Haberleri izliyorum!
Kilis'e milletin başına gökten roket yağıyor!
Yıllarca mülki amirlere; "Karışmayın!" talimatı verip uygulatılarak Güneydoğu Anadolu'da, üç ilimiz ve 12-13 ilçemizde ahali evlerine giremezken, Kilis'te ahâli evinden çıkamıyor!
Bir ilde, evden çıkmak tehlikeli, bir bölgemizde eve girmek tehlikeli ve yasak!
Hemen her gün, üçer-beşer Şehit haberi var!
Ama bu kaosun, bu herc ü mercin içinde, -güya- Türkiye'nin en milliyetçi partisinde, Genel-Başkanlığı gasp etmeyi demokratlık zanneden "Bilge"; "Eğer gerek duyulursa, Türkiye'nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için, düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek, hukuki bir boyut alabilecek..." Diye, kime ne söylediği anlaşılamayan, taraflı-tarafsız hiç kimsenin anlayamadığı ve herkesi rahatsız eden bir açıklama yapmıştı, mutat Salı nutkunda;"Terör destekçileri açtıkları nifak çukurlarına bir daha çıkmamak üzere gömüleceklerdir. MHP Devlet'in bekasına baş koymuştur. Destekse istenen, şartsızdır. Katkıysa aracısızdır. Duâ ise özlenen, sınırsızdır. Yeter ki terör örgütünden kurtulalım." diyerek Hükumete verdiği ve vermeyi planladığı desteğin içeriğini açıkladı güya! Bana göre bu Salı Nutkundaki; şartsız ve aracısız destek ve katkıdan bahsederken, Yeniden Seçim öncesi, Kaç-AK Saray'da Erdoğan'la baş-başa görüşen MHP'linin kendisi olduğunu, üstü örtülü olarak itiraf etti!
O gizli görüşmecinin Bahçeli olduğunu, o zaman ben söylemiştim inanılmamıştı. Şimdi kendisi söyledi, isteyen yine inanmasın!
Düne kadar; "Her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidarız." diyenlerce; "Tükürdüğü salyalarını yalayacaktır!" diye hakaret edilen, "Sen assan assan ancak aponun paltosunu asarsın!" diye hakaret ettirilen, "Yavru Muhalefet Me Ha Pe" Genel Başkanı'na, tarifsiz ve sınırsız sevgi gösterileri ve övgüler başlatılması boşuna mı veya tesadüf mü?
Böyle bir kurguya, itiraz etmemem mümkün mü?
Dün dövdüğünü, sövdüğünü; bugün hiç bir şey olmamışçasına seven mi çok akıllı, yoksa; dün sövenin-dövenin bugün yanağından makas almasına aldanan, itiraz etmeyen zavallı mı daha akılsız?
Siyasetin gayr-ı meşrûsu yasaların meşrû Cumhurbaşkanı'nın -güya-, "Güçlü Başbakan" dan hazzetmediği için pozları vererek azlettiği Davutoğlu'nu metheder gibi davranırken, "Daha düşük profilli" birini Başbakan atayarak fiilen "Başkanlık" ilan etmesi bekleniyor!
Atanması kuvvetle muhtemel "Düşük Profilli Başbakan" adayının, özellikleri sızdı basına; Yabancı dil biliyormuş, bıyıklı ama sakalsızmış, ekose ceket seviyormuş, isminin baş harfi "B" imiş, memleketinden daha önce başbakan çıkmış ve üç çocuğu varmış... Yani yeni "Düşük profilli" Başbakan Adayı Bin/milyar/ali YILDIRIM' mış!...
İzmir'de bir kere Milletvekili adayı, iki kere de Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı olmak üzere üç kere rakibim olan, "Milyar-Ali" dediğim, Binali YILDIRIM 'ın, "Düşük profilli başbakan" olarak atanmasını bekliyorum ve zoruma gidiyor!
Haçlı Batı icadı Demokrasi'nin uygulandığı, herhangi bir ülkede, böyle bir "İleri Demokrat Uygulama" var mı, böyle bir Çin İşkencesi görülmüş mü?
Güvenmediğim, sevmediğim dolayısıyla da oy vermediğim kişinin atayacağı birinin yöneteceği bir ülkede yaşamayı hazmedemiyorum! "G..ünün gılıyıııx!" diye böğüren AKP'lilerden başka -gerçekten- hazmedebilen var mı?
Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın, otuz yıldır yaptığı; "Günümüz Türkiye'si; İslâm'ı istismar edenler, milliyetçiliği istismar edenler, Atatürkçülüğü istismar edenlerin konjonktüre uygun olarak rol aldıkları bir oyun sahnesine döndü!
İslâm, İslâmcı geçinenlerin eliyle; Milliyetçilik, milliyetçi geçinenlerin eli ile; Devlet ve Atatürk, devletçi ve Atatürkçü geçinenlerin eli ile bitirildi. Türk Milleti'nin tutunduğu bütün değerler örselendi, ortada tutunacak dal kalmadı." tespit ve uyarılarını, hâlâ duyan yok mu?
Yine Prof. Dr. Haydar BAŞ 'ın; "Böylesi bağ-bozumu sürecinde, -Elhamdülillah- Türk Devleti, Türk Milleti ve medeniyetine ait bütün değerleri koruyarak, yaşayarak ve yaşatarak dimdik ayaktayız.
Türk Milliyetçiliği, kafatasçılık değildir! Türk Milliyetçiliği; Ehl-i Beyt nefesiyle şeref bulan ve yoğrulan bir medeniyet ve tevhîd kimliğidir." diye Türkçe seslenişini duymayanlara, hâlâ Türk Milliyetçisi mi diyeceğim?
Prof. Dr. Haydar BAŞ 'ın; "Bugün, gerçek Türk milliyetçilerinin de, gerçek devrimcilerin de adresi biziz. Gerçek dindarların da, gerçek Atatürk-severlerin de adresi biziz.
Top-yekûn Türk Milletinin birlik otağı, sığınağı ve korunağıyız." Seslenişlerini duymayanlara, duymamakta ısrarcı davrananlara hâlâ Türk Milliyetçisi veya Devrimci Vatansever mi diyeceğim?
Kerbelâ'da, Yezid 'in ordusu içinde İmam Hüseyn (a.s.)'e, "Allahüekber" diye kılıç çalanlara, Ehl-i Beyt taraftarı mı diyeceğim?
Seksen milyon nüfuslu, elli milyon seçmenli bir ülkede, iki kişiden birini kandırmayı başaranlara -hadi- bir şey demeyeyim ama benden görünüp, bendenmiş gibi davranıp Türk Milletini kandıranlara ne diyeyim?
"Yalanla îman bir arada bulunmaz" diyen Hz. Peygamber (s.a.a.)'e rağmen; dün söylediklerini bugün, demin söylediklerini şimdi inkâr etmeyi, "İlm-i Siyâset" diye dayatan; tarifsiz, renksiz, gölgesiz kişilere eyvallah mı edeyim?
"Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır." tarifini; görmezden, duymazdan, bilmezden mi geleyim?
Yahu! Allah aşkına ne yapıyorsunuz?
Atımızı çalıp, Üsküdar'ı geçmişlerdi; şimdi de aklımızı çalıp, istikbalimizi yok ediyorlar görmüyor musunuz?
Yoksa korkuyor ve korkmaktan utanarak, korkaklığınızı kurnazlıkla kamufle mi ediyorsunuz?
Korku, insânî bir duygu ve davranıştır! Korkabilirsiniz ama aklınızı, sadece Allah'tan korkan gerçek cesurların yanında durarak saklasanıza!
Samanlığı yaktılar tamam!
Saman sizin değilse, samanlık da mı sizin değil?
Bu kadar aymazlık, bu kadar bigânelikle akıllılık yaptığınızı mı zannediyorsunuz?
Kendinizin, çoluk-çocuğunuzun, bütün milletin istikbalini tehlikeye attığınızın farkında değil misiniz?
Ömrümün kırk seneden fazlasını, birlikte yaşadığım ömürdaşlarım, siz misiniz?
Bilge Devlet Bahçeli'nin, son AKP destekçisi tavırlarına da sessiz kalırsanız; siz AKP'ye oıy veren nadanlardan-nobranlardan ve sözlük anlamıyla câhillerden ne farkınız var?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Kilis'e milletin başına gökten roket yağıyor!
Yıllarca mülki amirlere; "Karışmayın!" talimatı verip uygulatılarak Güneydoğu Anadolu'da, üç ilimiz ve 12-13 ilçemizde ahali evlerine giremezken, Kilis'te ahâli evinden çıkamıyor!
Bir ilde, evden çıkmak tehlikeli, bir bölgemizde eve girmek tehlikeli ve yasak!
Hemen her gün, üçer-beşer Şehit haberi var!
Ama bu kaosun, bu herc ü mercin içinde, -güya- Türkiye'nin en milliyetçi partisinde, Genel-Başkanlığı gasp etmeyi demokratlık zanneden "Bilge"; "Eğer gerek duyulursa, Türkiye'nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için, düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek, hukuki bir boyut alabilecek..." Diye, kime ne söylediği anlaşılamayan, taraflı-tarafsız hiç kimsenin anlayamadığı ve herkesi rahatsız eden bir açıklama yapmıştı, mutat Salı nutkunda;"Terör destekçileri açtıkları nifak çukurlarına bir daha çıkmamak üzere gömüleceklerdir. MHP Devlet'in bekasına baş koymuştur. Destekse istenen, şartsızdır. Katkıysa aracısızdır. Duâ ise özlenen, sınırsızdır. Yeter ki terör örgütünden kurtulalım." diyerek Hükumete verdiği ve vermeyi planladığı desteğin içeriğini açıkladı güya! Bana göre bu Salı Nutkundaki; şartsız ve aracısız destek ve katkıdan bahsederken, Yeniden Seçim öncesi, Kaç-AK Saray'da Erdoğan'la baş-başa görüşen MHP'linin kendisi olduğunu, üstü örtülü olarak itiraf etti!
O gizli görüşmecinin Bahçeli olduğunu, o zaman ben söylemiştim inanılmamıştı. Şimdi kendisi söyledi, isteyen yine inanmasın!
Düne kadar; "Her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidarız." diyenlerce; "Tükürdüğü salyalarını yalayacaktır!" diye hakaret edilen, "Sen assan assan ancak aponun paltosunu asarsın!" diye hakaret ettirilen, "Yavru Muhalefet Me Ha Pe" Genel Başkanı'na, tarifsiz ve sınırsız sevgi gösterileri ve övgüler başlatılması boşuna mı veya tesadüf mü?
Böyle bir kurguya, itiraz etmemem mümkün mü?
Dün dövdüğünü, sövdüğünü; bugün hiç bir şey olmamışçasına seven mi çok akıllı, yoksa; dün sövenin-dövenin bugün yanağından makas almasına aldanan, itiraz etmeyen zavallı mı daha akılsız?
Siyasetin gayr-ı meşrûsu yasaların meşrû Cumhurbaşkanı'nın -güya-, "Güçlü Başbakan" dan hazzetmediği için pozları vererek azlettiği Davutoğlu'nu metheder gibi davranırken, "Daha düşük profilli" birini Başbakan atayarak fiilen "Başkanlık" ilan etmesi bekleniyor!
Atanması kuvvetle muhtemel "Düşük Profilli Başbakan" adayının, özellikleri sızdı basına; Yabancı dil biliyormuş, bıyıklı ama sakalsızmış, ekose ceket seviyormuş, isminin baş harfi "B" imiş, memleketinden daha önce başbakan çıkmış ve üç çocuğu varmış... Yani yeni "Düşük profilli" Başbakan Adayı Bin/milyar/ali YILDIRIM' mış!...
İzmir'de bir kere Milletvekili adayı, iki kere de Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı olmak üzere üç kere rakibim olan, "Milyar-Ali" dediğim, Binali YILDIRIM 'ın, "Düşük profilli başbakan" olarak atanmasını bekliyorum ve zoruma gidiyor!
Haçlı Batı icadı Demokrasi'nin uygulandığı, herhangi bir ülkede, böyle bir "İleri Demokrat Uygulama" var mı, böyle bir Çin İşkencesi görülmüş mü?
Güvenmediğim, sevmediğim dolayısıyla da oy vermediğim kişinin atayacağı birinin yöneteceği bir ülkede yaşamayı hazmedemiyorum! "G..ünün gılıyıııx!" diye böğüren AKP'lilerden başka -gerçekten- hazmedebilen var mı?
Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın, otuz yıldır yaptığı; "Günümüz Türkiye'si; İslâm'ı istismar edenler, milliyetçiliği istismar edenler, Atatürkçülüğü istismar edenlerin konjonktüre uygun olarak rol aldıkları bir oyun sahnesine döndü!
İslâm, İslâmcı geçinenlerin eliyle; Milliyetçilik, milliyetçi geçinenlerin eli ile; Devlet ve Atatürk, devletçi ve Atatürkçü geçinenlerin eli ile bitirildi. Türk Milleti'nin tutunduğu bütün değerler örselendi, ortada tutunacak dal kalmadı." tespit ve uyarılarını, hâlâ duyan yok mu?
Yine Prof. Dr. Haydar BAŞ 'ın; "Böylesi bağ-bozumu sürecinde, -Elhamdülillah- Türk Devleti, Türk Milleti ve medeniyetine ait bütün değerleri koruyarak, yaşayarak ve yaşatarak dimdik ayaktayız.
Türk Milliyetçiliği, kafatasçılık değildir! Türk Milliyetçiliği; Ehl-i Beyt nefesiyle şeref bulan ve yoğrulan bir medeniyet ve tevhîd kimliğidir." diye Türkçe seslenişini duymayanlara, hâlâ Türk Milliyetçisi mi diyeceğim?
Prof. Dr. Haydar BAŞ 'ın; "Bugün, gerçek Türk milliyetçilerinin de, gerçek devrimcilerin de adresi biziz. Gerçek dindarların da, gerçek Atatürk-severlerin de adresi biziz.
Top-yekûn Türk Milletinin birlik otağı, sığınağı ve korunağıyız." Seslenişlerini duymayanlara, duymamakta ısrarcı davrananlara hâlâ Türk Milliyetçisi veya Devrimci Vatansever mi diyeceğim?
Kerbelâ'da, Yezid 'in ordusu içinde İmam Hüseyn (a.s.)'e, "Allahüekber" diye kılıç çalanlara, Ehl-i Beyt taraftarı mı diyeceğim?
Seksen milyon nüfuslu, elli milyon seçmenli bir ülkede, iki kişiden birini kandırmayı başaranlara -hadi- bir şey demeyeyim ama benden görünüp, bendenmiş gibi davranıp Türk Milletini kandıranlara ne diyeyim?
"Yalanla îman bir arada bulunmaz" diyen Hz. Peygamber (s.a.a.)'e rağmen; dün söylediklerini bugün, demin söylediklerini şimdi inkâr etmeyi, "İlm-i Siyâset" diye dayatan; tarifsiz, renksiz, gölgesiz kişilere eyvallah mı edeyim?
"Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır." tarifini; görmezden, duymazdan, bilmezden mi geleyim?
Yahu! Allah aşkına ne yapıyorsunuz?
Atımızı çalıp, Üsküdar'ı geçmişlerdi; şimdi de aklımızı çalıp, istikbalimizi yok ediyorlar görmüyor musunuz?
Yoksa korkuyor ve korkmaktan utanarak, korkaklığınızı kurnazlıkla kamufle mi ediyorsunuz?
Korku, insânî bir duygu ve davranıştır! Korkabilirsiniz ama aklınızı, sadece Allah'tan korkan gerçek cesurların yanında durarak saklasanıza!
Samanlığı yaktılar tamam!
Saman sizin değilse, samanlık da mı sizin değil?
Bu kadar aymazlık, bu kadar bigânelikle akıllılık yaptığınızı mı zannediyorsunuz?
Kendinizin, çoluk-çocuğunuzun, bütün milletin istikbalini tehlikeye attığınızın farkında değil misiniz?
Ömrümün kırk seneden fazlasını, birlikte yaşadığım ömürdaşlarım, siz misiniz?
Bilge Devlet Bahçeli'nin, son AKP destekçisi tavırlarına da sessiz kalırsanız; siz AKP'ye oıy veren nadanlardan-nobranlardan ve sözlük anlamıyla câhillerden ne farkınız var?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017