Yazının sonuna kadar bekleyemeyeceğim için hemen başta altını kalın harflerle çizerek diyorum ki, İskilipli Atıf haindir. Vatanı işgal eden, milletin namusuna, imanına göz diken Yunan'la, İngiliz'le işbirliği yaptığı için idam edilmiştir.
Atıf, bir başka hain olan Mustafa Sabri (birkaç defa Şeyhülislamlık yaptı) ile birlikte Milli Mücadele karşıtı olan ve İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin yayın organı gibi olan Alemdar gazetesinde İngilizleri öven ve milletin direncini kırmaya yönelik yazılar yazdı. Bu yazılarında o kadar ileri gitti ki, "İslam'ın kilidini İngilizler koruyacak" gibi ifadeler kullandı. Böylece sarık ve sakalın arkasına saklanmış gerçek kimliğini de ortaya koymuş oluyordu.
Atıf, aralarında Mustafa Sabri, Sait Molla, Said Nursi gibi isimlerin de bulunduğu sözde müderrislerle (bu isimlerin ne mal olduğu malumunuzdur) Şubat 1919'da "Cemiyet-i Müderrisîn (Kasım 1919'da adı Teali İslam Cemiyeti oldu) isimli bir cemiyet kurdu. Başkan yardımcılığı, başkanlık yaptı.
26 Eylül 1919'da İkdam gazetesinde yayınlanan bir bildiri ile nasıl bir hain ve İslam'la zerre alakası olmadığını bir kez daha gösterdi. Bu bildiride Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere vatanı için, namusu için, imanı için mücadele eden Kuvay-ı Milliyecilere zındık, kâfir, sapkın vb. çok ağır ifadelerle saldırılıyordu. "Mustafa Kemal ve avanesinin görüldüğü yerde öldürülmesinin caiz" olduğunu yazmışlardı.
Bu hainin yediği haltlar anlatmakla bitmez. Ama yıllardır bir takım odaklar yalanlarla farklı bir İskilipli Atıf portresi önümüze koymaya çalışıyorlar. Bunlardan en çok bilineni "şapka kanununa muhalefetten asıldı" şeklinde söylenenlerdir.
Atıf, "Frank mukallitliği" ismiyle 1924 yılında bir kitapçık yazmış. Bu kitaptan dolayı Giresun'da İstiklal Mahkemesinde yargılanmış ve beraat etmiş. Savunmasında, kitabı 1924 yılında yazdığını ama Şapka Kanunun 1925 yılında çıktığını söylemiş ve kitabın onunla ilgili olmadığını belirtmiştir. Bunun üzerine de beraat kararı verilmiş, mahkeme heyetiyle birlikte aynı gemide İstanbul'a dönmüştür.
Ancak, daha sonra hakkında bu defa vatana ihanetten yeniden dava açılmış ve İngiliz'le, Yunan'la işbirliği yaptığını gösteren bütün deliller ortaya konularak ispatlanmış ve idamına karar verilmiştir. Vatana ihanetin bir bedelinin olması kaçınılmazdır.
Bunların hepsi açık ve net bir şekilde arşivlerde mevcuttur, ulaşmak çok zor değildir.
Bütün bu gerçekler ortada iken vali, kaymakam, belediye başkanı, milletvekili ve daha birçok zevat ısrarla bu haine övgüler dizmeye devam ediyor ve anma programı organize ediyorlar.
İskilipli Atıf isimli şahsın ne mal olduğu hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortada iken bu tavrın anlamı nedir?
Yunan kazansaydı iyi olurdu diyen bir püsküllü ölmüştü. Demek Yunan kazanmadığı için hâlâ üzülen, dertlenen birileri var. Bu şekilde fırsat buldukça kendilerini göstermekten çekinmiyorlar.
Yazık çok yazık!
İskilipli Atıf'ın o günün fetö'sü olduğu kuşkusuz bir gerçektir. Bu yanlıştan dönülmeli ve haine hain diyemeyen, demediği gibi yere göğe sığdıramayanların haddinin ilgili kurumlar tarafından bildirilmesi gerekmektedir.
Aksi halde bu zihniyet sahipleri yarın fırsat bulduğunda FETÖ için harekete geçip, yeniden "vatanına dön" çağrısında bulunurlarsa şaşırmam...
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021