İşsizlik acil çözüm bekleyen sorunlardan. 2004'te memur sınav formu almak için bekleyenlerin önemli bir kısmı muhtemelen bugün de işsiz
Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) işsizlik oranının ekim ayı itibarıyla yüzde 9.3'e düştüğünü açıkladığında 34 yaşındaki Yıldırım Bakır da bir sunta fabrikasında iş görüşmesi için bekliyordu. TÜİK, son bir yılda 608 bin kişiye iş yaratıldığını açıklasa da geçici işleri hesaba katılmazsa, Yıldırım Bakır, sürekli bir işte çalışan 'şanslı kişiler' arasında yer alamadı bir türlü. Ekimde 2 milyon 344 bin kişi olduğu açıklanan 'işsizler ordusu'nun üyesiydi, istemese de. Yine 'şansını denediği' bir anda yakalamıştım onu. İş görüşmesine gitmişti bir umutla. Ancak, işle bağlantısı çoğu zaman 'görüşme'yle sınırlı kaldığı için bir gerginlik yoktu sesinde. Alışmıştı 'sadece görüşmeye.' 11 yaşındaki kızı Gizem'in okula parasız gittiğini, ekmek alınamayan geceleri duyduğumda, ben ondan daha çok istedim işe kabul edilmesini. "Yaşamak buysa yaşıyoruz işte" diyerek söze giriyor Bakır. Kirada oturuyor, iki çocuğu var ve aylık kirası da 300 YTL. Nasıl hayatta kalabiliyor peki? Kısa süreli işlerden kazandıklarıyla önce borçlar ödeniyor. Sonra yine borçlanıyor. "Yaşamak buysa yaşıyor." Biz de 'kayıt dışındakileri' merak ettik. Neden böyle çalışıyorlar? Anladık memleketi düşünmüyorlar(!), peki kendilerini de mi düşünmüyorlar? İşte, bu düşünceler içindeyken konfeksiyon işçisi Vedat Aslan çıktı karşımıza. Aslan, TÜİK'in her araştırmada ifade ettiği 'kayıt dışı çalışma'nın 'ete kemiğe bürünmüş' haliydi. "29 yaşımdayım. 15 yıllık konfeksiyon işçisiyim. Bugüne kadar hiç sigortalı çalışmadım. Yani bir gün bile..." diyerek başlıyor konuşmasına ve bir çırpıda özetliyor: "Ev sobalı. İki oda, salon. Kira 400 YTL. Konfeksiyonda sigorta diye tutturursanız, yapmam demez patron. Sigortalı olursunuz. Ama o zaman alacağınız ücret düşer. Ben birinci sınıf makineciyim. Haftada 230 YTL alıyorum. yani ayda yaklaşık 1000 YTL. Sigortayı kabul edersem, asgari ücrete razı olmak zorundayım. Çünkü, patron diyor ki: Maliyet yüksek. Hem sigortanı ödeyip hem bu kadar para veremem. Eh, o da haklı. O zaman sigortadan vazgeçiyorum. Yoksa kirayı bile ödeyemem. Bırak eve ekmek götürmeyi. Ben istemez miyim..." Sigortasız çalışmamakta direnen Ahmet İyikan da artık direncin sınırına gelmiş durumda. İyikan, sanat okulunun elektrik bölümünü bitirmiş. Ancak, iki yıldır hangi kapıyı çalsa düzenli bir işe sahip olamamaktan yakınıyor. Gerekçesi ise Aslan'ınkiyle aynı: "Sigortasız çalışmam isteniyor." Bu teklifin özellikle küçük işyerlerinden geldiğini belirten İyikan şöyle tamamlıyor sözlerini: "Geleceğimi düşündüğüm için bunu kabul etmiyorum. Büyük fabrikalardaysa iş yok. Her başvuruda adım, adresim, telefon numaram alınıyor ama sonuç çıkmıyor. Çünkü torpilim yok. Ama artık dayanma gücüm kalmadı. Bu gidişle sigortasız da olsa bir işe razı olacağım. Son yıllarda 'işsizlik azaldı' diyorlar ama bundan benim payıma bir şey düşmedi." Radikal
Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) işsizlik oranının ekim ayı itibarıyla yüzde 9.3'e düştüğünü açıkladığında 34 yaşındaki Yıldırım Bakır da bir sunta fabrikasında iş görüşmesi için bekliyordu. TÜİK, son bir yılda 608 bin kişiye iş yaratıldığını açıklasa da geçici işleri hesaba katılmazsa, Yıldırım Bakır, sürekli bir işte çalışan 'şanslı kişiler' arasında yer alamadı bir türlü. Ekimde 2 milyon 344 bin kişi olduğu açıklanan 'işsizler ordusu'nun üyesiydi, istemese de. Yine 'şansını denediği' bir anda yakalamıştım onu. İş görüşmesine gitmişti bir umutla. Ancak, işle bağlantısı çoğu zaman 'görüşme'yle sınırlı kaldığı için bir gerginlik yoktu sesinde. Alışmıştı 'sadece görüşmeye.' 11 yaşındaki kızı Gizem'in okula parasız gittiğini, ekmek alınamayan geceleri duyduğumda, ben ondan daha çok istedim işe kabul edilmesini. "Yaşamak buysa yaşıyoruz işte" diyerek söze giriyor Bakır. Kirada oturuyor, iki çocuğu var ve aylık kirası da 300 YTL. Nasıl hayatta kalabiliyor peki? Kısa süreli işlerden kazandıklarıyla önce borçlar ödeniyor. Sonra yine borçlanıyor. "Yaşamak buysa yaşıyor." Biz de 'kayıt dışındakileri' merak ettik. Neden böyle çalışıyorlar? Anladık memleketi düşünmüyorlar(!), peki kendilerini de mi düşünmüyorlar? İşte, bu düşünceler içindeyken konfeksiyon işçisi Vedat Aslan çıktı karşımıza. Aslan, TÜİK'in her araştırmada ifade ettiği 'kayıt dışı çalışma'nın 'ete kemiğe bürünmüş' haliydi. "29 yaşımdayım. 15 yıllık konfeksiyon işçisiyim. Bugüne kadar hiç sigortalı çalışmadım. Yani bir gün bile..." diyerek başlıyor konuşmasına ve bir çırpıda özetliyor: "Ev sobalı. İki oda, salon. Kira 400 YTL. Konfeksiyonda sigorta diye tutturursanız, yapmam demez patron. Sigortalı olursunuz. Ama o zaman alacağınız ücret düşer. Ben birinci sınıf makineciyim. Haftada 230 YTL alıyorum. yani ayda yaklaşık 1000 YTL. Sigortayı kabul edersem, asgari ücrete razı olmak zorundayım. Çünkü, patron diyor ki: Maliyet yüksek. Hem sigortanı ödeyip hem bu kadar para veremem. Eh, o da haklı. O zaman sigortadan vazgeçiyorum. Yoksa kirayı bile ödeyemem. Bırak eve ekmek götürmeyi. Ben istemez miyim..." Sigortasız çalışmamakta direnen Ahmet İyikan da artık direncin sınırına gelmiş durumda. İyikan, sanat okulunun elektrik bölümünü bitirmiş. Ancak, iki yıldır hangi kapıyı çalsa düzenli bir işe sahip olamamaktan yakınıyor. Gerekçesi ise Aslan'ınkiyle aynı: "Sigortasız çalışmam isteniyor." Bu teklifin özellikle küçük işyerlerinden geldiğini belirten İyikan şöyle tamamlıyor sözlerini: "Geleceğimi düşündüğüm için bunu kabul etmiyorum. Büyük fabrikalardaysa iş yok. Her başvuruda adım, adresim, telefon numaram alınıyor ama sonuç çıkmıyor. Çünkü torpilim yok. Ama artık dayanma gücüm kalmadı. Bu gidişle sigortasız da olsa bir işe razı olacağım. Son yıllarda 'işsizlik azaldı' diyorlar ama bundan benim payıma bir şey düşmedi." Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.