İsveçli Bakan kimden cüret alıyor?

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 5 Ekim'de ülkemize geldi. Bir dizi görüşmeler gerçekleştirdikten sonra Dış İşleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu ile Türk Bayrağı önünde basın açıklaması yaptılar.

Bir çok süslü, barışçı (!) cümlenin akabinde Stoltenberg, 'Türkiye'nin S-400 sistemlerini alınma konusu müttefik hava araçlarına karşı bir tehdit olabilir ve ABD'den yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir Türkiye. Bu Türkiye'nin, kendi vereceği bir karar'.

Türkçesi; S-400'leri aldınız. Kurmaya, aktif etmeye kalkarsanız ambargo ve yaptırımları devreye koyacağız. Ona göre! İyi düşünün!

13 Ekim'de de İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, ülkemize geldi. Yine bir dizi görüşmeler yapıldı ve Türk Bayrağı önünde Sayın Çavuşoğlu ile beraber açıklama yaptılar.

İsveç'li Bakan; "Toplantıda aynı zamanda Kuzey Doğu Suriye konusunda pozisyonumuzu ifade ettim. Bu anlamda AB'nin güçlü pozisyonu aynı olmaya devam ediyor. Türkiye'yi geri çekilmeye davet etmeye devam ediyoruz" cümlelerini kurdu.

Sayın Çavuşoğlu anında; "Siz hangi yetkiyle Türkiye'nin, Suriye'den çekilmesini istiyorsunuz" cevap-tepkisini verdi.

Türkçesi; Sen kimsin, kardeşim. İsveç nere, Kuzey Suriye nere? Sana ne?

Sayın Çavuşoğlu'nun çıkışına medya büyük yer verdi. Peki, İsveçli bakan bunu hak etti mi? Sonuna kadar.

Yalnız! Teraziye koyduğunuzda NATO genel sekreterinin sözleri, İsveçli bakanın sözlerinden daha ağır tartar. NATO genel sekreteri üstü yarı açık tehdit etti. İsveçli bakan fikir beyan etti.

 NATO genel sekreterine; 'Para bizim, vatan bizim, tehdit bize yönelik. 'Sana ne' tepkisi neden verilemedi? 

Diğer taraftan İsveçli Bakan, basına kapalı toplantıda da aynı görüşlerini dile getirdiğini açıkladı. Aynı tepki toplantıda da verildi mi?

Bir başka soru; İsveçli Bakanın, Sayın Çavuşoğlu'na; "Umarım Türkiye'deki herkes görüşlerini aynen sizin yaptığınız gibi ifade edebilirler" cümlesindeki, 'Türkiye'deki herkesten' kastı kim veya kimlerdir? 

Bam teli ise İsveç, Yunanistan, Avusturya, Belçika, Hollanda, Rum Kesimi, ne idüğü belirsiz Arap devlet yöneticileri, benim ülkemi hangi cüretle, neye güvenerek hedef alabiliyorlar?

Örneğin inanç birliklerinden mi? Ekonomik büyüklüklerinden mi? Teknoloji, endüstri, sanayi kalkınmışlıklarından dolayı mı? Milli gelirlerinden dolayı mı? Gıdada kimseye 'minnet' etmemelerinden dolayı mı? 

Cevap hepsi! Oysa biz, devlet ve millet olarak bu saydığım başlıkların hepsinde bölgesel ve küresel güç sahibi olabilirdik. Ama yöneticilerimiz güç sahibi olmak yerine güç sahiplerine kuyruk olmayı tercih ettiler. Millette razı oldu. Şimdi önüne gelen tehdit ediyor, gözdağı veriyor.

İşte S-400'ler. Alma kararı ve hangara nakli süreçlerinde (ki yaklaşık 2 yıl oldu) ABD, başkan düzeyinden dış işleri sözcüsüne kadar her kademeden tehdit ve yaptırım açıklamaları yaptı.

Biz ne yaptık? Geçtiğimiz Nisan'da aktif edeceğimizi açıkladığımız S-400'leri, 6 ay sonra(geçen hafta)  Sinop'a test için gönderdik?

Neden Sinop?

Karadeniz'de navtew ilan etmemize Rusya direniyor ve Ruslara gözdağı vermek için mi?

Yoksa Rusya, Karadeniz'de silahlanması yasak olan adalara silah ve asker çıkardı da bizde gövde gösterisi mi yapıyoruz?

Ya da Rusya, topyekun batıyı yanına aldı ve Türkiye'yi tehdit mi ediyor?

Evet, neden Adana, Tarsus, Antalya, Muğla, İzmir değil de neden Sinop?

Yeri gelmişken!

38 milyon hektar ekilebilir tarım arazisine sahip Türkiye Cumhuriyeti, toplamda 2.3 milyon hektar diğer ifadeyle Konya'dan sadece 300 bin hektar daha fazla ekilebilir tarım arazisine sahip ve bugünlerde en üst seviyeden restleştiğimiz, savaşın eşiğine geldiğimiz Yunanistan'dan 

2019-2020 sezonunda tam 158 bin 441 bin ton pamuk ithal etmişiz.

İsveçli bakanın nereden cüret aldığını anladınız mı?