerde izliyorsunuzdur, hayvanat aleminde belli bir düzen var. Nebatat aleminde de bir düzen vardır. Uzaydaki o muhteşem düzen ve dizaynı ise hala insanoğlu anlayamamış vaziyette.
İnsanlık aleminde neden bir düzen yok? İnsan neden doymak bilmiyor? İnsanlık neyin peşinde?
Herkesin bu sorulara illaki bir cevabı vardır. Tarih boyunca da milyonlarca görüş ortaya konulmuş, uygulamalara gidilmiştir. Ama sonuç ortada; İnsanlık buhran içinde hem kendini, hem mahlukatı bitiriyor.
Neden?
(yarın hep beraber bu sorunun cevabını bulmaya veya anlamaya çalışalım)?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024