Bir arayış çemberi var. Ayet-i kerimede Allah buyuruyor ki; "Allah'tan geldiniz O'na gidiyorsunuz." (Bakara, 2/156). Allah'ın fermanı bu." Ben de şimdi diyorum ki, "Bu ayet-i kerimeyi; ölürken, öldüğümüz zaman değil, çocuk dünyaya geldiği zaman kulağına okuyalım." "Oğlum dikkat et! Şimdi sen bir başlangıçtasın. Allah'tan geldin. Yine O'na gideceksin. Sakın dünya hayatında gafil olma. O'nu unutma. O'nunla beraber ol."Dünya böyle bir alem, ama bu alem içinde sen de bir başka alemsin. Seni Allah'tan koparan birtakım şeyler var. Ve fakat O'na bağlayan da öz bir cevher var sende. O cevher ruhundur. "(Ey Resulüm) bir de Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh Allah'ın bir emridir ve bu hususta size çok az bir bilgi verilmiştir." (İsra sûresi, ayet: 85). Onun için ruhu tanımak hakikaten kolay değildir. Batı dünyasının ilim adamları, ruhu tanımadıkları için; "insan bu meçhul" diyorlar. Dedikleri doğrudur. Ruhu tanımak kolay bir iş değildir. Niye? Onu tanımak Allah'ı tanımakla eş anlamlı da ondan. "Nefsini bilen Rabbini bilir."(Keşfü'l Hafâ Aclunî, II, 262. H. no: 2532) Kendini tanıdın mı, Allah'ı da tanırsın. Adeta sen O'na giden kapısın. Düşünebiliyor musun, sende ve bende Allah'a giden kapı var. Açtın mı bir saraya giriyorsun. Kimin sarayı? "Derya-i ahadiyetin"/vahdet deryasının sarayı, "Sıfat-ı Bari"nin sarayı, "Esma-i İlahi"nin sarayı, "Ef'al-i İlahi"nin sarayı... Hangi kapıdan girersen, sende o var. Şimdi senin orada seyrettiklerin sana ait olan şeyler değil. Hakka ait olan şeylerdir. Bu manada şimdi soruyorum: Rabbini bilen kendisini bilir mi, bilmez mi? Onun için bizim iddiamız şu: "Bütün dünyanın İslam'ı anlamaya, İslam'ı yaşamaya ihtiyacı var. Sadece bizim değil. Biz millet olarak tarihte doruk noktada bu dini zevk haline getirmiş, yaşamış bir milletiz".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.