Peygamber, dileyenlere hidayet ateşini alevlendirendir
Bu hutbesinde İslam’ın üstünlüğünü dile getirmekte, Resulullah'ı hatırlatmakta ve kendi taraftarlarını kınamaktadır
28.05.2025 15:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Bu hutbesinde İslam'ın üstünlüğünü dile getirmekte, Resulullah'ı hatırlatmakta ve kendi taraftarlarını kınamaktadır.
"Hamd, İslam'ı şeriat kılan, uyanlara dinini kolaylaştıran, karşı duranlara erkânını üstün ve güçlü kılan Allah'a mahsustur. Ona sarılanlara emniyet girenlere selamet, anlatana delil, düşmanlık edene tanık, onunla aydınlanmak isteyene nur kıldı.
Akledene anlayış, düşünene kavrayış, doğru yolu arayana ayet, azmedene basiret, öğüt almak isteyene ibret, tasdik edene kurtuluş, tevekkül edene güven, işini ısmarlayana rahat, sabredenlere kalkan kıldı.
Programı apaydın, yolları en açık, meşalesi yüce, yolu aydınlık, ışığı aydınlatıcı, meydanı geniş, varılacak yeri yücedir. Yarışmacıları toplayan, ödülü değerli, yarışanlar da şerefli binicilerdir. Yolu tasdik, yolunun işaretleri salih amel, ölümü son, dünyası imtihan, kıyameti toplanma yeri, cenneti de ödüldür.
...Peygamber, dileyenlere hidayet ateşini alevlendiren ve şaşıranlara işaretleri gösterendir. Allah'ım o, senin eminin, din gününde tanığın; nimetinle, hak ile rahmet olarak gönderdiğin elçindir. Allah'ım adlinden onun payını ver, fazlından ona kat kat hayır ihsan et.
Allah'ım onun kurduğu binayı, yapılan binaların en üstünü kıl. Katından ona ikram et ve şerefli kıl. Derecesini yükselt, ona yakınlaşma vesilesini ihsan et. Yücelikler, faziletler ver. Bizi zelil kılınmamış, pişman olmamış, sapmamış ve fitneye düşmemişler zümresiyle hasret.
Allah'ın, size olan ikramının yüceliğinden cariyelerinize bile ikram ediliyor, komşularınıza muhabbet ediyorlar. Bir üstünlüğünüz olmadığı ve üzerlerinde bir hakkınız bulunmadığı halde sizi yüce sayıyorlar.
Onlar üzerinde gücünüz ve otoriteniz olmadığı halde sizden korkuyorlar. Allah'ın ahitlerinin çiğnendiğini gördüğünüz halde kızmıyor, babalarınızın sözlerinin bozulmasına ise öfkeleniyorsunuz.
Allah'ın emirleri size getirilir, sizin elinizle icra edilir ve size müracaat edilirdi. Ama yerinize zalimleri yerleştirdiniz, işlerinizin idaresini onlara verdiniz, Allah'ın emirlerini onların eline teslim ettiniz. Onlar ise şüphelerle amel ediyor, şehvetlerinin peşinde koşuyorlar.
Allah'a yemin olsun bunlar sizi her bir yıldızın altında ayırıp dağıtsa bile, Allah kendilerini bekleyen o kötü gün için sizi mutlaka toplayacak, bir araya getirecektir."
Sıffin Savaşı'nın günlerinin birinde bu hutbeyi irad etmiştir.
"Döndüğünüzü, saflarınızın dağıldığını, aşağılık zalimlerin, Şam halkının hücumlarının sizi sürdüğünü gördüm. Oysa siz, Arabın öncüleri, şereflilerisiniz. Yüzde burun, yücelikte devenin hörgüçleri gibisiniz.
Sonunda onları, sizi sürdükleri gibi sürdüğünüzü, sizi yerlerinizden ettikleri gibi yerlerinden edip zelil kıldığınızı, önde gelenleri ok, kılıç ve mızraklarla geri kalanlara kattığınızı, susuz develeri havuz kıyılarından, meralardan sürer gibi sürdüğünüzü gördüm de ızdıraptan inleyen, kederden kabaran göğsüm yatıştı."
Gelecekteki önemli olayları haber vermektedir.
"Hamd, yarattıklarına, yaratışıyla tecelli eden, delilleriyle kalplerine görünen, halkı düşünmeye ihtiyaç duymaksızın yaratan Allah'adır. Düşünüp taşınmak, ancak iç/batın sahibi olanlara yaraşır. Oysa Allah'ın bir iç ve batını yoktur. İlmi; her türlü gaybi gizlilikleri ve gizli inançları kuşatmıştır.
...Muhammed'i; nebiler soyundan, ışıklar saçan en yüce yerden, Mekke'nin göbeğinden, karanlıkları aydınlatan nurlardan, hikmet kaynaklarından seçmiştir.
...O (Peygamber), dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, tıp malzemelerini ısıtmış, ihtiyaç duyulduğunda onlarla kör gönülleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur.
Ama (Ümeyyeoğulları) hikmet nuruyla nurlanmamış, nurlu ilimlerin ışığıyla aydınlanmamış kimselerdir. Onlar bu durumda otlayan dört ayaklı hayvanlara benzemekte; katılığı, kayaları taşları andırmaktadır.
Basiretli olanlara sırlar açıklanmıştır. Talep edenlere hak yol apaçık gösterilmiştir. Kıyametin örtüsü açılmış, geliş alametleri akıllılar için aşikâr olmuştur. Bana ne oluyor da sizi ruhsuz cesetler, cesetsiz ruhlar, ıslah olmadan ibadet eden, kazanmadan ticaret yapan kullar olarak görüyorum. Uykuya dalmış uyanıklarsınız, bedeniniz burada, ruhunuz yok, kör gibi bakıyor, sağır gibi dinliyor, dilsiz gibi konuşuyorsunuz.
Sapıklık bayrağı yerine dikilmiş, gölgesi (taraftarları) etrafa yayılmıştır. Sizi kendi ölçeği ile ölçek alıyor, ayakları altında eziyor. Önderi İslam dininden çıkmış, sapıklık üzere yaşamaktadır.
Sizi yendiği gün, sizden geriye, yenmiş yemeğin kaptaki artığı veya boş zahire çuvalındaki kırıntı kadarınız kalır. Sizi deri tabakaları gibi soyar, hasat edilmiş bir ekin gibi öğütür. Kuşun küçük taneler içinden büyük taneleri seçip yemesi gibi, içinizden mümin kişiyi, zarar vermek için seçip alır.
Bu yollar sizi nereye götürüyor? Karanlıklar ne zamana kadar sizi şaşırtacak, yalanlar ne zamana kadar aldatacak sizi? Bunlar nereden başınıza geldi? Nasıl döndürülüyorsunuz? Her ecel kitapta yazılmıştır. Her gidişin bir dönüşü vardır.
İçinizdeki Rabbani âlimin sözlerini dinleyin, kalplerinize yerleştirin, sizi çağırdığında uyanın. Habercinin halkına elbette doğru söylemesi, etrafındakileri toplaması ve zihnini hazırlaması gerekir. İşin aslı sizlere bütün açıklığıyla anlatılmıştır. Omurgayı kırdıkları veya ağaçtan reçine almak için ağacın kabuğunu soydukları gibi işin hakikati de sizlere açıklanmıştır.
İşte o zaman batıl yerine yerleşir, cehalet bineğine biner, azgınlık büyür, davetçiler azalır. Zaman, saldırıp yaralayan canavar gibi saldırır; susup sinen ve evlek deveye benzeyen batıl, seslenmeye başlar. İnsanlar kötülük yolunda el ele verir, din işlerinde birbirlerinden uzaklaşırlar.
Yalanlarda dost, doğruda düşmanlık ederler. İş bu hale gelince, oğul (valideyne) gazap olur, yağmur sıcaklığı arttırır; kötüler çoğalıp taşkınlıklar artarken, iyiler iyice azalır. Bu zaman halkı kurt, sultanları canavar, orta hallileri yem, fakirleri ise ölülerdirler.
Doğruluk batıp gider, yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters giyilen bir elbise gibi giyilir." Nehc'ul Belaga 106-108 Hutbe
"Hamd, İslam'ı şeriat kılan, uyanlara dinini kolaylaştıran, karşı duranlara erkânını üstün ve güçlü kılan Allah'a mahsustur. Ona sarılanlara emniyet girenlere selamet, anlatana delil, düşmanlık edene tanık, onunla aydınlanmak isteyene nur kıldı.
Akledene anlayış, düşünene kavrayış, doğru yolu arayana ayet, azmedene basiret, öğüt almak isteyene ibret, tasdik edene kurtuluş, tevekkül edene güven, işini ısmarlayana rahat, sabredenlere kalkan kıldı.
Programı apaydın, yolları en açık, meşalesi yüce, yolu aydınlık, ışığı aydınlatıcı, meydanı geniş, varılacak yeri yücedir. Yarışmacıları toplayan, ödülü değerli, yarışanlar da şerefli binicilerdir. Yolu tasdik, yolunun işaretleri salih amel, ölümü son, dünyası imtihan, kıyameti toplanma yeri, cenneti de ödüldür.
...Peygamber, dileyenlere hidayet ateşini alevlendiren ve şaşıranlara işaretleri gösterendir. Allah'ım o, senin eminin, din gününde tanığın; nimetinle, hak ile rahmet olarak gönderdiğin elçindir. Allah'ım adlinden onun payını ver, fazlından ona kat kat hayır ihsan et.
Allah'ım onun kurduğu binayı, yapılan binaların en üstünü kıl. Katından ona ikram et ve şerefli kıl. Derecesini yükselt, ona yakınlaşma vesilesini ihsan et. Yücelikler, faziletler ver. Bizi zelil kılınmamış, pişman olmamış, sapmamış ve fitneye düşmemişler zümresiyle hasret.
Allah'ın, size olan ikramının yüceliğinden cariyelerinize bile ikram ediliyor, komşularınıza muhabbet ediyorlar. Bir üstünlüğünüz olmadığı ve üzerlerinde bir hakkınız bulunmadığı halde sizi yüce sayıyorlar.
Onlar üzerinde gücünüz ve otoriteniz olmadığı halde sizden korkuyorlar. Allah'ın ahitlerinin çiğnendiğini gördüğünüz halde kızmıyor, babalarınızın sözlerinin bozulmasına ise öfkeleniyorsunuz.
Allah'ın emirleri size getirilir, sizin elinizle icra edilir ve size müracaat edilirdi. Ama yerinize zalimleri yerleştirdiniz, işlerinizin idaresini onlara verdiniz, Allah'ın emirlerini onların eline teslim ettiniz. Onlar ise şüphelerle amel ediyor, şehvetlerinin peşinde koşuyorlar.
Allah'a yemin olsun bunlar sizi her bir yıldızın altında ayırıp dağıtsa bile, Allah kendilerini bekleyen o kötü gün için sizi mutlaka toplayacak, bir araya getirecektir."
Sıffin Savaşı'nın günlerinin birinde bu hutbeyi irad etmiştir.
"Döndüğünüzü, saflarınızın dağıldığını, aşağılık zalimlerin, Şam halkının hücumlarının sizi sürdüğünü gördüm. Oysa siz, Arabın öncüleri, şereflilerisiniz. Yüzde burun, yücelikte devenin hörgüçleri gibisiniz.
Sonunda onları, sizi sürdükleri gibi sürdüğünüzü, sizi yerlerinizden ettikleri gibi yerlerinden edip zelil kıldığınızı, önde gelenleri ok, kılıç ve mızraklarla geri kalanlara kattığınızı, susuz develeri havuz kıyılarından, meralardan sürer gibi sürdüğünüzü gördüm de ızdıraptan inleyen, kederden kabaran göğsüm yatıştı."
Gelecekteki önemli olayları haber vermektedir.
"Hamd, yarattıklarına, yaratışıyla tecelli eden, delilleriyle kalplerine görünen, halkı düşünmeye ihtiyaç duymaksızın yaratan Allah'adır. Düşünüp taşınmak, ancak iç/batın sahibi olanlara yaraşır. Oysa Allah'ın bir iç ve batını yoktur. İlmi; her türlü gaybi gizlilikleri ve gizli inançları kuşatmıştır.
...Muhammed'i; nebiler soyundan, ışıklar saçan en yüce yerden, Mekke'nin göbeğinden, karanlıkları aydınlatan nurlardan, hikmet kaynaklarından seçmiştir.
...O (Peygamber), dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, tıp malzemelerini ısıtmış, ihtiyaç duyulduğunda onlarla kör gönülleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur.
Ama (Ümeyyeoğulları) hikmet nuruyla nurlanmamış, nurlu ilimlerin ışığıyla aydınlanmamış kimselerdir. Onlar bu durumda otlayan dört ayaklı hayvanlara benzemekte; katılığı, kayaları taşları andırmaktadır.
Basiretli olanlara sırlar açıklanmıştır. Talep edenlere hak yol apaçık gösterilmiştir. Kıyametin örtüsü açılmış, geliş alametleri akıllılar için aşikâr olmuştur. Bana ne oluyor da sizi ruhsuz cesetler, cesetsiz ruhlar, ıslah olmadan ibadet eden, kazanmadan ticaret yapan kullar olarak görüyorum. Uykuya dalmış uyanıklarsınız, bedeniniz burada, ruhunuz yok, kör gibi bakıyor, sağır gibi dinliyor, dilsiz gibi konuşuyorsunuz.
Sapıklık bayrağı yerine dikilmiş, gölgesi (taraftarları) etrafa yayılmıştır. Sizi kendi ölçeği ile ölçek alıyor, ayakları altında eziyor. Önderi İslam dininden çıkmış, sapıklık üzere yaşamaktadır.
Sizi yendiği gün, sizden geriye, yenmiş yemeğin kaptaki artığı veya boş zahire çuvalındaki kırıntı kadarınız kalır. Sizi deri tabakaları gibi soyar, hasat edilmiş bir ekin gibi öğütür. Kuşun küçük taneler içinden büyük taneleri seçip yemesi gibi, içinizden mümin kişiyi, zarar vermek için seçip alır.
Bu yollar sizi nereye götürüyor? Karanlıklar ne zamana kadar sizi şaşırtacak, yalanlar ne zamana kadar aldatacak sizi? Bunlar nereden başınıza geldi? Nasıl döndürülüyorsunuz? Her ecel kitapta yazılmıştır. Her gidişin bir dönüşü vardır.
İçinizdeki Rabbani âlimin sözlerini dinleyin, kalplerinize yerleştirin, sizi çağırdığında uyanın. Habercinin halkına elbette doğru söylemesi, etrafındakileri toplaması ve zihnini hazırlaması gerekir. İşin aslı sizlere bütün açıklığıyla anlatılmıştır. Omurgayı kırdıkları veya ağaçtan reçine almak için ağacın kabuğunu soydukları gibi işin hakikati de sizlere açıklanmıştır.
İşte o zaman batıl yerine yerleşir, cehalet bineğine biner, azgınlık büyür, davetçiler azalır. Zaman, saldırıp yaralayan canavar gibi saldırır; susup sinen ve evlek deveye benzeyen batıl, seslenmeye başlar. İnsanlar kötülük yolunda el ele verir, din işlerinde birbirlerinden uzaklaşırlar.
Yalanlarda dost, doğruda düşmanlık ederler. İş bu hale gelince, oğul (valideyne) gazap olur, yağmur sıcaklığı arttırır; kötüler çoğalıp taşkınlıklar artarken, iyiler iyice azalır. Bu zaman halkı kurt, sultanları canavar, orta hallileri yem, fakirleri ise ölülerdirler.
Doğruluk batıp gider, yalan çoğalıp yayılır, dilleriyle sever, kalpleriyle düşmanlık ederler. Fısk, bir asalet; iffetli ve namuslu olmak ise acayip işlerden sayılır ve İslam, ters giyilen bir elbise gibi giyilir." Nehc'ul Belaga 106-108 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.