İsmet Paşa ‘başvekillikten’ neden ayrıldı?
Kılıç Ali, tek partili dönemden çok partili hayata geçiş denemeleri için şunları anlatır:
17.11.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Kılıç Ali, tek partili dönemden çok partili hayata geçiş denemeleri için şunları anlatır:
"… İnkılapların memlekette kökleştiği ümidiyle milletin doğrudan doğruya reyine müracat edilmesi ve çok partili demokratik rejime geçilmesi…
Atatürk'ü tek parti taraftarı, devlet otoritesine dayanarak mevkiinde kalmak isteyen bir parti şefi gözü ile görmek isteyenler, çok büyük insafsızlığa düşerler.
Tek partili bir rejimin nasıl bir esaret rejimi olduğunu, -çok kişinin belki tuhafına gider-, bu memlekette Atatürk kadar anlayan ve bundan Atatürk kadar muzdarip olan vatandaş hemen hemen yok gibidir, denilse yeridir.
İsmet Paşa'nın Başvekil olarak memlekette tesis ettiği totaliter idareden vatandaşlar ne kadar muzdarip olmuşlarsa, Atatürk de belki o vatandaşlardan daha fazla ızdırap çekmiştir." Salih Bozok'un hatıratından aktaralım:
"İsmet Paşa'nın, Başvekillikten ayrılmasının hakiki sebebini sonradan öğrendim. Bunu da benimle, Kılıç Ali Bey'e, Kazım Özalp anlatmıştı.
(…) Benim kanaatimce İsmet Paşa, Serbest Fırka'nın teşkilinden itibaren Atatürk'e karşı bir iğbirar ve infial hâsıl etmişti.
Çünkü Serbest Fırka teşekkül ettiği zaman, kendisine karşı İzmir'de yapılmış olan şayan-ı teessür tezahürat (üzücü gösteriler) haklı olarak onu müteessir etmiştir.
O zamanlar bir müddet için Atatürk'ün lakayt ve sakin gibi görünmesi İsmet Paşa'nın canlarını sıktığına hiç şüphe etmiyorum.
(…) Serbest Fırka'nın başındakilerden Fethi Bey ve Ağaoğlu Ahmet Bey ve Tahsin Bey İzmir'e gitmişlerdi. Fırkanın lideri Fethi Bey orada bir nutuk irad ederek Serbest Fırkanın teşkilinden ve programında bahsedecekti.
Fırkanın umumi katibi olan Nuri Conker ise, onlarla İzmir'e gitmemiş, İstanbul'da kalmıştı. Arkadaşları İzmir'e gidince kendilerine karşı yapılan tezzhüratı gazetelerden okumuş ve bundan müteessir olarak arkadaşlarının taşkınlıklarına mani olmak maksadıyla birkaç gün sonra o da İzmir'e gitmişti…
Nuri Bey'in İzmir'e hareketinden bir gün sonra Dolmabahçe Sarayı'na gittiğim zaman Atatürk'le İsmet Paşa'nın başkatibin odasında olduklarını öğrendim… İsmet Paşa telefon başında Ankara ile görüşüyordu.
Atatürk beni görünce, 'Yahu birkaç gündür Nuri Bey'i göremiyorum, acaba hasta mıdır?' diye bana sordular. Ben de Nuri Bey'in İzmir'e gittiğini Atatürk'e arz ettim.
Atatürk, ne gibi bir maksatla İzmir'e gittiğini İsmet Paşa'ya da arz etmemi emir buyurdular. İşittiklerimi aynen İsmet Paşa'ya söyledim. Fakat kendisi hiçbir cevap vermedikleri gibi, benim maruzatımdan da canı sıkıldığını anladım… Atatürk bana şöyle dedi:
'İsmet Paşa sana değil, asıl bana gücenmektedir. İzmir'deki hadiselere karşı lakayt bulunduğumu zannediyor. Halbuki ben de Fethi Bey'in İzmir'e giderken vereceği nutku bana göstermediğine ve orada yaptığı bazı beyanata kızıyorum.
Ben kendisine itidalle hareket etmesini ve mebus olduktan sonra daha bazı arkadaşları fırkasına vereceğimi söylediğim halde, Fethi Bey lüzumsuz bazı beyanatta bulunmuştur ki, haklı olarak da İsmet Paşa'nın canı sıkılmaktadır.'
Nitekim Fethi Bey'in söylediklerinden birisi şudur:
'Eşhas-ı meçhule (bilinmeyen kişiler) ceplerini doldurmakla meşguldür' demiş ve bu ifadesi ile hükûmeti şiddetle tenkid etmek istemiştir.
(…) Akşam da olmuştu. Odaya girdiğimiz zaman Atatürk, İsmet Paşa'ya, 'Yeni bir haber var mı' diye sordular.
İsmet Paşa da kendilerine cevap vermeden, 'Nerede o Salih' diye yüksek sesle adımı söylediler.
'Hani ya Nuri Bey arkadaşlarının taşkınlıklarını mani olmak için İzmir'e gittiklerini söylüyordun. Bak bugün İzmir'de 50 bin kişinin karşısında Fethi Bey nutkunu okumuş fakat sesini işittiremediği için Nuri Bey, Fethi Bey'in söylediklerini tekrar ederek herkese işittirmeye çalışmış' dedi.
İsmet Paşa, adeta beni Serbest Fırka'nın liderine taraftarlık ediyormuşum şeklinde itham ediyordu.
Paşa bana,'Fazla teessüre kapılma, şimdi git istirahat et. İsmet Paşa'nın, İzmir'de Serbest Fırka'ya karşı yapılan tezahürattan canı sıkılmıştır. Evvelce de söylemiştim ya, sana değil, benim sakin kalışıma kızıyor' dedi."
Öyle de görünse, o günlerde İsmet Paşa'nın tavırlarına fena halde kızıyordu.
Katıldığı bir sünnet düğününde yanındakilere şöyle demiştir:
Recep Peker'e hitap ederek:
"Recep! Ben bir adamı alır yükseltirim fakat o hazmedemez, vaziyeti takdir edemezse…" (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
"… İnkılapların memlekette kökleştiği ümidiyle milletin doğrudan doğruya reyine müracat edilmesi ve çok partili demokratik rejime geçilmesi…
Atatürk'ü tek parti taraftarı, devlet otoritesine dayanarak mevkiinde kalmak isteyen bir parti şefi gözü ile görmek isteyenler, çok büyük insafsızlığa düşerler.
Tek partili bir rejimin nasıl bir esaret rejimi olduğunu, -çok kişinin belki tuhafına gider-, bu memlekette Atatürk kadar anlayan ve bundan Atatürk kadar muzdarip olan vatandaş hemen hemen yok gibidir, denilse yeridir.
İsmet Paşa'nın Başvekil olarak memlekette tesis ettiği totaliter idareden vatandaşlar ne kadar muzdarip olmuşlarsa, Atatürk de belki o vatandaşlardan daha fazla ızdırap çekmiştir." Salih Bozok'un hatıratından aktaralım:
"İsmet Paşa'nın, Başvekillikten ayrılmasının hakiki sebebini sonradan öğrendim. Bunu da benimle, Kılıç Ali Bey'e, Kazım Özalp anlatmıştı.
(…) Benim kanaatimce İsmet Paşa, Serbest Fırka'nın teşkilinden itibaren Atatürk'e karşı bir iğbirar ve infial hâsıl etmişti.
Çünkü Serbest Fırka teşekkül ettiği zaman, kendisine karşı İzmir'de yapılmış olan şayan-ı teessür tezahürat (üzücü gösteriler) haklı olarak onu müteessir etmiştir.
O zamanlar bir müddet için Atatürk'ün lakayt ve sakin gibi görünmesi İsmet Paşa'nın canlarını sıktığına hiç şüphe etmiyorum.
(…) Serbest Fırka'nın başındakilerden Fethi Bey ve Ağaoğlu Ahmet Bey ve Tahsin Bey İzmir'e gitmişlerdi. Fırkanın lideri Fethi Bey orada bir nutuk irad ederek Serbest Fırkanın teşkilinden ve programında bahsedecekti.
Fırkanın umumi katibi olan Nuri Conker ise, onlarla İzmir'e gitmemiş, İstanbul'da kalmıştı. Arkadaşları İzmir'e gidince kendilerine karşı yapılan tezzhüratı gazetelerden okumuş ve bundan müteessir olarak arkadaşlarının taşkınlıklarına mani olmak maksadıyla birkaç gün sonra o da İzmir'e gitmişti…
Nuri Bey'in İzmir'e hareketinden bir gün sonra Dolmabahçe Sarayı'na gittiğim zaman Atatürk'le İsmet Paşa'nın başkatibin odasında olduklarını öğrendim… İsmet Paşa telefon başında Ankara ile görüşüyordu.
Atatürk beni görünce, 'Yahu birkaç gündür Nuri Bey'i göremiyorum, acaba hasta mıdır?' diye bana sordular. Ben de Nuri Bey'in İzmir'e gittiğini Atatürk'e arz ettim.
Atatürk, ne gibi bir maksatla İzmir'e gittiğini İsmet Paşa'ya da arz etmemi emir buyurdular. İşittiklerimi aynen İsmet Paşa'ya söyledim. Fakat kendisi hiçbir cevap vermedikleri gibi, benim maruzatımdan da canı sıkıldığını anladım… Atatürk bana şöyle dedi:
'İsmet Paşa sana değil, asıl bana gücenmektedir. İzmir'deki hadiselere karşı lakayt bulunduğumu zannediyor. Halbuki ben de Fethi Bey'in İzmir'e giderken vereceği nutku bana göstermediğine ve orada yaptığı bazı beyanata kızıyorum.
Ben kendisine itidalle hareket etmesini ve mebus olduktan sonra daha bazı arkadaşları fırkasına vereceğimi söylediğim halde, Fethi Bey lüzumsuz bazı beyanatta bulunmuştur ki, haklı olarak da İsmet Paşa'nın canı sıkılmaktadır.'
Nitekim Fethi Bey'in söylediklerinden birisi şudur:
'Eşhas-ı meçhule (bilinmeyen kişiler) ceplerini doldurmakla meşguldür' demiş ve bu ifadesi ile hükûmeti şiddetle tenkid etmek istemiştir.
(…) Akşam da olmuştu. Odaya girdiğimiz zaman Atatürk, İsmet Paşa'ya, 'Yeni bir haber var mı' diye sordular.
İsmet Paşa da kendilerine cevap vermeden, 'Nerede o Salih' diye yüksek sesle adımı söylediler.
'Hani ya Nuri Bey arkadaşlarının taşkınlıklarını mani olmak için İzmir'e gittiklerini söylüyordun. Bak bugün İzmir'de 50 bin kişinin karşısında Fethi Bey nutkunu okumuş fakat sesini işittiremediği için Nuri Bey, Fethi Bey'in söylediklerini tekrar ederek herkese işittirmeye çalışmış' dedi.
İsmet Paşa, adeta beni Serbest Fırka'nın liderine taraftarlık ediyormuşum şeklinde itham ediyordu.
Paşa bana,'Fazla teessüre kapılma, şimdi git istirahat et. İsmet Paşa'nın, İzmir'de Serbest Fırka'ya karşı yapılan tezahürattan canı sıkılmıştır. Evvelce de söylemiştim ya, sana değil, benim sakin kalışıma kızıyor' dedi."
Öyle de görünse, o günlerde İsmet Paşa'nın tavırlarına fena halde kızıyordu.
Katıldığı bir sünnet düğününde yanındakilere şöyle demiştir:
Recep Peker'e hitap ederek:
"Recep! Ben bir adamı alır yükseltirim fakat o hazmedemez, vaziyeti takdir edemezse…" (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.















































































