Kanal İstanbul’a eleştiri yağdı
İBB’nin geçtiğimiz Cuma günü düzenlediği Kanal İstanbul Çalıştayı’nda çok sayıda bilim insanı projeyi deprem, finansman, çevre ve hukuk düzleminde ele aldı. Bilim insanları projeye eleştiri yağdırdı
12.01.2020 18:30:00





RECEP BAHAR / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul Projesi'ni düzenlediği çalıştayla masaya yatırdı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İBB başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açılış bölümüne katıldığı etkinlikte gün boyunca 4 farklı salonda, 8 ayrı panelde, panelistler Kanal İstanbul'la ilgili fikirlerini paylaştı. Biz de bu bağlamda 11 bilim adamı, 2 sivil toplum kuruluşu lideri ve bir kamuoyu araştırmacısının Çalıştay'da dile getirdiği görüşlerini derledik.
Sabancı Üniversitesi İklim Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin: Paris Anlaşması gereği ülkeler iklim koruma politikası izleme sözü verdi. Kanal İstanbul, iklimle mücadele kapsamında kabul edilemez.
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Murat Kapıkıran: Kanal'ın yapılması durumunda karşılaşacağımız sorunların analizinin yapması gereken ÇED Raporu'nun bu konuda tek damla bile etki değerlendirmesi yok. Sadece mevcudun analizi var. Çevredeki mikroorganizmaların insan kadar değeri vardır. Kanal İstanbul, hiçbir ekolojik duyarlılık taşımamaktadır. 25 metre derinliğe kadar dolgu alanları yapılarak, deniz ekosistemlerinin bileşenleri yok edilecektir.
Deprem kanalı vurur
Prof. Dr. Naci Görür: Kanal depremi tetiklemez ama deprem kanalı ciddi şekilde etkiler. Güney kısımlarda son derece çürük, zayıf, yumuşak, killi, kabaran, şişen, dağılan, akan bir zemin var. Mühendislerin korktuğu bir zemin... Marmara'nın altındaki fay kılırsa en az 7.2 deprem üreteceğini düşünüyoruz. Bu depremi ilan ettik, bekliyoruz. Fay kırıldığında kanal 9 şiddetinde etkilenecektir. Kanal özellikle, Küçükçekmece- Marmara arasındaki en zayıf halkaya yapılıyor. Bu kesim depremden en şiddetli şekilde etkilenecek. Kanalın altında canlı fay yok deniliyor. Bu söylemi de olumlu anlamda kullanıyorlar. Ama gerçekten Marmara kısmında canlı fay yok mu? Araştırma gemileri ile yaptığımız çalışmalar sırasında Küçükçekmece'nin açıklarında kıta sahanlığında ana faya gelen fayların olduğunu tespit ettik. Bazıları canlı ve bunlar çok sığ da değil. En az 2-2.5 km derinliğinde. Bu bize neyi gösteriyor? Kanalın Marmara'ya bağlandığı yerin kıta sahanlığı parça parça faylarla kesilmiş durumda. Zafiyet zonu (bölgesi) oluşmuş, bir zayıflık zonu oluşmuş. Asıl büyük canavar da burada. 9 şiddetinde etkilenecek demiştim ya bu faylar da harekete geçerse o kanalın Küçükçekmece ile Marmara arasını hangi güç hangi mühendislik yapısı tutar onu bilemiyorum. Ama yapılmaz mı? Japonlar yapıyor ama Japonlar da yıkılıyor. Belki yapılır ama neden bu kadar riski alalım?
İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümünden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan: ÇED raporunda diyor ki 'her biri 19.96 tonluk atımla patlatma yapılacak. Bir atımda 57 bin ton hafriyat çıkarılacak.' Bu 4 yıl sürecek. 4 yıl boyunca her gün 57 bin ton hafriyat çıkarılacak. 10 bin tona yakın dinamit patlatılacak bir atımda. Bu büyüklükte bir dinamit atımı sismik enerji olarak 3.8 büyüklüğünde depreme eş değer enerji çıkacak.
Prof. Dr. Murat Balamir: Kapsamlı bir veri analizi gerekirdi. ÇED'de ancak bunun bir parçası olurdu. Elimizdeki o raporu defalarca katlayan analizler ve raporlar olmalıydı. Böyle bir süreç ise ancak aklın ve bilimin egemen olduğu bir toplumda, yönetim biçiminde gündeme gelebilecektir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna: Akla zarar projeyi konuşmak ve neden yapılmaması gerektiğini yetkili mercilere anlatabilmek çok yorucu.
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp: Clint Eastwood'un 1965 yılı yapımı Tarantula filminden yola çıkarsak, bu kanal girişimi İstanbul'u yiyecektir. Üçüncü Köprü'nün yapılmasıyla beraber çevresi yapılaşmaya açıldı.
Prof. Dr. Şevkiye Şence Türk: Planın yüzde 60.63'ü orman, göl ve tarım alanları üzerinde kurulmuş. İstanbul'un suni bir Rotherdam'a döndürülmek isteniyor. Kanalın, İstanbul'a göçün teşvik edeceğini öngörüyoruz. Su havza alanlarının yapılaşmaya açılacak. 17 Ağustos 1999'dan sonra 30 yıl içerisinde deprem olasılığı yüzde 68 olarak görülüyor. Bu kadar büyük yatırımların İstanbul'a yapılması önemli bir stratejik hata olacaktır.
İstanbul'da tarım biter
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ayfer Bartu Candan: Her insan her projeden ayni biçimde etkilenmiyor. Burası o kadar büyük bir alan ki, herkesin istihdam olanakları, sınıfları, meslekleri, eğitim düzeyi ve hayattaki imkanları birbirinden farklı. Daha güneye, Küçükçekmece taraflarına geldiğimizde daha çok organize sanayi bölgelerinde çalışan bir nüfus görüyoruz. Daha kuzeye gittikçe eğitim seviyesi ve gelirin daha düştüğü, tarımla geçinen; ekip, biçtiği ürünlerin yüzde 80'ni kendi tüketen çiftçileri görüyoruz. Kanal İstanbul demek, bu arazilerin istimlak edilmesi demek ve geçimlerini buradan sağlayan çiftçilerin geçim kaynaklarından vazgeçmeleri demek. Sosyal Etki Değerlendirme raporu zaten bu durumu belgeliyor.
Gemiler neden kanaldan geçsin?
Dr. Rıza Türmen: Türk Boğazları, tıpkı Danimarka Boğazları gibi istisna özelliklere sahiptir. Sözleşmenin iptali bu istisnayı ortadan kaldıracaktır. Geçmişe baktığımızda, Rusya'nın Boğazlar konusunda istikrarlı bir tutumunu görüyoruz. Rusya, Karadeniz'i kapalı bir deniz olarak görmektedir. Montrö'nun ortadan kalkması, Rusya'nın Karadeniz anlayışının değişmesine yol açacaktır. Boğazdan geçen gemilerden ton başına 0.90 Amerikan Doları servis ücreti alırken, kanalın ücreti ton başına 5 Amerikan Doları olarak tanımlanıyor. Daha ucuzu varken gemiler neden daha pahalı ve daha yavaş bir sistemi tercih etsin. Kanal, Rusya'ya bu maliyetlerden ötürü faaliyetlerini Karadeniz'den Baltık Denizi'ne kaydırmasına neden olacaktır. Bütün bu durumlardan sonra Kanal İstanbul'un neden yapılması gerektiğini ben bulamadım.
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk: 2011'den beri bu projeyle mücadele ediyprum. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışılması, değiştirilmesi ve hatta iptali, ABD ve İngiltere gibi 1982 yılında kabul edilen transit geçişe olanak sağlayan anlaşmayı uygulamak isteyen ülkelerin lehine durumda. Kanal, Amerika'nın tüm dünyada rahatça giremediği tek deniz olan Karadeniz'de hakimiyetini artırma sonucunu doğuruyor. Kanalın yapılması veya yapılmamasına yönelik kararlar, Genelkurmay gibi ülkenin sahip olduğu kurumların görüşü alınarak yapılmalı.
Kanalın ekonomik boyutu
Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Fikret Adaman: Projenin ömrü ne kadar? İskonto haddi nedir? Bunların hiç birinin bilmiyoruz. Doğru fiyatlara ulaşmamız için tüm bu bilgilere sahip olmamız lazım. Proje birçok belirsizlik taşıyor. Sonuçlarından emin olunmayan projelerde ihtiyatlı olunması gerekir. Sosyal ve ekonomik hayata ciddi etkileri olacak. Bu iş sadece bilim camiasının yapacağı bir iş değil. Kamuoyu da işin içinde olmalı. Bu iş çok aceleye getiriliyor.
Başkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Emek: Biz anlatılmayan bir hikâyeyi anlamaya, kurgulamaya çalışıyoruz. Süveyş Kanalı 100 liraya mal olur dendi, 2 milyon oldu. Panama 100 denmişti, 300 oldu. Kanal kazılmaya başlandığında ne çıkacağını bilmiyoruz. Maliyetlerin hepsi temenniden ibaret. Bakkal hesabı gibi iş yapılıyor. Yap-İşlet-Devret de karşılaştırmalı maliyet hesabı yapılmalı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul Projesi'ni düzenlediği çalıştayla masaya yatırdı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İBB başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açılış bölümüne katıldığı etkinlikte gün boyunca 4 farklı salonda, 8 ayrı panelde, panelistler Kanal İstanbul'la ilgili fikirlerini paylaştı. Biz de bu bağlamda 11 bilim adamı, 2 sivil toplum kuruluşu lideri ve bir kamuoyu araştırmacısının Çalıştay'da dile getirdiği görüşlerini derledik.
Sabancı Üniversitesi İklim Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin: Paris Anlaşması gereği ülkeler iklim koruma politikası izleme sözü verdi. Kanal İstanbul, iklimle mücadele kapsamında kabul edilemez.
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Murat Kapıkıran: Kanal'ın yapılması durumunda karşılaşacağımız sorunların analizinin yapması gereken ÇED Raporu'nun bu konuda tek damla bile etki değerlendirmesi yok. Sadece mevcudun analizi var. Çevredeki mikroorganizmaların insan kadar değeri vardır. Kanal İstanbul, hiçbir ekolojik duyarlılık taşımamaktadır. 25 metre derinliğe kadar dolgu alanları yapılarak, deniz ekosistemlerinin bileşenleri yok edilecektir.
Deprem kanalı vurur
Prof. Dr. Naci Görür: Kanal depremi tetiklemez ama deprem kanalı ciddi şekilde etkiler. Güney kısımlarda son derece çürük, zayıf, yumuşak, killi, kabaran, şişen, dağılan, akan bir zemin var. Mühendislerin korktuğu bir zemin... Marmara'nın altındaki fay kılırsa en az 7.2 deprem üreteceğini düşünüyoruz. Bu depremi ilan ettik, bekliyoruz. Fay kırıldığında kanal 9 şiddetinde etkilenecektir. Kanal özellikle, Küçükçekmece- Marmara arasındaki en zayıf halkaya yapılıyor. Bu kesim depremden en şiddetli şekilde etkilenecek. Kanalın altında canlı fay yok deniliyor. Bu söylemi de olumlu anlamda kullanıyorlar. Ama gerçekten Marmara kısmında canlı fay yok mu? Araştırma gemileri ile yaptığımız çalışmalar sırasında Küçükçekmece'nin açıklarında kıta sahanlığında ana faya gelen fayların olduğunu tespit ettik. Bazıları canlı ve bunlar çok sığ da değil. En az 2-2.5 km derinliğinde. Bu bize neyi gösteriyor? Kanalın Marmara'ya bağlandığı yerin kıta sahanlığı parça parça faylarla kesilmiş durumda. Zafiyet zonu (bölgesi) oluşmuş, bir zayıflık zonu oluşmuş. Asıl büyük canavar da burada. 9 şiddetinde etkilenecek demiştim ya bu faylar da harekete geçerse o kanalın Küçükçekmece ile Marmara arasını hangi güç hangi mühendislik yapısı tutar onu bilemiyorum. Ama yapılmaz mı? Japonlar yapıyor ama Japonlar da yıkılıyor. Belki yapılır ama neden bu kadar riski alalım?
İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümünden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan: ÇED raporunda diyor ki 'her biri 19.96 tonluk atımla patlatma yapılacak. Bir atımda 57 bin ton hafriyat çıkarılacak.' Bu 4 yıl sürecek. 4 yıl boyunca her gün 57 bin ton hafriyat çıkarılacak. 10 bin tona yakın dinamit patlatılacak bir atımda. Bu büyüklükte bir dinamit atımı sismik enerji olarak 3.8 büyüklüğünde depreme eş değer enerji çıkacak.
Prof. Dr. Murat Balamir: Kapsamlı bir veri analizi gerekirdi. ÇED'de ancak bunun bir parçası olurdu. Elimizdeki o raporu defalarca katlayan analizler ve raporlar olmalıydı. Böyle bir süreç ise ancak aklın ve bilimin egemen olduğu bir toplumda, yönetim biçiminde gündeme gelebilecektir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna: Akla zarar projeyi konuşmak ve neden yapılmaması gerektiğini yetkili mercilere anlatabilmek çok yorucu.
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp: Clint Eastwood'un 1965 yılı yapımı Tarantula filminden yola çıkarsak, bu kanal girişimi İstanbul'u yiyecektir. Üçüncü Köprü'nün yapılmasıyla beraber çevresi yapılaşmaya açıldı.
Prof. Dr. Şevkiye Şence Türk: Planın yüzde 60.63'ü orman, göl ve tarım alanları üzerinde kurulmuş. İstanbul'un suni bir Rotherdam'a döndürülmek isteniyor. Kanalın, İstanbul'a göçün teşvik edeceğini öngörüyoruz. Su havza alanlarının yapılaşmaya açılacak. 17 Ağustos 1999'dan sonra 30 yıl içerisinde deprem olasılığı yüzde 68 olarak görülüyor. Bu kadar büyük yatırımların İstanbul'a yapılması önemli bir stratejik hata olacaktır.
İstanbul'da tarım biter
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ayfer Bartu Candan: Her insan her projeden ayni biçimde etkilenmiyor. Burası o kadar büyük bir alan ki, herkesin istihdam olanakları, sınıfları, meslekleri, eğitim düzeyi ve hayattaki imkanları birbirinden farklı. Daha güneye, Küçükçekmece taraflarına geldiğimizde daha çok organize sanayi bölgelerinde çalışan bir nüfus görüyoruz. Daha kuzeye gittikçe eğitim seviyesi ve gelirin daha düştüğü, tarımla geçinen; ekip, biçtiği ürünlerin yüzde 80'ni kendi tüketen çiftçileri görüyoruz. Kanal İstanbul demek, bu arazilerin istimlak edilmesi demek ve geçimlerini buradan sağlayan çiftçilerin geçim kaynaklarından vazgeçmeleri demek. Sosyal Etki Değerlendirme raporu zaten bu durumu belgeliyor.
Gemiler neden kanaldan geçsin?
Dr. Rıza Türmen: Türk Boğazları, tıpkı Danimarka Boğazları gibi istisna özelliklere sahiptir. Sözleşmenin iptali bu istisnayı ortadan kaldıracaktır. Geçmişe baktığımızda, Rusya'nın Boğazlar konusunda istikrarlı bir tutumunu görüyoruz. Rusya, Karadeniz'i kapalı bir deniz olarak görmektedir. Montrö'nun ortadan kalkması, Rusya'nın Karadeniz anlayışının değişmesine yol açacaktır. Boğazdan geçen gemilerden ton başına 0.90 Amerikan Doları servis ücreti alırken, kanalın ücreti ton başına 5 Amerikan Doları olarak tanımlanıyor. Daha ucuzu varken gemiler neden daha pahalı ve daha yavaş bir sistemi tercih etsin. Kanal, Rusya'ya bu maliyetlerden ötürü faaliyetlerini Karadeniz'den Baltık Denizi'ne kaydırmasına neden olacaktır. Bütün bu durumlardan sonra Kanal İstanbul'un neden yapılması gerektiğini ben bulamadım.
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk: 2011'den beri bu projeyle mücadele ediyprum. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışılması, değiştirilmesi ve hatta iptali, ABD ve İngiltere gibi 1982 yılında kabul edilen transit geçişe olanak sağlayan anlaşmayı uygulamak isteyen ülkelerin lehine durumda. Kanal, Amerika'nın tüm dünyada rahatça giremediği tek deniz olan Karadeniz'de hakimiyetini artırma sonucunu doğuruyor. Kanalın yapılması veya yapılmamasına yönelik kararlar, Genelkurmay gibi ülkenin sahip olduğu kurumların görüşü alınarak yapılmalı.
Kanalın ekonomik boyutu
Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Fikret Adaman: Projenin ömrü ne kadar? İskonto haddi nedir? Bunların hiç birinin bilmiyoruz. Doğru fiyatlara ulaşmamız için tüm bu bilgilere sahip olmamız lazım. Proje birçok belirsizlik taşıyor. Sonuçlarından emin olunmayan projelerde ihtiyatlı olunması gerekir. Sosyal ve ekonomik hayata ciddi etkileri olacak. Bu iş sadece bilim camiasının yapacağı bir iş değil. Kamuoyu da işin içinde olmalı. Bu iş çok aceleye getiriliyor.
Başkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Emek: Biz anlatılmayan bir hikâyeyi anlamaya, kurgulamaya çalışıyoruz. Süveyş Kanalı 100 liraya mal olur dendi, 2 milyon oldu. Panama 100 denmişti, 300 oldu. Kanal kazılmaya başlandığında ne çıkacağını bilmiyoruz. Maliyetlerin hepsi temenniden ibaret. Bakkal hesabı gibi iş yapılıyor. Yap-İşlet-Devret de karşılaştırmalı maliyet hesabı yapılmalı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.