“Tarih: 10 Eylül 2012.
Diyarbakır’dan havalanan F-16 savaş uçakları, PKK terör örgütünün Kuzey Irak’taki Zap ve Metina kamplarına bomba yağdırdı.
Bombardıman sonucu ölen veya yaralanan PKK’lının olup olmadığı hakkında ise bir bilgi alınamadı. Yaklaşık 1 saat süren hava operasyonunun ardından savaş uçakları üslerine sorunsuz bir şekilde geri döndü.”
Yukarıdaki haberin benzerlerini PKK terörünün azdığı her dönemde sıkça duyuyoruz.
Ne yazık ki, ABD’den ve belki de artık Barzani’den izin ve istihbarat almadan, yapamadığımız bu hava saldırılarında PKK’ya hiçbir zayiat veremiyoruz.
Zayiat veremediğimiz bir tarafa bu hava saldırıları PKK’yı terör eylemlerinden vazgeçirmiyor.
Bu sonuç, Türkiye’nin bir yerlerde yanlış yaptığını gösteriyor.
Biraz kafa yoralım bakalım Türkiye acaba nerede yanlış yapıyor?
Adı: Mehmet Acar.
Kod adı: Öcalan anlamına gelen “Tolhildan.”
PKK tarafından kaçırılana kadar Van Başkale’de çobanlık yapıyordu.
Birçok kampta eğitim gördükten sonra eylemlere katıldı.
Pişman oldu...
Fırsat bulduğunda kaçıp, polise teslim oldu.
Şimdi yargılanıyor.
Bu konuya neden mi girdim?
Hemen izah edeyim.
Mehmet Acar, itiraflarında "Beritan kampı, elektriğini örgüte ait barajdan sağlıyordu" dedi.
Terör, ses getiren saldırılarından sonra Tük Silahlı Kuvvetleri sınır ötesindeki kamplara yukarıda belirttiğim gibi hava saldırıları düzenler ve bomba yağdırırdı.
Bütün bu operasyonlara rağmen PKK bir baraj inşa ederek, oradan elde ettiği elektrikle tünel kazıp, ihtiyaçlarını görebiliyorsa o zaman Türk uçakları dağı, taşı vuruyor demektir.
Yok, eğer dağı taşı vurmuyor da terörist hedefleri vuruyorsa, o zaman barakalardan ya da çadırlardan daha stratejik değil midir bu barajı yerle bir etmek?
Yoksa bu itirafçı terörist söylemese PKK’nın barajından Türkiye’nin haberi olmayacak mıydı? Türkiye’nin istihbarat kurumlarının bu barajdan bizimle aynı anda mı haberi oldu?
Eğer böyleyse teröristlerin 200–300 kişilik büyük gruplar halinde dolaşmalarına, 600 kişilik gruplarla büyük saldırılar gerçekleştirmeye niyetlenmesine şaşırmamak gerek.
Bu olay Türkiye’nin istihbarat olarak hiçbir varlığının olmadığının göstergesidir.
Sanırım, ABD’li dostlarımız (!) “size istihbarat gerekirse biz veririz, siz bu konuda yorulmayın” diye bizimkileri boşa çıkarmışlar.
İstihbaratın istirahat anlamına gelmediğini birilerinin hükümete anlatması lazım…
Diyarbakır’dan havalanan F-16 savaş uçakları, PKK terör örgütünün Kuzey Irak’taki Zap ve Metina kamplarına bomba yağdırdı.
Bombardıman sonucu ölen veya yaralanan PKK’lının olup olmadığı hakkında ise bir bilgi alınamadı. Yaklaşık 1 saat süren hava operasyonunun ardından savaş uçakları üslerine sorunsuz bir şekilde geri döndü.”
Yukarıdaki haberin benzerlerini PKK terörünün azdığı her dönemde sıkça duyuyoruz.
Ne yazık ki, ABD’den ve belki de artık Barzani’den izin ve istihbarat almadan, yapamadığımız bu hava saldırılarında PKK’ya hiçbir zayiat veremiyoruz.
Zayiat veremediğimiz bir tarafa bu hava saldırıları PKK’yı terör eylemlerinden vazgeçirmiyor.
Bu sonuç, Türkiye’nin bir yerlerde yanlış yaptığını gösteriyor.
Biraz kafa yoralım bakalım Türkiye acaba nerede yanlış yapıyor?
Adı: Mehmet Acar.
Kod adı: Öcalan anlamına gelen “Tolhildan.”
PKK tarafından kaçırılana kadar Van Başkale’de çobanlık yapıyordu.
Birçok kampta eğitim gördükten sonra eylemlere katıldı.
Pişman oldu...
Fırsat bulduğunda kaçıp, polise teslim oldu.
Şimdi yargılanıyor.
Bu konuya neden mi girdim?
Hemen izah edeyim.
Mehmet Acar, itiraflarında "Beritan kampı, elektriğini örgüte ait barajdan sağlıyordu" dedi.
Terör, ses getiren saldırılarından sonra Tük Silahlı Kuvvetleri sınır ötesindeki kamplara yukarıda belirttiğim gibi hava saldırıları düzenler ve bomba yağdırırdı.
Bütün bu operasyonlara rağmen PKK bir baraj inşa ederek, oradan elde ettiği elektrikle tünel kazıp, ihtiyaçlarını görebiliyorsa o zaman Türk uçakları dağı, taşı vuruyor demektir.
Yok, eğer dağı taşı vurmuyor da terörist hedefleri vuruyorsa, o zaman barakalardan ya da çadırlardan daha stratejik değil midir bu barajı yerle bir etmek?
Yoksa bu itirafçı terörist söylemese PKK’nın barajından Türkiye’nin haberi olmayacak mıydı? Türkiye’nin istihbarat kurumlarının bu barajdan bizimle aynı anda mı haberi oldu?
Eğer böyleyse teröristlerin 200–300 kişilik büyük gruplar halinde dolaşmalarına, 600 kişilik gruplarla büyük saldırılar gerçekleştirmeye niyetlenmesine şaşırmamak gerek.
Bu olay Türkiye’nin istihbarat olarak hiçbir varlığının olmadığının göstergesidir.
Sanırım, ABD’li dostlarımız (!) “size istihbarat gerekirse biz veririz, siz bu konuda yorulmayın” diye bizimkileri boşa çıkarmışlar.
İstihbaratın istirahat anlamına gelmediğini birilerinin hükümete anlatması lazım…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024