İslâm ülkeleri korunmasız ve savunmasız kaldığı günden beri, sürekli karıştırılmaktadır. Karıştırılma sırası, şimdi İran'da. İşsizlik ve pahalılığı protesto ile başlayan sokak gösterileri farklı bir boyut kazanmış durumda. Göstericilerin polise ateş açmaları, devlet dairelerine ve kışlalarına saldırmaları, amacın farklı olduğunu göstermektedir.
Karıştırıcıların başı ABD'nin Başkanı Trump, İran'daki protestoları açıkça destekliyor. Bakalım, bu destek, yıllarca ABD karşıtlığı ile yoğrulmuş İran halkında ters bir tepki yapar mı?
ABD Başkanı Trump, İran'ı karıştırması için, CIA'nin İran masasına altı ay önce Michael D'Andrea'yı atadı. Müslüman bir kadınla evlendikten sonra, Müslüman olduğunu ilân eden bu kişi, "Müslüman Mike" ve "Ayetullah Mike" lâkaplarıyla anılır oldu. Aslında ona en yakışan "Karanlıklar Prensi" lâkabıdır. Çünkü birçok ülkede, o lâkaba uyan işler yapmış ve altı ay gibi kısa bir zamanda İran'ı da karıştırmaya başarmıştır.
ABD, özellikle İslâm ülkelerini karıştırmayı amaç edinmiş bir ülkedir. Bu amacını, "kaos düzeni kuracağım" diyerek, tüm dünyaya duyurmuştur. İyi de, ABD'yi böyle suçlayarak ve kınayarak sorumluluktan kurtulabilir miyiz?
Kurtulamayız, çünkü karıştırılacak durumda olmak ve karışıklığı önleyememek de suçtur, en azından bir eksikliktir. O nedenle İslâm ülkeleri, başkalarını suçlamayı bırakıp, kendi yanlış, hata ve eksikliklerini düzeltmelidirler.
İslâm ülkelerini karıştıran ABD; acaba karışma korkusu yaşamıyor mu? Karışmadan öte, beka sorunu, ABD'li yetkililerin en büyük kâbusudur. Zira Sovyetler Birliği'nin çöküşünü tam isabetle öngören Johan Galtung, ABD'ye de 2020 yılına kadar ömür biçmiştir.
Pentagon'un hazırladığı bir rapor da bu öngörüyü doğrular mahiyettedir. Söz konusu raporda, "ABD, hâlâ siyasi, ekonomik ve askeri olarak küresel bir güç olmayı sürdürse de, eski dokunulmazlık pozisyonuna sahip değil" denilmektedir. Aynı raporda şu görüşlere de yer verilmiştir: "Teknolojiye erişimin kolaylaşması, gizli operasyonları ve plânları tehlikeye attı? ABD ve halkı, ülkede nifak tohumları ekmek isteyen kötü niyetli şahısların ve grupların zararlarına maruz kalmaktadır."
Anlaşılan o ki, ABD eskisi gibi gizli operasyon yapamıyor, suçüstü yakalanıp rezil rüsva oluyor. Dahası, devletlerden olmasa da, şahıs ve grupların saldırılarından kendini güvende hissetmiyor.
Bu gerçeklerin yanında bir de şu vardır: ABD, artık dünyayı doğru anlayamıyor ve okuyamıyor. CIA'de 28 yıl analizci olarak görev yapan Paul R. Piller, "Amerika Neden Dünyayı Yanlış Anlıyor?" adlı kitabında bunu itiraf ediyor.
Sözün özü ABD, bir an önce dünyanın değiştiğini anlamalı ve eski alışkanlıklarını terk etmelidir. İran'ı karıştırmada da başarısız olursa -ki öngörüler olacağı yönündedir- belki bir ders alabilir. Ders alıp, karıştırıcılık ve saldırganlıktan vazgeçerse, kendisi için de daha hayırlı olur.
Karıştırıcıların başı ABD'nin Başkanı Trump, İran'daki protestoları açıkça destekliyor. Bakalım, bu destek, yıllarca ABD karşıtlığı ile yoğrulmuş İran halkında ters bir tepki yapar mı?
ABD Başkanı Trump, İran'ı karıştırması için, CIA'nin İran masasına altı ay önce Michael D'Andrea'yı atadı. Müslüman bir kadınla evlendikten sonra, Müslüman olduğunu ilân eden bu kişi, "Müslüman Mike" ve "Ayetullah Mike" lâkaplarıyla anılır oldu. Aslında ona en yakışan "Karanlıklar Prensi" lâkabıdır. Çünkü birçok ülkede, o lâkaba uyan işler yapmış ve altı ay gibi kısa bir zamanda İran'ı da karıştırmaya başarmıştır.
ABD, özellikle İslâm ülkelerini karıştırmayı amaç edinmiş bir ülkedir. Bu amacını, "kaos düzeni kuracağım" diyerek, tüm dünyaya duyurmuştur. İyi de, ABD'yi böyle suçlayarak ve kınayarak sorumluluktan kurtulabilir miyiz?
Kurtulamayız, çünkü karıştırılacak durumda olmak ve karışıklığı önleyememek de suçtur, en azından bir eksikliktir. O nedenle İslâm ülkeleri, başkalarını suçlamayı bırakıp, kendi yanlış, hata ve eksikliklerini düzeltmelidirler.
İslâm ülkelerini karıştıran ABD; acaba karışma korkusu yaşamıyor mu? Karışmadan öte, beka sorunu, ABD'li yetkililerin en büyük kâbusudur. Zira Sovyetler Birliği'nin çöküşünü tam isabetle öngören Johan Galtung, ABD'ye de 2020 yılına kadar ömür biçmiştir.
Pentagon'un hazırladığı bir rapor da bu öngörüyü doğrular mahiyettedir. Söz konusu raporda, "ABD, hâlâ siyasi, ekonomik ve askeri olarak küresel bir güç olmayı sürdürse de, eski dokunulmazlık pozisyonuna sahip değil" denilmektedir. Aynı raporda şu görüşlere de yer verilmiştir: "Teknolojiye erişimin kolaylaşması, gizli operasyonları ve plânları tehlikeye attı? ABD ve halkı, ülkede nifak tohumları ekmek isteyen kötü niyetli şahısların ve grupların zararlarına maruz kalmaktadır."
Anlaşılan o ki, ABD eskisi gibi gizli operasyon yapamıyor, suçüstü yakalanıp rezil rüsva oluyor. Dahası, devletlerden olmasa da, şahıs ve grupların saldırılarından kendini güvende hissetmiyor.
Bu gerçeklerin yanında bir de şu vardır: ABD, artık dünyayı doğru anlayamıyor ve okuyamıyor. CIA'de 28 yıl analizci olarak görev yapan Paul R. Piller, "Amerika Neden Dünyayı Yanlış Anlıyor?" adlı kitabında bunu itiraf ediyor.
Sözün özü ABD, bir an önce dünyanın değiştiğini anlamalı ve eski alışkanlıklarını terk etmelidir. İran'ı karıştırmada da başarısız olursa -ki öngörüler olacağı yönündedir- belki bir ders alabilir. Ders alıp, karıştırıcılık ve saldırganlıktan vazgeçerse, kendisi için de daha hayırlı olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018