İnsanın kendisinde ahlak namına hiçbir bulgu rastlanmamasına rağmen kendini namus abidesi olarak görmesi çok enteresan değil mi? Evinden ve evdekilerden haberi yok başkasının evinden dem vurur. Ar perdesi o kadar yırtılmış ki kurumla gezer kendini adam sayar. Namussuzluğunu, şerefsizliğini savunmak için şerefli, onurlu ve de namuslu insanları karalar hiç utanmaz.
Bu tip insanlara artık toplum içinde rast gelmek zor değil. Eskiden bu tipler bir iki kişi olurdu. Şimdi toplumda bir iki sağlam kişi bulmak zor oldu. Ahlak erozyonuna uğrayan toplumumuzda artık arsızlar arlı, namusuzlar namuslu, hırsızlar beyefendi sayılmaya başladı. Adam beynamaz namaz kılmaz ama dinden konuşur. Adam gayri ahlaki hayat yaşar edepten konuşur. Yalan konuşmak, masuma iftira atmak onlar için adeta bir yaşam biçimi olmuştur.
İşte günümüz insanının son hali bu. Bir rezillik baş almış gidiyor. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) hadis-i şeriflerde böyle buyurmaktadır:
"Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhidlik etmeleri istenmediği halde şâhidlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler." (Taberâni, XXIII, 314).
"Allah Teâlâ, ilmi kullardan soymak suretiyle çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da, insanlar birtakım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar." (Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13, 14; Müsned, 2/162).
"Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay insanların hâline. İnsanlar mü'min olarak sabahlar da akşam kâfir oluverirler. İnsanlar dinlerini küçük dünya menfaati karşılığı değiştiriverirler. İşte öyle zamanda dinlerinde sâbit kalabilenler ellerinde kor ateşi tutanlar gibidirler." (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, 390; Ayrıca bkz. Müslim, İman 186; Tirmizi, Fiten 30, (2196).
"Kim, kardeşinin ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemde korur."
"Bizi aldatan bizden değildir." (Müslim, Îmân, 164.).
"Öyle bir zaman gelecek ki, kişi helâlden mi, haramdan mı kazandığına aldırmayacak!" (Buharî, Büyû; 7).
"Her dinin bir ahlâkı vardır. İslamiyet'in ahlâkı da hayâdır." (İbn-i Mace).
"Hayâsız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur." (Deylemi).
Hadislerden anlaşıldığı gibi ahir zamanda veya ahir zamana yakın yaşadığımız aşikardır. İnsanlara baktığımız zaman ne kadar insana benzese de biraz tanıdıktan sonra içinin kof-boş olduğunu görüyoruz. Hz. Mevlana ne güzel özetlemiş: "Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok."
İnsan yaradılış gayesinden uzaklaştıkça insan olmaktan çıkar. Allah'a kul olmaktan uzaklaşan insanlar şeytana yoldaş olurlar. Yalan konuşurlar, iftira atarlar, yalancı şahitlik yaparlar bunları yaparken hiç kızarmazlar gayet rahat olurlar. Ayet-i kerimelerde Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şâhidler olun. Velev ki, o şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana-babanızla yakın akrabanız aleyhine olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun." (Nisa, 4/135).
"Birbirinizi aldatmak için (yalan) yemin etmeyin, bu yüzden yere sağlam basan ayak sürçebilir ve Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azab tadarsınız. Bunun için size (ahirette de) büyük bir azab vardır." (Nahl, 16/94).
Hadis-i şerifte Hz. Muhammed (s.a.a.) şöyle buyurmuşur: "Yalan kötülüğe, kötülük Cehennem'e götürür. İnsan yalancılık yapa yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır." (Buharî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105).
Ârifler ne güzel demiş: "Nereden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş." Hayatı bir tesadüf olarak görüp, tesadüfü yaşamak arzusu bizi hayvanın pek üstüne çıkarmıyor. Fakat bunun ötesinde biz, kuluz… Allah bizi bir gâye için yarattı. Yani bizim yaratılış maksadımız; Allah'a mükemmel bir kul olmaktır. İnsan, ister fark etsin ister etmesin, ister inansın ister inanmasın bütün hayatı bu ana gâye sayesinde anlam kazanır. İşte bu gayeden uzak olan inasanlar dünyayı yaşanmaz hale getiren ihtirasları, hırsları için hakkı bâtıl, bâtılı da hak göstermeye çalışıyorlar. Allah (c.c.) böyle namuslu görünen namussuzların şerrinden ümmet-i Muhammed'i korusun.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020