Hıristiyan Batılıların, Müslümanlara karşı politikalarında asırlardan beri hiçbir değişiklik olmamıştır. Sadece zaman ve şartlara göre politikanın ismi ve şekli değiştirilmiş, amaç ise aynen korunmuştur. Amacın değişmesi için Hıristiyan Batılıların, inançlarının değişmesi gerekir. Çünkü politikalarının temeli inançlarına dayanmaktadır. Söz konusu politika, tarihin her döneminde 'Haçlı Seferleri' olarak tezahür etmiştir.Bazı tarihçilere göre Haçlı Seferleri, ilkönce Endülüs Müslümanlarına karşı başlatılmış ve başarılı olmuştur. Müslümanlar, Endülüs'te yüzyıllarca yaşamış, köklü medeniyetler kurmuş ve Avrupalıların aydınlanmasını sağlamış olmalarına rağmen Hıristiyan Batılılar, onları kendinden kabul etmemiş ve Avrupa'dan atma düşüncesinden bir an dahi vazgeçmemişlerdir.Endülüs'te, Haçlı Seferlerinin başarılı olmasının en önemli nedeni, Müslümanların birliğinin bozulması ve küçük devletçiklere bölünmesidir. Öyle ki, tek devlet olan Endülüs, 20 civarında küçük devletçiklere bölünmüş ve o devletçikler birbirini yok etmek için, Hıristiyanlardan yardım alarak kendi aralarında savaşmışlardır. Bu da, tabii olarak Endülüs'ün sonunu getirmiştir.Endülüs'ün, dünyanın en gelişmiş ülkesi iken yıkılması üzerinde durmak ve düşünmek gerekir. Demek ki, ekonomik olarak kalkınmak, devletin bekası için büyük bir anlam ifade etmemektedir. Böyle bir anlam ifade etseydi, kalkınmış ülkelerin hiçbiri yıkılmazdı. Bir başka deyişle, devleti ve milleti ayakta tutan ve yaşatan, ekonomiden üstün değerler vardır. Asıl korunması gereken de o değerlerdir. İşte, o değerleri koruyamayan Endülüs Müslümanları, 1492 yılında Endülüs'e veda etmek zorunda kaldılar. O tarihten itibaren hem Müslümanlar, hem de Endülüs ağlamaktadır. Bu ağlayış için Ali el-Carim şöyle der: "Belki hiçbir ölünün kabri başında bu kadar gözyaşı dökülmedi." Evet, Müslümanlar çok ağladı, ama olan oldu, giden gitti. Ağlamakla, sızlamakla giden geri gelmiyor. Asıl yapılması gereken iş, Endülüs için gözyaşı dökmek değil, göz nuru dökmektir. Eğer böyle yaparsak, Hıristiyan Batılıların oyununa bir daha asla gelmeyiz. Ama ne yazık ki, aynı oyun, farklı şekilde İslâm coğrafyasında yeniden sahneleniyor, figüranlar da sözüm ona İslâm'ı savunanlar oluyor.Haçlı ruhu ölmedi, her zaman ve mekânda kendini gösteriyor. Birinci Dünya Savaşı'nın ve günümüzdeki "Büyük Ortadoğu Projesi"nin temeli, sözünü ettiğimiz bu ruhtur. Bunu böyle görmeyenler, bilerek veya bilmeyerek Haçlılara hizmet ederler. Müslümanların ilk bilmesi gereken gerçek budur. Bilmek de yeterli olmaz, düşünce ve davranışlarımızı da buna göre düzenlemek zorundayız.Haçlı ruhu, Türklerin Avrupa'ya ayak basmasından sonra, "Şark Meselesi" olarak isimlendirildi. Bu gerçeği Fransız tarihçi Albert Sorel şöyle ifade eder: "Şark Meselesi, Türkler Avrupa'ya ayak bastığı gün başlamıştır." Bu sözlerden anlaşılan odur ki, Şark Meselesi, Türkleri Avrupa'dan atmak meselesidir. Bazıları bunu da az bulmuş ve şöyle demişlerdir: "Türkleri Anadolu'dan da atmak gerekir." Bu görüşün Avrupa'da büyük taraftar bulduğunu gören Osmanlı devlet adamları, karşı tedbirler almayı ihmal etmemişlerdir.Günümüzde ise bu anlayışı hem Türk hükümeti, hem de İslâm ülkelerinde birçok hükümet terk etti. Terk ettikleri içindir ki, "Büyük Ortadoğu Projesi"nin ve "Arap Baharı"nın, Haçlı Seferlerinin yeni isimlendirmesi olduğu görmüyor veya görmek istemiyorlar. Hadi, diyelim ki, bazılarının gözleri kör olmuş. Peki, kulaklarına ne oldu? ABD eski Başkanı Bush'un, 11 Eylül 2001 olaylarından sonra "uzun sürecek bir Haçlı Seferi başlattığını" duymadılar mı? Afganistan, Irak ve Suriye'de yaşananların, bir Haçlı Seferi olduğunu bizzat Hıristiyan Batılılar söylemiyor mu? Niçin bu sesler işitilmiyor, bu sözler anlaşılmıyor, gafletten mi, iktidar sarhoşluğundan mı? Hangisinden olursa olsun, durum vahimdir, böyle giderse sonuç daha vahim olacaktır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018