AKP hükümetinin gelir adaleti ve istihdam oluşturmayan ekonomi politikalarından en büyük zararı maalesef gençlerimiz görüyor.
Gençlerimiz gerekli eğitimi almalarına rağmen, yıllar sonra gerçek dünyaya adım atıyor, bir kısmı belki iş bulabiliyor ama birçoğu da işsizler ordusuna katılıyor.
Mevcut siyaset gençlerimize sağlıklı bir iş sunamıyor, gençler geleceğe büyük bir karamsarlıkla bakıyor, fırsatını bulanlar yurt dışına giderek kendilerine bir gelecek oluşturmaya çalışıyor ama fırsatını bulamayanlar büyük bir boşluğun içine düşüyorlar.
Bu karamsar tabloyu en net bir şekilde gösteren veri, şüphesiz "ne eğitimde, ne de istihdam da olan gençler"in sayısı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, 2025 yılının ilk çeyreği itibarıyla, 15-34 yaş aralığında ne eğitimde ne de istihdamda olan, halk arasında bilinen ifadesiyle boşta gezen gençlerin sayısı 6,7 milyona ulaşmış vaziyette.
Bu yaş grubundaki toplam nüfus 24,2 milyon kişi. Yani bu yaş grubundaki gençlerimizin yüzde 27,7'si boşta geziyor.
TÜİK'in verilerine göre, eğitimini tamamlamış her 100 gencin; 15-24 yaş grubundaki 23'ü, 25-29 yaş grubundaki 33'ü, 30-34 yaş grubundaki 31'i işsiz ve boşta geziyor.
Verileri değerlendiren ekonomist Alaattin Aktaş'a göre "ev hanımı" ifadesinin yanına şimdi "ev erkeği" diye bir tanım gerekecek.
Ne eğitimde ne istihdamda olan 15-24 yaş grubunda 963 bin, 25-29 yaş grubunda 573 bin, 30- 34 yaş grubunda 390 bin erkek bulunuyor. Toplamı 1,9 milyonu aşan bu işsiz gezen erkekler bu kapsamda.
Peki, günümüzün toplumsal şartlarında bu genç kadın ve erkeklerin evlerinde durabilmesi mümkün mü? Elbette ki hayır. İşte bu noktada büyük bir tehlike ortaya çıkmaktadır. Eğitimde ya da istihdamda olmayan başı boş gençlerin kötü niyetli örgütlerin, çetelerin ya da insanların kurbanı olması ihtimali çok yüksektir.
Her gencimizin ayrı bir kabiliyeti vardır, esasen kabiliyetsiz hiçbir genç yoktur.
İşte sosyal devletin görevi, gençlerimizin bu kabiliyetlerini açığa çıkaracak ve hem kendisi hem de toplum yararına değerlendirebilecek doğru politikaları ortaya koyabilmektir.
Her zaman ifade edilir, "Gençlerimiz geleceğimizdir" diye, ama maalesef bu sadece lafta kalır. Eğer gençlerimizin geleceğimiz olduğuna gerçekten inanıyorsanız ama bu gençler için proje üretmeyerek 6,7 milyonunu ne eğitimde ne de istihdamda bırakıyorsanız o zaman bu ne anlama geliyor?
Gençler, devlet gücünü arkalarında hissetmeli ve geleceğe umutla bakabilmelidir. O zaman o gençler devleti ve milleti için öyle güzel şeyler ortaya koyar ki, onların ortaya koyduklarına sizlerin hayali bile yetişemez.
Gerçi hükümet, bazı projelerle bir kısım gençlere imkanlar sunmaktadır ama bu sadece belirli kesimlere olduğu için tüm milletini ayrım yapmadan kucaklaması gereken sosyal devlet anlayışına uygun değildir. Devleti yöneten hükümet, yandaş ya da muhalif, etnik durumu, inancı, siyasi görüşü ne olursa olsun vatandaşlarının tamamına eşit fırsatlar sunarsa sosyal devleti ortaya koymuş olur.
Birileri sırf siyasi görüşlerinden dolayı tüm imkanları kucağında buluyor, birileri ise büyük kabiliyetlere sahip olmasına ve fırsat için her türlü kapıyı çalmasına rağmen bir türlü imkan bulamıyorsa, ortada çok ciddi adaletsizlik var demektir.
Neticede Türkiye'de resmi istatistik kurumu TÜİK'in verilerine göre 15-34 yaş aralığında 6,7 milyon gencimiz bu imkanlar sunulmadığı için boşta gezmektedir.
Siyasilerimiz, azınlıkta kalmış olan bazı gençlerimizin başarılarını bayraklaştırarak övüneceğine, tüm gençlerimizi ayırt etmeden başarılı kılabilecek projeleri hayata geçirebilmelidir. Gerçek itibar da budur.
Tabi, gençlerimize de bir şeyler söylemek lazım. Bu noktada gençlerin içinden çıkmış olan ve günümüzün gençlerini en iyi tanıyan Türkiye'nin en genç parti genel başkanı BTP lideri Hüseyin Baş'ın gençlere yönelik şu kıymetli mesajını yeniden hatırlatmak isterim:
"Ey Türk genci sana sesleniyorum! Bu mantıksız saçma düzen altında ezilen, 'Deniyorum ama olmuyor, tükendim' diyen genç. Babasının imkânsızlığından mahcup olan, annesinin ezilmesinden dolayı sessiz çığlıklara gömülen genç. Akşam yemeğini bir simitle geçiştirmek zorunda kalan, hayalleri başkalarının hırsları altında yok olan genç. İnandığı için yadırganan, inanmadığı için yargılanan, cebindeki telefon yüzünden söz hakkını kaybeden, parti kapılarında iş başvurusu kovalayan, akşam hava karardığında evine yürüyerek gitmekten korkan genç sana sesleniyorum!
Dinlenmeyen, önemsenmeyen, anlaşılmayan, prangalara vurulan genç, hiç kimseden medet ummayan genç; sen ben olacaksın, biz olacağız ve bunu başaracağız. Atatürk'ün bize emanet ettiği bu toprakları, Atamızın bize emanet ettiği Cumhuriyet'i en yükseklere hep beraber biz taşıyacağız. Gün gelecek bütün dünya sana imrenerek bakacak. İşte ben hep bu yüzden söylüyorum; bütün bunlar için var bir hayalimiz."
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025