Yazıya Mehmet Akif’in “İnsan” adlı şiirinin ilk 2 beytiyle başlayalım:1– “Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen, “Muhakkar bir vücûdum!” dersin ey insân, fakat bilsen…” (Ey insan; sen hâlâ kendi varlığından, özünden ve kişiliğinden haberdar olmamışsın da “ben hor hakir, düşük, zavallı görülen bir varlığım” dersin. Fakat bilsen).2– “Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir: Avâlim sende pinhândır, cihânlar sende matvîdir.” (Senin aslın, esasın, iç yüzün meleklerden bile yüksektir. Bütün âlemler, sende gizlenmiştir, dünyalar sende dürülüp bükülmüştür).Şair burada bazı kişi ve grupların insanı hakir, küçük, zavallı, aciz görmelerine bir tepki göstermiştir. Bunlar ana hatlarıyla bazı Batılılar ve ve İslam’ı yanlış anlayan Müslümanlar. Allah kâinatı insan için yarattı. Kâinatın bütün düzeni, insana göre ayarlanmış. Allah insanı merkeze alan bir varlık, dünya, kâinat tasarımı ortaya koymuş. İnsan, bütün varlıkların efendisi konumunda. Her şeyin farkına varma yetisi olan bilinç, sadece insanda var. Fark etme, fark ettiğini ifadeye dönüştürme, isteme, istekleri doğrultusunda iş üretme, yaratılıştan güzel olan kâinata sanat anlamında değer üreterek daha da güzelleştirme, hayatı ve varlığı anlamlı hâle getirme kabiliyeti sadece insanda var. İnsan âdeta kâinatın özü ve başlıca amacı. Ama insan, bunu anlayamamakta ve hemcinsi olan diğer insanların değerini bilmemektedir. Bugün insan, kirli ihtiraslar uğruna harcanmakta, savaşlarda kitlesel anlamda katliamlara tabi tutulmakta, ezilmekte, süründürülmekte, horlanmakta, itilip kakılmakta ve yok sayılmaktadır. İnsan, insan tarafından değeri en bilinmeyen mahlûk. Bugün insanlık, sağlam bir insan felsefesinden yoksun olduğu için ideal bir insanlık dünyası kurulamamaktadır. Kupkuru bir makine ve madde medeniyetine sahip olan materyalist dünya, özü, ruhu, manayı, soyut değeri temel alan sağlam bir insanlık medeniyetinden yoksundur. Bugün bu yoksunluğun sancıları yaşanmaktadır.Batı felsefesi, kültürü ve düşüncesi insanı tarih boyunca muhakkar (horlanan) bir vücut olarak algılamış ve öyle yaklaşmıştır. Yani hakir görmüş, değersizleştirmiş, hakaret etmiş, aşağılamış ve insanı ezmiştir. Batının antikite döneminde Eski Yunan tanrıları, hakir gördükleri insana karşı savaş açmışlardır. Eski Yunan mitolojisi, büyük ölçüde sanal tanrıların insanla mücadelesine, insana karşı olan faaliyetlerine dayalıdır. Eski Yunan mitolojisi hikâyelerinde Tanrı–insan zıtlaşması, hâkim olan motiftir. Mesela insanlığın faydasına olan ateş ve ışığı tanrıların katından çalarak insanlara ulaştıran Promete, baş tanrı Zeus tarafından işkenceye tabi tutulur. Zeus, ceza olarak Promete’yi bir kayaya bağlar, her sabah bir kartal gelir, Promete’nin ciğerlerini yer. Fakat her gece Promete’nin ciğerleri yenilenir, ertesi gün kartal gene yer ve bu işkence böyle sürüp gider. Bir zaman sonra bu işkenceye Herkül son verir. Eski Yunan mitolojisinde insanların iyiliğini istemeyen sanal tanrılar ve onlar etrafında bol miktarda hikâyeler üretilmiştir. Bunlar, Batı kültür tarihindeki insanın çilesinin, aşağılanmasının, insanın muhakkar görülmesinin en eski belgeleridir. Ayrıca Batı tarihinin ikinci önemli devresi olan Muharref Hıristiyanlık döneminde de kilise kurumu, insanı yine düşman ilan etmiştir. Antik dönemde sanal tanrıların baskısına maruz kalan insan, muharref Hıristiyanlık döneminde yani Orta Çağda da bu sefer beşerîleştirilmiş, aslından saptırılmış bir Hıristiyanlık üretimi olan Tanrı anlayışı tarafından baskı altına alınmış ve hakir görülmüştür. Mesela insanın kiliseden bağımsız olarak bilim yapmasına, sanat yapmasına izin verilmemiştir. İnsan, kiliseye hizmet eden bir köle olarak algılanmıştır, ezilmiştir. Onun kişisel dünyası, özgün duygu, düşünce ve yaşama alanı yok edilmiştir. Yani insan, bu dönemde de muhakkar bir vücut olarak görülmüştür.Yine aynı Batının üçüncü önemli dönemi olan modern zamanlarında da insanın kaderi değişmemiştir. Modernizmin baskın karakteri olan kapitalist döneminde insan yine muhakkar bir vücut olarak görüldü ve insan, zenginlerin, sermayedarların, fabrika sahiplerinin aşırı kâr hırslarına, çok para kazanma arzularına kurban edildi. Kapitalizm, insanı az bir ücretle gece gündüz çalışan bir robota döndürdü. Blaise Pascal şöyle der: “İnsan bir saz gibidir, doğadaki en güçsüz şey, ama düşünen bir saz. İnsanı ezmek için evrenin tümüyle silahlanması gerekmez. Onu öldürmeye hafif bir rüzgâr esintisi ya da bir damla su yeter. Evren insanı ezdiğinde bile insan kendisini yok eden evrenden daha soylu olurdu. Çünkü insan öldüğünü de bilir evrenin onun üzerindeki üstünlüğünü de. Oysa evren bunların bir tekini bile bilmez. Öyleyse bütün değerimiz düşünceye bağlıdır. Başımızı dik tutabilmemiz için gereken destek noktası düşüncedir. Bütünüyle doldurmayı hiçbir zaman başaramayacağımız zaman ve mekân değil. Öyleyse iyi düşünmeye çalışalım. Ahlakın ilkesi budur işte.”(Düşünceler, 1670)devamı yarın
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015