Kanal İstanbul, Marmara'yı bitirir
Prof. Dr. Cemal Saydam, Haliç Tersanesi’nde İBB tarafından düzenlenen Deniz Çalıştayı'nda yaptığı değerlendirmede, “Marmara’nın ilk 25 metresinde Karadeniz, altında ise tuzlu Akdeniz suyu bulunuyor. Bu yapı müthiş dinamik, aynı zamanda müthiş bir dengeyi barındırıyor. Kanal İstanbul devreye girdiği takdirde bu denge bozulacak ve Marmara Denizi ölecek” dedi
AHMET SAFA TERZİ / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), akademisyenler, gazeteciler, meslek odaları, ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve deniz sektörü temsilcilerini Deniz Çalıştayı'nda bir araya getirdi. Toplu ulaşımda deniz payının artırılması, ulaşımda entegrayon, deprem sonrası deniz yönetimi, iklim değişikliği ve deniz ulaşımının planlanması, kapsamlı bir şekilde değerlendirildi. Prof. Dr. Haluk Gerçek'in yönettiği ikinci oturumda Kanal İstanbul, tüm yönleriyle ele alındı.
Doç. Dr. Jale Nur Ece, Montrö'nün 83 yıllık süreçte bölge ve dünya barışına önemli katkılar yaptığını vurgulayarak şu uyarılarda bulundu: "Montrö'yü tartışmaya açmak, Boğazlardaki egemenliğimizi ve haklarımızı, Karadeniz'deki hakimiyetimizi kaybetme tehlikesine yol açacak. Bundan kaçınmalı hatta Montrö'nün devamlılığını savunmalıyız.
Montrö'den edindiğimiz kazanımları korumamız zaruridir." "Kanal İstanbul Neden Olmaz?" başlığıyla Marmara'yı bekleyen tehlikelerle ilgili uyarılarda bulunan Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam ise, Türkiye'nin her biri birbirinden farklı özellikleri barındıran denizlere kıyısı olduğunun altını çizdi.
Saydam, "Karadeniz'den Akdeniz'e geçmek, dünyanın en zıt deniz koşulların geçmek demektir. Bu iki denizi anlarsanız Marmara'yı o zaman tam anlamıyla anlayabilirsiniz. Son 3500 yılda oluşmuş Marmara, öyle hassastır ki, üzerine gidilirse yaşamını sürdüremez" şeklinde konuştu.
Marmara Denizi 'astımlı çocuk' gibi
Marmara Denizi için "astımlı çocuk" benzetmesinde bulunan Saydam konuşmasına şöyle devam etti: "Karadeniz'e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi'ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince bir daha geri dönüşü olmayacak.
Haliç'in geçmiş dönemlerde koktuğunu bilirsiniz. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek. Bu ölüm beraberinde hidrojen sülfürü getirecek. İnsan, tüm kokulara karşı üstün bir duyarlılığa sahip değil. Ancak milyonda bir de olsa bu maddenin kokusunu hepimiz alabiliriz." Kanal İstanbul oturumunda son konuşmayı Araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal gerçekleştirdi.
Baysal, Kanal İstanbul'un maliyet, ekonomi, ekosistem, denizcilik ve uluslararası antlaşmalar bakımlarından birçok farklı başlıklar altında konuşulduğunu; ama insanın göz ardı edildiğini söyleyerek, şunları dedi: "Mega Projeler alanı olarak ilan edilen Kuzey Ormanları bölgesiyle ilgili yerel halkın ne hissettiğini konuşmalıyız.
ÇED raporunda değinilmiş ama sadece rakam olarak belirtilmiş insanlar, akıbetlerinin ne olacağını bilmiyor. Yeni havalimanı arazisinde yaşayan insanlara ne olduğu hakkında fikrimiz yok. Aynı akıbet buradaki insanları da bekliyor.
Yüzyıllardır burada yaşayan, tarım ve hayvancılık yapan insanlar artık ata topraklarında yaşayamaz duruma gelecek.
Onların arsaları artık büyük firmaların ellerinde... Bu firmalar, köyleri arazi borsasına dönüştürdü. Bu köylerin muhtarları ile konuştuk. Tamamına yakını bu projeyi istemiyor."