Bütün dünya bir olmuş Türklerin Anadolu'daki varlığını tartışma konusu yaparken, içimizde ki vatan hainlerinin Türk kimliği ve Türk milleti kavramına karşı adeta haçlı seferi başlatmış olmaları ise, asla tesadüf değildir.
Dünyanın herhangi bir yerinde tesadüfler söz konusu olabilir ama Türkiye'de meydana gelen sinek vızıltısının bile mutlaka bir sebebi olduğuna ilişkin inanışa, sakın paranoyak mantığı ile yaklaşmayın.
Neden dünya milletleri bizimle bu kadar ilgili diye düşünenler her zaman olmuştur. Elbette ki çok sevdiğinden veya meraklı olduğundan değil.
Türkiye'de yaşayan insanların kendi geçmişi ile ilgili bu kadar ilgisiz ve duyarsız olmasının nedenini hiç merak edeniniz olmadı mı?
Çünkü öyle istenmiştir.
Ne zamandan beri? 1947'den beri.
1947'de Türkiye ve ABD arasında imzalanan ve "Fulbright Anlaşması" olarak bilinen eğitim ve kültür anlaşması, milli eğitim sistemimizin, bütünüyle Amerikan çıkarları doğrultusunda şekillenmesine yol açmıştır.
Bu anlaşma çok sonraları, Türkiye'nin bağımsızlığını zedeleyen bir "ihanet" anlaşması olarak da görülmüştür.
Burada Amerika veya Batılıların hedeflediği tek bir şey vardı: Türkler kendini bilmesin ve hâkim oldukları üstün medeniyetlerin sahipleri olduklarına dair, en ufak bir kanaat sahibi olmasın.
Ne gibi yani derseniz, aşağıda sıralayacağım.
Tam bir vatansever olan araştırmacı-yazar ve halk bilimci Haluk Tarcan'ın, dünyaya kafa tutan ünlü Türkolog Kazım Mirşan'ın belgelerine dayanarak yaptığı açıklamaya göre;
Türkler 15 bin yıldır Anadolu'da varlığını sürdürmektedir.
Zira Türkler, Anadolu'ya ilk kez yerleşen kadim bir uygarlık sahibi insanlardı.
Pontus'tan tam bin 300 yıl önce Karadeniz'de Türkler vardı.
1071 tarihi Türklerin Anadolu'ya ilk değil, son geliş tarihidir.
İlk tarihçi Heredot değil, Türk komutan Onre Binabaş'tır.
Yazıyı ilk bulan Türklerdi. İlk alfabe ise Latin alfabesi değil, Türk alfabesidir.
İstanbul'un tarihi, Bizans'la başlamayıp binlerce yıl önce Türkler tarafından kurulmuş ve başlamıştır.
Roma ve Pekin'i Türkler kurdu.
Bizim genç kuşaklarımızın Türk tarihine fazlaca meraklı olmamaları, doğru ve isabetli bir durum değildir.
Gün gelir bu ilgisizlik, seni vatansız bırakır ve artık ağlasan ne fayda!
Devletlerin çok uzun ömürlü olmalarını, sakın ola ve sadece zenginlikleri ile ilişkilendirmeyin.
Uzun ömürlü olan devletlerin sahip oldukları en temel özellik, aynı inanç esasları etrafında bir ve beraber olan milletlerin, kültürü, gelenek ve görenekleri, folklor ve sanatı da ortaktır. İşte böylesi ortak yönleri ile birbirlerine geçmiş olan bir milletin, sarsılması veya yıkılması asla söz konusu olamaz.
Bugün Türk milletinin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden en tehlikeli oyun, işte bu sarsılmaz birlik ve kardeşlik ruhumuza karşı girişilen top yekûn savaştır.
O bakımdan kim olduğumuzu, nerden nereye ve ne zaman geldiğimizi bilmek gibi bir mükellefiyetimiz ve hatta mecburiyetimiz söz konusudur.
Araştırmacı yazar Tarcan, Türklerin Anadolu'daki varlığının aslında, 15 bin yıla dayandığını ve Türklerin Anadolu'ya giriş tarihi olarak bilinen "1071" yılının ise, Avrupalıların dayatması olduğunu söylemiş ve ispat etmiştir.
Buna göre; yazıyı Sümerlerden ve hukuku Romalılardan binlerce yıl önce kullanan, Türklerdi.
Su uyur ama Amerikalılar asla uyumaz dedirten bir başka olay da şudur:
Amerikalılar Van'da insanlardan DNA örneği alıp bir araştırma yapmıştır.
Amaçları ise Etrüsklerin Türk olmadığını, dolayısıyla da Kürtlerin de Türk olmadığını ispatlamaktı. Sonuçta ne mi olmuş, elbette ki bu girişim ellerinde patlamış ve yüzde 97 uyum görüldüğünden Kürtlerin de Türk kökeninden geldiği ortaya çıkmıştır.
Haluk Tarcan, Anadolu'ya M.Ö. 13 bin yılında geldiğimizin bölgede bulunan mağara yazılarıyla ortaya çıktığını söylüyor.
Tarcan, "Atalarımız 13 bin yılında geldiğine göre, demek ki buzullar nedeniyle göç ettiler. 1071 tarihi, Batı tarafından Anadolu'daki Türk varlığını yok etmek için icat edilmiştir. En son geliş tarihimizi, ilk geliş gibi göstermişlerdir" dedi.
"Anadolu'ya göçebe değil göçmen olarak geldik. Geldiğimizde yazıya ve bir kültüre zaten sahiptik" diyen araştırmacı-yazar Tarcan şöyle diyor:
"Sümerler yazıyı 5 bin yılında buldu. Biz 12 binlerde yazı elemanı içeren figürlere sahiptik. İlkokul ve üniversite bu nedenle Ön Türklerde görüldü.
Batıya demokrasiyi ve seçimi, Türkler götürdüler.
Bir de Pontus çarpıtması var yalancıların uyduruk tarih kitaplarında.
Tarcan, Pontus Rumlarının Trabzon'a M.Ö 700-800 yıllarında yerleştiğini ancak, Türklerin M.Ö. 2000 de orada olduğunu söylüyor.
Tarcan, bu bölgede yapılan araştırmalarda bu gerçek bilinmeden değerlendirme yapıldığı için bulunan eserlerin Türk kültürüne göre değil, Hıristiyan kültürüne göre yorumlandığını ifade etti.
Haluk Tarcan, "İstanbul Konstantin'in değil, Türklerin şehridir; Pekin ve Moskova'yı da Türkler kurdu" diyor.
Şimdi bütün bu bilgileri günümüzde yaşadıklarımızla sentezlersek, karşımıza çıkacak sonucu daha rahat elde ederiz. Dolayısıyla, Türkiye'de bir rejim değişikliğine doğru hızla yol alınmaktadır. Atatürk Cumhuriyetinden, iç ve dış odaklarca ortaklaşa intikam alınmak istenmektedir.
Ulu önderimiz Atatürk, "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir nitelik alır" sözü, çok ama çok anlamlı ve düşündürücüdür.
Dün topla tüfekle Türkleri yenemeyen alçak düşmanlar, bugün AB uyum yasaları, demokratikleşme gibi süslü ve aldatıcı gibi görünen ve fakat, ölümcül bir zehri barındıran çok komplike bir tuzakla karşımızdadır.
Bu zehirli ve ölümcül tuzağın adı, 'Terörsüz Türkiye'dir.
Bu oyuna asla gelmemesi gereken kadim Türk milletine, aç gözünü ve uyan diyorum.
Kıyamete kadar anket yapılsa hiç birinin tek başına iktidar olma gibi bir imkânı bulunmayan Atatürkçü ve milli partilerin, bir dakika bile geçirmeden, amasız fakatsız bir şekilde birleşmeleri, varlık ve yokluk meselesidir.
Ekonominin düzeltilmesi, model sahibi olan partiler tarafından 6 aylık bir meseledir.
Şimdilik söz konusu olan, VATANDIR!
Dünyanın herhangi bir yerinde tesadüfler söz konusu olabilir ama Türkiye'de meydana gelen sinek vızıltısının bile mutlaka bir sebebi olduğuna ilişkin inanışa, sakın paranoyak mantığı ile yaklaşmayın.
Neden dünya milletleri bizimle bu kadar ilgili diye düşünenler her zaman olmuştur. Elbette ki çok sevdiğinden veya meraklı olduğundan değil.
Türkiye'de yaşayan insanların kendi geçmişi ile ilgili bu kadar ilgisiz ve duyarsız olmasının nedenini hiç merak edeniniz olmadı mı?
Çünkü öyle istenmiştir.
Ne zamandan beri? 1947'den beri.
1947'de Türkiye ve ABD arasında imzalanan ve "Fulbright Anlaşması" olarak bilinen eğitim ve kültür anlaşması, milli eğitim sistemimizin, bütünüyle Amerikan çıkarları doğrultusunda şekillenmesine yol açmıştır.
Bu anlaşma çok sonraları, Türkiye'nin bağımsızlığını zedeleyen bir "ihanet" anlaşması olarak da görülmüştür.
Burada Amerika veya Batılıların hedeflediği tek bir şey vardı: Türkler kendini bilmesin ve hâkim oldukları üstün medeniyetlerin sahipleri olduklarına dair, en ufak bir kanaat sahibi olmasın.
Ne gibi yani derseniz, aşağıda sıralayacağım.
Tam bir vatansever olan araştırmacı-yazar ve halk bilimci Haluk Tarcan'ın, dünyaya kafa tutan ünlü Türkolog Kazım Mirşan'ın belgelerine dayanarak yaptığı açıklamaya göre;
Türkler 15 bin yıldır Anadolu'da varlığını sürdürmektedir.
Zira Türkler, Anadolu'ya ilk kez yerleşen kadim bir uygarlık sahibi insanlardı.
Pontus'tan tam bin 300 yıl önce Karadeniz'de Türkler vardı.
1071 tarihi Türklerin Anadolu'ya ilk değil, son geliş tarihidir.
İlk tarihçi Heredot değil, Türk komutan Onre Binabaş'tır.
Yazıyı ilk bulan Türklerdi. İlk alfabe ise Latin alfabesi değil, Türk alfabesidir.
İstanbul'un tarihi, Bizans'la başlamayıp binlerce yıl önce Türkler tarafından kurulmuş ve başlamıştır.
Roma ve Pekin'i Türkler kurdu.
Bizim genç kuşaklarımızın Türk tarihine fazlaca meraklı olmamaları, doğru ve isabetli bir durum değildir.
Gün gelir bu ilgisizlik, seni vatansız bırakır ve artık ağlasan ne fayda!
Devletlerin çok uzun ömürlü olmalarını, sakın ola ve sadece zenginlikleri ile ilişkilendirmeyin.
Uzun ömürlü olan devletlerin sahip oldukları en temel özellik, aynı inanç esasları etrafında bir ve beraber olan milletlerin, kültürü, gelenek ve görenekleri, folklor ve sanatı da ortaktır. İşte böylesi ortak yönleri ile birbirlerine geçmiş olan bir milletin, sarsılması veya yıkılması asla söz konusu olamaz.
Bugün Türk milletinin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden en tehlikeli oyun, işte bu sarsılmaz birlik ve kardeşlik ruhumuza karşı girişilen top yekûn savaştır.
O bakımdan kim olduğumuzu, nerden nereye ve ne zaman geldiğimizi bilmek gibi bir mükellefiyetimiz ve hatta mecburiyetimiz söz konusudur.
Araştırmacı yazar Tarcan, Türklerin Anadolu'daki varlığının aslında, 15 bin yıla dayandığını ve Türklerin Anadolu'ya giriş tarihi olarak bilinen "1071" yılının ise, Avrupalıların dayatması olduğunu söylemiş ve ispat etmiştir.
Buna göre; yazıyı Sümerlerden ve hukuku Romalılardan binlerce yıl önce kullanan, Türklerdi.
Su uyur ama Amerikalılar asla uyumaz dedirten bir başka olay da şudur:
Amerikalılar Van'da insanlardan DNA örneği alıp bir araştırma yapmıştır.
Amaçları ise Etrüsklerin Türk olmadığını, dolayısıyla da Kürtlerin de Türk olmadığını ispatlamaktı. Sonuçta ne mi olmuş, elbette ki bu girişim ellerinde patlamış ve yüzde 97 uyum görüldüğünden Kürtlerin de Türk kökeninden geldiği ortaya çıkmıştır.
Haluk Tarcan, Anadolu'ya M.Ö. 13 bin yılında geldiğimizin bölgede bulunan mağara yazılarıyla ortaya çıktığını söylüyor.
Tarcan, "Atalarımız 13 bin yılında geldiğine göre, demek ki buzullar nedeniyle göç ettiler. 1071 tarihi, Batı tarafından Anadolu'daki Türk varlığını yok etmek için icat edilmiştir. En son geliş tarihimizi, ilk geliş gibi göstermişlerdir" dedi.
"Anadolu'ya göçebe değil göçmen olarak geldik. Geldiğimizde yazıya ve bir kültüre zaten sahiptik" diyen araştırmacı-yazar Tarcan şöyle diyor:
"Sümerler yazıyı 5 bin yılında buldu. Biz 12 binlerde yazı elemanı içeren figürlere sahiptik. İlkokul ve üniversite bu nedenle Ön Türklerde görüldü.
Batıya demokrasiyi ve seçimi, Türkler götürdüler.
Bir de Pontus çarpıtması var yalancıların uyduruk tarih kitaplarında.
Tarcan, Pontus Rumlarının Trabzon'a M.Ö 700-800 yıllarında yerleştiğini ancak, Türklerin M.Ö. 2000 de orada olduğunu söylüyor.
Tarcan, bu bölgede yapılan araştırmalarda bu gerçek bilinmeden değerlendirme yapıldığı için bulunan eserlerin Türk kültürüne göre değil, Hıristiyan kültürüne göre yorumlandığını ifade etti.
Haluk Tarcan, "İstanbul Konstantin'in değil, Türklerin şehridir; Pekin ve Moskova'yı da Türkler kurdu" diyor.
Şimdi bütün bu bilgileri günümüzde yaşadıklarımızla sentezlersek, karşımıza çıkacak sonucu daha rahat elde ederiz. Dolayısıyla, Türkiye'de bir rejim değişikliğine doğru hızla yol alınmaktadır. Atatürk Cumhuriyetinden, iç ve dış odaklarca ortaklaşa intikam alınmak istenmektedir.
Ulu önderimiz Atatürk, "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir nitelik alır" sözü, çok ama çok anlamlı ve düşündürücüdür.
Dün topla tüfekle Türkleri yenemeyen alçak düşmanlar, bugün AB uyum yasaları, demokratikleşme gibi süslü ve aldatıcı gibi görünen ve fakat, ölümcül bir zehri barındıran çok komplike bir tuzakla karşımızdadır.
Bu zehirli ve ölümcül tuzağın adı, 'Terörsüz Türkiye'dir.
Bu oyuna asla gelmemesi gereken kadim Türk milletine, aç gözünü ve uyan diyorum.
Kıyamete kadar anket yapılsa hiç birinin tek başına iktidar olma gibi bir imkânı bulunmayan Atatürkçü ve milli partilerin, bir dakika bile geçirmeden, amasız fakatsız bir şekilde birleşmeleri, varlık ve yokluk meselesidir.
Ekonominin düzeltilmesi, model sahibi olan partiler tarafından 6 aylık bir meseledir.
Şimdilik söz konusu olan, VATANDIR!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025