TV kanallarında haftalardır misyonerliğin tartışılması çok iyi oldu.
Bu gazetenin, ısrarla tekrarladığı "Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü faaliyetleri ard niyetlidir" sözlerinin ne kadar isabetli olduğu da biraz daha açığa çıktı.
"Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı"nın diyalog organizatörü Cemal Uşşak şöyle diyordu: "Bu topraklarda yaşayanları inançsızlıktan kurtaranlar misyonerlerdir. Kur'an'da Hz. İsa'nın havarilerini örnek almamız emrediliyor.
Dün Güney Kore'den geldim. Orada halkın % 25'i Hıristiyan olmuş. Bu insanlar önceden putperest denilecek durumdaydı. Öyle olmaktansa, Hıristiyan olmaları bir Müslüman olarak beni memnun etmez mi?"
***
Bile bile söylenen bu yanlış sözlerin hangi tarafını düzeltmeli bilmem ki.
Şimdiye kadar bu topraklarda yaşayanları inançsızlıktan kurtaranların, Horasan erenleri olduğu biliniyordu. Meğer öyle değil, Hıristiyan misyonerlermiş (!)
a) Konuşmacı, daha önceki asırları kastettiğini söylese bile yanlıştır.
Çünkü Hz. İsa'nın tebliğ ettiği din İslam, ona gerçekten inananlar da Müslüman olduklarına göre, bu topraklarda yaşayanları inançsızlıktan kurtaranlar Müslümandı.
b) Sayın Uşşak, "Bir gün önce Güney Kore'den geldiğini" söylüyordu.
Ben orada olsaydım, "Şu anda misyonerliği dünyaya yayma merkezi halinde olan Güney Kore'de ne işin vardı?" diye sorardım.
c) Cemal bey Havarileri örnek almamız gerektiğini de söyledi.
Halbuki biz, Peygamberimiz'in örnek alınması gerektiğini biliyorduk; yanılıyor muyuz?
Havariler, onun kasdettiği gibi misyoner değillerdi; gerçek Müslümanlardı. Bunu, onların ağzından Kur'an söylüyor.
Dolayısıyla onları örnek almak da yanlış olmaz. Ama, Kur'an bize daha güzel bir örnek gösteriyor: Hz. Muhammed Aleyhisselam.
Yetmez mi?
d) İnsanların, putperest olmak yerine Allah'ı -hâşâ- 3 kabul eden bir Hıristiyan olmaları Cemal beyi memnun etse de biz bir Müslüman olarak buna hiç memnun olamıyoruz.
Çünkü, sonu Cehennemde ebedî kalmak olduktan sonra, ha Hıristiyan olarak Cehennemde ebedî kalmış ha putperest olarak. Ne fark eder?
Bir de şu yanlışı var. Güney Kore'de Hıristiyanlık % 25 değil, % 40 civarına ulaştı. Bunu daha az göstermenin ne faydası var, anlayamadım?
Bahsettiğim programda, ibrenin Hıristiyanlar aleyhine kaydığını gören sayın Cemal Uşşak'ın, "Müslümanlarla Hıristiyanların birçok ortak noktaları varken, ayrılıkları dile getirmenin ne faydası var, anlayamadım?" demesini de ben anlayamadım.
***
Faydalı olduğundan bahsettiğim TV programlarından birinde, İstanbul'dan yayın yapan "Müjde Yayınevi"nin, kitaplarında İslâmiyet'e hakaret ettiği ve Türkiye'nin bir kısmını Ermenistan sınırları içinde gösterdiği, bütün Türkiye'ye ekranlardan gösterildi, ilan edildi.
Bunlar kanunen hem suçtur hem de kalplerinde hangi niyetleri taşıdıklarını göstermektedir.
Kağıt üzerinde bile olsa, topraklarımızın bir kısmını başka bir memleketin sınırları içinde göstermek, vatan hainliği değilse nedir?
Yayınevi sorumlusunun, -Müslümanlığa hakaret ettiği için değil ama- Türkiye'nin bir kısmını Ermenistan haritası içinde gösterdiği için özür dilemesi gerekir.
Bu her iki fiil için, savcılarımızı göreve davet ediyorum.
***
Misyonerler, fakirlikleri kullanıp gençleri para-pul ile kandırıyorlar.
Prof. Zeki Aslantürk, "Sadece Trabzon'da, 1200 gencimizin kandırılarak, eğitildikten sonra geri gönderilmek üzere Atina'ya götürüldüklerini" söyledi.
Ordunun ve paşaların da bu dehşet verici faaliyetten haberleri var...
Misyonerlerin taktiklerinden biri de, kutsal değerleri kötülemektir.
Nitekim, Trabzon'a Amerika'dan gönderilen bir broşürde, Müslümanlar irticâcı olarak gösterilmekte ve, "İrticâ, doğrudan Kur'an'dan, Muhammed'den ve halifelerinden geliyor" denilmektedir.
***
Değerli okuyucular,
İş o kadar ileri derecededir ki, sayın Dr. irfan Barlas 1998'de Ankara Hilton'da, "Yılbaşı ve noelin kutlanmasına İlâhiyat Fakültelerinin önderlik etmesini" teklif edebilmiştir.
Türkiye'de bir üniversite hocası olan diyalogcu Prof. Niyazi Öktem, "Noel Baba bu toprakların çocuğudur. Herkese yardım eden bir Anadolu erenidir. Onu çocuklarımıza öğretmemiz lâzım" diyebilmektedir.
Başka bir ilâhiyatçı, 9 Eylül Üniversitesi'nden sayın Mehmet Aydın, "Ben yurtdışına çıktığımda sık sık kiliselere gidiyorum. Oralarda zevk ve lezzet alıyorum" demektedir.
Hadi bunların yaptıklarına misyonerlik demeyelim. Peki bu, Hıristiyanlığı şirin göstermekte mi değildir?
3 ilaha inanılan, kitabı bozulmuş, dolayısıyla kendi bozuk bir dinin mabedinde ne zevki?
***
Dünyanın en güçlü devleti, "Vatikan küçücük bir devlettir" denilerek millet kandırılmak isteniyor.
Kanal 7'de, "Türkiye'ye Hıristiyanlık yakışır" deniliyorsa, gerisini siz hesap edin...
Üstüne üstlük, "Sizin kitabınız değiştirilmiştir" diye bizim dinimize hakaret ediyorsunuz diye bizi suçlamaları da işin tuzu biberi...
Kendileri, "Hz. Lût'un sarhoş vaziyette kendi kızlarıyla zina ettiğini" söylerler, bir insan olan Hz. İsa hakkında "İlahtır" derler, bu milyarlarca Müslümanın inancına ve Kur'an'a hakaret sayılmaz... bizim, bozulan Tevrat ve İncil'in bozulduğunu yani gerçeği söylememiz hakaret olur?..
Kabul edilmeyeceğini kendileri de bildikleri için, insanlara dinlerini anlatarak yaklaşmıyorlar da, susuz olanlara su çıkaracaklarını söylüyorlar, fakirlere de altın veriyorlar...
Din propagandası böle mi olur Allah aşkına?
Bu gazetenin, ısrarla tekrarladığı "Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü faaliyetleri ard niyetlidir" sözlerinin ne kadar isabetli olduğu da biraz daha açığa çıktı.
"Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı"nın diyalog organizatörü Cemal Uşşak şöyle diyordu: "Bu topraklarda yaşayanları inançsızlıktan kurtaranlar misyonerlerdir. Kur'an'da Hz. İsa'nın havarilerini örnek almamız emrediliyor.
Dün Güney Kore'den geldim. Orada halkın % 25'i Hıristiyan olmuş. Bu insanlar önceden putperest denilecek durumdaydı. Öyle olmaktansa, Hıristiyan olmaları bir Müslüman olarak beni memnun etmez mi?"
***
Bile bile söylenen bu yanlış sözlerin hangi tarafını düzeltmeli bilmem ki.
Şimdiye kadar bu topraklarda yaşayanları inançsızlıktan kurtaranların, Horasan erenleri olduğu biliniyordu. Meğer öyle değil, Hıristiyan misyonerlermiş (!)
a) Konuşmacı, daha önceki asırları kastettiğini söylese bile yanlıştır.
Çünkü Hz. İsa'nın tebliğ ettiği din İslam, ona gerçekten inananlar da Müslüman olduklarına göre, bu topraklarda yaşayanları inançsızlıktan kurtaranlar Müslümandı.
b) Sayın Uşşak, "Bir gün önce Güney Kore'den geldiğini" söylüyordu.
Ben orada olsaydım, "Şu anda misyonerliği dünyaya yayma merkezi halinde olan Güney Kore'de ne işin vardı?" diye sorardım.
c) Cemal bey Havarileri örnek almamız gerektiğini de söyledi.
Halbuki biz, Peygamberimiz'in örnek alınması gerektiğini biliyorduk; yanılıyor muyuz?
Havariler, onun kasdettiği gibi misyoner değillerdi; gerçek Müslümanlardı. Bunu, onların ağzından Kur'an söylüyor.
Dolayısıyla onları örnek almak da yanlış olmaz. Ama, Kur'an bize daha güzel bir örnek gösteriyor: Hz. Muhammed Aleyhisselam.
Yetmez mi?
d) İnsanların, putperest olmak yerine Allah'ı -hâşâ- 3 kabul eden bir Hıristiyan olmaları Cemal beyi memnun etse de biz bir Müslüman olarak buna hiç memnun olamıyoruz.
Çünkü, sonu Cehennemde ebedî kalmak olduktan sonra, ha Hıristiyan olarak Cehennemde ebedî kalmış ha putperest olarak. Ne fark eder?
Bir de şu yanlışı var. Güney Kore'de Hıristiyanlık % 25 değil, % 40 civarına ulaştı. Bunu daha az göstermenin ne faydası var, anlayamadım?
Bahsettiğim programda, ibrenin Hıristiyanlar aleyhine kaydığını gören sayın Cemal Uşşak'ın, "Müslümanlarla Hıristiyanların birçok ortak noktaları varken, ayrılıkları dile getirmenin ne faydası var, anlayamadım?" demesini de ben anlayamadım.
***
Faydalı olduğundan bahsettiğim TV programlarından birinde, İstanbul'dan yayın yapan "Müjde Yayınevi"nin, kitaplarında İslâmiyet'e hakaret ettiği ve Türkiye'nin bir kısmını Ermenistan sınırları içinde gösterdiği, bütün Türkiye'ye ekranlardan gösterildi, ilan edildi.
Bunlar kanunen hem suçtur hem de kalplerinde hangi niyetleri taşıdıklarını göstermektedir.
Kağıt üzerinde bile olsa, topraklarımızın bir kısmını başka bir memleketin sınırları içinde göstermek, vatan hainliği değilse nedir?
Yayınevi sorumlusunun, -Müslümanlığa hakaret ettiği için değil ama- Türkiye'nin bir kısmını Ermenistan haritası içinde gösterdiği için özür dilemesi gerekir.
Bu her iki fiil için, savcılarımızı göreve davet ediyorum.
***
Misyonerler, fakirlikleri kullanıp gençleri para-pul ile kandırıyorlar.
Prof. Zeki Aslantürk, "Sadece Trabzon'da, 1200 gencimizin kandırılarak, eğitildikten sonra geri gönderilmek üzere Atina'ya götürüldüklerini" söyledi.
Ordunun ve paşaların da bu dehşet verici faaliyetten haberleri var...
Misyonerlerin taktiklerinden biri de, kutsal değerleri kötülemektir.
Nitekim, Trabzon'a Amerika'dan gönderilen bir broşürde, Müslümanlar irticâcı olarak gösterilmekte ve, "İrticâ, doğrudan Kur'an'dan, Muhammed'den ve halifelerinden geliyor" denilmektedir.
***
Değerli okuyucular,
İş o kadar ileri derecededir ki, sayın Dr. irfan Barlas 1998'de Ankara Hilton'da, "Yılbaşı ve noelin kutlanmasına İlâhiyat Fakültelerinin önderlik etmesini" teklif edebilmiştir.
Türkiye'de bir üniversite hocası olan diyalogcu Prof. Niyazi Öktem, "Noel Baba bu toprakların çocuğudur. Herkese yardım eden bir Anadolu erenidir. Onu çocuklarımıza öğretmemiz lâzım" diyebilmektedir.
Başka bir ilâhiyatçı, 9 Eylül Üniversitesi'nden sayın Mehmet Aydın, "Ben yurtdışına çıktığımda sık sık kiliselere gidiyorum. Oralarda zevk ve lezzet alıyorum" demektedir.
Hadi bunların yaptıklarına misyonerlik demeyelim. Peki bu, Hıristiyanlığı şirin göstermekte mi değildir?
3 ilaha inanılan, kitabı bozulmuş, dolayısıyla kendi bozuk bir dinin mabedinde ne zevki?
***
Dünyanın en güçlü devleti, "Vatikan küçücük bir devlettir" denilerek millet kandırılmak isteniyor.
Kanal 7'de, "Türkiye'ye Hıristiyanlık yakışır" deniliyorsa, gerisini siz hesap edin...
Üstüne üstlük, "Sizin kitabınız değiştirilmiştir" diye bizim dinimize hakaret ediyorsunuz diye bizi suçlamaları da işin tuzu biberi...
Kendileri, "Hz. Lût'un sarhoş vaziyette kendi kızlarıyla zina ettiğini" söylerler, bir insan olan Hz. İsa hakkında "İlahtır" derler, bu milyarlarca Müslümanın inancına ve Kur'an'a hakaret sayılmaz... bizim, bozulan Tevrat ve İncil'in bozulduğunu yani gerçeği söylememiz hakaret olur?..
Kabul edilmeyeceğini kendileri de bildikleri için, insanlara dinlerini anlatarak yaklaşmıyorlar da, susuz olanlara su çıkaracaklarını söylüyorlar, fakirlere de altın veriyorlar...
Din propagandası böle mi olur Allah aşkına?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002